Burak ARTUNER
İsmet Bey (İnönü), 1911'deki Yemen isyanının bastırılması için Yemen'e giden Genelkurmay Başkanı Ahmet Izzet Paşa'nın özellikle kurmay heyetinde bulunmasını istediği bir isimdi.
Yemen'de asker sadece düşmanla uğraşmıyor, hastalıklarla da mücadele ediyordu. İsmet Bey, memleketin her tarafından gelen aslan gibi erlerin, Yemen'in türlü hummalı hastalıkları içinde eriyip gittiklerine üzülerek şahit oluyordu. Asker toplama dönemi bittikten sonra Türk askeri yürüyüşe geçti. Direnişleri kırarak ilerleyen Ahmet İzzet Paşa kumandasındaki birlikler, dört beş yerde Yemenlilerle savaştı. Türk güçleri sekiz on gün içinde San'a'ya (Yemen'in başkenti) vardılar. Bundan sonra bütün Yemen'in isyandan temizlenmesi aylar sürdü. Yemen'deki asıl isyancı İmam Yahya, 40 yıldan beri Osmanlı Devleti ile savaş halindeydi. Bu nedenle onun bölgesine kadar isyanın temizlenmesi uzun sürdü.

Askeri harekat sırasında ordu da bir hastalık baş gösterdi. İsmet Bey ve arkadaşları bunun kolera olduğunu düşünüyor, Yemen tecrübesi olan Abdülselam Paşa ise başka bir şey söylüyordu. Bir gün İsmet Bey, hastalığın ne olduğunu öğrenmek için Abdülselam Paşa'yı sıkıştırdı. Eğer koleraysa ona göre tedbir almak istiyordu. Yalnız kaldıkları bir sırada Abdülselam Paşa, kendisini sıkıştıran İsmet Bey'e önce söylemek istemedi arkasından "Evet koleradır" dedi. Şimdilik yapılabilecek şeyleri yaptığını anlattı. Bir an önce San'a'ya kadar yolu açmaktan başka çare olmadığına karar verdiler. Ordu kumandanı da durumu biliyordu. Felaket büyümeden San'a'ya varmak İsmet Bey ve arkadaşları için bir başarı olmuştu.
Bu sırada Osmanlı güçlerinin komutanı Ahmet İzzet Paşa'nın İmam Yahya ile el altından görüşme çabaları da sürüyordu. Osmanlı Devleti, Yemen'e Hilafet'in temel noktası sayılan Hicaz'ın anahtarı olduğu düşüncesiyle bu kadar önem veriyordu. Harcanan bu kadar insan ve para, aslında Hicaz'ın emniyeti içindi. Ancak zaman, Yemen'in Hicaz'ın kontrolü için bu kadar önemli olmadığını gösterecekti.
YEMENLİ ŞEYHİN ELİNDEN KURTARAMADIĞI TÜRK ASKER
Trablus'taki savaş Yemen'in de abluka altına girmesine neden oldu. İstanbul'dan Yemen Anlaşması'nın neticelenmesine ve imzasına izin verildi. Ordu kumandanı ile İmam Yahya arasında sınır yakınında bir görüşme hazırlandı. Bu görüşmeye İsmet Bey de gitti. Ahmet İzzet Paşa Arapça konuşabiliyordu; İmam Yahya ile görüşmeler dostane oldu. Bu sırada Yemen isyancılarından birisi olan Seyyid İdris'in İtalyanlarla anlaştığı ortaya çıktı. Müzakereciliğiyle, İsmet Bey'i de derinden etkileyen ve belki de Lozan'da inatçı bir diplomatı yetiştiren Ahmet İzzet Paşa da birkaç ay öncesine kadar en büyük isyancı olan İmam Yahya'yı Seyyid İdris aleyhine bir işbirliğine ikna etti. Bunun karşılığında İmam Yahya'ya para ve asker desteği verilecekti. Böylece, İmam Yahya ile Seyyid İdris arasında da bir savaş başladı. İmam Yahya, Seyyid İdris'i İtalyanlarla anlaştığı için kafir ilan etti.

