EPDK Başkanı: Devlet elektrik üretmesin
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Başkanı Yusuf Günay, devlet eliyle elektrik üretiminde kamu yararının oluşmadığını söyledi. Günay, Elazığ'da düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada..

19.12.2005 18:04Güncelleme: 25.10.2023 14:54
ABONE OLGünay, Elazığ'da düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, 1980'li yıllarla birlikte Avrupa ülkelerinde enerji piyasasının rekabete açılabileceği fikrinin tartışılmaya başlandığını kaydetti. Günay, şöyle konuştu:
'Daha önce İngiliz sanayi üreticisinin elektriğe ödediği bedel, yüzde 40 oranında düştü. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde de kamu elinden serbest piyasaya geçtikten sonraki ortalama kayıp kaçak oranları, yüzde 11'lerden yüzde 7'ye düştüğünü görüyoruz. Demek ki enerjide rekabet anlayışı içerisinde özel sektör kuruluşları tarafından üretilmeli, dağıtılmalı, ticareti yapılmalıdır. Sonuçta kamu yararının bu yönde olduğu görülüyor.
Türkiye'de hala kamu anlayışı devam ediyor. Kamu eliyle neredeyse karsız verilen elektrik sonucunda geldiğimiz noktada ne yazık ki sanayici rekabet edeceği sanayicilere oranla 2 katına yakın elektrik bedeli ödemekle karşı karşıya. Kayıp kaçaklara baktığımız zaman, ülke ekonomisinde yüzde 18 oranında kayıp kaçak oranımız var. Bu rakam yılda en az 2 milyar dolara yaklaşan bir bedele mal oluyor. Yani devletin eliyle bu işin yürütülmesinde kamu yararı oluşmuyor.' Günay, devletin ekonomik hayattan bir oyuncu olmaktan çıkarılması gerektiğini, devletin oyuncu olduğu bir yerde haksız rekabetin doğduğunu, kamu kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasının mümkün olmadığını savundu.
Türkiye'nin hidroelektrik kaynaklarının değerlendirilmesinin ülke ekonomisinin gelişmesi, elektrik fiyatlarının düşmesi, bölgesel kalkınmanın tamamlanması açısından son derece önemli olduğunu kaydeden Günay, şu görüşlere yer verdi:
'Şu anda 1500 megavat hidrolik potansiyele sahip şirketlere lisans verdik. Enerji piyasanın serbestleşmesine paralel olarak, hidrolik kaynakları kullanım potansiyelimiz de o derece artacak.
Dağıtımla da ilgili Meclis'te bir kanun teklifi var. Yasalaştığı takdirde, dağıtım özelleştirmeleri de gerçekleşecek. OECD ülkelerinde olduğu gibi özel sektör kuruluşlarının faaliyette bulunduğu, devletin sadece denetleyici, düzenleyici bir rol üstlendiği, haksız rekabet üretmediği, kendi kaynaklarımızın ve potansiyellerimizin harekete geçtiği bir piyasayı hep birlikte göreceğiz.'
'KOORDİNASYON EKSİK'
Yusuf Günay, Türkiye'de uzun yıllardır kalitesiz ve kaçak akaryakıtın tartışıldığını ve böyle bir sorunun bulunduğunu belirterek, yaptıkları denetimlerde kaçak akaryakıt satan 2 bin bayinin kapatıldığını bildirdi.
Kaçak akaryakıt satımını önlemek için en az 5 kamu kurumunun sorumlu olduğunu, ancak bunların aralarında bir koordinasyon teşkil edemediğini belirten Günay, göreve gelir gelmez sivil ve askeri bürokratlarla bir protokol imzaladıklarını, 2005 yılının Temmuz ayına kadar Türkiye'de akaryakıt faaliyetiyle uğraşan bir firmaya kapatma cezası verilmediğini bildirdi. Günay, şöyle devam etti:
'Biz 9 faaliyet alanında bin kişiyi eğittik. Yaptığımız denetlemelerde, şuana kadar 2 bin bayi kapatıldı. Akaryakıt bayilerinin ardından madeni yağla uğraşan firmaların denetlenmesi tamamlandı. Daha sonra dağıtım ve depolamayla ilgili firmaların denetimleri yapılacak.
Bu yeterli değil. Ulusal bir işaretleyici geliştirdik. Türkiye'de üretilecek veya ithal edilecek akaryakıtlar, kimyasal bir madde ile işaretlenecek. Türkiye'de arz edilen bütün akaryakıtlarda bu madde bulunacak. Bu maddeyi belli oranlarda taşımayan şirketlere ceza uygulanacak. Bunu 1 Şubat 2006 tarihinde uygulamayı umut ediyoruz.' Günay, Türkiye'ye doğalgazın, 1987 yılında geldiğini önce 5 kente götürüldüğünü, Anadolu'nun hemen hemen bütün şehirlerinin hava kirliliğinden muzdarip olmasına rağmen doğalgazın dağıtıma uygun bir modelin ortaya konulamadığını söyledi.
