Kültür-Sanat


Oksijen yazarı Aylin Dağsal Güler bugünkü köşe yazısında "Dizi dünyasının ne kadarı kadınlara emanet?" başlıklı yazı kaleme aldı. Güler'in yazısının tamamı şu şekilde:

Televizyon ekranının asıl hedef kitlesinin kadınlar olduğu gerçeği bugüne ait bir bilgi değil. Kadını eve bağlayan köklü gelenek, sanayileşme ve modernleşme aşamalarında da hüküm sürmeye devam etmiş.

Kadın ev dışında çalışsa bile ev ona ait sayılmış. Kadınların erkeklerle aynı işleri yaptıkları gerçeği tarih boyunca çeşitli dönemlerde karşımıza çıkıyor. Amazon kadınlarının hikayesini geçen haftanın Oksijen Gazetesi’nde Çağrı Mert Bakırcı yazmıştı. Modern dünyada, 1950’li yıllarda ABD’de televizyon ekranları evlere girmeye başladıkça, kadınların ev içinde yapmaları gerekenler adeta bir öğretmen gibi kullanılan televizyon aracılığıyla gösteriliyordu. Bugün televizyon ekranının karşısındaki izleyicilerin çoğunluğu hala kadınlardan oluşuyor. Bunu nereden mi biliyoruz? Sadece TÜİK’in açıkladığı istihdam verilerindeki çalışan kadın sayısının düşüklüğünden değil, aynı zamanda TİAK (Televizyon İzleme Araştırmaları A.Ş.) verileri de kadınların ekran karşısında erkeklere göre daha fazla zaman geçirdiğini söylüyor. Başka bir bilgi de prime time’da yayınlanan ve yüksek reyting alan bir dizi varsa mutlaka kadın izleyicinin dikkatini çektiğini bize gösteriyor. İzleyici ölçümlerine göre bugün bir dizi kadınlardan, özellikle 45 yaş ve üzeri kadınlardan ilgi gördüyse o dizi iyi bir reytingle yayına devam edebiliyor.

Televizyon ekranının odağında izleyici olarak kadınlar varken ekranının içindeki kadınları bize kimler anlatıyor? Hikayelerin içindeki kadınları kimler yazıyor, kimler yönetiyor, kimler yapımcılığını üstleniyor? Bu yazıda televizyon ekranındaki kadınlara verilerle ve kadın gözüyle bakmak istiyorum.

EKRANDA KADIN YAPIMCILAR, YÖNETMENLER, SENARİSTLER

2024-2025 televizyon sezonunda bu haftaya kadar toplam 42 dizi yayınlandı. Bu dizilerden 24’ü geçen eylül ayında başladı ve bunlardan 9’u bitti. Bir önceki sezondan devam eden 18 diziden 5’i bitti. Yaz sezonu öncesinde 2 dizinin daha başlayacağını biliyoruz: Eşref Rüya ve Sustalı Ceylan. Çok sayıda dizinin, çok sayıda yapım şirketinin, 7 ana akım kanaldaki rekabetçi ortamında 42 dizinin 26’sında senaryo ekiplerinde kadın senaristler var. Sadece 9 dizide yapımcı olarak kadınları görüyoruz. Yönetmenlik koltuğunda ise 7 dizide kadınlara yer var.

Uzak Şehir, Bir Gece Masalı, Zembilli, Kardelenler, Bahar, Hudutsuz Sevda ile bu sezon biten Yalan, Taş Kağıt Makas, Kirli Sepeti dizilerinde yapımcılardan en azından biri kadın. Leyla dizisini Hilal Saral, Bahar dizisini Neslihan Yeşilyurt yönetiyor. Biten dizilerden Kirli Sepeti’ni Ece Erdek Koçoğlu yönetti. Uzak Şehir, Gönül Dağı, Yalı Çapkını ile kısa sürede biten Güzel Aşklar Diyarı’nın yönetmenlerinden biri kadın. Dizilerde tek başına yönetmen olarak görev alanlara bakarsak sadece üç diziyi kadınlar yönetmiş diyebiliriz.

Kurucu yönetmen dışındaki yönetmenleri de hesaba katarsak üç yönetmeninden birinin kadın olduğu Uzak Şehir, Gülizar Irmak senaryosuyla, Lale Eren’in yapımcılığında ekrana geliyor. Lübnan dizisi Al Hayba’dan uyarlanan Uzak Şehir’de modern kadın-geleneksel erkek çatışmasında Mardin’de geçen bir aşk hikayesi var. Gülizar Irmak, Alya karakterinin inadını, değerlerini, çocuğunu koruma güdüsünü yazarken aileyi, aşkı, evliliği de sorgulatıyor. Dizinin yüksek reytinginin sırrı da dizinin yüksek tempolu ve gerçekçi diyaloglarında yatıyor. Benim gibi Uzak Şehir’i hem sevip hem de gençlerin kuzenlerine aşık olmasını sorgulayanlar da vardır elbette. Bu arada TÜİK verileri akraba evliliğinin ülkenin batısına doğru azaldığını gösteriyor.

SENARİST, YÖNETMEN, YAPIMCI KOLTUKLARINDA ERKEKLER

Senarist, yönetmen, yapımcı koltuklarında tamamen erkeklerin olduğu 12 dizi bu sezon en çok TRT’de ve Kanal D’de ekrana geliyor. TRT’de Bir Zamanlar İstanbul, Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi, Mehmed Fetihler Sultanı, Teşkilat ve yakın zamanda biten Kara Ağaç Destanı ile Kanal D’de İnci Taneleri, Annem Ankara, Piyasa, Arka Sokaklar dizilerini erkekler yazıp, yönetip, çekiyorlar. TRT’deki bu dizilerin izleyicilerinin çoğunlukla erkeklerden oluştuğunu da ekleyeyim.

Ekranda temsiliyetin bir nevi krize dönüştüğü senaryolarda kadınlar, toplumsal cinsiyet rollerinde hep aynı klişelerle anlatılıyor. Erkek egemen dünyanın içinden ses vermeye çalışan senaristler de hikayelerini yukarıdaki verilerde gördüğümüz üzere erkeklere teslim ediyorlar. Edebiyat, sanat, sinema ve popüler kültür alanında kadınların hikayeleri ancak kadın gözüyle anlatılınca doğru temsilini buluyor sanki. Ama biz kadınlar da dünyaya erkeklerin gözünden bakıyoruz. Tek dilli dünya, eril bir dile hapsediyor bizi. Hal böyleyken kadınlar kadınları nasıl anlatsın?

 

KADINLARIN OMUZUNA YÜKLENENLER

Şakir Paşa Ailesi’nde İsmet Hanım’ın isyan sahnesinin bir kadın senarist tarafından yazıldığını, Hande Altaylı’nın kaleminin ve Vahide Perçin’in oyunculuğunun izleyici olarak bize hissettirdiklerinin yoğunluğunu gözden kaçırmak mümkün değil. Gerçek bir hikayeye gerçekçilik sorunu yaşatan Annem Ankara’nın Zuhal’ini sarıp sarmalamamamızın nedeni onu bizimle buluştururken anlamayan erkekler olabilir. Dünyanın bütün yükünü omuzlarına yükleyip, sonra bir isyan anında dökülen sözlerle kadını güçlü kılmaya çalışmak mıdır güçlü kadın hikayesi anlatmak? Sonuçta, kadınların omuzlarındaki bu yükleri onlara yükleyen erkekler. Bu yüklerden isyan ederek değil, en baştan daha eşit bir dünya kurmaya çalışarak kurtulabiliriz.

Dizi sektöründe kadın izleyici de kadın hikayeleri de başrolde. Ama görünüyor ki dizi setlerini yönetirken erkekler başrolü almış. Setlerin, sektörün herkes için daha eşitlikçi, güvenli olmasını, senaryoların kadınları anne ve eş olmanın ötesinde anlatabilmesini dilerim. Çünkü dünya dizilerde görmeye alıştığımızdan çok daha büyük ve karmaşık. Tarihin kadınlara öğrettiği rolleri oynamanın dışında yüzlerce farklı yerde görüyoruz gerçek kadınları. Kadınlar, yalnızca geleneksel anne ve ev kadını rollerinde değil, hayatın her alanında varlık gösteriyorlar. Sabahın erken saatlerinde metro sürücüsü olarak koca bir şehri uykusundan uyandıran da onlar, mahalle arasında yıllardır esnaflık yaparak kendi işini kuran da. Arkeolog olarak kazı alanlarında geçmişin izlerini gün yüzüne çıkarırken de dağcı olarak zorlu zirveleri aşarken de kadınlar var. Fabrikada usta, denizde kaptan, sahnede müzisyen, laboratuvarda bilim insanı… Kadınlar, sınırları aşarak her alanda üretmeye, keşfetmeye ve dünyayı dönüştürmeye devam ediyorlar. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun. 

TÜM YARATICI EKİBİ KADIN OLAN TEK ÖRNEK: BAHAR

Hem senarist hem yönetmen hem de yapımcının kadın olduğu devam eden tek bir dizi var: Bahar. Geçen yıl izleyiciyi en çok heyecanlandıran, “ekrana bahar geldi” dedirten dizide kadınların özdeşleştiği karakterler kadınlar tarafından yazılmış, yönetilmiş. Bahar’ın bir Kore dizisi uyarlaması olduğunu bilerek, iyi bir yerelleştirme örneği olarak yazıyorum bunları. Bu sezon uzadıkça izleyici kaybetse de her kesimden kadın, muhafazakar veya seküler, yüksek eğitimli veya dezavantajlı olması fark etmeksizin Bahar’ın hikayesinde kendini bulabiliyordu.

ESKİLERDEN BİR ÖRNEK: KİRLİ SEPETİ

40 bölüm süren Kirli Sepeti de kadınlar tarafından yazılmış, yönetilmiş ve yapımcılığı üstlenilmiş. Büyük şehirlerde çok yaygın olan orta sınıf, çalışan kadınların hayatında evlere temizliğe giden kadınlar bugüne kadar pek de anlatılmamıştı. Hikayeye bu yüzden heyecanlanmıştım ama senaryo böyle ilerlemedi. Kadınlar zaman zaman birbirinin kurdu, zaman zaman yurdu oldular ama hedef hep aynıydı; zengin olmak. Kadınların gündelik dertlerini izlemek yerine büyük çatışmalarla entrikalarını izledik.

patronlardunyasi.com