Ahmet Çakar'ın 'kaçtı" dediği avukat Işık konuştu
Işık 'o programı' anlattı: "Ben orada misafirdim. Misafirinize saygıda kusur etmezsiniz. Bunca olayın ardından bile Ahmet Çakar benim büroma gelse ummadığı bir nezaket ve misafirperverlikle karşılanır"

Geçen haftaki söyleşimizde Ahmet Çakar'ın, 'Onu Fulya yokuşlarında kovalardım' dediği avukat Faik Işık'la görüştük. Işık 'o programı' anlattı: "Ben orada misafirdim. Misafirinize saygıda kusur etmezsiniz. Bunca olayın ardından bile Ahmet Çakar benim büroma gelse ummadığı bir nezaket ve misafirperverlikle karşılanır"
Geçen hafta bu sayfada SABAH Gazetesi spor yazarı Ahmet Çakar'la yapılmış bir söyleşi yer aldı.
Söyleşinin amacı aslında Ahmet Çakar'ın televizyon programcılığına yakından bakmaktı. Televizyondaki agresif hallerini sorgulamak, tartışmalarını hatırlatıp pişmanlıklarının olup olmadığını sormaktı. Bir de Twitter'daki performansını. Ama söz dönüp dolaşıp bir hafta önceki programda tartıştıkları avukat Faik Işık'a geldi.
Ahmet Çakar, Faik Işık'la ilgili olarak 'Programdan sonra ayakkabılarını bırakıp kaçtı, yukarıdaki çöp konteynırlarının oraya saklandı, ben eski Ahmet olsaydım onu Fulya yokuşlarında kovalardım' gibi açıklamalarda bulundu. Biz de bu açıklamaları aynen onun ağzından çıktığı gibi yayımladık. Çakar'ın söylediklerini bir kara mizah, belki maksadını aşan bir şaka ama daha çok televizyondaki şovun bir devamı olarak yorumladık.
Geçen hafta Ahmet Çakar'a mikrofon uzatmış ama olayın diğer tarafı olan Faik Işık'ın görüşlerine yer vermemiştik. Bu da yanlış anlaşılmalara yol açabilecek bir durum haliyle. Bu hafta da Faik Işık'ın kapısını çalarak, o akşam yaşananlar hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istedik.
Birçok insan Faik Işık'ı son dönemde katıldığı tartışma programlarından tanıdı. Bu programlarda çok tartışmacı ve agresif bir performans sergiledi. Söylediklerinde haklı olsa bile söyleyiş tarzı birçok insan tarafından itici bulundu. Oysa bizim konuştuğumuz Faik Işık espritüel, dost canlısı, sakin ve soğukkanlıydı. Haberimizden alınmıştı ve sitemkardı ama yine de gülümseyerek karşıladı bizi.
Öncelikle kendisine Ahmet Çakar'ın iddialarını sorduk. Gördüğümüz kadarıyla Işık bu tartışmayı önemsemiyor ve uzamasını kendi kariyer ve ciddiyetine yakıştıramıyor. Ona göre bunların hepsi bir mizansen. Reyting toplamak, gündemde kalmak amacıyla oynanan bir oyun. Ve Işık artık bu oyunun bir parçası olmak istemiyor. Nihayet ısrarlarımıza dayanamayıp ilkesel düzeyde bazı açıklamalar yapmayı kabul etti. Onları da 'cevap hakkı' çerçevesinde yorumsuz olarak aktarıyoruz.
O GECE, PROGRAMDAN SONRA NELER YAŞANDI?
Bazı gözlemlerimizi aktarmakta yarar var. Öncelikle Faik Işık'ın boyu Ahmet Çakar'ın iğneleyici bir şekilde gündeme getirdiği kadar kısa değil. Ayrıca, Işık'ın ayakkabılarını otoparkta bırakıp kaçtığı iddiası yanlış. Biz kendisini gördüğümüzde programda giydiği ayakkabılar ayağındaydı ve topukları kesinlikle 6 cm. uzunluğunda değildi. Faik Işık o gece yaşananlarla ilgili sorularımıza yanıt vermedi. Bunun üzerine biz de programa birlikte gittikleri Fenerbahçe Marşı bestecisi şef Taner Demiralp'e sorduk. Onun anlattıklarını kısaca özetlemek gerekirse durum şuymuş: Faik Işık, Ahmet Çakar'ın iddia ettiği gibi 20 saniye içerisinde hızla kaçmamış. Aksine kendisine teşekkür etmeye gelen kanal yöneticileriyle konuşup vedalaştıktan sonra binadan ayrılmış. Hatta kendisi de ayrılmamış. Demiralp tarafından olayların büyümesini engellemek amacıyla uzaklaştırılmış. Demiralp'e göre, Faik Işık'ın çöp konteynırlarının oraya saklanıp arkasından gelen var mı diye baktığı iddiası tamamıyla Ahmet Çakar'ın hayal gücünün ürünü.
'SEN CASUSSUN' DEDİLER
Işık programda niye bu kadar öfkelendiğini şöyle anlatıyor:
"Beni programa, reyting toplamak için davet ettiler. Kabul etmedim. Bunun üzerine 'Sen casussun! Programda bunu ispat edeceğiz' dediler. 'Hadi ispatlayın' diye gittim. İddiayı ciddiye almadığım için, programa katılmak için yeni bestelediğimiz ve duyulmasını istediğimiz Fenerbahçe Marşı'nın çalınmasını şart koştum. 'Hiç değilse böyle bir yararı olsun programın' dedim. Kabul ettiler.
Programdan önce konuştuk ve şakalaştık. Programda reyting hırsıyla her şey değişti. Birini programa davet ediyorsun. Ona sorular soruyorsun. O da sana cevap veriyor. Olayı açıklıyor. Dinleyip anlamadığın gibi aynı soruları bu defa kaba sözler kullanarak ve gerçek dışı suçlamalar yönelterek tekrarlar gibi yapıyorsun. Kendini dünyanın en ahlaklı insanı gibi lanse ediyor, bir de karşındakinden nezaket bekliyorsun. Siz sağlıklı davranmazsanız karşınızdaki de size sağlıklı tepki vermez. Rüzgar ekerseniz Faik biçersiniz."
BÖYLE YAYINCILIK OLMAZ
Sözlerinden anlıyoruz ki Faik Işık programın yayınlandığı televizyonun yöneticilerine de kırgın:
"Onların yaşı kadar benim medya geçmişim var. Bazıları kısa pantolonla dolaşırken, ben bir gazetede yazı işleri sorumlusuydum. Şimdi beni tanımıyorlarmış. Benzer bazı insanlar var: Beni tanımıyorlarmış. 1980 darbesinin, 28 Şubat'ın acılarını yaşamamış bunlar. Bugün onların pervasızca konuşmalarını, televizyon programı yorumculuğu yapmalarını sağlayan siyasi mücadelenin geçmişinden habersizler. Bin bir güçlükle elde edilmiş bir birikimin üzerine oturmuş sorumsuzca ahkam kesiyorlar. Tanımamaları normal.
Programlarınızın izlenmesini ve ilgi görmesini istiyorsanız bunun farklı yolları var. Ama çamur atmak ve hakaret etmek bu yollardan değil. Zaman zaman karşınızdaki insanı sinirlendirecek sorular sorup gerilimi artırmak isteyebilirsiniz. Bu gayet normal. Normal olmayan, bunu bir karalama ve iftira kampanyasına dönüştürmeniz. Televizyon sahiplerinin ve yayıncıların milyonlara karşı sorumluluğu var. Bu toplum böyle bir televizyonculuk anlayışını, böyle programları hak etmiyor."
BEN O PROGRAMDA MİSAFİRİM
Faik Işık, Milliyet gazetesi yazarı Ali Eyüboğlu'nun da vurgu yaptığı 'misafirlik' durumuna dikkat çekiyor:
"Olmamış bir şeyi olmuş gibi anlatıp 'Faik Işık'ı kovaladık' diye övünüyorlarmış. Bir insan, kötülükle övünmeyi nasıl kendine yakıştırır? İnsanlar arasında fikir ayrılığı ve tartışma olur. Ancak bu bir fiziksel saldırıya dönüşmez. Elindeki imkanları düşman gördüğün kişiler aleyhine, olabilecek en çirkin şekilde kullanmak ahlaki değildir.
Bu arkadaşların anlamadığı bir şey var. Ben onların programında misafirim. Bizim örfümüz, ananemiz, kültürümüz bu konuda çok hassas. Bir insan kan davalınız da olsa, misafir olarak evinize gelmişse ona saygıda kusur etmezsiniz. Bunca olayın ardından bile o Ahmet Çakar tutup benim büroma gelse, ummadığı bir misafirperverlik ve nezaketle karşılanır. Ben burada olmasam bile arkadaşlar kendisiyle gerektiği şekilde ilgilenirler. İçinde azıcık da olsa sevgi bulunanların yapması gereken budur."
BU TOPLUMDA ÇOK FAİK IŞIK VAR
Çok tepki alıp almadığını soruyoruz.
"Ben o programa katılmaktan ve orada yaptıklarımdan çok memnun değilim. Tepki bir yana, O günden beri gittiğim yerlerdeki insanlar bana teşekkür ediyor, 'Az bile yaptın' diyorlar. 'Fazlasını yapsaydın bile olurdu; o cevabı hak etmişti' diyorlar. Bu arkadaşın o cevabı hak etmiş olması bile beni üzüyor. Televizyonda bu tür programlar olmamalı.
Ama şunu da söylemem lazım. Bu arkadaş benimle doğru-düzgün tartışmayı seçseydi, ben de onunla doğru-düzgün tartışırdım. Ama siz haddinizi aşarsanız birisi çıkar, size Faik Işık'lık yapar. Bana gelen tepkilerden de anlıyorum ki bu toplumda başka Faik Işık'lar da var. Hatta anlıyorum ki bu konuda benden daha faik (eski dilde üstün) olanlar var."
FAİK IŞIK'IN MESAJLARI
- "Toplumumuzda çatışma eksenleri ve fay kırıkları var. Etnik, dini, mezhepsel ve ekonomik çatışmalar bunun en önemli örnekleri. Spor da bu çatışma eksenlerinden biri. Fanatik taraftar olduğunuzda rakibinize haksızlık yapılsa bile gözünüz görmüyor. Aksine zevk alıyorsunuz. 'Oh olsun onlara!' diyorsunuz. Bu çok yanlış... Haksız penaltıya sevinen taraftar sportmen olamaz."
- "Hangi davada olursa olsun; tutuklu ya da hasta olan, cevap veremeyecek durumda bulunan insanları ortaya alıp tekmelemek, medyatik ve toplumsal linçe tabi tutmak doğru değil. Bu insanların dışarıda eşleri, çoluk-çocukları, iş ilişkisi içerisinde bulundukları kişiler, yaşadıkları mahalleler var. Henüz iddianamesi bile açıklanmamış bir davada adı geçen herkesi suçlu ilan etmek çok yanlış."
- Işık'ın vedalaşmadan önce 'Şunu da yazın lütfen' diyerek verdiği son mesaj şu oldu: 'İnsan yeryüzünde yalnız ve fani olduğunu unutmasın."
İbrahim Altay/Sabah