Dolar
38,5719
0,17%
Euro
43,7764
0,44%
Sterlin
51,3846
0,59%
Bitcoin
3.725.588
0,28%
BİST-100
9.179,64
1,11%
Gram Altın
4.044,268
0,89%
Gümüş
32,35
-0,21%
Faiz
47,8
-1,42%

İlhan Selçuk'un ilginç notu

Cumhuriyet gazetesinin patronu İlhan Selçuk, Oral Çelik'e bir iş için 500 bin dolar teklif etmiş

25.07.2008 23:57
Haberi paylaşın
İlhan Selçuk'un ilginç notu
16px
32px

"Ergenekon" davası iddianamesinde, "Dosyada elde edilen delillerin yapılan incelemelerinde, tüm şüphelilerin Ergenekon yapılanması altında değişik isim ve faaliyetlerle belirtilen kurum, dernek ve platformlar ile medya kuruluşlarında örgüt adına faaliyetlerde bulundukları anlaşılmıştır" denildi.

İddianamede, İP Genel Merkezinde 3 adet ruhsatsız silah, birçok örgü tsel içerikli doküman, Genelkurmay Başkanlığı ve değişik askeri şahıslar ile MİT Müsteşarlığına ait birçok gizlilik ibareli belgenin bulunduğu anlatıldı.

Bu belgelerden, "çok gizli kopya" ibaresi bulunan ve İP karargah evlerinin anlatıldığı belgede, İP'in gizli bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri içinde örgütlendiği, örgütlenmenin ne şekilde yapıldığı ve irtibat kurulan askeri şahısların lojmanlarında patlayıcı maddelerin bulunduğu, bu yapılanmada irtibatlı olan şahısların isimlerinden telefon numaralarına kadar ayrıntılı olarak yazıldığının görüldüğü ileri sürülen iddianamede, bu belgeyle ilgili olarak Başbakanlık MİT Müsteşarlığına yazılan yazıya verilen cevapta, söz konusu belgenin "MİT Müsteşarlığı tarafından tanzim edildiği ve bu nüshanın Genelkurmay Başkanlığına sunulan nüshanın bir sureti olduğu"nun bildirildiği kaydedildi.

NATO TESİSLERİNE SALDIRI EYLEM PLANLARI

İddianamede, bu bilgi ve belgeler üzerine CD'lerde ismi yazan Nusret Senem, Hikmet Çiçek ve Hayati Özcan'ın örgütle irtibatlı oldukları ve telefon konuşmalarında da benzer örgütsel içerikli görüşmeler yaptıklarının anlaşıldığı vurgulanarak, örgütsel içerikli delillerin elde edilmesi amacıyla mahkemeden alınan arama kararlarına istinaden aramalar yapıldığı anlatıldı.
Aramalarda, Hayati Özcan'ın İzmir'deki iş yeri ve ikametinde elde edilen CD'de, İzmir Şirinyer'deki NATO müttefik kuvvetlerine ait karargahta çalışan tüm görevlilere ait kimlik bilgileri, kimlik kartlarının renkli taranmış suretleri, çalışan tüm şahısların imzalarının dijital ortamda taranmış hali, binalar ile tesislerin resimleri ve NATO üst düzey komutanlarından bazılarının aile fertlerinin fotoğraflarının bulunduğu kaydedildi.

İddianamede, "CD'de başka bilgi ve belgelerin de bulunduğu, NATO tesislerinin açık parkı önündeki dairenin kiralanması ve 6 aylık kirasının peşin ödenmesine ilişkin ibarenin yer aldığı anlatılarak, NATO tesislerine muhtemel bir sabotaj düzenlenmesine ilişkin patlama ve patlama sonrası yangın musluklarının nasıl devre dışı bırakılacağına kadar ayrıntılı hazırlanmış plan, kroki ve fotoğrafların bulunduğu, fotoğraflar üzerinde birçok işaretleme yapıldığı, güvenlik açısından zayıf yerlerin işaretlendiği, bu düzenleme ve projelerin 2007'nin Şubat-Mart aylarında yapıldığının anlaşıldığı" belirtildi.

DANIŞTAY SALDIRISI VE OSMAN YILDIRIM'IN BEYANLARI

İddianamede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütü len soruşturma sırasında yapılan araştırmalarda, kamuoyunda Danıştay'a yönelik saldırıyla ilgili olarak Osman Yıldırım'ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği ek ifadesi üzerine, Adalet Bakanlığından alınan izine istinaden, bu şüpheli ve dosyada bulunan deliller çerçevesinde Danıştay dosyası sanıkları ve "Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği" dosyası olarak bilinen dosyada tutuklu sanıkların olayla alakalı beyanlarının alınması için Ankara Sincan'daki cezaevine gidilip, ilgili şahısların beyanlarının alındığı anlatıldı.

"Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ve Danıştay saldırısıyla alakalı olarak doğrudan doğruya Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'in bu olayın planlayıcısı ve azmettiricisi oldukları yönündeki beyanlar dosyaya konuldu" denilen iddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Beyanı alınan sanıkların Danıştay dosyasında mahkum oldukları ve hükmen tutuklu bulundukları, alınan beyanların doğrudan Danıştay saldırısına ilişkin olayın perde arkası ve Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarıyla arasındaki irtibatlar üzerine olduğundan ve sanıkların eylemleri hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince bir hüküm tesis edilmiş olduğundan, alınacak ifadelerin yargılanmış sanıkların dosyadaki delil ve olayın işleniş şekline etki etmeyeceği, ancak orada gündeme gelmemiş konularla alakalı olması sebebiyle tanık sıfatıyla CMK'nın 48. maddesi de hatırlatılmak suretiyle alınmıştır. Rıza gösteren tanıkları n beyanları alınırken anlatımları da kameraya alınmıştır. Bu husustaki tutanaklar ile kamera kayıt ve çözümleri dosyamıza eklenmiştir."

