Dolar
40,5727
-0,24%
Euro
47,6203
-0,66%
Sterlin
54,5457
-0,52%
Bitcoin
4.770.875
-0,93%
BİST-100
10.642,6
-0,43%
Gram Altın
4.352,563
-1,18%
Gümüş
38,19
-2,26%
Faiz
43,32
0,00%

Bir zamanların sessiz bir balıkçı köyü, bugün Fransız Rivierası’nın en ikonik noktası: Saint-Tropez

Saint-Tropez… Adını duyduğunuzda bile gözünüzde parlayan güneş, denizle yarışan lüks yatlar, beyaz keten gömlekli Fransızlar ve yıldızlarla dolu bir yaz gecesi belirir. Ama bu küçük kasabanın geçmişi, bugünkü ihtişamından çok daha derin ve çok daha gerçek.

27.07.2025 09:32Güncelleme: 27.07.2025 10:22
Bir zamanların sessiz bir balıkçı köyü,  bugün Fransız Rivierası’nın en ikonik noktası: Saint-Tropez
16px
32px

Kaan İNCİLİ

Bir zamanlar sessiz bir balıkçı köyü olan Saint-Tropez, bugün Fransız Rivierası’nın en ikonik, en göz alıcı, ama belki de en aldanası noktalarından biri. Bu yüzden Saint-Tropez’i yalnızca yüzeydeki ışıltısıyla değil, arka sokaklarının sessizliğiyle, sabah serinliğindeki kahveleriyle ve zamansızlığıyla da tanımak gerekir.


 
BİR ZAMANLAR SAKİN BİR LİMAN

Tarihi boyunca korsanlara, tüccarlara ve denizciliğe ev sahipliği yapan bu küçük liman kasabası, 20. yüzyılın ortalarına kadar Fransa’nın diğer Akdeniz kasabaları gibi sakin, mütevazı bir hayata sahipti. Ta ki 1956’da Brigitte Bardot buraya gelip Ve Tanrı Kadını Yarattı filmini çekene kadar… Saint-Tropez’nin kaderi işte o anda değişti. Bir anda Hollywood yıldızlarının, Paris sosyetesinin ve uluslararası jet-set’in gözdesi oldu. O günden beri de bir efsane gibi parlıyor, ama bu parıltı, içinde hâlâ saklı duran eski bir köyün hatıralarını tamamen silmiş değil.

KASABANIN RUHU: VIEUX PORT VE LA PONCHE
  
Sabah saatlerinde, güneş henüz tam yükselmemişken Vieux Port’a gidin. Gösterişli yatlar hâlâ sessiz, ama aralarında zar zor seçilen birkaç balıkçı teknesi ayakta. Rıhtımdaki kafeler birer birer açılırken, yerel halk Le Monde’un ilk sayfalarını çeviriyor, espresso’larını yudumluyor. İşte Saint-Tropez’in gerçek yüzü burada. Turist kalabalığından, şampanya köpüğünden uzak, gerçek bir Güney Fransa sabahı.
 
Hemen arkasındaki La Ponche mahallesi ise kasabanın eski kalbi. Dar taş sokaklar, pastel boyalı panjurlar ve zamanın ağır ağır aktığı bir mahalle. Brigitte Bardot’nun evine çok yakın bir noktada, hâlâ geçmişin izlerini taşıyan taş evler, küçük sanat galerileri ve duvar diplerinde sabah gölgesini kovalayan kediler…


 
SAINT-TROPEZ'İN SANATSAL RUHU  

Ama Saint-Tropez yalnızca güneş, yat ve plajdan ibaret değil. 20. yüzyıl başlarında Paul Signac’ın keşfiyle kasaba bir sanat merkezine dönüşmüş. Ardından Matisse, Bonnard ve Marquet gibi ressamlar da burada fırçalarını Akdeniz’in ışığına teslim etmiş. Limanın birkaç adım gerisindeki Musée de l’Annonciade, bu ressamların orijinal eserlerini barındıran küçük ama etkileyici bir müze. Post-empresyonist ve fovist akımların renkleri, Saint-Tropez’in ruhuyla birebir örtüşüyor. Bu nedenle burası, yalnızca tatil değil, aynı zamanda görsel bir zihin açılmasıdır.


