34 yıllık meslek hayatını ekrana ve seyirciyi güldürmeye adayan Mehmet Ali Erbil, 'sulu ve eğlenceli' olarak tanımladığı yeni programı 'Şaşırtmali' ile eğlenmeye ve eğlendirmeye devam ediyor.
Akşam gazetesine konuşan Erbil, "AK Parti hükümetini eleştirdiğin için yandaş medya sana ambargo uyguluyor mu" sorusuna, "Ben hiç yandaş gazete okumadığım için bilemiyorum" cevabını verdi.
- Seyirciyi nasıl bu kadar eğlendiriyorsun?
Kendim de çok eğlendiğim için seyirci eğleniyor. Canlı yayından müthiş keyif alıyorum. Enerjimi insanlara yansıtıyorum. Önemli artılarımdan biri bu.
- Daha ciddi bir iş yapmak istemedin mi hiç?
Ben Kenan Işık değilim ki, Kim 500 Milyar İster'i sunamam. Elimi kolumu bağlayamam. Ya da öyle bir formatı 'Çarkıfelek'e dönüştürürüm. Çarkıfelek de öyle değildi ki, ben onu kendime uyarladım. Dünyada bir tek biz canlı yapıyorduk.
- Seni neden seviyorlar?
İzleyici, yıllardır 'o bizden biri' diyor. Bu çok önemli, hiçbir zaman insanlardan ayrı yaşamadım, onları dışlamadım. Seyircinin iki basamak üstünde durursan bunu hisseder ve onlar da sana karşı mesafeli durur. O zaman en ufak bir olayla kredi sıfır olur. Allah'a şükür çok önemli bir kredim var.
- Ekrandan insanlarla eğleniyorsun, hatta fiziksel özellikleriyle dalga geçiyorsun ve sana kızmıyorlar?
Dokundurmalar yapıyorum, asla alınmazlar bana.
- Bir yandan eleştiriliyor bir yandan izleniyorsun.
Eleştirmek çok kolay; her gün ekrana çıkıp stand-up yapıyorum bir anlamda. Bu büyük bir emek ister.
ELEŞTİRİLMEK NORMALDİR
- Türk halkını tarif etsene.
Bir kere çok duygusal; sevdi, ailesinin içine aldı ve benimsedi mi asla vazgeçmeyen insanlarız. Nelere güldüklerini ve nelerden hoşlandıklarını iyi koklayabiliyorum. Benim yaptığım esprilerin yüzde 80'ine gülüyorlar. Yaptığım bir parmak hareketi bile slogan oldu. Çocuklar beni evde taklit ediyorlar. Bütün bunlar aramızdaki iletişimin ne denli iyi olduğunun göstergesi.
- Senin yaptığın espriler sana yapılsa, aynı şekilde tolerans gösterir misin?
Tabii, bana da yapılıyor zaten, hatta programda ben istiyorum. Canlı bağlantıda veya seyirciyle aramızda spontane espriler olabiliyor. İstanbul dışından öyle espriler geliyor ki inanamazsın.
- Neden Çarkıfelek'e devam etmedin?
İnsanlar çok çabuk sıkılıyor. Sağlam format da olsa belirli bir ara vermek lazım. Bir yıl sonra yine yapabiliriz.
- Çarkıfelek formatı sahipleri şaşırmadılar mı sen bu hale getirince programı?
Bir çok ülkedeki prodüktör kendi sunucusuna 'Mehmet Ali gibi ol' dedi...
- Yurtdışında doğsaydım dediğin oldu mu hiç?
Oldu evet, teklif de geldi Amerika'dan. Program önerdiler, gitmedim.
- Neden istemedin?
On yıl kadar önce NBC'den Çarkıfelek'in yaratıcılarından teklif geldi. Orada baştan başlamayı göze alamadım. İsrail'den 'gel programı kendi dilinde yap' dediler. Brezilyalı sunucu beni görünce 'senden gına geldi, bir yıl seni izlettirdiler bana' dedi.
- Yurtdışında film yapmak ister miydin?
Çok isterdim ama dil büyük sorun. Keşke film yapsam da beni başkası konuşsa, mesela Eddie Murphy konuşsa. Dublajımı yapsa, ben onu çok konuştum. Hiç olmazsa ödeşmiş olurduk.
- Seslendirmedeki başarını her şeyin ötesinde görenler var. Shrek anlamsız olurdu Mehmet Ali konuşmasa diyenler var.
Spielberg'den mektup geldi bana, teşekkür ediyor başarımdan ötürü. Tüm dünyada seslendirilmiş ama benim kadar başarılısı çıkmamış. Orijinalinde Eddie Murphy konuşuyor eşeği.
- Nasıl bu kadar başarılısın dublajda?
Baba mesleği, daha 6 yaşında babamla stüdyoya giderdim.
- Daha ne kadar yapacaksın bu işi?
Seyirci beni isteyip sevdiği sürece. Kendi enerjimi hissettiğim sürece. Canlı yayında olmak bana müthiş adrenalin sağlıyor. Daha da yapacağım herkesin haberi olsun.
- Yaşlanmaktan korkmuyor musun?