İddianamede, Kuvayı Milliye Derneği ile irtibatlı olan ve aramalarda bulanamayan şüphelilerden Özer Korkmaz ve Ali Kutlu'nun bilahare yakalandıkları belirtilerek, Ali Kutlu'nun mahkemece tutuklandığı, örgütün tetikçiliğini yapmak üzere Muhammet Yüce'nin yönlendirmesiyle Fikri Karadağ ile irtibata geçmeye çalışan ve bu yönde dosyada deliller bulunan, iki ayrı suçtan hakkında yakalama kararı olan Selim Akkurt'un Erzurum'da cezaevinde hükümlü olarak yattığının tespit edilmesi üzerine, talimatla Erzurum'da ifadesi aldırılıp, Ergenekon terör örgütüne üye olmak suçundan çıkarıldığı mahkemece tutuklandığı kaydedildi.

İddianamede, şüphelilerden elde edilen tüm doküman, bilgi, belge ve dijital verilerin teknik bilirkişilere inceletildiği ve bu konuda düzenlenen inceleme tutanakları ve raporların dosyaya eklendiği kaydedildi.

ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERLERİNİN BEYANLARI

İddianamede, "mafya bağlantılı çıkar amaçlı suç örgütü liderleri" başlığı altında, "Ergenekon" terör örgütü dokümanlarında bulunan "Mafianın Yeniden Yapılanması (reorganizasyonu)" isimli doküman içeriğine göre şüpheliler Veli Küçük, "Zafer" kod adlı Muzaffer Tekin ve "Paşa" kod adlı M. Fikri Karadağ ile irtibatları bulunduğu ileri sürülen "Reis" kod adlı Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay, Mehmet (Hadi) Özcan, Yakup Kürşat Yılmaz ve Yaşar Öz'ün şüpheli sıfatıyla beyanlarının alındığı, yine dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre ismi geçen Alaattin Çakıcı, Nuri Ergin ve Vedat Ergin'in tanık sıfatıyla ifadeleri alınıp dosyaya eklendiği belirtildi.

TANIKLAR VE GİZLİ TANIKLAR

İddianamenin "tanıklar ve gizli tanıklar" bölümünde ise Cumhuriyet Başsavcılığına dosyada irtibatlı görülen birçok kişinin tanık s ıfatıyla ifadesi alınmak için çağrıldığı, bazı kişilerin tanık olarak açıktan ifade vermelerine rağmen, bazı kişilerin ise örgütün tehlikeli olması ve can güvenlikleri endişesiyle gizli tanık olarak ifade verdikleri ve bazılarının da devlet tarafından tanık koruma programına alınmaları taleplerinde bulundukları ifade edildi.
Bu şekilde ifadelerin alınıp dosyaya konulduğu kaydedilen iddianamede, gizli tanıklarla alakalı olarak da gizli tanık prosedürünün işletilip kimliklerinin ayrı olarak mühürlü zarflar içerisinde, saklanmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği belirtildi.

İddianamede, son olarak, tanık beyanlarına göre Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları verdiği tespit edilen ve Muzaffer Tekin'in korumalığını yapan şüpheli Rasim Görüm'ün yakalanarak sevk edildiği nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğince sorgusunun ardından tutuklandığı dile getirildi.
İddianamede, şüpheli Halil Behiç Gürcihan'dan elde edilen bazı bilgilerin Türk Silahlı Kuvvetlerine ait gizli bilgi ve belgeler olması ve dijital inceleme raporlarında ortaya çıkan bazı örgütsel irtibatları sebebiyle yeniden ev ve iş yerlerinde arama yapılıp ek ifadesi alınarak sevk edildiği nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğince sorgusunu müteakip tutuklandığı dile getirildi.
İddianamede, yine Kuvayı Milliye Derneğinin 1919 üyesi olup silahlı eylem grubunda bulunduğu ileri sürülen Murat Çağlar'ın da ruhsatsız tabanca ile yakalanarak sorgusunun ardından tutuklandığı dile getirildi.

Dosyadaki delillerle alakalı olarak devlete ait gizli bilgi ve belgelerin, ilgili kurumlara yazılan yazılara verilen cevaplara göre "gizlilik" dereceli olanların Adli Emanet Memurluğuna teslim edildiği, kişisel verilere ilişkin bilgi ve belgelerin ayrı bir dosya da toplandığı kaydedilen iddianamede, tüm silah ve patlayıcı maddelerin gerekli incelemelerinin yaptırılarak ekspertiz raporlarının dosyaya eklendiği, saklanması tehlikeli patlayıcı maddelerin imha yönetmeliğine uygun olarak imha edilip tutanaklarının dosyaya konulduğu, içinde suç unsuru bulunan bilgisayarların adli emanete aldırıldığı, suç unsuru içermeyenlerin ise imajı alındıktan sonra iade edildiği dile getirildi.

İddianamede, "Dosyada elde edilen delillerin yapılan incelemelerinde tüm şüphelilerin Ergenekon yapılanması altında değişik isim ve faaliyetlerle belirtilen kurum, dernek ve platformlar ile medya kuruluşlarında örgüt adına faaliyetlerde bulundukları anlaşılmıştır" denildi.

SAVCILIĞA SUİKAST BİLGİLERİ ULAŞTI

İddianamede, 22 Ocak tarihinde yapılan operasyondan kısa bir süre sonra Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturması yapılan ve kendisini TİT Ergenekon örgütü üyesi olarak tanıtan şüpheli Vatan Bölükba şoğlu'nun Veli Küçük'ün tutuklanması üzerine, çeşitli kişilerle Küçük'ten ald ığı talimatlar gereği Ergenekon operasyonuna misilleme olmak üzere Başbakanın veya Emniyet İstihbarat Daire Başkanının öldürüleceğ i ve bu iş için silah ve tetikçinin temin etmeye çalıştığı hususundaki bilgilerin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştığı belirtildi.

