Ekonomi


Türk-Amerikan İş Konseyi'nin (TAİK) Yürütme Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, ABD'de yaptıkları temaslarla ilgili olarak, ''Avrupa, enerji güvenliğinin sağlanması konusunda Türkiye'den destek beklerken, AB üyelik sürecimizde enerji faslının açılmasını bloke ediyor. Bu sorunun çözülmesi yönünde ABD'nin desteğini beklediğimizi dile getirdik'' dedi.

     TAİK Yürütme Kurulu Başkanı Haluk Dinçer, Yürütme Kurulu üyeleri Cüneyt Zapsu ve Nuri Çolakoğlu ile Amerikan Türk Cemiyeti'nin (ATS) New York'taki merkezinde, 28-30 Mart tarihlerinde Washington ve New York'ta yaptıkları görüşmeler hakkında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda ATS'nin Başkanı Murat Köprülü de hazır bulundu. Heyetin ABD'deki görüşmelerine, TAİK'in eski başkanı Mustafa Koç'un da katıldığı bildirildi.

     Haluk Dinçer basın toplantısında, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde 25 yıldır faaliyet gösteren TAİK olarak, güçlü ekonomik ilişkilerin siyasi ilişkileri daha güçlü kıldığına ve hükümetlerarası yürütülen temaslara ek olarak iş dünyasının lobi çalışmalarının ülkelerarası diyaloğun artırılmasında önemli rol oynadığına inandıklarını söyledi. ABD'deki temasları sırasında Washington ve New York'ta ABD yönetimi, senatörler, iş adamları, düşünce kuruluşları, Yahudi lobisinin temsilcileri ve kanaat önderleriyle görüşmeler yaptıklarını bildiren Dinçer, temaslarıyla ilgili olarak Coca Cola Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Muhtar Kent'in de desteğini aldıklarını, ABD'ye son derece önemli bir ziyaret yaptıklarını belirtti.

     Dinçer, ''Bu ziyaretin amacı, bölgemizdeki son gelişmeler çerçevesinde, Türkiye'nin pozisyonlarının iş dünyası perspektifinden Amerikalı muhataplarımıza anlatılması, iki ülke arasındaki gerek siyasi, gerekse ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik ortak bir vizyon oluşturulmasıdır'' dedi.
    
     GÖRÜŞÜLEN KİŞİ VE KURUMLAR
    
     Dinçer temaslarında, ''ABD'nin eski dışişleri bakanlarından Henry Kissinger ve Madeleine Albright, eski Ulusal Güvenlik Danışmanı General Brent Scowcroft, Başkan Obama'nın Özel Avrasya Enerji Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar ve yardımcısı Mark Parris, Dışişleri Bakanlığının Türkiye'den sorumlu üst düzey yetkilisi Tina Kaidanow, Milli Güvenlik Konseyi'nin Türkiye Direktörü Jeffrey Collins, Senato'nun istihbarat biriminin başkan yardımcısı Senatör Saxby Chambliss, Senatörler Johnny Isakson, Richard Burr ve John Thume, Cumhuriyetçi Kongre üyesi Ed Whitfield, düşünce kuruluşları Brookings Enstitüsü, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS), Dışilişkiler Konseyi (CFR), Yahudi lobisinin önde gelen kuruluşları Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC), American Jewish Society (AJS) ile New York'ta önemli işadamlarıyla'' görüştüklerini bildirdi. 

     ''Türk-Amerikan ilişkilerinde üst düzeyde sağlıklı bir iletişim olduğunu, ancak daha alt seviyelere inildikçe bazı iletişim eksikliklerinin ortaya çıktığını gördük. İkili ilişkilerde 3 konuda bazı sıkıntılar olduğu izlenimine vardık, bunlar Türkiye-İsrail ilişkileri, Türkiye-İran ilişkileri ve basın özgürlüğü'' diyen Dinçer, TAİK heyetinin temaslarında, Türkiye ve ABD'yi yakından ilgilendiren bölgedeki son gelişmeler ve enerji güvenliği alanlarında görüş alışverişinde bulunduğunu da kaydetti.
    
