Ekonomi


Türkiye, doğanın insana sunduğu en değerli armağanlardan biri olan zeytin ve zeytinyağında, sahip olduğu yüksek potansiyeli değerlendirememenin sıkıntısını yaşıyor. Ülkemizde son 5 yılda zeytinyağı üretiminin 112 bin tondan 147 bin tona, tüketimin ise 50 bin tondan 110 bin tona yükselmesine rağmen dünya pazarıyla karşılaştırıldığında hala yetersiz kalması sonucunda ülkemizin ilk ürün konseyi olan UZZK, Türkiye’de ambalajlı Zeytinyağı pazarına yönelik Kalite Kontrol Programını hayata geçirdi.

Türk zeytini ve zeytinyağının dünyada hak ettiği yeri alması, iç pazarda ise tüketimin teşvik edilmesi için kolları sıvayan UZZK, Kalite Kontrol Anlaşması ve Kalite Kontrol Programı’nı Uluslararası Zeytin Konseyi’nin (COI) hedef pazar ülkelerde promosyon faaliyetleri kapsamında uyguladığı Kalite Kontrol Programına benzer şekilde hazırladı. Yüksek kalitede zeytin ve zeytinyağı üretilmesi, piyasada izlenmesi, haksız rekabetin engellenmesi ve tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi amacıyla yürütmekte olduğu programa, markasına ve kalitesine güvenen tüm zeytinyağı üreticileri başvurabiliyor.
Bugüne dek sisteme dahil olarak gerekli denetimlerden geçen üreticilerden oluşturulan Beyaz Liste, Türk zeytinyağı sektöründe kalitenin ön plana çıkartartılarak hem kaliteyi benimseyen firmaların hem de tüketicilerin korunması açısından önemli bir rol oynuyor.

Sektörün önemli firmaları Tariş, Marmara Birlik, Fora, Ana Gıda ve Kristal, bugüne dek tüketicilerine üstün kaliteli ürünler sunmak amacıyla oluşturdukları kendi kalite sistemlerine ek olarak kendi istekleriyle UZZK kalite kontrol programına dahil oldular ve yapılan denetimler sonucunda UZZK tarafından Kalite Kontrol Belgesi almaya hak kazandılar. Söz konusu kalite sağlama sürecindeki devamlılığın gerek söz konusu firmalar gerekse UZZK Kalite Kontrol programına dahil olacak diğer firmalar vasıtası ile sektörün yüksek kaliteli üretim güvencesini de arttırması bekleniyor. Kalite Kontrol Programının, aynı zamanda tüketici için de ek bir güven kriteri oluşturması hedefleniyor.

UZZK: Taklit ve tağşişe karşı büyük mücadele başlattık

Sektöre ilişkin son gelişmeleri kamuoyu ile paylaşmak üzere düzenlenen basın toplantısında konuşan Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Dr. Mustafa Tan, kuruluş amaçları doğrultusunda Türkiye’de pazarlanan ambalajlı zeytinyağı markalarının kalitesini kontrol ederek sektörde yüksek kalitede üretimin gerçekleştirilmesi, standardizasyon ve sertifikasyonun sağlanması amacıyla 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren uygulamaya koydukları “Ülkemizde Pazarlanan Zeytinyağlarının Kalite Kontrol Anlaşması ve Kalite Kontrol Programı” projesinin gelecek için umut verdiğini söyledi.

Tan, sektörde taklit ve tağşişe karşı piyasadaki tek yasal yetkili olan Tarım Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile koordineli bir mücadele başlattıklarını, kalite stratejisinin ön plana çıkarılması suretiyle de tüketicinin bilinçlenmesine ve halkın zeytinyağı kullanımının artmasına aktif katkı sağladıklarını vurguladı.

Tariş: Zeytinyağı ürettiği halde tüketim oranı bu kadar düşük olan tek ülkeyiz!

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin de sağlıklı beslenme trendinin yükselişiyle birlikte zeytinyağına olan talebin arttığını belirterek, “Ülkemizde zeytinyağı tüketimi, eğitim seviyesi ve bilinçle doğru orantılı olarak artıyor. Dünya likit yağ tüketiminin içinde zeytinyağının payı sadece yüzde 3’tür. Bunun bir puan artışıyla, bugün bir milyon ton daha zeytinyağı üretimine ihtiyaç duyuluyor. Şu anda dünya zeytinyağı üretimi yaklaşık 3 milyon ton seviyelerinde. Bu göstergeler ışığında biliyoruz ki; ne dünyada ne de ülkemizde zeytinyağı üretiminde hiçbir zaman arz fazlası sorunu yaşanmayacak” diye konuştu.

Türkiye'de yaklaşık 2 milyon ton seviyelerinde bitkisel yağ tüketimi gerçekleştiğini belirten Çetin, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye ithal ettiği sıvı yağlara yılda ortalama 2 milyar dolar ödüyor. Bu, ülkenin petrolden sonra en büyük ithalat kalemini oluşturuyor. Ancak ülkemizde zeytinyağı tüketimi halen kişi başına yılda 1,4 kg seviyelerinde.

Bunun yüzde 60-70’ini zeytinyağı üreticisi kendisi tüketiyor. Üreticinin tüketimini çıkardığınızda ise Türkiye'de kişi başına zeytinyağı tüketiminin dramatik bir şekilde düşük kaldığını görüyoruz. Bu haliyle Türkiye, zeytinyağı ürettiği halde tüketim oranı bu kadar düşük olan tek ülke konumunda.”

