Medya


Akşam'dan Deniz Gökçe ile Hürriyet'ten Mehmet Ali Yılmaz arasında bir süredir 'Alın verin, ekonomiye can verin' reklamlarından dolayı atışma yaşanıyor.

Ancak dün Deniz Gökçe, Milliyet ve D Smart hakkında öyle iddialarda bulundu ki Mehmet Ali Yılmaz, hiç oralı olmadı. Milliyet'in 2001'de neden Kemal Derviş'e takma bir yazar ismiyle saldırdığını soran Gökçe'ye Yılmaz "Türkiye-Estonya maçını reklam nedeniyle izleyemedim" diye cevap vermiş.

İşte Deniz Gökçe'nin o iddiaları..

"Mehmet Yılmaz kardeşime birkaç soru daha sormuştum. Onlara dokunmamış. Ama diğer taraftan 'Hürriyet'i kendi gazetesi gibi zannediyor' diyerek Akşam Gazetesi'ne dil uzatmış. Mehmet, hakikaten tuhaf bir durumdasın. Ben sana ait olduğun medya grubunun ispat gerektirmeyen günahlarını yazayım. İspatı açık olanlarını! Sen de bir oku!

Bu ülkede bir yanda Doğan Grubu medyası (laik?), diğer tarafta ise hükümete yakın (dindar?) grup medyası vardır. Ortada ancak bir iki tane bu tür angaje pozisyonu olmayan gazete vardır. Bunların başında gelen de Akşam Gazetesi'dir. Gazetemizin hiçbir pozisyonu yoktur. Evet Türkiye'de medyayı kılıç olarak kullananlar vardır. Onların kim olduğunu da herkes bilmektedir.

Akşam Gazetesi hiçbir zaman ne siyasi ne de ekonomik kalkan olarak kullanılmıştır. Bence ülkemizdeki medya, gazete ve televizyon eğer uzun vadede yaşayacaksa, sahiplerinin banka ve holding sahibi olmaması ve sadece medya işi ile uğraşması gerek. Bu ilkeyi sağa sola anlatacağına ve destekleyeceğine iyi niyetli bir kampanyayı derhal sabote etmek ne tür bir psikolojik yapıdır, bunu da bana anlat!

Medya grubun hakkında ne demek istediğimi de biraz açayım. 2001 yılında Kemal Derviş geldi ve Milliyet Gazetesi derhal 'Berrin Cankat' adında bir kadın köşe yazarı yarattı, bir de kadın resmi sayfaya koydu. Bu sütundan Kemal Derviş'e iğrenç dedikodularla baskı yapmaya başladı. Berrin diye bir kadın yoktu. Bu yazıları bugün Radikal yazarı olan Hakkı Devrim ile gene sizin medya grubunda çalışan oğlu yazmakta idiler. Zaten Hakkı Devrim 1960'lı yıllarda da bu tür işleri yapmış, kadın resimli bir sütundan serbest atış gerçekleştirmiş bir sabıkalı idi.

Özetle; işbaşında olan bir Bakan'ın, çoluk çocuk sahibi evli kızının adı kullanılarak Kemal Derviş'e saldırılıyordu. Neden acaba? Bu ahlaksız durum aylarca devam etti. Benden başka hiçbir gazeteci bunu afişe etmedi. Bu ciddi bir ahlaksızlıktı! Kadın resmi ve kadın adı kullanılmıştı. Kemal Derviş hedefti, kullanılan da günahı hiç olmayan bir kadın! Bu ne tür bir gazetecilikti sizce?

Son iki yılda  da benzer şeyler oldu. Doğan Grubu, D-Smart aygıtı satamıyordu. 2008 yılında bir hikaye uyduruldu. Tüm grup gazetelerinde birinci sayfanın tepesinde 'Aygıt satın alın, futbol ihalesi 2009 yılında yenilenecek!' dendi. Tabii ihale yenilenmedi ama aygıtlar satıldı. Bu sence hangi iş etiği ilkelerine uygundu?

Mehmet kardeşim, Genel Yayın Yönetmeni iken üstüne Fenerbahçe forması giyip spor basını için ayrılan yerlere girmen gençleri  fena halde etkiledi. Spor medyasındaki fanatiklik ve düşük düzey sorununun oluşmasına katkı yaptığını düşünüyorum. Fenerbahçe tarihinde kapkara bir leke olarak duracak olan yayın kablosu kesme olayı da seni rahatsız etmedi. Eğitimli ve sorumlu yerde bulunanlar sıradan vatandaş fanatikliği  yapamazlar, yapmamalılar!

Kaldı ki Akşam Gazetesi'nden kimse Tanrı ile kul arasında bir ilişki olan dini ve bunun parçası olan umre gibi şeyleri, dine inanmadığını beyan eden birinin ağzından gazete manşetlerine boy boy fotoğraflarla taşımadı. Ayıptır yahu!

Dindar olanlar buna köpürmekte, laik olanlar da bu saçmalığa gülmekte!"

Gökçe'nin dünkü yazısına Yılmaz, bugünkü köşesinde hiç değinmedi.