MIA Sanat Koleksiyonu kurucusu Alejandra Castro Rioseco'dan Patronlar Dünyası'na özel açıklamalar...

MIA Sanat Koleksiyonu kurucusu Alejandra Castro Rioseco'dan Patronlar Dünyası'na özel açıklamalar...

MIA Sanat Koleksiyonu kurucusu Alejandra Castro Rioseco erken  yaşta sanata atılanlardan biri aslında. Adeta bir 'sanatın koruyucusu' olan  Rioseco çok erken yaşta dünya vatandaşı da oldu. Türkiye'ye gelen ve hayran kaldığını söyleyen Rioseco  Patronlar Dünyası'na çok özel açıklamalarda bulundu.

MIA Sanat Koleksiyonu kurucusu Alejandra Castro Rioseco'dan Patronlar Dünyası'na özel açıklamalar...
16px
24px
30.09.2023 08:39
ABONE OLgoogle

Burçin Uysal röportajı...
 

Sadece kadınların eserlerini alan dünyaca ünlü koleksiyoner Alejandra Castro Rioseco ile Hotel Raffles'da buluştuk.

Söyleşiye başlamadan önce Türkiye'de hayranlık duyduğu iki kadın hakkında konuştuk.

Bunlardan biri Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan. Diğeride Leyla Alaton'du.

Rioseco, TCMB Başkanlığına bir kadının getirilmesinin büyük bir şans olduğunu şu ifadelerle söyledi:
"Çok donanımlı, zeki ve eğitimli bir kadın. Haberlerde ilk duyduğumda bunun ne kadar büyüleyici bir durum olduğunu hissettim. Çünkü böyle güzel bir gelişme ileride pek çok kadına da eminim ki ilham verecek. Türkiye için büyük bir şans." 

Rioseco'nun Türkiye'de hayranlık duyduğu bir diğer isim ise Leyla Alaton. Ünlü koleksiyoner Alaton hakkında ise şu ifadeleri kullandı:

"Leyla Alaton benim favorim ve çok önemli bir kadın. Buradaki panele geldi ve tüm panel boyunca beni en ön koltukta büyüleyici bir şekilde dinledi."

Merkezi Varşova, Polonya'da bulunan dünya çapındaki Uluslararası Chopin Topluluğu Federasyonu'nun yönetim kurulunda ilk Güney Amerikalı kadın olarak görev yapan ve MIA Sanat Koleksiyonu kurucusu Alejandra Castro Rioseco dünya çapında adından söz ettirmeye devam ediyor.  Koleksiyonlarıyla dikkat çeken Rioseco, MIA platformunun basamak taşına kadınları koymayı kendine bir amaç edinmiş.

Sadece kadın sanatçıları desteklemesiyle bilinen ünlü koleksiyoner Alejandra Castro  Rioseco geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye geldi. 

"BÜYÜLEYİCİ BİR ÜLKE"

Alejandra Castro Rioseco Türkiye'ye geldiğinde gördüğü ilgiden çok memnun kalmış. Müzeye vardığında çok fazla kalabalıkla karşılaştığını söyleyen  Rioseco, "Buraya geldiğim için çok mutluyum. Burada insanlar sanata çok ilgili. Ayrıca Türkiye modern bir Müslüman ülke. Gördüklerimden daha farklı ve büyüleyici. Çok yetenekli ve başarılı sanatçılar var. Türk insanı çok yardımsever ve güleryüzlü gittiğim çoğu ülkeden çok daha farklı ve samimi bir yer." diye konuştu.

Biz sorduk ünlü koleksiyoner Alejandra Castro Rioseco içtenlikle sorularımızı yanıtladı.

Burçin Uysal: İlk olarak, koleksiyoner olmaya nasıl başladınız ve başlangıçtaki fikriniz neydi?

Alejandra Castro  Rioseco: Güzel şeyleri sevdiğim için sanata başladım. Bu yüzden tüm güzelliklere minnettarım. Benim fikrime göre sanat tarihtir. Eğer sanat tarihse sizde tarihsinizdir.

Örneğin, Louvre müzesinde çok fazla rönesans döneminden parça var. Gittiğinizde o an orada neler olduğunu anlayabiliyorsunuz. Koleksiyonerliğe başlamam çok basit oldu. İlk başladığımda özel bir şey yoktu ama yıllar geçtikçe sanatı çok sevdim ve bu sevgi katlanarak büyüdü. Zamanla New York'ki enstitüleri destekledim ve gün geçtikle öğrenmeyi ve sanatla olan çalışmaları çok daha sevdim.

Ve bu süreçte sanat ve sanatçılar hakkında çok fazla bilgi öğrendim. Ama sanat eserli almak bir yatırım oldu çünkü bazı arkadaşlarımı mutlu eden şey süper arabalar ya da evlerdir ama ben sanat satın almayı tercih ettim.

