'Büyüyeme sendromuna dikkat'
Reklamcılar Derneği Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ'a göre 'Türkiye 4 yıl üst üste büyüdü' diyerek, 5. yıl için yapacak bir şey kalmadı rehavetine kapılmak yanlış.

Değerli dostlar, daha önce bu köşede sizlere “sıcak para” ekonomisine ve özellikle sakıncalarına dair birçok uzmanın görüşünü ve kendi çıkarımlarımı aktardım. Yaptığım tespitlerde özellikle de “ekonomi büyüyor ama işsizlik neden artıyor” gibi sorulara cevap aradım.
Bugün konuya farklı bir açıdan yaklaşacağım ve Reklamcılar Derneği Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın yaptığı yazılı açıklamadan, makro ekonomik dinamiklere dair bazı görüşleri, sizlere alıntılar yaparak aktaracağım...
Buna geçmeden, okuyacağınız satırların sentezini sizlere bırakmakla birlikte, bu açıklama içinde bana göre “en” olarak gördüğüm bölümün altını, algıladığım şekliyle yorumlayarak kendi cümlelerim ile çizmek istiyorum; “Türkiye 4 yıl üst üste büyüdü” diyerek, içine gireceğimiz “5. yıl için yapacak bir şey kalmadı rehavetine kapılmamız”, AB ile aramızdaki ekonomik uçurumu kapatmak zorunda olan bizler için çok büyük bir hata. Detayda AB “ekonomik bir birliktelik” ve siyasi anlamda yapısal sorunları nasıl çözmeye uğraşıyorsak, ekonomik entegrasyon için, AB büyümeden kalsa dahi çok derin olan farkları kapatmak adına, en azından bu sene daha fazla çabalamak zorundayız...
Açıklamanın kendi algılamama göre “en çarpıcı” noktasını aktardıktan sonra detaya inmek istiyorum.
İstikrar savaşı kazanıldı
İşte Yalçındağ’ın cümlelerinden maddeler halinde yaptığım alıntılar;
1- “.. Uzun yıllardır büyük mücadele verdiğimiz istikrar savaşını kazandığımızı söylemek artık mümkün. 2006 yılında, Türkiye ekonomisi, üst üste beşinci yıldır büyüme başarısını gösterecek. Bugüne kadar yaşanan ekonomik krizler, siyasal çekişmeler bizden sonra gelenlere aktarılacak birer kötü tecrübe olarak tarih sayfalarında yerini almaya başladı bile. Özellikle son yıllarda büyük bir çıkış yakalayan ülkemiz, yakın gelecekte bölgesinin en kuvvetli ekonomik güçlerinden birisi olacağı konusunda herkes hemfikir...”
2- “... Tarihimizde ilk defa beşinci yılımıza, büyümeyle giriyor olmamızı, bazıları yanlış algılıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumun “Dört yıl üst üste Türkiye büyüdü, bundan sonra başka büyüyecek bir yolu kalmadı” şeklinde yorumlanması bana gerçekçi gelmiyor. Türkiye için henüz yorulmak ve durmak için çok erken. Daha yeni başladık. Bundan sonra millet olarak, tek odağımız büyümek ve daha çok çalışmak olmalı...”
3- “... 2005 yılında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir yaklaşık 4700 dolar. İçerisinde bulunmak, birlikte yaşamak istediğimiz Avrupa Birliği ülkelerindeki kişi başına düşen ortalama gelir ise 19 bin dolar. Gelecek on yıllık uyum sürecinde, aradaki farkı kapatmak için diğer ülkelerden daha fazla çalışmamız, daha fazla üretmemiz ve daha istikrarlı yönetmemiz gerekiyor. Bundan sonra tek odağımız pozitif düşünmek ve çok çalışmak olmalı...”
4- “... Bugüne kadar AB üyesi olan ülkelerde yaşanan gelişmeler de Türkiye’nin geleceğine ışık tutuyor. AB üyeliği görüşmeleri için imza atılmasını takiben iki yıl içerisinde, ülkeye giren yabancı yatırımlarda patlama yaşanıyor. Yabancı yatırımcının gelmesiyle rekabet sertleşiyor, sanayii gelişiyor, ticaret daha da canlı hale geliyor...”
Çıkış geri döndürülemez
5- “... Türkiye ekonomisinin çıkışta olduğunu ve bu çıkışın kolay kolay geri döndürülemeyeceğini artık kabul etmeliyiz. En son açıklanan sanayii üretimi ve kapasite kullanım oranına ilişkin veriler, sanayii üretimindeki hızlanmanın beklenenden daha güçlü olduğuna işaret ediyor.Eylül ayı sanayii üretimi artış beklentisi yüzde 5.9’ken, yüzde 9.3 oranında gerçekleşti. Ekim ayı kapasite kullanımı ise beklentileri yüzde 1.8 aşarak yüzde 82.3 oranında gerçekleşti. Diğer tarafta AB Komisyonunun hazırladığı Güz dönemi raporunda, Türkiye’nin, son üç yıldaki hızlı büyümesinin, 2004 yılının ortasından itibaren istihdama da yansıdığını ve işsizlik oranının yüzde 10’un altına düşürüld