     İSRAİL İLE İLİŞKİLER
    
     ABD'deki görüşmelerinde, İsrail ile geçen yılın Mayıs ayında yaşanan son krizden sonra bunu aşmanın tek yolunun İsrail'in özür dilemesi ve tazminat olduğunu muhataplarına aktardıklarını belirten Dinçer konuşmasında şunları kaydetti: 

     ''Seçimleri beklemenin doğru olmadığını, ilişkilerin her geçen gün daha fazla zarar gördüğünü, seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye'nin taleplerinin değişmeyeceğinin altını çizdik. Bölgenin istikrarı açısından önemli iki demokratik ülke olan Türkiye ve İsrail'in ilişkilerinin normalleşmesinin önemini anlattık. Bu zor dönemde her iki tarafın da daha da fazla gerginliğe yol açacak davranışlardan kaçınması gerektiğine dikkati çektik.''

     Türkiye-İsrail ilişkileri kapsamında, ABD'deki temaslarında muhataplarının kendilerine ne gibi görüşler aktardıklarına yönelik bir soru üzerine, Dinçer, Türkiye-İsrail ilişkilerinin 50 yılı aşkın bir süredir son derece olumlu geliştiğine dikkati çekerek NATO üyesi olan Türkiye'nin ve İsrail'in bölgede iki demokratik ve müttefik ülke olduklarını, ancak son dönemde ilişkilerin gerginleşmesinden ''gerek Ankara'da görüştükleri Dışişleri mensuplarının, gerek burada görüştükleri Musevi lobisi temsilcilerinin, gerekse ABD yönetiminin rahatsız olduklarını gözlemlediklerini'' söyledi. Bu gerginliğin aşılması için diplomatik çözüm arandığını belirten Dinçer, ''Ortada sivil can kayıplarının olduğunu, Türkiye'nin haklı bir tazminat ve özür talebinin olduğunu, bu konuda İsrail tarafının ciddi bir adımını beklediğimizi görüşmelerimizde ifade ettik, onlar da bunu not ettiler'' dedi.

    İSRAİL İKİNCİ MAVİ MARMARA İSTEMİYOR

     Nuri Çolakoğlu da Mavi Marmara saldırının yıldönümünün yaklaştığını hatırlatarak şöyle dedi:

     ''Bu ortamda ilişkileri daha gerecek davranışlardan kaçınılmasının gereği üzerinde çok duruldu. Buradaki İsrail kuruluşları, (Gazze'ye) ikinci bir filonun gönderilmemesinin çok iyi olacağını, aksi halde bu işin daha karmaşık bir hale gelebileceğini ifade ettiler. Bizim anlattıklarımızı dikkatle dinlediler ve bunları İsrail'deki temasta bulundukları kişilere de aktarmayı vaat ettiler.''

     Cüneyt Zapsu da, ''Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını hatırlatma durumunda kaldık. 'Türkiye ile eskiden, 10-20 sene önceki Türkiye ile daha rahat çalışıyorduk' görüşüne karşı Türkiye'nin şu anda halkına hesap veren, kendisine daha fazla güvenen bir Türkiye olduğunu, (İsrail'e karşı) talebimizin çok tabii olduğunu söyledik'' dedi.

     ABD'nin bu kapsamda iki ülke arasında arabuluculuk yapıp yapmayacağına yönelik bir soru üzerine ise Haluk Dinçer, ABD'nin İsrail ile ilişkilerinin oldukça kuvvetli olduğunu, arabuluculuk gibi resmi birşeyin kendilerine söylenmediğini belirterek ''Ama doğal olarak burada söylediklerimiz İsrail'de yankı bulur diye düşünüyoruz'' diye konuştu.

     Dinçer, ''J Street'' adlı Netanyahu hükümetinin politikalarına karşı olan Amerikan-Yahudi grubunun üyeleriyle görüşüp görüşmediklerini sorulması üzerine ise, kendileriyle görüşmediklerini, ancak ABD'de ve İsrail'de, İsrail'deki mevcut hükümetin politikalarını beğenmeyen çok sayıda grubun olduğunu belirtti. Cüneyt Zapsu da bu kapsamda, iş dünyası temsilcileri olarak ABD'de bulunduklarının altını çizerek ''Meselemiz herhangi birinden bir mesaj almak, vermek değil, meselemiz, bizim ABD ile olan iş ilişkilerimizin herhangi bir sebeple zarar görmesini önlemektir'' dedi.
    