Bunun üzerine Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının proje aş amasındaki soruşturmasının, Ergenekon ile alakalı olduğu düşünülerek soruşturma dosyasının ve iletişim tespit tutanakları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildikten sonra yapılan incelemede, şüpheli Vatan Bölükbaşoglu'nun hem telefonla silah teminine çalıştığı, hem de dijital ortamda (msn görüşmeleri) yaptığı, görüşmelerde Ergenekon terör örgütünün talimatları gereği Başbakan ve Ramazan Akyürek'in öldürülmesi ile alakalı istihbari bilgiler topladığı öne sürülen iddianamede, Bölükbaşoğlu'nun "Ogün Samast gibi" bu işi gerçekleştirecek kişileri ayarlamaya çalıştığı, muhtemel bir suikastin önlenmesi için şüpheli ve irtibatlı olduğu gruba yönelik yapılan operasyonda söz konusu e-maillerin şüphelinin bilgisayarında bulunduğu ve bu şüphelinin de mahkemece tutuklandığı, diğer şüphelilerin ise delil durumuna göre serbest bırakıldığının anlaşıldığı kaydedildi.

İddianamede, soruşturma kapsamında şüphelilerden elde edilen bilgi ve belgelerden örgütün üst düzeyinde oldukları anlaşılan bazı şüphelilerin yurt dışına gidecekleri yönünde telefon görüşmelerinin bulunması üzerine haklarında dinleme kararları bulunan şüphelilerin bir kısmının "Ergenekon Soruşturması kapsamında kendilerine de sıranın geleceği, durumun kötü olduğu" şeklinde görüşmeler yapmaları, delilleri yok etme, karartma ve kaçma ihtimalleri bulunduğu değerlendirildiğinden, örgütün üst düzey yöneticilerinin yakalanması ve delillerin elde edilmesi amacıyla alınan mahkeme kararlarına istinaden şüpheliler Doğu Perinçek, İlhan Selçuk, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Mehmet Adnan Akfırat, Ferid İlsever, Ibrahim Benli, Serhan Bolluk ve Yusuf Berişik'ın ev, iş yeri ve irtibatlı olduklan parti binaları ve medya kuruluşlarında yapılan aramalarda birçok örgütsel içerikli doküman, belge, CD ve dijital veri ele geçirildiği kaydedildi.

"İLHAN SELÇUK'UN KENDİ EL YAZISI NOTU"

Ayrıca teknik takipte olmayıp İP binasında kaldıkları yerde ruhsats ız tabanca bulunan şüpheliler Mahir Cayan Güngör, Aydın Gergin ve Yusuf Tuncer'in de silahları ile yakalanarak gözaltına alındığı ifade edilen iddianamede, aramalar sonucunda şüpheli İlhan Selçuk'ta "kendi el yazısıyla yazmış olduğu, Oral Çelik'e yaptırılması muhtemel bir iş için 500 bin dolar teklif edilmesi ve bu konuda yapılan gizli bir toplantıya ait notların" ele geçirildiği öne sürüldü.

İddianamede, şüpheli Kemal Yalçın Alemdaroğlu'nda da "Kuvayı Milliye'nin tam teşkilatlanmasıyla alakalı olarak Ergenekon terör örgütü tarafından alınan kararlar gereği Milli Güç Birliği ve Kuvayı Milliye Hareketi'nin oluşturulması ve yapısıyla alakalı olarak 2. maddesinde, 'Kuvva-i Milliye hareketinin temel hedefinin, ulusalcı tüm güçleri kısa sürede bir çatı altında toplamak olduğu, bu amaçla en küçük birimler olan ve periyodik toplantılar yapan 8-10 kişilik (hücre yapılanması) çalışma grupları ile işe başlamak istedikleri, bu çalışma gruplarının hedeflerinin ve aktivitelerinin ulusalcı pek çok konuda fikirsel platformda çalışma yapmak ve zincirin halkalarını arttırmak olduğu, bu konuda ADD gibi sivil toplum kuruluşlarıyla direkt ve güçlü koordinasyonun şart olduğunu' belirten örgütsel içerikli belgelerin" bulunduğu kaydedildi.

İŞÇİ PARTİSİ'NDE ELE GEÇİRİLEN CD'LER

İşçi Partisi'nden elde edilen CD'lerin içerisinde "Yargı-Nusret Senem" isimli klasör bulunan CD içinde Yargıtay binasının ayrıntılı krokileri ve krokilerin açıklamasının yapıldığı metin belgesinin bulunduğu, belge içeriğinde Yargıtay binasının ana giriş çıkış, güvenlik ve aydınlatma zafiyetleriyle, güvenlik kameralarının bulunduğu noktalar ve güvenlik zafiyetlerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı öne sürülen iddianamede, aynı CD içerisinde yüksek yargıda görev yapan birçok hakim ve savcılarla ilgili olarak kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgilerin kişisel veri olarak kaydedildiğinin tespit edildiği ifade edildi.

İddianamede, partide ele geçirilen ve içerisinde "İzmir'den Hayati Özcan'dan gelen" isimli klasör bulunan CD içerisinde birçok askeri gizli bilgi ve belgelerin bulunduğu belirtilerek, aynı CD'de birçok gizlilik ibareli bilgi ve belgeler ile Ege Ordu Komutanlığınca hazırlanan muhasebe kayıtları ve harcamalara ilişkin gizli bilgi ve belgelerin bulunduğu tespit edildiği aktarıldı.