Son 2 yılda 36
'Daha önce İngiliz sanayi üreticisinin elektriğe ödediği bedel, yüzde 40 oranında düştü. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde de kamu elinden serbest piyasaya geçtikten sonraki ortalama kayıp kaçak oranları, yüzde 11'lerden yüzde 7'ye düştüğünü görüyoruz. Demek ki enerjide rekabet anlayışı içerisinde özel sektör kuruluşları tarafından üretilmeli, dağıtılmalı, ticareti yapılmalıdır. Sonuçta kamu yararının bu yönde olduğu görülüyor.
Türkiye'de hala kamu anlayışı devam ediyor. Kamu eliyle neredeyse karsız verilen elektrik sonucunda geldiğimiz noktada ne yazık ki sanayici rekabet edeceği sanayicilere oranla 2 katına yakın elektrik bedeli ödemekle karşı karşıya. Kayıp kaçaklara baktığımız zaman, ülke ekonomisinde yüzde 18 oranında kayıp kaçak oranımız var. Bu rakam yılda en az 2 milyar dolara yaklaşan bir bedele mal oluyor. Yani devletin eliyle bu işin yürütülmesinde kamu yararı oluşmuyor.' Günay, devletin ekonomik hayattan bir oyuncu olmaktan çıkarılması gerektiğini, devletin oyuncu olduğu bir yerde haksız rekabetin doğduğunu, kamu kaynaklarının verimli şekilde kullanılmasının mümkün olmadığını savundu.
Türkiye'nin hidroelektrik kaynaklarının değerlendirilmesinin ülke ekonomisinin gelişmesi, elektrik fiyatlarının düşmesi, bölgesel kalkınmanın tamamlanması açısından son derece önemli olduğunu kaydeden Günay, şu görüşlere yer verdi:
'Şu anda 1500 megavat hidrolik potansiyele sahip şirketlere lisans verdik. Enerji piyasanın serbestleşmesine paralel olarak, hidrolik kaynakları kullanım potansiyelimiz de o derece artacak.
Dağıtımla da ilgili Meclis'te bir kanun teklifi var. Yasalaştığı takdirde, dağıtım özelleştirmeleri de gerçekleşecek. OECD ülkelerinde olduğu gibi özel sektör kuruluşlarının faaliyette bulunduğu, devletin sadece denetleyici, düzenleyici bir rol üstlendiği, haksız rekabet üretmediği, kendi kaynaklarımızın ve potansiyellerimizin harekete geçtiği bir piyasayı hep birlikte göreceğiz.'
'KOORDİNASYON EKSİK'
Yusuf Günay, Türkiye'de uzun yıllardır kalitesiz ve kaçak akaryakıtın tartışıldığını ve böyle bir sorunun bulunduğunu belirterek, yaptıkları denetimlerde kaçak akaryakıt satan 2 bin bayinin kapatıldığını bildirdi.
Kaçak akaryakıt satımını önlemek için en az 5 kamu kurumunun sorumlu olduğunu, ancak bunların aralarında bir koordinasyon teşkil edemediğini belirten Günay, göreve gelir gelmez sivil ve askeri bürokratlarla bir protokol imzaladıklarını, 2005 yılının Temmuz ayına kadar Türkiye'de akaryakıt faaliyetiyle uğraşan bir firmaya kapatma cezası verilmediğini bildirdi. Günay, şöyle devam etti:
'Biz 9 faaliyet alanında bin kişiyi eğittik. Yaptığımız denetlemelerde, şuana kadar 2 bin bayi kapatıldı. Akaryakıt bayilerinin ardından madeni yağla uğraşan firmaların denetlenmesi tamamlandı. Daha sonra dağıtım ve depolamayla ilgili firmaların denetimleri yapılacak.
Bu yeterli değil. Ulusal bir işaretleyici geliştirdik. Türkiye'de üretilecek veya ithal edilecek akaryakıtlar, kimyasal bir madde ile işaretlenecek. Türkiye'de arz edilen bütün akaryakıtlarda bu madde bulunacak. Bu maddeyi belli oranlarda taşımayan şirketlere ceza uygulanacak. Bunu 1 Şubat 2006 tarihinde uygulamayı umut ediyoruz.' Günay, Türkiye'ye doğalgazın, 1987 yılında geldiğini önce 5 kente götürüldüğünü, Anadolu'nun hemen hemen bütün şehirlerinin hava kirliliğinden muzdarip olmasına rağmen doğalgazın dağıtıma uygun bir modelin ortaya konulamadığını söyledi.
Son 2 yılda 36