Benim koleksiyonlarımda sadece kadın sanatçıların eserleri var. Benim kadın sanatçıları seçmemdeki nedenler olaylara çok daha farklı açılardan bakıp, yoğun yaşamaları. Kadınları seviyorum. Bütün sergiler kadınlar için çünkü hayatta kadınların hassasiyetlerini anlamak çok zor. 

B.U: Pek çok ülkede koleksiyonlarınız var. Bu sizi nasıl hissettiriyor ve size 'dünya vatandaşı' diyebilir miyiz?

A.C.R: Tabii ki diyebiliriz. Çok fazla ülkede yaşadım. Ben bir keşifçiyim ve farklı sanat artistleri tanıyorum. Pek çok ülkede yaşıyorum örneğin, Güney Amerika, Avrupa, Orta Asya... Sanat eseri alacağım sanatçıları görürüm, onlarla otururum ve tanırım. Benim için sanatçıları böyle keşfetmek çok önemlidir.

Eserleri görüp almam.  Almadan önce giderim görürüm, yaşanmışlıklarına bakarım ve öncesinden çalışırım. Her parça bir tarihtir o yüzden bu benim iddiam. Örneğin, Meksika'dan bir eser alacaksam kadınların acısı vardır o eserlerde çünkü Meksika'da kadınlar suistimal ediliyor. Bir esere baktığınızda o eserdeki kadınların her sevideki acısını görmek gerekiyor. 

Her ülkenin bir tarihi vardır ve ben bu tarihi yerinde gözlemlemek istiyorum. 

B.U: Sanal müzeniz olan 'MIAANYWHERE'i tanımlayabilir misiniz?

A.C.R.: Bu mükemmel bir projeydi. "MIAANYWHERE" projesi ile bir şemsiyenin altında toplandık. Pandemi başladığında, çok fazla kişiye ulaştım ve sanatçıların bu durumdan dolayı acı çektiğini fark ettim. Çünkü müzeler, galeriler kapalıydı ve sanatçılar çalışamadı. Dolayısıyla profesyonel kişilerle pandemiden dolayı kontakt kurulamadı. Bu yüzden kadın sanatçılar beni aradı ve bu durumun çok kötü olduğunu, neler olacağını bilmedikleri ve çok fazla şansları olmadığını söyledi. Farklı ülkelerde yaşayan çok fazla kadın sanatçı vardı ve kendi kendime bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. 

Birgün bir arkadaşım bana ait 'Neden bir sanal müze' olmadığını hakkında konuştu. Ve ilk başta böyle bir şeyin oalcağına pek inanmadım. Ama zaman içinde düşünerek ve yaratarak olabileceğini düşündüm. Ama  farklı bir sanal müze olmalıydı. Yani kadın sanatçıları destekleyen ve onlara şans veren bir yer olmalıydı.

Ve bu sayede sanal sergi ile MIAANYWHERE açıldı. Bu proje sayesinde insanlar sanal müzede kolaylıkla gezebildi ve kadın sanatçılar eserlerini direk olarak sattı. Sanatçılar pandemide hayatta kalmaya çlışıyordu ve bu proje sayesinde onlara bir şans vermiş olduk. 

Ayrıca bu projede her hafta bir sergi açtık ve toplamda belki 70'den fazla sergiyi Ukrayna'dan Brezilya'ya kadar ulaştırdık. İnsanlardan iyi dönüşler aldığımda ağladım. Bu proje benim için muhteşem ve büyüleyici bir projeydi. 

B.U.: Türkiye'den iş birliği teklifi geldi mi? Gelmediyse nasıl değerlendirisiniz?

A.C.R.:  Elbette ilgileniyorum. Sanatla ilgili pek çok parçaya sahibim ve ben İstanbul'daki çoğu kadının sanat eserlerine sahip olmayı isterim.

Ayrıca İstanbul kadınlara ait olan sanal bir müzeye sahip ve bu müze yıllar önce oluşturuldu. İstanbul'da sanatla ilgili iş birliği yapmaktan mutluluk duyarım çünkü muhteşem kadın artistler var. Mesela, Louvre Abu Dabi Müzesi'nde ilk sergisini açan tek Türk kadın artist var. Çok genç ve yetenekli bir kadın artist. 
Bu yüzden elbette Türkiye'ye ile iş birliği yapmak isterim çünkü ülkeniz sanat konusunda çok zengin ve ben bu zenginliği seviyorum.

Bazı ülkeler ile iş birliği yapmayı açıkçası düşünmüyorum çünkü bazen anlamak zor oluyor. Ama burada insanlar anlayışlı ve kültürlü.

B.U.: Türkiye'den takip ettiğiniz koleksiyonerler ya da aktivistler var mı?

A.C.R.:   Elbette takip ettiğim koleksiyonerler var. Daha öncede söylediğim gibi Leyla Alaton'u takip ediyorum. Leyla Alaton benim favorim ve çok önemli bir kadın. 