Partide ele geçirilen ve üzerinde "Hikmet Çiçek'e ulaşanlar" yazılı klasörün bulunduğu bir başka CD içerisinde Genelkurmay İç İstihbarat Raporları, Genelkurmay İç Güvenlik Daire Başkanlığı Raporları birçok bilgi ve belge ile dijital verinin bulunduğu, ayrıca Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu döneme ilişkin Yaşar Büyükanıt'a ait koruma planın ın tamamının bulunduğu ifade edilen açıklamada, 4 No'lu CD olarak adlandırılan CD içerisinde ise, "A.Gül. Eminağaoğlu hazırladı" başlıklı dosya ile şüpheli Ergün Poyraz'ın bazı jandarma üst dü zey görevlilerinden yaptığı işlere karşılık para aldığına ilişkin tutanakların word belgesi olarak düzenlenmiş bilgisayar kayıtlarının bulunduğu, aynı CD içerisinde örgüt üyeleri Veli Küçük'ün Tuncay G üney ve Ümit Oğuztan'dan elde edilen, Ergenekon terör örgütüne ilişkin örgütsel içerikli dokümanlar ile Ergenekon yapılanmasına ilişkin şemanı n bulunduğu, aynı CD içinde Fırat Üniversitesine ait bazı öğretim üyeleri ile ilgili olarak "Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak" kaydedildiğinin tespit edildiği belirtildi.

MİT MÜSTEŞARLIĞI 'ERGENEKON'UN İLLEGAL BİR YAPILANMA OLDUĞU TESPİT ETTİ

"Ergenekon" davası iddianamesinde, "Örgütün ekonomik kriz ve iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu d üzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlayıp nihayetinde de illegal olarak yürütme organını ele geçirmeyi amaçladıkları dosyada mevcut delilerden anlaşılmıştır" denildi.
İddianamede "Devlet içinde Ergenekon türü bir yapılanma olabilir mi?" sorusunun da yanıtı arandı.

Soruşturma kapsamında; Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde böyle bir oluşumun bulunup bulunmadığı hususlarının sorulduğu ve Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği'nden 24 Eylül 2007'de yanıt geldiği bildirildi. Yazıda böyle bir oluşumun Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bulunmadığı belirtilen iddianamede, elde edilen verilerde örgütün sanki devletin içinde bir kurum olduğu yolunda bir izlenim yaratması sonucunda, örgütsel içerikli dokümanların Genelkurmay Başkanlığına gönderildiği anlatıldı. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığından gelen yazıda 29 Ekim 1999 tarihli "Ergenekon oluşum", 1 Mayıs 2000 tarihli "Panzehir" adlı belgelerin, "Özel Kuvvetler Mesaj Formu" ve "Kara Kuvvetleri Mesaj Formu" yazılı evrakın içeriğinin TSK ile ilgisi bulunmadığı belirtildi.

Yazıda, Sevgi Erenerol'dan elde edilen "Derin Ergenekon" isimli belge, Tuncay Güney'den ele geçen "Çakır Paşa'nın Alevi Sevgisi", Alevilikle ve Ermenilerle ilgili bazı yazılar, MİT, Hizbullah, Susurluk ile ilgili yazı ve raporların TSK ile ilgisinin bulunmadığı ifade edilen iddianamede, yazıda ayrıca Genelkurmay Başkanlığınca yapılan incelemeler sonucu bazı dokümanlarda TSK'ya ait olduğu görüntüsü verecek emarelere rastlanıldığı, bu tür uygulama ve çalışmaların TSK'yı yıpratmaya y önelik planlı ve kasıtlı işlemler olduğunun değerlendirildiği vurgulandı.

İddianamede, yazıda ayrıca "söz konusu belgelerin; TSK'ya ait belgelerin yazım teknikleri taklit edilerek veya bilgisayar teknikleriyle kurgulanarak oluşturulduğu, son zamanlarda bu tip olaylarla sıklıkla karşılaşıldığı, yapılan adli soruşturmalarda kendisine rütbeli şahıs görüntüsü veren kişilerin çeşitli oluşumlarda ve ticari kuruluşlarda TSK ile yakın ilişki içinde olduğu yönünde izlenim yaratarak illegal yollarla menfaat temin etmeye çalıştıkları, bunlardan bazılarının geçmişte üniforma giymiş olmalarının TSK ile halen bir ilişkileri olduğunu göstermeyeceği, bu tip faaliyetlerin gerek kamuoyunda gerekse TSK'da esefle karşılanacağı"nın bildirildiği anlatıldı.

MİT'İN YANITI

MİT Müsteşarlığı'na da konunun sorulduğu ifade edilen iddianamede, MİT'ten gelen cevabi yazıda "Ergenekon isimli oluşum ve şüpelilerden çıkan örgütsel içerikli belgelerin Mit Müsteşarlığı ile alakasının olmadığı"nın belirtildiği kaydedildi.
Sonraki aramalarda elde edilen dokümanlar üzerine konunun yeniden MİT Müsteşarlığı'na sorulduğu anlatılan iddianamede, şöyle devam edildi:
"MİT Müsteşarlığı'nın 9 Mayıs 2008 tarihli cevabi yazı sında, 'Müsteşarlığımıza 3 Temmuz 2002 tarihinde intikal eden, isimsiz mektup ve ekindeki CD'lerde yer alan 'Ergenekon ve Lobi' isimli projeler ile iddia niteliğindeki bilgiler çerçevesinde hazırlanan kitapçık; 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı'na ve 19 Kasım 2003'te Başbakan'a intikal ettirilmiştir.