Ancak bir süre sonra İtalya ile barış yapıldı. Osmanlı Devleti, Seyyid İdris'e de emniyet vermeyi güvence etti. İmam Yahya buna çok öfkelendi. Çünkü, Osmanlı yüzünden harbe tutuştuğu Seyyid İdris karşısında yalnız kalıyordu. Bir süre sonra orduya İstanbul'dan emir geldi. Kurmay Başkanı olan İsmet Bey, İmam Yahya ile görüşmeye gidecekti. Yanına Arapça bilen bir subay alan İsmet Bey günler süren bir yolculuktan sonra İmam'ın şehrine vardı. Bu görüşmeler hayatında, onun müzakereciliği açısından çok önemli izler bıraktı. İmam Yahya, devletin kendisine yapmış olduğu muameleden rahatsız olduğunu belirtti. İsmet Bey ise İtalyanlarla barış yapıldığını, sulh şartları kararlaştırılırken, tali savaşların sona ermesinin de beraber düşünüldüğünü söyledi. Osmanlı Devleti'nin Balkan Harbi'yle üç dört devletle savaş haline girdiğini anlatan İsmet Bey, İslam mücahitlerinin yardımcı olması gerektiğini söyledi.
ESİR MEHMETÇİK 'BENİ KURTARIN' DEDİ
Ancak İmam Yahya, Seyyid İdris'in İtalyanlarla ittifakını devam ettirerek kendisine saldıracağından söz etti. İlk gün görüşmeleri oldukça gergin geçti. İsmet Bey, hemen barış yapamayacağını söyleyen İmam Yahya'nın yanında olan Türk güçlerini hemen çekmeyeceğini, Seyyid İdris'in saldırılarına karşı bu birliği bir süre daha bölgede tutabileceğini, ayrıca kendisine silah ve cephane yardımı yapacağı sözünü verdi. Bu İsmet Bey'in ilk diplomasi başarısı sayılabilirdi. Ancak bu görüşmelerden sonra yaşadığı bir olay onu derinden etkileyecekti.
Kaldığı yerin hemen önünde yerli kıyafetler içinde yaklaşan asker, temiz bir Türkçe ile Ismet Bey'e "Beni kurtarın" diye yalvardı.

Şaşkın bir halde askerin kim olduğunu soran İsmet Bey, ondan, tüfekçi olduğu ve şeyhe esir düştüğü, burada onun tamirhanesinde çalıştığı cevabını aldı. Anlaşma şartlarına göre taraflar ellerinde bulunan esirleri iade etmeye mecburdular. İsmet Bey hemen tercümanı Seyyid Abdullah'ı yanına alarak imamın yanına gitti. Askerin serbest bırakılmasını ve kendisiyle beraber gönderilmesini istedi.
İmam, buna başka tüfek tamircisi olmadığını ileri sürerek razı olmadı. Ismet Bey tüm ısrarlarına rağmen, İmam Yahya'yı ikna edemedi. Bu olay, İsmet Bey'in İmam Yahya'ya karşı duyduğu takdir hislerinin üzerine toz kondurmuştu. İsmet Bey, esir askerin durumunu İstanbul'a yazdı. Konunun sürekli takip edilmesini talep etti.
Yıllar, İsmet Bey'e garip bir intikam şansı tanıyacaktı.

BATI MÜZİĞİ TUTKUSU YEMEN'DE BAŞLADI
İsmet Bey'in hayatının 3 yılını Yemen'de geçirdi. Yemen'de karargahta eğlenceli ve en keyifli anları oluyordu. Akşam yemeğinden sonra genç subaylar Ordu Kumandanı ile briç oynarlardı. Ismet Bey, batı müziğine de Yemen'de alıştı. Yemen demiryollarını yapmak için gelen bir Fransız gruptan gramofon ve plaklarını satın alan subayların hayatına bu alet, renk getirdi. Senfoniler, opera parçaları, serenatlar... Akşamları briç oynamazlarsa, yattıkları odaya gelen, uzunca bir masa etrafında toplanan subaylardan bazıları memleket şarkıları söyler, bavullarda içecek, yiyecek ne varsa ortaya dökülürdü. İsmet Bey, bu ve bunun gibi nice hatıraları arkada bırakarak İstanbul'a dönüş yoluna düştü.

Arthur Rubinstein'ın 1966'daki konserini izleyen İnönü çifti.
GÖNDERDİĞİ ADAMA VERDİĞİ CEVAP
İsmet Bey, yıllar sonra İnönü soyadını alıp Türkiye'nin ikinci Cumhurbaşkanı olduğunda yıllar önce Yemen'de kendisine esir Türk'ü vermeyen İmam Yahya ile garip bir şekilde hesaplaştı. İmam Yahya, o zaman hâlâ Yemen İmamı'ıydı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile temas aradı. İsmet Bey'in gençliğinde tanıdığı bir adamını Ankara'ya gönderdi. Bir zamanlar yüzbaşıyken tanıdığı genç Cumhuriyet'in devlet başkanından yardım istiyordu. İsmet Bey, kendisine "Hay hay yapalım" dedikten sonra şöyle devam etti: "Size her yardımı yaparım. Ama adam veremem bir, para veremem iki."

İmam Yahya'nın adamı hayretle yüzüne baktı ve "Para veremezsiniz, peki. Fakat adam veremezsiniz, bunu anlamadım" dedi. İsmet Bey, bu sözüyle yıllar önce İmam Yahya'nın elinden kurtaramadığı esir tüfekçi ustasını hatırlatmıştı.
patronlardunyasi.com