     İRAN İLE İLİŞKİLER
    
     İran konusunda ise görüşmelerinde, (İran'la) ekonomik ilişkilerin durdurulması talebine karşı, İran'ın Türkiye'nin komşusu ve doğal ticari ortağı olduğunu, özellikle Türkiye'nin hızla artan enerji ihtiyacının karşılanması konusunda, alternatiflerini açık tutmak için İran ile ekonomik ilişkilerinin devamının önemini anlattıklarını vurgulayan Dinçer, ''İran'ın nükleer silah sahibi olmasının en çok Türkiye'yi rahatsız edeceğini, ancak bugüne kadar yaşanan deneyimlerin ışığında BM yaptırımlarının işe yaramayacağı yönündeki düşüncelerini'' de ifade ettiklerini söyledi. Dinçer, İran'ın nükleer meselesine, diplomatik yöntemler kullanılarak, İran ile iyi ilişkiler geliştirilerek çözüm aranması gerektiği yönündeki görüşlerini de dile getirdiklerini bildirdi.

     Bir soru üzerine, ABD'de görüştükleri çevrelerle bu konuda aralarında bir fikir ayrılığı olduğunu belirten Dinçer, şöyle konuştu:
     ''Amerikalılar İran'ı önemli bir tehdit olarak görüyorlar, biz İran'la olan sorunun diplomatik yollarla giderilmesini öneriyoruz. Türkiye'nin mevcut koşullarının da İran'la ticareti zorunlu kıldığını kendilerine ifade ettik. Türkiye'nin enerji ihtiyacı her sene artıyor, enerji ihtiyacının yüzde 20'si de İran'dan geliyor. Bizim İran'la dış ticaretimizi sıfırlamamızın mümkün olmadığını, ayrıca kendi uyguladıkları politikaların, yaptırımların da bir sonuç vermeyeceğini ifade ettik.''
    
     BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
    
     Basın özgürlüğü konusunun da gündeme geldiğini söyleyen Dinçer, temaslarında bu konuda ifade edilen eleştiriler karşısında, ''öncelikle son dönemdeki gelişmelerden üzüntü duyduklarını, basın özgürlüğünü demokrasinin olmazsa olmaz önkoşulu olarak gördüklerini, Türkiye'de yargı sisteminin yapısal sorunları bulunduğunu, bu ve benzer süreçlerin daha çabuk ve adil bir şekilde seyretmesi için yargı reformunun acilen gerekli olduğunu, Ergenekon davasının Türkiye'de demokrasinin derinleşmesi açısından son derece önemli bir aşama olduğunu ve yaşananların davanın önemine gölge düşürmemesi gerektiğini'' anlattıklarını ifade etti. 

     Anayasa değişikliğine ilişkin kendilerine sorular gelip gelmediğine yönelik bir soru üzerine Nuri Çolakoğlu, o yönde de bir beklenti bulunduğunu, konuştukları çevrelerin Türkiye'yi son derece yakından takip ettiklerini, seçimlerden sonra köklü bir anayasa değişikliğinin gündeme geleceğini bildiklerini anlattı.

     Çolakoğlu, ''Esas burada en çok üzerinde durulan, bu son gazetecilerin gözaltına alınmasıyla birlikte, ilk soruşturmanın gizliliği, sanıklara neyle suçlandıkları hakkında açıkça savcı tarafından bilgi verilmemesi, uzayıp giden tutuklama süreleri gibi soruların kafalarda çok ciddi kaygılar yarattığını gördük. Yargıda yapılmakta olan reformların bir parçası olarak bu konularda da bir düzenleme ihtiyacı olduğu ifade edildi bize, ki biz de buna katılıyoruz, çünkü bunlar çok kolay anlatılması, kavratılması, kabul ettirilmesi mümkün işler değil'' dedi.
    