Buradaki panele geldi ve tüm panel boyunca beni en ön koltukta büyüleyici bir şekilde dinledi. 

Takip ettiğim ve iletişime geçtiğim bir diğer aktivist ise Nilbar Güneş. Türkiye'deki genç koleksiyonerleri çok seviyorum. Genç bir erkek koleksiyoner olan Emir Bahadır'ı takip ediyorum. Ve o mükemmel bir koleksiyona sahip. 

Bir diğer takip ettiğim isim Sevda Elgiz. O eşiyle birlikte kıymetli bir işe imza attı ve bir müze oluşturdu. Kulağa sanki bir rüyaymış gibi geliyor. İlgilendiğim bütün parçaları bana eşsiz geliyor. 

Ayrıca bütün uluslararası galeriler Türkiye'de mutlu çünkü bana göre Türk insanları çok güleryüzlü ve yardımsever. Bu yüzden buradaki galerilerde mutlu. Başka ülkelerde maalesef böyle değil ve daha öncede dediğim gibi Türkiye bu konuda çok fazla şansa sahip.

B.U.: Sizce kadın ve erkek sanatı arasında bir fark var mı?

A.C.R.:  Genel olarak kadın ve erkek sanatçılar arasında çok fazla farklık var. Çünkü kadınlar çok daha yoğun hassasiyete sahipler. Ve kadın sanatçıların bütün eserleri bu hassasiyetleri içinde barındırıyor bu sayede de erkeklere göre o uyumu daha etkili yakalayabiliyorlar. Erkek sanatçılarında eserlerini elbette beğeniyorum ama kadınların ve erkeklerin sanatları bibirinden zihniyet olarak çok farklı. 

Erkek sanatçılar daha fazla yeteneğe sahip değil sadece çok daha fazla şansa sahipler. Çünkü kadınların daha çok sorumlulukları ya da önlerinde engelleri var. 
O yüzden kadın sanatçılar ve erkek sanatçılar arasında kesinlikle farklılıklar var.

B.U.: Bu yolda sizi etkileyen birisi var mı?

A.C.R.:  Benim kızım beni en çok etkileyen kişi. Çünkü ona çok iyi bir dünya vermek istiyorum. Ve kızım büyüdüğünde ona kalteli bir yaşam vermek istiyorum. Karşı cinsiyle aynı şansa sahip olmasını istiyorum. Sadece bir kızım var ve o her gün beni etkiliyor. Aile kavramı benim için çok önemlidir ve daima onlar için daha iyi ne yapabilirim ya da bırakabilirim diye düşünürüm.

B.U.: Biliyoruz ki sizin için bütün koleksiyonlarınız ya da aldığınız eserler değerlidir ama sizin için en değerli ve anlamlı eser hangisidir?

A.C.R.: Benim için, çok fazla çünkü bu soruyu biraz en sevdiğin çocuğun hangisi gibi buluyorum. Sanırsam bütün sanatçıları seviyorum fakat geçmişte yaşayan kadınların eserleri şu an ki kadınlardan çok daha “karmaşık". Benim koleksiyonumdaki favori parçam bütün artistler. Bir Türk sanatçı olan Selma Gürbüz, benim için çok önemli birisi. Tabii ki bu kadının tarihi çok güçlü çünkü çok farklı bir zamanda sanat okudu. 
Bir diğer sanatçı ise Yeşim Ağaoğlu her şeyi yapabilen tipik bir kadın, çok kültürlü, ressam ve aynı zaman şiir de yazıyor. Gerçekten çok güzel bir sanatçı.

Melis Buyruk'da diğer sanatçılar gibi çok büyük bir öneme sahip. Leia Heller galerisi Louvre Abu Dabi’de Türk sanatçıları temsil ediyor.

B.U.: Son olarak koleksiyon sergilerinizde en garip ülke hangisiydi ve neden?

A.C.R.: Benim için en sergi yaptığım en garip yer Dubai. Çünkü Dubai fantastik bir ülke fakat çok yeni bir yer. Ve orada yeni bir topluluk var. Çok fazla zengin insan var ve ben ilk sergimi gerçekleştirdiğimde çekindim. Çünkü ilk olarak insanlar anlamayacağını düşündüm. İkincisi ise insanların kadın sanatçıları sevmeyebileceğini hissettim. Arap ülkelerinin tamamen kapandığını düşündüm ama bu söylediklerim olmadı. 
Bu nedenden dolayı Dubai benim için en değişik ülke oldu. Ve sonrasında her yıl Dubai'de sergi açmaya karar aldım. 

Beni şaşırtan şey benim sanatçı yaşantım boyunca aldığım en sıcak karşılama... En garibi ama en güzeli.
İnsanlar çok ilgiliydi ve Arap kadınları sanatçıları özellikle çok destekledi. Arap ülkesinde Avrupa'dan ya da Güney Amerika'dan çok daha rahattım. 

patronlardunyasi.com


 

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde