Kaslowski, "Teşvik paketinde kimya unutuldu. Petrolümüz yok rafineri kurmaya kalkıyoruz. Onun yerine İzmir Aliağa'da lojistik merkezi kuralım" dedi.
İş dünyamızın renkli kişiliklerini sayarken Aldo Kaslowski'nin bu listede farklı bir yeri ve yönü olduğuna birçok kez tanık oldum. Belki de İtalyan kökenli oluşu, özellikle dış politika konularında TÜSİAD açısından dış lobilerde onu "iyi niyet elçisi" gibi değerlendirme yolunu açtı sürekli. Bu yüzden TÜSİAD, Kaslowski'ye uzun yıllar İnternational (Uluslararası) Başkanlık görevi verdi.
Şimdilerde o, bu görevini Osman Fevzi Boyner'e devretti ve Onursal Başkan olarak yoluna devam ediyor.
Türkiye - Yunanistan meselelerinde olsun, sözde Ermeni soykırımı yasa tasarılarının gündeme geldiği Avrupa ülkeleriyle aramızda problemler çıktığı zamanlarda olsun, AB'ye adaylık ile üyelik müzakerelerinin başladığı süreçlerde de Rahmi Koç, Şarık Tara, Jak Kamhi, Hüsnü Özyeğin gibi isimlerden oluşan heyetlerde eskiden bu yana hep yer aldı. TÜSİAD'ın eski tüfekleri yanında yönetime gelen gençlerle de kaynaştı, onlarla da Türk iş dünyasını dışarıda temsil etti ve halen de ediyor.
Kamuoyu, kimya dalında çalışan Organik Holding'in patronu olduğunu, hatta ne iş yaptığını bile çok az bilirken, Kaslowski daha çok TÜSİAD'daki görevleri nedeniyle tanıdı. Birçok iş örgütleri yanında şu anda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkan Yardımcılığı görevini de yürüten Kaslowski ile bu söyleşimizde onun bilinenleri yanında bilinmeyenlerini de konuştuk.
Sabancı babamın müşterisiydi
Aldo Bey, sizi biz tanıyoruz ama okuyucularımıza da anlatalım. Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Bizim aile 1868'lerde İtalya'dan gelmiş ve İstanbul'a yerleşmiş. Babam Luigi Kaslowski, Sirkeci'de 1924'te bir tekstil atölyesi kurmuş. Kumaşlar getirip satıyormuş. Hatta bugün çok büyük holdinglerin sahipleri olan ailelerin büyükleri de babamın ilk müşterileriymiş. Mesela, Sabancı, Sapmaz, Akın Tekstil, Topbaş gibi aileler, kumaşlarını babamdan alırlarmış. O zamanlar şirketin adı Elkasan idi. Ben, bugünkü Organik Holding'i, bir kimya şirketi olarak 1963'de Bomonti'de kurdum. Daha sonra anonim şirket ve sonra da holding oldu.
Firmanız, hangi işleri yapıyor?
Polimer yapıyoruz ve özel kimyasal maddeler üzerine çalışıyoruz. Dünyanın 80 değişik ülkesine ihracat yanında hem yurtiçinde hem de yurtdışında 2 binin üzerinde müşteriye hizmet veriyoruz. 2007 senesinde Hollanda'nın lojistik liman merkezi Rotterdam'da bir fabrika kurduk. O fabrikada da kimya üzerine güzel işler yapıyoruz.
Buradaki fiyatın yarısına kurduk fabrikayı
Neden fabrikayı Rotterdam'da kurdunuz?
Gitmemizin ana sebebi, lojistik açısından Rotterdam'ın en iyisi olması ve ortak kullanım imkanlarının uygun olmasıydı. Bu kimya açısından çok önemli. Biz polimer üretiyoruz. Paylaşım imkanlarıyla Rotterdam'da rahat çalışıyoruz. Gazı alıyoruz, hammadde boruyla geliyor. Ufak ve orta boy yatırımlar için ideal. 40-45 milyon euroluk yatırım yaptık. Eğer ki, sıfırdan böyle bir yatırımı Türkiye'de yapmış olsaydık 100 milyon euronun üzerinde olacaktı. Onun için Rotterdam gibi bir merkezi Türkiye'de de yapalım istiyorum
Rotterdam gibi bir merkezi İstanbul'da kurabilir miyiz?
İstanbul çok güzel olurdu ama Marmara artık doldu. Ufak tefek yerlere pek işe yaramaz şeyler yapıldı, doldu. Yoksa, lojistik açıdan Marmara idealdi. Ama, bence İzmir Aliağa daha enteresandır, lojistik merkezi olması açısından.
Kimya şirketi az
İzmir Aliağa, sizce hangi koşullarıyla uygun olur?
Kesinlikle çok uygun olur. Böyle bir limanda petrokimyanın yanında bulunması şart. Ve de bütün kimyanın oraya gitmesi lazım. Orada ortak kullanımlardan da faydalanması gerekir, tıpkı bizim Rotterdam'da yaptığımız gibi. Yoksa, kimse gitmez. Roterdam'a, Houston'a, Antwerp'e gider. Madem ki, kimya Türkiye için birinci pozisyondadır, Avrupa için de böyledir. Sanayilerden biri olarak sayılıyor. O zaman yap bir şeyler değil mi? Kimya bizde lojistik kısmı düşünülmeden yapıldı. Türkiye'de hepimiz yanlış yerdeyiz. Kimya deyince 10 şirket var gibi. Biz varız, BSF var, Henkel var. Bütün hizmetleri ortak noktada bulacaksın ki üretim yapsın.
Teşvik paketinde kimya unutuldu
Teşvik paketinde kimya sektörüne neler verildi?
Biraz unutuldu. Kimya, zannediyorum ki büyük bir sanayi olarak gelişmediği için pek dikkate alınmadı. İSO aracılığıyla Kimya Sanayicileri Derneği aracılığıyla, TÜSİAD vasıtasıyla gündeme getirmeye çalışıyoruz. TÜSİAD'da şimdi kimya sanayini teşekkül edeceğiz.
Siz de geç kalmışsınız bu konuda değil mi?
Ne yazık ki geç kaldık. Artık bundan sonra kesinlikle sesimizi duyuracağız. Türkiye'nin yegane olayı yatırımları çekmektir.
Nasıl teşvikler istiyordunuz?
Biz verilenlerin dışında hiçbir şey istemiyoruz. Kimlere ne veriyorlarsa herhalde bize de verirler
Türkiye'nin petrolü yok
Sizin çalıştığınız alanda kimyada da dış denge bozuk, neler yapılmalı?
Bizim yaptıklarımız yapılmalı. 'Special chemical' dediğimiz ürünler üretilmeli. Oysa, petrolden elde edilen ilk 3 madde, bunlar sürüm maddeleridir. Bunları yapmaya çalışıyorlar. Rafineri kuruyorlar. Ya, Türkiye'nin bir damla petrolü yok.
Türkiye'de rafine kurulması boşuna bir iş mi?
Tamamiyle öyle. Bizim petrolümüz yok ki, rafineri kuralım. Rusya'ya, Arabistan'a kuracaksın ama o kadar. .
Demokratik kesintilere keşke hiç ihtiyacımız olmasaydı
Aldo Bey şu anda ülke gündeminde 12 Eylül darbesini yapanların yargılanması ve post-modern darbe olarak nitelendirilen 28 Şubat'la ilgili yüzleşmeler var. Bu gelişmeler, iş dünyasına uzanabilir mi?
Bu politik bir soru. İşadamlarına, sivil toplum örgütlerine, yabancı örgütlere uzanır mı? O zamanki dönemlerde ilk nazarda takdir edilen rejimler değildir. Parlamento'nun gidip de tatil edilmesi gibi olaylar ilerlemiş demokrasilerde yoktur ve olmaması da gerekir. Bir devamlılık gerektiren, sürdürülebilirliği olması lazımdır. Her şey sürdürülebilir olmalı. Siyasi istikrar, ekonomik istikrar, Anayasamız zaman içinde sürdürülebilir olmalı ki, mümkün olduğu mertebe uzak vizyonlu olması gerekir. Dolayısıyla o aralıklara keşke hiç ihtiyacımız olmasaydı.
"Keşke ihtiyacımız olmasaydı" dediniz. Neden ihtiyaç duyuldu?
Neden ihtiyaç dedim. O gün ihtiyacımız var diyenler çoktu. Mesela, 12 Eylül'den önce benim bürom Mecidiyeköy'deydi. Sokağın bir tarafında solcular, öteki tarafta sağcılar vardı, her gün ölüler çıkıyordu. Biz dışarıya çıkamıyorduk. Son verilmesi gerekiyordu, "tek meteliği olmayan" ülke durumuna geliyorduk. Merkez Bankası transferleri yapamıyordu. 1977 ile 1980 arasında bunları yaşadık. Kötü senelerdi.
Ülkeler de soruşturulmalı
Parlamentonun feshi, yine de gerekli miydi?
Bir demokrat olarak parlamenter düzenin bozulmasına kesinlikle 'iyi bir şeydir' demek mümkün değildir. Ama öylesine bir terör ve sivil harp vardı Türkiye'de. Ne dereceye kadar ordunun görevidir bu tartışılabilir tabii ki. Dünyada askeri alanda en büyük anlaşmalar yapılmıştır, NATO içinde. Belki o ülkeleri de soruşturmak lazımdır.
Peki, yakın tarihimizle yüzleşmek gerekmez mi?
Olması mı, olmaması mı gerekir, tarihle yüzleşmek şüphesiz ki doğru bir şeydir. Ermeni soykırımı konusunda da gerçekleri görmek, konuşmak lazım. Bilmiyorum nereye kadar özür dilemek lazım mı, değil mi onu bilmiyorum. Ama başkaları yapmış. Her yıl Fransız Parlamentosu'na konu geldi mi, bana "Aldo hadi Fransa'ya git, yasanın çıkmaması için bunları anlat" denilirdi. Onu söndürmeye çalışıyorduk. Çok mücadele ettik ki, bugüne kadar gelebildik. Bu böyle olmaz. Paris'te kurduğumuz Boğaziçi Enstitüsü'nün tesiri çok oldu. Artık bunun bir şekliyle adını koymak lazım. Her şeyi Türk halkı da öğrenmeli. Buna ihtiyacı var.
Türk ve İtalyan işadamları birlikte çok iş yapabilir
Siz bana İtalya ile ilgili güzel bir mektup yolladınız. İtalyanlarla ticareti artırmak için bazı girişimlerden söz ediyorsunuz. Bu nasıl olacak?
Dünyadaki İtalyan Girişimciler Derneği (CIIM), bir konfederasyondur. İtalyan iş adamlarının konfederasyonu. Dünyada İtalyan olma hakkı olanların sayısı 60 milyondur. Mesela New York'ta 6.5 milyon İtalyan var. Brezilya'nın Sauo Paulo şehrinde 9 milyon İtalyan var. Arjantin'de, Avustralya'da da çok İtalyan var. Kimisi başbakan da, bakan da olmuş. Parlamentolarda 60 milletvekili var. Çok güçlüdürler. Konfederasyonun merkezi başkent Roma'dadır. 12 ülkede ofisleri vardır. Ben, CIIM Eur Asia Med Başkanıyım. 21 ülkeyi kapsıyor bu ofis. Amacımız o ülkelerle bütün işbirliklerini artırmak. Türkiye'nin hem İtalya ile ilişkilerinin artmasını istiyoruz ve hem de bu büyük ve korkunç platformumuzdan bizler de faydalanabilmek amacındayız.
8 Mayıs'ta İstanbul'da toplantınız olacak. Neler yapacaksınız?
İster iş, ister lobi yapmak için çok faydalı. Başka lobilerden faydalanamıyoruz, güçlü lobilerden. Bari İtalyan lobisinden faydalanalım diyoruz. CIIM da bunlardan birisi. Mesela, ABD mesela Brezilya için önemli bir lobi.
Haftaya TÜSİAD, DEİK, MÜSİAD olarak İtalyan İşadamları ve Sanayiciler Derneği Confidustra'nın Başkanı da dahil 100'e yakın işadamı da geliyor. İtalyanlarla toplantılarımız var. Eneriji, makine aksamları, turizm, gıda konularında heyetler geliyor. Karşılıklarını da burada bulunduracağız. İtalya ile işbirlikleri çok önemli. Kimyamız uyuyor. Aile şirketleri yaygın. Saha bence boş. Yapacak çok iş var.
Perihan Çakıroğlu/Bugün