Anadolu’nun toplumsal hafızasını yansıtan türküler, Yaşar Özürküt’ün araştırmalarıyla ‘Öyküleriyle Türküler’ kitabında hayat buluyor
Yaşar Özürküt imzalı, “Öyküleriyle Türküler”, ‘Çökertme’den ‘Hekimoğlu’na, ‘Gesi Bağları’ndan ‘Alageyik’e uzanan onlarca türkünün ardındaki gerçek olayları, kişileri ve dönemini bir araya getiriyor.

Anadolu coğrafyası, yalnızca taşında toprağında değil, türkülerinde de büyük acıların, direnişlerin ve umutların izlerini taşır. Bir yanda köy meydanında zalime karşı duran yiğitler, diğer yanda sevgilisine kavuşamadan gurbette solan âşıklar… Her biri halkın belleğinde nakış nakış işlenmiş, dilden dile aktarılmış. Şimdi bu hikâyeler, araştırmacı yazar Yaşar Özürküt’ün kaleme aldığı “Türkülerin Öyküsü” kitabında yeniden hayat buluyor. Folklor araştırmacısı ve radyo prodüktörü Özürküt, yeni kitabında türkülerin ardına gizlenmiş yaşam öykülerini gün ışığına çıkarıyor. İletişim Yayınları etiketiyle yayımlanan kitapta “Karadır Kaşların”, “Ormancı”, “Çökertme”, “Ezo Gelin”, “Genç Osman” gibi belleklere kazınan türkülerin ardında hangi olayların yattığı anlatılıyor.
EZGİLERDEKİ DİRENİŞLER
Ön¬sözde “türküyü türkü yapan olaydır” vurgusunu yapan Özürküt, yıllara yayılan araştırmalarını, arşiv notlarını ve sözlü tanıklıkları bir araya getirerek belleğimizde yer etmiş 40’tan fazla türkünün ardındaki hikâyeleri derliyor. Her öykü, yalnızca “ne oldu?”yu değil, “neden ve nasıl türküye dönüştü?” sorusunu da yanıtlıyor. Okur böylece bir türkünün ardındaki tarihsel bağlamı da öğreniyor.
Toplumsal hafızanın farklı cepheleri sayfalarda belirginleşiyor: Çukurova’nın destansı toprağında köylünün haksızlığa karşı çığlığına dönüşen “İnce Memet”; Toros eteklerinde efsane ile gerçeğin iç içe geçtiği “Alageyik”; Karadeniz’in hırçın sularında adalet arayışıyla öne çıkan “Hekimoğlu”; Ege’de onurlu başkaldırıyı taşıyan “Kerimoğlu Zeybeği”…“Öyküleriyle Türküler”, halk müziğini yalnızca bir sanat dalı olarak değil, toplumsal hafıza ve başkaldırının sesi olarak görmemizi sağlıyor. “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” türküsü Karadeniz’de doğdu. Rivayete göre türkü, 19. yüzyıl sonlarında Rize’nin tanınmış isimlerinden Sandıkçıoğlu Şükrü için yakılmış. Şükrü, yoksul halktan yana tavır alan, zenginlerin korkulu rüyası hâline gelen bir eşkıya olarak anlatılıyor. Teslim olduktan sonra elleri bağlanarak pusuya düşürülen Şükrü, arkadan vurularak öldürülüyor ve bu infaz, halk arasında büyük tepki uyandırarak “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” ağıdına konu oluyor.
BOYUN EĞMEYENLER
Karadeniz türkülerinin belleğinde, haksızlığa boyun eğmeyenlerin hikâyeleri saklı. Musa Eroğlu’nun derlediği “Halil İbrahim” de bunlardan biri. 12 Eylül askeri darbesi günlerinde dillere düşen bu ağıt Yaşar Özürküt’ün anlatısında bir yer buluyor. Fatsa’nın belleğinde iki ad yan yana anılıyor: Halil İbrahim ve Terzi Fikri (Fikri Sönmez). Özürküt’ün anlatıldığına göre Halil İbrahim, ilçede sevilen, gramofon ve plak meraklısı bir dükkân sahibi. 1979’da bağımsız belediye başkanı seçilen Terzi Fikri’nin kurduğu Halk Komiteleri ile katılımcı, toplumcu bir yönetim denenirken, 1980 yazında sıkıyönetim Fatsa’ya “nokta operasyonu” düzenleniyor günlerce süren aramalar, sokağa çıkma yasağı, ormanlara ve yaylalara taşan takip… Halil İbrahim de defalarca sorgulanıyor ve yıllar önce yediği dayağın bıraktığı travmanın da etkisiyle sorgu çıkışında panikle koşuyor. Hasano Deresi’ni aşarken açılan yaylım ateşinde orman girişinde vuruluyor. Özürküt’ün cümlesiyle: “Bir suçu olmayan Halil İbrahim vurulur, gelir türkülere dil olur.”
patronlardunyasi.com