Dünya


Toygun ATİLLA

KALE DUVARLARINA SİNEN KAHVE KOKUSU

St. Vitus Katedrali’nin gölgesinde bir Starbucks…

Bir zamanlar Bohemya krallarının tahtının korunduğu, Habsburgların iktidar sarayına dönüştüğü, Nazi ordularının karargâh kurduğu bu kale; şimdi küresel bir markanın yeni vitrinine dönüşmüş durumda. Kalenin duvarlarına artık top atışı değil, kahve kokusu siniyor.

TOPLA TÜFEKLE DEĞİL LATTE İLE KUŞATILAN KALE

Prag Kalesi’ndeki Starbucks bence yalnızca bir kafe değil; küresel kültürün, markalar üzerinden kurduğu yeni hâkimiyetin simgesini oluşturuyor. Artık emperyalizm, topla tüfekle değil; latte ve wi-fi şifresiyle kuşatıyor dünyayı...Bir imparatorluğu devirmek yerine, bir kültürü “yumuşatıyor. Bence bu yüzyılın şifresi, sessiz işgallerin, gücün ve güçlü olmanın simgesi.

SİLAHSIZ İŞGAL

İzlediğim gözlemlediğim 302 metrekarelik küçük bir mağaza, aslında bir çağın özeti olarak karşımda: Silahsız işgal... Yumuşak güç, “kültürel konfor” adıyla geliyor. Yerli olanı övüyor ama küresel olanı satıyor. Prag Kalesi’nde kahveni içip fotoğraf çektiğinde, farkında olmadan bu yeni düzenin gönüllü tanığı oluyorsun. Ben de kahvemi içtikten sonra “fetih”te payımıza düşen story’yi atıp sonra dönüş yoluna geçiyorum.

KALENİN FETHİ, MARKA, LOGO VE AROMA İLE OLDU

Kendimi yol boyu düşünürken buluyorum: "Bir zamanlar askerler kaleleri kuşatırdı, bugün insanlar kendileri gidip teslim oluyor. Prag Kalesi yıkılmadı, bombalanmadı, işgal edilmedi ama fethedildi.  Bu fetihte bir markayla, bir logoyla, bir aromayla geldi" 

STARBUCKS 2008'DEN BERİ ÇEKYA'DA HIZLI

Prag kalesindeki Starbucks ile karşılaşmamdan sonra bunu bir yazıya dönüştürme fikri oluşunca ufak bir araştırma yapmadan edemedim. Gördüm ki, Çekya’da Starbucks’ın yayılımı meğerse 2008’den beri oldukça hızlıymış. Prag’daki bu yoğunlaşma Avrupa ölçeğinde de dikkat çekici. Kale içi mağaza ise “dünyadaki en iyi 10 Starbucks” arasında anılır olmuş. Bu da turizm haritasına gömülü bir tüketim mıknatısı demekten başka bir şey değil.

ROMANTİK MANZARA RANT ÜRETİR

Fiyat elastikiyeti de mekânın “ikon” statüsüne göre değişiyor: Kale çevresindeki şubelerde menü kalemleri şehir ortalamasının üzerinde fiyatlanabiliyor. "Yani romantik manzara, rant üretir" desek yalan olmaz :)

YA TOPKAPI SARAYI'NA STARBUCKS AÇILSAYDI?

Sonra aklıma bir soru daha geliyor.  Ya bu Starbucks, Prag’da değil de İstanbul’da, Topkapı Sarayı’nın avlusunda açılsaydı?

Düşünsenize…

Osmanlı’nın üç kıtaya hükmettiği o sarayın bahçesinde, Kanuni’nin yürüdüğü koridorda bir kahve zinciri…Saray mutfağının dibinde “Caramel Macchiato” tabelası asılmış. İlber Ortaylı'yı "Ecdadın mirasında kahve mi satılırmış!" Murat Bardakçı'yı "Yabancı marka tarihi mirasımıza el koyuyor!" derken hayal ediyorum.

İyi ki bizim böylesine iyi tarihçilerimiz var da en azından tarih bilincimize katkı sunuyorlar diyorum kendi kendime.

İRONİK TABLO

Tam bunları düşünürken birden aklıma Çekya sokakları geliyor. Şehir yaşayan bir müze gibi. Tarihi dokusu korunmuş, zarafetinden en ufak bir şey kaybetmemiş. Böylesine bir bilinç nesilden nesile aktarılmış. Tüm Avrupa gibi...

Peki bu bilinçte olan bir toplum nasıl tarihi Prag kalesinde Starbucks'a izin vermiş?

Bu asla Türkiye'de olmaz, Topkapı Sarayı'na Starbucks’ı sokmazdık deyip de İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı'nın varlıklarına şükran duyarken bir anda Türkiye'de yok edilen, talan edilen tarihimizi anımsıyorum. İstanbul'da Topkapı Sarayı'nda Starbucks’ı açılmasına izin vermezdik belki ama İstanbul gibi tarihi bir şehrin kültürel yapılarını neden korumadık, Türkiye'nin mirasını neden savunmadık da bu kadar duyarsız, umarsız kaldık diye sorguluyorum kendimi...

patronlardunyasi.com