Teknoloji


İstanbul, 01 Ekim 2025 - Bain & Company’nin yayımladığı 6. Küresel Teknoloji Raporu, 2030 yılına kadar öngörülen yapay zekâ talebini karşılamak için yıllık 2 trilyon dolar ek gelire ihtiyaç duyulacağını ortaya koyuyor. Ancak yapay zekâdan sağlanacak tasarruflara rağmen, 2030’a kadar ihtiyaç duyulan yıllık ek gelirin yaklaşık 800 milyar dolar altında kalınacağı öngörülüyor.

Rapora göre, 2030 itibarıyla küresel ek yapay zekâ işlem gücü ihtiyacı 200 gigavata ulaşması ve bunun yarısının ABD kaynaklı olması bekleniyor. Ancak yapay zekâya yatırım yapan şirketler bilgi teknolojileri (BT) bütçelerinin tamamını buluta taşısa ve satış, pazarlama, müşteri hizmetleri ile Ar‑Ge’deki verimlilikten doğan tasarrufları veri merkezlerine aktarsa dahi, bu kaynaklar yetersiz kalacağı ve talebin Moore Yasası’nın iki katından daha hızlı büyüdüğünden ötürü kaynakların yeterli olmayacağı öngörülüyor.

OTONOM YAPAY ZEKÂ AJANLARINA YATIRIMLAR HIZLANIYOR

Raporda, öncü şirketlerin yapay zekâyı pilot uygulamalardan çıkarıp çekirdek süreçlerine entegre ettiği ve son iki yılda %10–%25 FAVÖK artışı elde ettiği belirtiliyor. Buna karşılık çoğu şirket hâlâ deneme aşamasında ve sınırlı verimlilik kazanımlarıyla yetiniyor. Bain & Company’nin analizine göre teknoloji liderleri “agentic AI”, yani otonom yapay zekâ ajanlarına yoğun yatırım yaparak eşi benzeri görülmemiş bir inovasyon hızına ulaşıyor. Önümüzdeki 3–5 yılda teknoloji harcamalarının %5–%10’u bu sistemlere ayrılabileceği öngörülüyor. Orta vadede ise şirketlerin toplam teknoloji bütçelerinin yaklaşık yarısının, işletme genelinde çalışan yapay zekâ ajanlarına yönlendirmesi mümkün.

Raporda şirketler için dört olgunluk seviyesi tanımlanıyor:

Büyük dil modeli (LLM) tabanlı bilgi erişim ajanları,

Tek görevli ajan iş akışları,

Sistemler arası iş akışı orkestrasyonu,

Çoklu ajan sistemleri.

 Özellikle 2. ve 3. seviyeler, sermaye, inovasyon ve devreye alma hızının kesiştiği alanlar olarak öne çıkıyor. Liderler avantajlarını hızla ölçeklendirirken, geride kalanların arayı kapatması giderek zorlaşıyor. Ancak rapor, güvenlik ve kârlılık gerekçeleri nedeniyle bu aşamalardaki ilerlemelerin düzensiz ve kademeli olacağını vurguluyor.

Yapay zekâ, SaaS (hizmet olarak yazılım) sektörünü de dönüştürüyor; ancak bu, mevcut oyuncuların mutlaka yerinden edileceği anlamına gelmiyor. Birçok durumda pazarın büyümesinin SaaS sağlayıcıları için yeni fırsatlar yaratacağı belirtiliyor. Bu durumda şirketlerin başarılı olmak için iki temel soruyu yanıtlaması gerekiyor: Yapay zekâ kullanıcı görevlerini ne ölçüde otomatikleştirebilir ve SaaS iş akışlarına ne kadar derinlemesine entegre olabilir? Bu süreçte SaaS sağlayıcılarının verinin üzerinde kontrolü elinde tutması, standartların belirlenmesinde öncülük etmesi ve fiyatlandırmayı kullanıcı sayısından sonuç odaklı modellere kaydırması gerekiyor.

EGEMEN YAPAY ZEKÂ VE PARÇALANAN KÜRESEL EKOSİSTEM

Rapor, hükümetlerin “egemen yapay zekâ” hedeflerinin, gümrük vergileri ve ihracat kontrolleriyle birlikte küresel teknoloji tedarik zincirlerini parçaladığını ortaya koyuyor. Yapay zekânın artık yalnızca bir ekonomik büyüme aracı değil, aynı zamanda siyasi güç ve ulusal güvenliğin bir unsuru olarak görüldüğü vurgulanıyor. ABD ve Çin bu ayrışmanın ön saflarında yer alıyor; Çin’in, küresel çip üretim kapasitesinin yaklaşık %20’sine sahip olduğu belirtiliyor.

Bain & Company Ortağı Armando Guastella konuyla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

“2030’a kadar yapay zekâya yönelik artan talebi karşılamak, yalnızca teknolojik yetkinliklere değil, aynı zamanda altyapı ve enerji kaynaklarına da ciddi yatırımlar yapmayı gerektirecek. Yapay zekâ artık sadece bir yenilik aracı değil; ekonomik ve siyasi güçle eşdeğer stratejik bir unsur hâline geldi. Uzun vadeli vizyonu, operasyonel verimliliği ve yapay zekânın sorumlu şekilde benimsenmesini bir araya getirebilen şirketler, giderek daha karmaşık ve rekabetin yoğunlaştığı küresel ortamda fırsatları yakalayacak ve dayanıklılıklarını güçlendirecek.”

TEKNOLOJİ YATIRIMLARINDA YAVAŞLAMA MEVCUT FAKAT İYİMSERLİK SÜRÜYOR

 Raporda ayrıca kuantum hesaplama ve insansı robotlara yönelik artan ilgiye dikkat çekiliyor. Kuantum hesaplama; ilaç, finans, lojistik ve malzeme bilimi alanlarında 250 milyar dolara kadar değer yaratabilir; ancak bunun için hataya dayanıklı ve ölçeklenebilir sistemlerin geliştirilmesi gerekiyor ve bu hâlâ uzak bir ihtimal olarak görülüyor. İnsansı robotlar ise şimdiden milyarlarca dolarlık değerlemelere ulaşıyor; ticari başarının ise çevredeki ekosistemlerin olgunluğuna bağlı olacağı vurgulanıyor. Erken benimseyenler liderlik avantajı elde edebilir; yine de mevcut kullanım, yoğun insan gözetimi gerektiriyor.

Bain & Company’nin 2025 Kuzey Amerika özel sermaye–teknoloji görünümüne göre, yılın ilk yarısında işlem aktivitesi artsa da ikinci yarısında ihracat vergileri ve jeopolitik riskler nedeniyle yavaşladığı gözüküyor. Yazılım harcamaları GSYH büyümesini geride bırakmayı sürdürüyor; ancak üretim ve perakende gibi büyük sektörlerde doygunluğa yaklaşılıyor. Bu nedenle yatırımcıların yeni büyüme fırsatlarını belirlemek için daha yaratıcı stratejiler geliştirmesi gerekecek. Yavaşlamaya karşın, teknoloji diğer tüm alanlara kıyasla en güçlü yatırım sektörü olmaya devam ediyor.

patronlardunyasi.com