Bahsekonu çalışmanın özeti niteliğinde hazırlanan başka bir bilgi notu ise 19 Ocak 2006'da Başbakan'a ve 26 Mayıs 2006'da Genelkurmay İstihbarat Başkanı'na sunulmuştur."
MİT'ten gelen yazıda, müsteşarlığa 3 Temmuz 2002'de İstanbul'dan posta kanalıyla intikal eden, ancak kaynağı tespit edilemeyen 2 sayfalık isimsiz bir mektup ve CD'lerin incelenmesi sonucunda; "Ergenekon" isimli bir yapılanma hakkında bazı bilgilerin tespit edildiği belirtilen iddianamede, şöyle devam edildi:
"MİT'in cevabi yazısında 'Mevcut bilgilerden hareketle, kesin belirleme yapılamamakla birlikte 'Ergenekon' adı kullanılarak yürütülen çalışmaların; bu aşamada devleti/rejimi hedef alan bir grubun kendi çıkarları çerçevesinde organize olma çabalarını içerdiği izlenimi edinilmiştir. Ancak, iddia niteliğindeki bu bilgilerin, bir birinden müstakil değişik kanallardan gelmesi ve birbirini büyük ölçüde teyit eder olması, olaya dedikodu çizgisinin ötesinde bir anlam kazandırmakta ve yönlendirilmiş organize bir faaliyetin işaretlerini taşımaktadır. Bu nedenle, konuyla ilgili mevcut bilgiler; asker orijinli yönlendirici bir kadronun kontrolünde, bazı sivil toplum örgütleri, siyasi parti ve medya kuruluşlarının kullanılması suretiyle sivil idarenin örtülü biçimde denetime tabi tutulması ve yeni bir yapı altında yeni bir yönetim biçimi yaratılması amacına dayalı... olduğu değerlendirilmektedir' denilmiştir."
İddianamede, "MİT Müsteşarlığınca da Ergenekon'un illegal bir yapı lanma olduğunun tespit edildiği, resmi raporlarla kayıt altına alındığının görüldüğü" ifade edildi.

EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NÜN TESPİTİ

İddianamede, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden 5 Haziran 2008'de "Ergenekon" yapılanması ile ilgili olarak gelen yazıya da yer verildi.
İddianamede, Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında söz konusu soruşturmaya kadar "Ergenekon" isimli herhangi bir terör örgütüne ilişkin intikal eden soruşturma ve kovuşturma bilgilerinin bulunmadığı ve dolayısıyla soruşturma konusu yapılanmanın yeni ortaya çıkarılmış bir yapı olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

İddianamede, Emniyetten gelen yazıda, soruşturmada 39 el bombası, 2 içi boşaltılmış el bombası, 11 kg C-3 patlayıcı, 1160 gr tahrip kalıbı, 1 gaz bombası, 10 fünye, 5 işaret fişeği, 3 sis bombası, 21 TNT kalıbı , 1 yangın bombası, 84 kapsül, 24 ateşleme çakmağı, 50 infilak fitili, 35 çeşitli boylarda infilak fitili, 1 eğitim bombası, 2 demir çubuk içerisinde patlayıcı, 18 gr Emolite marka patlayıcı, 13 cm uzunluğunda infilak kapsülü için irtibatlık fitili, 3 GOLDEN ibareli plastik tüp içerisinde hidrolik asit, 3 uzun namlulu tüfek, 2 av tüfeği, 2 havalı tüfek, 21 tabanca, 3 kuru sıkı tabanca, 34 şarjör, 1074 dolu fişek, 73 av fişeği, 1 susturucu, 2 içi boşaltılmış havan mermisi, 9 içi boşaltılmış uçak savar mermisi, 1 kasatura, saniyeli fitil, çok sayıda demir bilye, bomba yapımında kullanılan malzemeler, telsiz, kasatura ve bıçak ele geçirildiği bildirildi.

Emniyetten gelen yazıda bir yapılanmanın "terör örgütü" olabilmesi için gerekli olan niteliklerin de anlatıldığı belirtilen iddianamede, Emniyetin yazısına göre "Ergenekon" isimli yapılanma şöyle anlatıldı:
"Ergenekon yapılanmasının temel hedefinin yasal olmayan faaliyetleri ile devlet otoritesini kendi amaçları doğrultusunda baskı altına almak, onu yönlendirmek şeklinde tezahür eden siyasal bir hedef olduğu söylenebilir.

Ergenekon isimli yapılanmanın; belirlenen amaçlar etrafında insan sayısı olarak 3'ten fazla kişinin bir araya geldiği, hiyerarşik, görev dağılımının yapıldığı, gizliliğin esas alındığı, iş bölümünün, faaliyet alanlarının sorumlulukların önceden tespit edildiği, eleman ve finansal kaynak temini, üyelerinin eğitimi gibi hususların açıkça ortaya konulduğu, yapılan iş bölümü çerçevesinde görevli grupların faaliyet alanlarına ilişkin raporlar sunarak yapının hayata geçirildiği, profesyonel bir örgütlenme olduğu değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda örgütlü yapının tam olarak oluşturulduğu ve hayata geçirilen bahsetmek mümkün görülmektedir.
Ergenekon isimli yapılanmanın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 1. ve 7. maddelerinde ifade edilen örgütlü yapıya sahip bir örgütlenme olduğu kanaati oluşmuştur."

İddianamede, "Emniyet Genel Müdürlüğü'nce de 'Ergenekon Yapılanması'nın 3713 Sayılı Kanun'da belirtilen özelliklere sahip bir terör örgütü olduğu belirtilmiştir" denildi.

"DEVLETLE İRTİBATI YOK"

İddianamede, devletin resmi kurumlarından alınan cevaplara göre yapılan değerlendirmede de "kendilerini 'derin devlet' olarak niteleyen 'Ergenekon' yapılanmasının, devletin hiçbir resmi kurumuyla irtibat ve alakasının bulunmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yürürlükteki kanunların gizli-kapaklı bir oluşuma müsaade etmediği gibi kanunların genel yapısı itibarıyla da halihazırda devletin denetimi altında olmaksızın devletin yetkilerini kullanacak hiçbir kurum ve kuruluşun bulunmadığı, bulunmasının da mümkün olmadığı açıktır" görüşüne varıldığı vurgulandı.