     BÖLGEDEKİ GELİŞMELER VE LİBYA
    
     Haluk Dinçer, ABD'deki temaslarında, kendilerine, Ortadoğu'daki gelişmeler ve Türkiye'nin bu bölgede model teşkil edip edemeyeceği yönünde bazı soruların da geldiğini belirterek kendilerinin de, Türkiye'nin bölgedeki vizyonunun, farklı kültür, din ve halkların barış ve istikrar içinde yaşadığı, ekonomik birlikteliğin azami ölçüde sağlandığı bir coğrafya olduğunu anlattıklarını dile getirdi. Dinçer şunları kaydetti:

     ''Bölge ülkelerinin demokratikleşmesini kaçınılmaz gördüğümüzü, bundan sonraki dönemde ayaklanmaların artacağını ve bilhassa yabancı askeri müdahalenin bunları daha da hızlandıracağına olan inancımızı aktardık. Hatırlanacağı gibi Paris'teki Libya Zirvesine Türkiye olarak davet edilmedik, ancak ABD tarafı Türkiye'nin içinde olmadığı bir çözümün sağlıklı olmayacağı yönündeki görüşlerini bizimle paylaştı. Libya'da barış ve istikrarın biz işadamları açısından bilhassa çok önemli olduğunu, çünkü Türk müteahhitlerinin bu ülkede toplam değeri 16 milyar doları bulan 200'e yakın proje üstlendiğini ve kriz öncesinde 30 bin civarında işçimizin görev yaptığını hatırlattık.''

     Cüneyt Zapsu, ABD'ye daha önce yaptıkları ziyaretlerle karşılaştırıldığında, bu sefer görüştükleri Amerikalılar'ın Libya ve Ortadoğu'daki olaylarla ilgili olarak ''hiç bu kadar kafalarının karışık olduğunu görmediklerini'' de belirterek bu kapsamda Türkiye'nin öneminin son derece fazla olduğunu vurguladı. 
     
     ENERJİ VE ABD'DEN DESTEK BEKLENTİSİ
     
     ABD'deki toplantılarda enerji güvenliği konusunun da gündeme geldiğini belirten Dinçer, Amerikalı yetkililerin Nabucco'nun önemine özellikle değindiklerini, Başkan Obama'nın Özel Avrasya Enerji Temsilcisi Büyükelçi Richard Morningstar'ın ''güney enerji koridorunun ABD için çok önemli olduğunu, bunun için Türkiye'nin hayati önemine binaen Nabucco Boru Hattı Projesinin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini belirttiği ve bu amaç doğrultusunda Kuzey Irak ile de ilişkilerin geliştirilip Nabucco'ya entegre edilmesinde fayda olacağı yönündeki görüşlerini de kendileriyle paylaştığını'' anlattı.
     Bu kapsamda TAİK olarak bir çelişkiye de dikkati çektiklerini belirten Dinçer, ''Avrupa, enerji güvenliğinin sağlanması konusunda Türkiye'den destek beklerken, AB üyelik sürecimizde enerji faslının açılmasını bloke ediyor. Bu sorunun çözülmesi yönünde ABD'nin desteğini beklediğimizi dile getirdik'' diye konuştu.
     Boru hatlarıyla ilgili bir soru üzerine, Dinçer, bu konunun kolay olmadığını ve ''satranç oyunu gibi'' olduğunu belirterek, Amerikalı yetkililerin, Irak'ın kuzeyi ve Irak'ta bir fırsat gördüklerini, burada yol almanın daha kolay olabileceğini ifade ettiklerini söyledi.
     Cüneyt Zapsu da Türkiye'nin enerji ihtiyacının her sene yüzde 8 oranında arttığını, Avrupa'nın enerji güvenliği kapsamında Türkiye'nin son derece önemli olduğunu, bu yüzden de enerji temininde ''Türkiye'nin alternatif çıkarma mecburiyetinde'' olduğunu ifade etti. 
     