Gittikçe daha donanımlı ve yakışıklı olduğumu hissediyorum.
- Eh bu da doğanın erkeklere kıyağı, kadınlar yaşlı, erkekler olgun oluyor?
Doğru ama öyle. Benim yaşımda bir kadın hoplayıp zıplayamaz. Fiziksel olarak da kolay değil, hoş da karşılanmaz. Sadece Türkiye'de değil dünyada da böyle.
FB'NİN RENKLERİNE AŞIĞIM
- RTÜK'ten korkuyor musun?
Korkmak değil ama ister istemez otokontrol mekanizması sağlıyor. TRT'deyken de vardı sansür ama sonradan anladık, iyi ki varmış. Bir takım değerler adına, müziğin yozlaşmaması adına mecburlarmış. Şimdi bakıyorsun 'e'leri söyleyemeyenler şimdi haber okuyor.
- İstanbul'u bırakıp kaçmak istiyor musun?
İstanbul kadar güzel bir şehir yok, neden bırakıp gideyim.
- Hani derler ya küçük bir kasabaya yerleşip balıkçı olacağım?
Benim balıkçılarım var Yeniköy'de, hepsi de çocukluk arkadaşlarım.
- FB'ye küsmüştün bir ara barıştın mı takımla?
Biz renklere aşığız bir kere. Yönetimler, teknik direktörler, futbolcular gelip geçer, renkler kalıcıdır. Üstelik ben taraftarı olduğu takımı ekranda deklare etmiş belki de ilk sanatçıyım. Yöneticilere yalakalık yapanlar büyük avantajlar elde ediyor, biz öyle yapmadığımız için bize aynı imkanları vermiyorlar; o yüzden öyle bir kırgınlığım oldu.
- Sen ne düşündüğünü söyleyen birisin, AK Parti'yi de eleştirmiştin bir ara?
Deniz otobüsünü içindeki yüzlerce insanla bekletmişlerdi, hem de boş bir seçim otobüsü için. Koskoca gemiyi beklettiler, ben de bunu çıkıp söyledim, çünkü ben vatandaşın sesiyim.
- Yandaş medya sana ambargo uyguluyor mu bu yüzden?
Ben hiç yandaş gazete okumadığım için bilemiyorum.
- Sanatçılar bir yandan da yanlış anlaşılmamak için konuşmuyor olabilir mi, Hülya Avşar'ın başına gelene baksana?
Bu parti çok seslilik vaadiyle iktidara geldi. Demokrasi açılımıyla geldi, demokrasiyi herkese yaymak için geldi, bütün bunların uygulanması taraftarıyım ama çifte standart olmamalı. Ülkenin büyükleri böyle bir açılımdan söz ederken bir sanatçı da kendi fikrini söyleyebilmeli. Aynı şeylerin daha fazlasını Başbakan söylüyor. Niye onun için soruşturma açılmıyor, hem kadın Kürt kökenli.
- Senin için de Kürt kökenli demişlerdi?
Hayır ben Türkmen kökenliyim. Benim için, anneler ağlamasın yeter. Anneleri sarı, beyaz, siyah diye ayırmıyorum, anneler üzülmesin. Tek derdim bu ülkede anneler ağlamasın ve çifte standart olmasın.
- Can Dündar meselesinde, çifte standart var mıydı, her ünlü gibi magazine konu oldu?
O konuda konuşmak istemiyorum, kendisi benim için çok ağır yazılar yazmıştı ekranda başıma gelen kazadan sonra. Acımasızca ve fütursuzca ama demek ki kazalar herkesin başına geliyormuş. Onun art niyeti ve önyargısını gösteriyordu yazdıkları ama Allah'ın sopası yok, şimdi bunun altından nasıl kalkacak bakalım; entelektüel birikimiyle mi?
- Hiç komik adam olduğun için ciddiye alınmama durumun oldu mu?
Eğlendirirken de kendi meselemi ortaya koyar, dokundurmamı yaparım. Muhalefetten daha muhalif olabiliyorum. Satır aralarına bakmak lazım.
- Hariciyeci olmak isterdim demişsin.
Küçükken en büyük hayalim oydu. Kızım Sezin Uluslararası İlişkiler okudu ama çocuk psikolojisi mastırı yapıyor.
- Yasmin dansöz olmak istiyordu.
Şimdi yabancı şarkıcı olmak istiyor.
- Ali Sadi nasıl bir çocuk, sana benziyor mu?
Annem çok benzetiyor çocukluğuma. Karakter olarak daha naif ama arsızlıkları olmayan iyi huylu bir çocuk.
- Hayattaki önceliklerin neler?
Ailem, sevdiklerim her şeyden önemli. Çocuklarımı iyi eğitmeye çalışıyorum. Şanslıyım, hem çok iyi ahlaklı çocuklar hem de anneleri çok iyi.
- Bir zamanların çapkınıydın?
Bekar olan herkese çapkın denir.
- Ama çocuklarını hiç ihmal etmedin?
Anneleri ile hep iyi diyaloglar içinde oldum ve çocuklarımdan kopmadım.
- Kadınları anladın mı en sonunda?
Kadınları anladım, çözdüm. Kadınlar tarafımdan çözülmüştür.