AB'de bir Atatürk hayranı

AB'de bir Atatürk hayranı

Önümüzdeki dönemde Türkiye'de her gün milyonlarca kişi onun kulağını çınlatacak. Buyurun size AB yolculuğumuzun rehberi Olli Rehn'in portresi.

AB'de bir Atatürk hayranı
16px
24px
02.10.2005 16:52Güncelleme: 25.10.2023 14:54
ABONE OLgoogle

Yarın son saniye şokuyla, daha doğrusu hem Avrupa Birliği'nde hem de Türkiye'de 9 büyüklüğündeki depremin yıkımına yol açacak bir felaketle karşılaşmazsak, Lüksemburg'ta tam üyelik müzakereleri için masaya oturmamızla birlikte, hepimizin hayat filmine yeni bir başrol oyuncusu katılacak: AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn. Zorlu müzakere sürecinde ev ödevini geciktirdiğimizde kaşlarını çatınca ona kızacağız, sırtımızı sıvazlayınca bizden biri ilan edeceğiz. Kısacası, ifrat ile tefrit arasında gidip geleceğiz. Her zaman, herkes için yaptığımız gibi. Neylersiniz; genlerimizde var. Aslında bu göreve getirildiği 2004 sonbaharından beri kamuoyu bir ölçüde de olsa tanıdı AB'nin bu Finli, yani Finlandiyalı bürokratını. Üstelik şu ana kadar sözünü esirgemeyen selefine, Alman Günther Verhaugen'e göre daha yumuşak, daha ılımlı bir profil çizdiği için kanımızın ısındığını da söyleyebiliriz. (Hakkını teslim edelim; Verhaugen başta Türkiye'nin AB üyeliğine karşıydı ama zamanla görüş değiştirdi ya da alıştı; 16-17 Aralık 2004'teki Brüksel zirvesinde AB liderlerinin Türkiye'yle müzakerelerin açılması kararını almalarını sağlayan rapor çok büyük ölçüde onun eseriydi. "Büyük ölçüde" ile ne kastettiğimizi aşağıda anlatacağız.) Olli Rehn'e kanımızın kaynamasında hiç kuşkusuz görevi devralmasından bu yana, özellikle de 17 Aralık kararından sonra tüm AB platformlarında "Madem Türkiye'ye bir şans tanıdık, o şansı değerlendirmesi için fırsat vermek zorundayız", "Türkiye gibi gururlu bir ulus asla ikinci sınıf üye olamaz" çizgisinden bir milim bile sapmamasının önemli etkisi var. Yani bize başka, AB'deki muhataplarına başka konuşmamasının. Ankara'da ne diyorsa, Brüksel'de de onu tekrarlamasının. AB ülkeleri politikacılarının "çifte söylemleri" nin neden olduğu kimi mini, kimi maksi krizleri düşünürsek, Rehn'in hiç de hafife alınamayacak bir dürüstlük ve erdem örneği oluşturduğunu kabul veya itiraf etmek zorundayız. 43 yaşındaki Finli'nin görevi üstlendiği günlerde, 20 Ekim 2004'te yaptığı bir konuşma var ki etkilenmemek mümkün değil. Yazık; Türkiye'de hak ettiği yankıyı uyandırmadı bu konuşma. Üstelik, İstanbul'da yapılmasına rağmen. Olli Rehn'in 20 Ekim 2004'te İstanbul'da, Hilton Oteli'nde toplanan Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu'ndaki konuşmasını kastediyoruz. Bakın neler demişti: "İstanbul'da olmaktan çok ama çok mutluyum. AB Komisyonu'nun bir komiserinin bir aday ülkede bulunmaktan mutluluk duyduğunu söylemesi, siyaseten pek doğru görülmeyebilir. Ama siyaset benim umurumda olmadığı için, duygularımı açıkça sergilemekten çekinmiyorum. Evet, İstanbul'da bulunmaktan mutluyum. Ya da biz Finliler'in severek kullandıkları ifadeyle, Atatürk'ün ülkesinde bulunmaktan mutluyum. Zira bizim için Türkiye denince akla gelen ilk isim, daha doğrusu Türkiye'nin tamamlayıcı sözcüğü Mustafa Kemal Atatürk'tür. Ayrıca ülkelerimiz arasında tarihi bir köprü bulunduğunu, Türkiye ve Finlandiya'nın bağımsızlık destanlarının birçok ortak noktası olduğunu vurgulamaktan da özel bir keyif duyduğumu belirtmeliyim. Atatürk'ün Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabının okullarda okutulmasını istediğini, hatta bunu zorunlu kıldığını biliyoruz. Grigoriy Petrov'un yazdığı o kitabın Finlandiya halkının uyanmasını sağlayan kahramanı J. V. Snellman'ın, Atatürk döneminde örnek insan gösterildiğini de unutmadık, unutmayacağız. Atatürk'ün bağımsızlık kahramanımız General Mannerheim'a hayranlık duyduğunu da biliyoruz. Zincirin üçüncü halkasında ise Finlandiya'nın uzun dönem Devlet Başkanlığı'nı yapmış olan Urho Kekkonen bulunuyor. Gençliğinde Atatürk devrimlerini yakından incelemiş ve izlemiş olan Kekkonen, göreve gelince Kemalizm'in ilkelerini ülkemizde de hayata geçirdi: Ulusal birlik temeli üstünde yükselen güçlü bir devlet ve tüm yurttaşlar için fırsat eşitliği. Ülkelerimiz, yani Finlandiya ile Türkiye arasındaki fark şu: Bizde halkın uyanmasını sağlayan toplum lideri olarak Snellman'ın, askeri şef olarak Mannerheim'in ve devlet adamı olarak Kekkonen'in üstün nitelikleri Türkiye'de tek adamda toplandı; Atatürk'te." Gerçekt

E-Bülten Aboneliği
İş, Ekonomi ve Cemiyet hayatının özel gündemi Patronlar Dünyası'nda... Günlük E-Bülten'imize abone olun, Patronlar Dünyası ayrıcalıklarını yaşayın.
Patronlar Dünyası ile Bir Adım Önde