     ABD İLE EKONOMİK İLİŞKİLER
     
     ABD ile ekonomik ilişkileri nasıl değerlendirdiklerinin sorulması üzerine ise, Dinçer şöyle konuştu:
     ''Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkiler tabii istediğimiz seviyede değil. Son 50 yıllık ilişkilerde hep siyasi ve askeri ilişkiler, ekonomik ilişkilerin önüne geçmiş, biz bunu TAİK olarak detaylı çalıştık, geçen dönemde dış ticaretin neden geride kaldığını, bunun önündeki engelleri belirledik. Bu dönemde de ABD'nin doğrudan yatırımlarının Türkiye'de neden düşük kaldığını ve neler yapılabileceğini inceliyoruz. Buradaki bulgularımızı gerek Ankara'yla gerek Washington'la paylaşıyoruz. ABD ile ekonomik ilişkilerimiz kesinlikle arzu ettiğimiz seviyede değil.''
     TAİK olarak Washington'da yıllık konferans düzenlediklerini hatırlatan Dinçer, bu konferanslarda, bilhassa Washington tarafından yönlendirilen bazı sektörlerdeki işbirliğinde (savunma sanayi, enerji gibi veya üçüncü ülkelerde büyük inşaat projeleri gibi) verim aldıklarını, 3 yıldır da New York'ta yatırım konferansı düzenlediklerini anımsattı.
     Dinçer yatırımların iyileştirilmesine yönelik bir soru üzerine, uluslararası danışmanlık kuruluşunun kendilerine verdiği bulgulara göre, ''Türkiye'nin yeterince tanınmadığını, Türkiye'deki fırsatların Amerika'daki karar vericilere iyi şekilde anlatılamadığını'' belirterek ''Yoksa Türkiye'de çok başarılı olmuş Amerikan şirketleri var, bunların başarı hikayelerini daha iyi anlatmamız lazım deniliyor, biz bunun üzerine gideceğiz'' dedi.
     Nuri Çolakoğlu da ABD'deki belli büyüklükteki şirketlerin zaten Türkiye'de neler yapabileceklerine ilişkin yeterli bilgiye sahip olduklarını, Türkiye'de yatırım yapan çok sayıda bu tür Amerikan şirketinin bulunduğunu belirtti. Çolakoğlu, ''Burada esas, ABD'nin orta büyüklükteki işletmelerinin Türkiye'deki şirketlerle işbirliği halinde, Türkiye'nin yeni politikası doğrultusunda açılmakta olduğu Asya ve Afrika pazarlarına birlikte gidebilmesini mümkün kılacak yeni bir takım mekanizmalar yaratılması. Bunlar yaratıldığı taktirde, hem ABD'deki teknik bilgi (know how) ve sermayeden, hem de Türkiye'deki çok ciddi disiplinli iş gücü ve ülkenin coğrafi konumundan yararlanarak yeni pazarlarda ortaklaşa çok şey yapmak mümkün'' dedi. 
     
     SEÇİMLER
     
     Temaslarında Türkiye'deki seçimlere ilişkin kendilerine çok soru gelip gelmediğinin sorulması üzerine, Dinçer, ''Çok fazla merak etmiyorlar, onlar kamuoyu araştırmalarına bakarak Türkiye'de üç aşağı beş yukarı neler olduğunu izliyorlar. Seçimleri böyle önemli bir dönüm noktası olarak görmediklerini söyleyebiliriz'' dedi.
     Nuri Çolakoğlu da, ''Önemli bir değişiklik beklemiyorlar, 12 Haziran seçimlerinin arkasından çok köklü bir değişiklik bekledikleri izlenimini almadık, o yüzden de kimse bize bu seçimlerde ne olur diye sorma zahmetinde bile bulunmadı'' dedi. 
     
     CHP HEYETİNİN ZİYARETİ
     
     CHP heyetinin de Washington'da hemen hemen aynı gruplarla görüştüğünün hatırlatılması üzerine ise Dinçer, CHP heyetiyle aynı uçakla geldiklerini, kendilerinin siyasi parti olmadığını, iki heyetin amaçlarının farklı olduğunu söyledi. CHP'nin 7 yıldır ABD'ye gelmediğini öğrendiklerini de belirten Dinçer, ''Umarım daha çok gelirler, Türkiye'nin (buna) ihtiyacı var'' diye konuştu.
     TAİK heyeti, bundan sonra daha da sık ve düzenli heyetler halinde ABD'ye gelmeyi planladıklarını, ABD'deki çevrelerle daha yakın ilişkiler geliştirmek istediklerini belirtti.