Durmuş Yılmaz'a mesaj

Durmuş Yılmaz'a mesaj

AYDIN AYAYDIN, MB'NİN YENİ BAŞKANI'NA FAİZ POLİTİKASI KONUSUNDA MESAJ VERDİ.

Durmuş Yılmaz'a mesaj
16px
24px
27.04.2006 00:00
ABONE OLgoogle

Son 5 yıl içinde dünya ekonomisinde ve finans sisteminde benzeri görülmemiş kesintisiz bir likidite bolluğu yaşanmakta. Artan likidite ve iyileşen yatırım ortamına paralel olarak gelişmekte olan ülkelere sermaye girişi artmış ve bu ülkelerin borçluluk seviyesi azalarak, döviz rezervleri yükselmiştir; ancak son dönemde dünya ekonomisine yön veren üç önemli merkez; ABD, Avrupa ve Japonya büyüme oranlarının artışına bağlı olarak fiyatların baskı altında kalması nedeniyle ard arda faiz artırım veya ultra gevşek para politikalarını terk etme kararı almaktadırlar. Bu politika değişikliğinin gelişmekte olan ülkeler üzerinde nasıl bir etki göstereceği ise piyasa uzmanlarının cevap aradığı çok önemli bir soru niteliği taşımaktadır.

Faizle
oynanmalı mı?
Faiz artırım sürecinde, ABD Merkez Bankası (FED) yüzde 1 seviyesine kadar indirdiği faiz oranlarını yüzde 4.75'e, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise yüzde 2 olan faiz seviyesini yüzde 2.50'ye yükseltmiş, Japon Merkez Bankası (BoJ) ise piyasalara fazla olarak verdiği likiditeyi yıl sonuna kadar çekeceğini açıklamıştır. Dünya ekonomisinin motoru konumundaki bu üç ekonomide paranın pahalılaşması anlamına gelen faiz artırımları gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının azalmasına veya sermayenin ters yönde akmasına neden olabilecektir. Bu durumdan her gelişmekte olan ülkenin aynı oranda etkilenmesini beklememek gerekir. Enerji ve hammade ihracatçısı konumundaki gelişmekte olan ülkeler artan emtia ve enerji fiyatları nedeniyle son dönemde cari işlemler dengesini lehlerine çevirmeyi başarmışlar ve iyi bir büyüme oranını yakalamışlardır. Diğer taraftan AB üyeliği sürecindeki ülkeler ise ( Türkiye dahil ) artan oranda cari işlemler açığı vermeye devam etmektedir. Bu açıdan bakıldığında global likidite daralmaya başladığında bu süreçten en olumsuz etkilenecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Türkiye'nin
durumu
Türkiye'nin global ekonomi içindeki yerini bu şekilde tespit ettikten sonra uygulanacak ekonomi politikalarını doğru olarak tespit etmek, muhtemel bir likidite daralması konjoktürünün minimum hasarla atlatılmasına yardımcı olacaktır. Türkiye'nin artan cari işlemler açığı her ne kadar finansman açısından bugün için bir sorun yaratmasa da, makroekonomik denge açısından en zayıf noktamızdır .
Bu nedenle Merkez Bankası tarafından uygulanan YTL'nin değerini muhafaza etmeye yönelik "döviz alımlarının " artarak devam etmesi doğru olacaktır. Diğer taraftan artan petrol fiyatlarının ekonomimiz üzerine getirdiği ilave yükleri hafifletmek amacıyla faiz indirimleri planlanandan daha hızlı yapılabilir (Merkez Bankası anketine katılanların gecelik faiz tahmini yüzde 11.71). Bu politikanın fiyat istikrarı için olumsuz bir adım olduğunu savunanlar olacaktır, ancak artan petrol fiyatları nedeniyle kişi ve kurumların harcanabilir gelirleri içinde petrol harcamalarının artması, diğer harcamaların payının azalmasına neden olarak petrol dışı mal ve hizmetlere olan talebi azaltacaktır. Petrol fiyatlarının artmasından dolayı ithal edilecek enflasyon Merkez Bankası'nın (MB) kontrolünde değildir. Bu duruma faizleri artırarak veya indirmeyerek müdahale etmeye çalışmak ekonomik aktörlerin zarar görmesine ve çok ciddi durgunluğa neden olabilir.

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde