Toygun ATİLLA
“Ümit Erdim’le yıllık bir iş birliğimiz yok.
Fotoğraf nedeniyle anlaşmanın iptal edildiği iddiası tamamen asılsızdır.”
Şirket ayrıca, “İtibar zedeleyici açıklamalar hakkında yasal haklarımız kullanılacaktır” mesajı verdi.
Kısacası, şirket “fotoğraf yüzünden iptal” iddiasını kesin bir dille reddetti; ancak kamuoyu, markaların politik risk korkusunu yeniden tartışmaya başladı.
Bu konu dallanıp budaklanınca reklam dünyasındaki dostlarımı aradım.
Bana özetle şunları söylediler: “Markalar artık yalnızca ürünle değil, paylaşılan karelerle de ölçülüyor. Kiminle aynı kadrajda olduğunuz, kiminle yemek yediğiniz, kimin storie’sinde göründüğünüz. Hepsi birer PR denklemine dönüştü.”
Anladım ki, markalar, bir yandan “itibar yönetimi”, diğer yandan “politik görünürlük” arasında ince bir çizgide yürüyor.
Bir yanlış adım, sosyal medyada “etiket fırtınası”na dönüşebiliyormuş.
Son olayı ise tüm bunlardan bağımsız olarak düşünmek gerekiyor. Çünkü henüz gerçeğin ne olduğunu bilmiyoruz.
Ama bu son örnek bile aslında marka, PR ve siyasi çizgi, kriz algısını anlamamıza yol açıyor.
Belki de bu tartışmanın özü, Ümit Erdim’in açıklamasından çok daha derin:
Bugünün marka dünyasında “kiminle görünüyorsun?” sorusu, “ne satıyorsun?” sorusundan daha kritik hale geldi.
patronlardunyasi.com