 
LÜKSÜN ALTIN NOKTALARI

 Bugünün Saint-Tropez’si ise, dünyaca ünlü markaların özel butiklerini sadece alışveriş noktası değil, adeta sosyal bir vitrin haline getirdiği bir alan. Chanel’in beyaz taşlı avlusunda gezebilir, Dior’un avlusundaki “Dior des Lices” restoranında yemek yiyebilir, Louis Vuitton’un geçici yaz mağazasında son koleksiyonları görebilirsiniz. Bu markalar burada yalnızca mağaza açmakla kalmaz, Saint-Tropez’ye özel koleksiyonlar hazırlar. Plajlar da bu şıklığın bir uzantısı gibidir. Gucci Beach, Dolce & Gabbana Lounge ya da Armani Caffè gibi yerler, yalnızca birer marka değil, yaşam biçimidir. Bu yönüyle Saint-Tropez, modanın da tatil rotasıdır.

BİR SESSİZLİK HARİKASI: PORT GRIMAUD
  
Saint-Tropez’ye yalnızca 15 dakika mesafedeki Port Grimaud, sanki bir ressamın paletinden dökülmüş bir düş gibi. 1960’larda mimar François Spoerry tarafından inşa edilen bu küçük kasaba, Provençal mimarisi ile Venedik’i andıran su kanallarını bir araya getiriyor. Renkli evler, minik köprüler ve teknelerin doğrudan evlerin önüne yanaştığı su yolları ile tam bir “Fransız Venedik’i”. Saint-Tropez’nin gösterişli havasından uzak, daha huzurlu, daha sakin ama bir o kadar da estetik. Sabahları kanal kenarında yürümek, pazar günleri kilisenin çanları eşliğinde kahve içmek ve tekneyle usulca süzülmek… Port Grimaud, sanki hayatın başka bir hızda aktığı, soluklanmak için yaratılmış bir Akdeniz düşü.


 
PLAJLAR VE GÜNEŞİN ALTINDAKİ ABARTI  

Saint-Tropez’e gelip de plajdan bahsetmemek olmaz. Ama buradaki deniz keyfi, bildiğinizden biraz farklı. Pampelonne Plajı, merkeze arabayla 10-15 dakika mesafede, ama aslında Saint-Tropez’in sosyal kalbinin attığı yer. Tahiti Beach, Club 55, Nikki Beach… Bu isimler sadece birer plaj değil, birer sahne. Beyaz kanepeler, altın rengi tenler, servis edilen Provence rosé’leri ve fonda çalan müzikle zaman sanki başka bir ritimle akar. Kimi bu şatafatı anlamsız bulur, kimi de bu dekadansı tam da olması gereken dozda yaşar. Bu biraz da Saint-Tropez’le nasıl bir ilişki kurduğunuza bağlı.


 
Ama eğer kalabalıktan kaçmak isterseniz, Plage des Salins ya da Cap Taillat gibi daha tenha noktalarda Akdeniz’in sessiz, cam gibi deniziyle baş başa kalabilirsiniz.
 
GÜN BATIMI: IŞIĞIN DANSI  

Saint-Tropez’de gün batımı, yalnızca bir doğa olayı değil, tam anlamıyla bir seremoni. Citadelle sur la mer’nin tepelerine çıkıp eski kale duvarlarından aşağıya bakan manzarayı izlemek, hem kasabanın hem de Akdeniz’in ruhunu anlamak için en iyi yollardan biri. Gökyüzü mor, pembe ve altın renklerine bürünürken limandaki tekneler birer gölgeye dönüşür. İşte o an, buranın neden yüz yıllardır sanatçılara, şairlere ve hayalperestlere ilham verdiğini daha iyi anlarsınız.


 
GECELER VE GEÇMİŞİN YANKISI  

Geceleri Saint-Tropez bambaşka bir evrene dönüşür. Sanki gündüz başka bir yerdeymişsiniz de, şimdi bambaşka bir kulise geçiş yapmışsınız gibi. Bar du Port’ta içilen bir pastis, Hotel Byblos’un Cour des Lices’te yankılanan müziği ya da VIP Room’un göz alıcı gösterisi… Bu şehir geceye karışmayı bilen bir şehir. Ama bazen, gecenin en güzel anı, sahilde oturup sessizliğe karışan bir dalga sesi olabilir.


 
Tatmadan Dönmeyin: Bouillabaisse, Taze zeytin, Keçi peyniri, Lavanta balı, Tarte Tropézienne, Beyaz Şarap
 
Görmeden Dönmeyin: La Citadelle, Musée de l’Annonciade, La Ponche Mahallesi, Gendarmerie Nationale Müzesi, Port Grimaud’un renkli kanalları, Ramatuelle köyü, Gassin’in tepe manzarası, Grimaud’un taş sokakları, Porquerolles adası
 
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.
Sevgiyle kalın.
 
patronlardunyasi.com