Marmara Birlik: Dünyanın en kaliteli sofralık zeytini ve zeytinyağını üretebiliriz…

Zeytin sektörünün dünyayla uyumlu olacak şekilde değişim ve dönüşümünü gerçekleştirmesi gerektiğine dikkat çeken Marmara Birlik Genel Müdürü İbrahim Minareci ise “Sofralık zeytin sektöründe; zeytin yetiştiriciliğinde yaşanan temel sorunların tamamen çözümlenememiş olması en önemli sorunlarımızdan. Ülkemizde hala hammaddenin ve yarı mamulün yeterli, düzenli ve de kaliteli olarak tedarik edilememesi; fermantasyon ve ambalajlama işlemlerinin uygun teknik ve hijyenik koşullarda yapılamaması gibi sıkıntılar mevcut. Bunların yanı sıra hammaddeden son tüketiciye kadar izlenebilirliğin sağlanması, kayıt dışı üretimin önüne geçilerek haksız rekabetin engellenmesi ve zeytin ve zeytinyağı konusunda tüketicilerimizin bilinçlendirilmesi de son derece önemli. Bu sorunlar çözüme kavuşturulduğunda, ülkemiz dünyanın en kaliteli ‘sofralık zeytin ve zeytinyağını’ üretebilecek.
Yine çağa en uygun gelişmiş teknolojileri kullanarak, dünya standart ve normlarına göre ‘ambalajlanmış sofralık zeytin ve zeytinyağını’ dünya piyasalarına, değişen ve de gelişen tüketici tercihlerine uygun bir şekilde sunabilecek” şeklinde konuştu.

Kristal: Zeytinyağı gönül ve akıl işidir. Hırsı sevmez, aceleye gelmez!

Kristal Genel Müdürü Christopher Dologh da “Başkaları yağ için çekirdeği ezerken, biz yağı meyvesinden sıkarak elde ediyoruz” diyerek başladığı konuşmasında, üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın bize sunduğu önemli fırsatlara dikkat çekti: “Bizler şanslı toprakların şanslı çocuklarıyız ama bu şansımızın kıymetini henüz keşfediyoruz. Ülkemizde son birkaç senedir zeytin ve zeytinyağına duyulan merak artmakta; insanlarımız hobi veya ticaret amacıyla, verilen devlet desteğinden de faydalanarak sektöre yatırım yapmakta.

Birkaç seneye kalmaz bu yatırımların meyveleri gelecek, ürünümüz bollaşacak, yüzümüz gülecek. Ancak zeytinyağı gönül işidir, akıl işidir, hırsı sevmez ve aceleye gelmez. Hepimiz Türk zeytinyağının hak ettiği yere gelmesini istiyoruz, ama bu ancak ülke olarak önceliklerimizi belirleyerek ve tedarik zincirimizi istikrarlı hale getirerek ulaşabileceğimiz bir hedef.”

Ant Gıda: Denetimler şikayet üzerine değil periyodik olarak yapılmalı

Ant Gıda (Fora) Genel Müdürü Muammer Güngör de devletin kayıt dışı çalışan ve sağlıksız üretim yapan işletmelerin üzerine gitmesi gerektiğini belirtti. Güngör, “Tüm zeytin ve zeytinyağı üreten firmalar şikayet üzerine değil periyodik ve standart denetime tabi tutulmalı. Bu denetimlere tüketici dernek ve birlikleri de katılmalı, ambalajsız zeytin satışı yasaklanmalı, kayıt dışı çalışanların vergi ve SSK mükellefiyetlerinden kaçmaları engellenmeli, UZZK çok daha etkin bir rol oynayarak yasalara uygun olmayan zeytin ve zeytinyağı üretenleri saptayıp denetimle görevli makamlara ihbar etmeli, bizzat kendisinin de yaptırım uygulamasına imkan verecek yasal altyapıyı oluşturmalı” diye konuştu.

Ana Gıda: Markalar tüketicinin aldığı zeytinyağının garantisidir

Ana Gıda (Komili-Kırlangıç) Genel Müdürü Ümit Ersoy, “Ulusal marka sahiplerinin, markalarına olan bağlılıkları ve markaların güvenilirliği, tüketicinin aldığı zeytinyağının garantisidir” dedi.

Bir gıda maddesinde tüketicinin birtakım güvenceler aradığını belirten Ersoy, bunları şöyle sıraladı: “Birincisi, devletin ve ilgili kuruluşların oluşturduğu mevzuattır. Bu mevzuata uygunluğu gösteren bilgi ve verilerin ürünün üzerinde olmasıdır. Ayrıca bu verilerin ilgili mevzuata uygunluğu, devletin ilgili kurumları tarafından kontrol edilmeli, takip edilmeli ve bu uygunluğu eksik olan ürünlerin üreticileri, mevzuat çerçevesinde cezalandırılmalı ve ürünleri raflardan kaldırılmalıdır. İkinci olarak, ürünlerin satıldığı yer çok önemlidir. Tüketicinin bir gıda ürününü aldığı zaman bu konuda çıkacak bir problemden sonra tekrar kapısını çalacak bir yer olmalıdır. Üçüncüsü, ürünü üreten kurumun, kişinin veya şirketin kim olduğu konusudur. Birçoğumuz herhangi bir markayı biliriz, fakat o markayı kimin ürettiği konusuyla çok fazla ilgilenmeyiz. Bizim masamızdaki, soframızdaki, mutfağımızdaki yüz, markadır.”