İddianamede, şu görüşlere yer verildi:
"Ergenekon yapılanmasının devlet ve rejim için bir tehlike olduğu bizzat MİT Müsteşarlığınca düzenlenen raporlarda belirtildiği, Genelkurmay Başkanlığının yazısında da; bazı kişilerin geçmişte üniforma giymiş olması halen TSK'yı temsil ettiği manasına gelmeyeceğini açıkça belirttiğinden Ergenekon isimli oluşumun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hiçbir kurumuyla alakasının olmadığı, devlet içinde resmen böyle bir yapının bulunmadığı, ancak Ergenekon isimli yapılanmanın gizlice örgütlenerek, kendilerine 'derin devlet' süsü vererek, devletin tüm kurumlarına sızıp kendi amaçları doğrultusunda devlet idaresini illegal olarak kendi usullerince yönetmeye çalışmak olduğu, bu amaçla kurdukları örgütün içinde TSK'nın hiyerarşik yapısını bozacak şekilde 'İstihbarat Dairesi Komutanlığı', 'Operasyon Dairesi Başkanlığı' adında özel birimler oluşturduktan ve örgütün devletin içinde yapılanmaya çalışan illegal bir örgüt olduğu sonucuna varılmıştır."

"ERGENEKON YAPILANMASI AÇIKÇA TERÖR ÖRGÜTÜ"

Yapılanmanın amaç ve yöntemlerinin de anlatıldığı iddianamede, şöyle devam edildi:
"Genel olarak devletin kademelerine sızıp devleti ele geçirmek, harici olarak devlet kurumlarını anayasal kurum ve kurallar dışında kontrol altına almak, devleti ve anayasal düzeni kanunlarda olmayan yöntemlerle gizlice yönetmek ve bu konuda devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturacak eylemler ve şok suikastlar düzenlemek, askeri müdahale ortamı oluşturmak suretiyle, beğenmedikleri ülke yöneticilerini ve TBMM üyelerinin görevlerini yapmalarını engellemeye yönelik, terör yöntemlerini uygulayıp halkı Hükümete karşı silahlı isyana tahrik ve teşvik etmek suretiyle amaçlarına ulaşmayı planlayan Ergenekon yapılanmasının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nda tarif edilen silahlı terör örgütü niteliğinde olduğu açıkça anlaşılmıştır."

"DEVLET MENFAATİ DEĞİL"

Derin devlet tanımının aksine olarak "Ergenekon" terör örgütü nün soruşturma kapsamında elde edilen deliler ve belgelerinden devletin çıkar ve menfaatlerinden çok, kendi ideolojik görüşlerinin hakim olması ve devleti demokratik olmayan yollardan baskı, sindirme terör yöntemleri kullanılarak yönetmeyi amaçladığı ileri sürülen iddianamede, "Ayrıca örgüt bu yolda etkin olabilmek ve gizli hakim güç konumunu sürdürebilmek için Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk Milleti'nin göz bebeği olan TSK, MİT, yargı, istihbarat birimleri, Emniyet teşkilatından başka siyasi partilere kadar sızmayı amaç edindikleri görülmektedir" denildi.

"AMACA ULAŞMAK İÇİN MEDYADA SÖZ SAHİBİ OLMAK"

Örgütün amaçlarına ulaşabilmek için medyada söz sahibi olmayı ve bu alanda da hakimiyet kurabilmek için televizyon kanalları edinip, örgütün amaçları doğrultusunda yapacakları yayınlarla örgütün gizli ve illegal amaçlarını perdelemek için kullanmayı hedeflediği anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Bu konuda yöntem olarak, örgütün kontrolü altında bulunan medya organlarınca Ergenekon terör örgütünün bizzat yaptırdığı sansasyonel eylem ve fiillerden her seferinde devletin güvenlik güçleri veya başka grupların sorumlu gösterilmesi suretiyle de dezenformasyon yapılarak gerçek suçlular ve Ergenekon terör örgütünü kamufle edip kamuoyunu yanıltarak ve gerektiğinde delilleri karartarak eylem ve fiillerinin devamını sağlamaya yardımcı olmayı, böylece istedikleri olan kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı oluşturmak, ekonomik kriz ve iç çatışma çıkarıp devlette ve kamu düzeninde zaaf oluşturarak hukuksuzluk ortamına zemin hazırlayıp nihayetinde de illegal olarak yürütme organını ele geçirmeyi amaçladıkları dosyada mevcut delilerden anlaşılmıştır."

"UZUN YILLARDIR FAALİYET GÖSTERİYOR"

Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden "Ergenekon" terör örgütünün uzun yıllardır Türkiye'de faaliyet gösterdiğine dikkat çekilen iddianamede, 1999 yılında örgütün re-organizasyonuna ihtiyaç duyularak yapılanması, çalışma yöntemleri ve benzeri konuları içeren hususların yazılı hale getirildiği kaydedildi.
İddianamede, bu çalışma ile sivil unsurların örgüt içerisinde yer almasının sağlanması gerektiğinin vurgulandığı ve böylelikle 1999 yılından sonra örgütün sivil açılımlar sağladığının görüldüğü ifade edildi.

İddianamede, "Ergenekon terör örgütü en başta, 'derin devlet' ifadesi ile anılan, ülkemizde birçok kanlı eylemler gerçekleştiren, gerçekleştirdiği bu eylemlerle ciddi kriz, kargaşa, anarşi, terör ve güvensizlik ortamı oluşmasını amaçlayan ve bunu kısmen de olsa başararak ülkemizin gelişme ve kalkınmasının önünde engel olan bir örgüttür" denildi.

Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre NATO'nun komünizmle mücadele amacıyla birçok ülkede kurduğu bu örgütlerin zaman içerisinde amaçlanın dışına çıktığı ve bir kısım kişi ve zümrelerin kendi amaç ve ideolojilerini gerçekleştirmek için kullandıkları birer terör örgütüne dönüştüğü anlatılan iddianamede, dünyadaki birçok ülkenin İtalya örneğinde olduğu gibi bu oluşumlarla gerekli mücadeleyi yaptığı ve bunu başardıklarında "hukuk devleti" olabildikleri vurgulandı. İddianamede, şu ifadelere yer verildi:

"Ne yazık ki, Ergenekon terör örgütü uzun yıllardır s ürdürdüğü faaliyetlerle ülkemizin bir mafya ve terör cennetine dönüşmesine neden olurken, bazen bir mafya liderinin yaptığı eylem ve açıklamalarla hükümetlerin düşürülebildiği, bazen de bir terör örgütünü n gerçekleştirdiği eylemlerle ciddi kaosların yaşandığı ülke olmamıza sebebiyet vermiştir.

Öte yandan, gerçekleştirilen faili meçhul cinayetlerle ülkemizin yetişmiş insanları ve sahip olduğumuz önemli değerlerden olan aydınlar katledilmiş ve her olaydan sonra ülkemiz yeniden kaosa, karanlığa ve güvensizlik ortamına sürüklenmek istenmiştir. Böylelikle Ergenekon terör örgütü, ülkemizde yaşayan tüm vatandaşların huzurlu ve güvenli bir yaşam sürmesini sağlayacak olan hukuk devleti olmanın önünde daima bir engel teşkil etmiştir."

SUSURLUK'TAKİ KAZA

Gerçekleştirdiği bunca eyleme rağmen, "Ergenekon" terör örgütünün gizli ve hücre yapılanmasının, eylemlerin profesyonelliği ve kamu kurumlarındaki yapılanma ve ilişkileri sayesinde eylemlerin "Ergenekon" terör örgütü bağlantısının deşifre edilmesinin daima engellendiği vurgulanan iddianamede, Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası ile örgütün kapılarının kısmen de olsa aralandığı na dikkat çekildi.

İddianamede, örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle bu olayın yeterince derinleştirilemediği sadece buz dağının görünen yüzünün aydınlatıldığı ve örgütün amaçların doğrultusunda karanlık eylemlerine devam ettiği savunuldu.

"Ergenekon" terör örgütünün devlet kurumlarında ciddi bir ş ekilde irtibatlanma olduğunun da ortada olduğu ifade edilerek, bu nedenle örgüte yönelik başlatılan bir çalışmayı anında öğrendikleri gibi kendilerine yönelik çalışma yapan kişi ya da kurumları yıpratmak, yıldırmak ve baskı altına almak için anında örgütün her türlü imkan ve taktiklerini seferber ettiklerinin görüldüğü bildirildi.

İddianamede, şüpheliler Oktay Yıldırım, Muzaffer Tekin, Sevgi Erenerol, Mehmet Zekeriya Öztürk, soruşturma aşamasında ölen Kuddusi Okkır'dan ele geçirilen "ERGENEKON-LOBİ" ve "Devletin Yeniden Yapılanması" başlıklı dokümanlara bakıldığında bu belgelerin öncelikle örgütün sivil unsurlarının oluşturulması ve örgütlenmesi amacıyla hazırlanıp uygulamaya konulduğunun hiçbir tereddüte yer vermeyecek açıklıkta anlaşıldığı anlatıldı.

HİYERARŞİK TAKSİMAT VE KATI PRENSİPLER

Tuncay Güney'den 2001 yılında elde edilen belgelerinin incelemesinde, "Ergenekon'un yapılandırılması" başlıklı 29 Ekim 1999 tarihli dokümanın, örgütün hiyerarşik yapısını, amaç ve prensiplerini yazılı hale getirdiği ifade edilen iddianamede, hangi işte hangi birimin sorumlu olacağına kadar hiyerarşik taksimat ve örgütün katı gizli prensiplerinin madde madde yazıldığı ve böylece devlet içinde başka bir devletin oluşturulmasının amaçlandığının görüldüğüne işaret edildi.

İddianamede, bu dokümanın içeriğinden Ergenekon terör örgütünün daha eski yıllardan beri faaliyetlerini sürdürdüğü, üst düzey yöneticilerin özellikle devlet kadrolarında çalıştıkları sırada edindikleri tecrübeler ışığında illegal olarak bu örgütün faaliyetlerini sürdürdüklerinin belirlendiği de kaydedildi.
Özellikle Susurluk kazası olarak bilinen olaydan sonra meydana çıkartılan illegal yapılanma üyelerinin bir kısmının devletin üst düzey birimlerinde görev yapmış şahıslar olması ve bunların bir çoğunun "Susurluk Çetesi" olarak bilinen davada ceza alıp mahkum olmalarının oldukça anlamlı olduğuna dikkat çekilen iddianamede, ancak bu olayın aydınlatılması için toplumsal desteğe karşın örgütün deşifre edilememesinin oluşumun derinliğinin ve etkinliğinin doğal bir sonucu olduğu bildirildi.

İddianamede, şüpheli Veli Küçük'ün adının birçok yerde geçmesine rağmen hakkında herhangi bir işlem yapılamadığına dikkat çekilerek, yine "Mafianın yeniden yapılanması(reorganizasyonu)" dokümanında bu hususun açıkça tartışılıp bu tür riskli bir işte kamu görevlilerinin yer almasının hukuki sıkıntılar oluşturabileceği, bu sebeple mafyanın başı na sivil bir şahsın getirilmesinin uygun görüldüğü ve bu kararların da yazılı hale getirildiği aktarıldı.
"Ergenekon dokümanının 7. bölümünde 'genel değerlendirme' ba şlığı altında bulunan paragrafta (Sözde)"Türk Silahlı Kuvvetli bünyesinde faaliyet göstermekte olan Ergenekon'un yeni bir yapılanmaya yönelme zorunluluğu ve gereksinimi vardır" sözlerinin yer aldığı, ayrıca, "Ergenekon"un kamuoyundaki imaj ve düşünce değişiminin sağlanması zorunlulu ğuna işaret edildiği belirtilen iddianamede, terör örgütünün "kara propagandasının" yapılmasından da memnuniyet duyup, bu noktada doyum noktasına ulaşıldığının vurgulandığı kaydedildi.

ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ"NÜN GERÇEKLEŞTİRMEYİ PLANLADIĞI EYLEMLER
İddianamede, "Ergenekon terör örgütü"nün gerçekleştirmeyi planladığı eylemlere de yer verildi.
İddianamede, İP Ankara Genel Merkez binasında yapılan aramada ele geçirilen CD'de, Yargıtay binasına ait kroki ve bilgilerin bulunduğu ifade edilerek, "Bunların, Yargıtay'da görevli ve Ergenekon terör örgütüyle irtibatlı olan kişi ya da kişilerce hazırlandığı", buradaki bilgilerden, "Ergenekon terör örgütü"nün, Yargıtay Başkanlığında görevli üst düzey bir yöneticiye yönelik suikast hazırlığı yaptığının anlaşıldığı vurguladı.

"Ergenekon terör örgütünün, nihai amacına ulaşmak iç in ülkede darbe zemini oluşturmaya çalıştığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerini darbe yapması yönünde teşvik ettiği" ileri sürülen iddianamede, bu çerçevede darbe zemini oluşturmak için ülkede kaos ve çatışma ortamı oluşturacak eylemler gerçekleştirdiği kaydedildi.
İddianamede, "örgüt üyelerinin, bir dönem kamuoyunda ciddi tartışmalara sebebiyet veren türban konusuyla ilgili öncelikle örgütün kontrolünde olan Cumhuriyet gazetesinde türbanla ilgili ülkede gerginlik oluşmasına sebebiyet verecek karikatür çizdirdikleri, sonra da örgüt içerisinde bulunan suikast timlerine gazeteye bomba attırdıkları" öne sürülerek, "devamında da gazetede başyazarlık yapan ve örgütün üst düzey yöneticisi olan İlhan Selçuk'un söz konusu bombalama olaylarının sanki karikatür olayından rahatsız olan kesimlerce yapıldığı yönünde yazılar yazarak, ülkede gerginlik ve kutuplaşma oluşturmaya çalıştığı, böylelikle örgütün hedefleri doğrultusunda darbe için zemin oluşturulmaya çalışıldığı" iddia edildi.

"Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasından hemen sonra, bu kez de aynı tetikçilere türbanla ilgili karar veren Danıştay Başkanlığındaki kurul üyelerine yönelik suikast yaptırıldığı, saldırıdan hemen sonra da örgütün kontrolünde olan medya organları vasıtasıyla söz konusu eylemler sanki t ürban kararından rahatsız olan kesimlerce yapılmış gibi kamuoyu oluşturularak, ülkede laik-antilaik kutuplaşması ve çatışma ortamı oluşturulmaya çalışıldığı" savunulan iddianamede, böylelikle her iki olayla bir an evvel darbe zemini oluşmasının hedeflendiği, fakat emniyet güçlerinin yaptığı başarılı çalışmalarla faillerin yakalanmasıyla örgütün amacına ulaşamadığı vurgulandı.

İddianamede, "Ergenekon terör örgütü üst düzey yöneticilerinin, AK Parti'ye kapatma davası açılması için ciddi girişimlerde bulundukları, ele geçirilen kroki ve kroki açılımındaki bilgilerden Yargıtay üst düzey görevlilerine suikast hazırlığı yapılacağı göz önünde bulundurulduğ unda, tıpkı Danıştay olayında olduğu gibi örgütün öncelikle Yargı tay Başsavcılığını kapatma davası açması yönünde etkilemeye ç alıştığı" ileri sürülerek, sonraki süreçte de planlarını gerçekleştirmek amacıyla suikast için hür türlü planı yaptıkları anlatıldı.
İddianamede, İP Genel Merkezinde yapılan aramada bulunan çok sayıdaki CD'den birinde, Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın belirtilen tarihte İzmir ve Balıkesir illerine yapacağı ziyaretler sırasındaki koruma planının yer aldığının anlaşıldığı kaydedildi.
Bu konunun sorulduğu Doğu Perinçek'in şüpheli cevapları, aynı yerden ele geçirilen Yargıtay krokileri ve İzmir NATO Karargahı krokileriyle birlikte değerlendirildiğinde, Orgeneral Büyükanıt'a yönelik kötü amaçl ı eylem ve planlar yapılmış olabileceğinin düşünüldüğü belirtildi.

İddianamede ayrıca, şüpheliler arasındaki telefon görüşmeleri ve ifade içeriklerinden, "Ergenekon terör örgütü"nün Kuvayı Milliye Derneğindeki yapılanmasının, Orhan Pamuk, Fehmi Koru, Ahmet Türk, Osman Baydemir veya Sebahat Tuncel'in öldürülmesi konusunda plan yaptığının sabit olduğu ve gerçekleşmesi halinde terör eylemi niteliğinde bulunacağı öne sürüldü.

editörün seçtikleri
İş insanı Serdar Bilgili, Manhattan'daki '125 Greenwich' gökdeleni için 350 milyon dolarlık kredi aldı
İş insanı Serdar Bilgili, Manhattan'daki '125 Greenwich' gökdeleni için 350 milyon dolarlık kredi aldı#Serdar Bilgili
benzer haberler
Aydın merkezli 'kripto para borsası dolandırıcılığı' operasyonunda 9 şüpheli yakalandı: Kripto parada 11 milyar 180 milyon TL'lik vurgun
Aydın merkezli 'kripto para borsası dolandırıcılığı' operasyonunda 9 şüpheli yakalandı: Kripto parada 11 milyar 180 milyon TL'lik vurgun