LUX


Melis Tosyalı'nın haberi

Konya’ya giden yerli ve yabancı turist sayısı yüzde 50 civarında arttı. Mevlevihanelerin ney ve sema terapileri de yoğun ilgi görüyor...

SON üç yıldır önce Mevlana’yı, ardından da Şems-i Tebrizi’yi adeta yeniden keşfetmiş gibiyiz. Edebiyat ve sinema sektörü onlardan ilham alıyor, müzisyenler Şems yazarlarıyla birlikte konserlere çıkıyor. Hatta tüm ramazan ayı boyunca konukların otel lobilerinde ve restoranlarda sema gösterileriyle karşılanması bile kimseyi şaşırtmıyor. Başımızı nereye çevirsek semazenleri görüyoruz...

Bu gelişmelerde kuşkusuz 2007’nin UNESCO tarafından tüm dünyada “Mevlana yılı” ilan edilmesi kadar, edebiyat dünyasının popüler yazarlarının Şems’le ilgili kitaplarının da rolü var. Öyle ki kitapların ardından Mevlana ve Şems’in yaşadığı Konya’da adeta turizm patlaması yaşanıyor. Konya’nın yanı sıra İstanbul’daki Mevlevihaneler de ziyaretçi akınına uğramaya başladı. Sanal alemde de durum farklı değil; Şems’in Facebook’taki sayfasının üye sayısı 10 bin’e yaklaşmış durumda...

Edebiyat dünyası ise bu ilgiye rağmen Türk yazarların Mevlana ve Şems’i keşfetmekte geç kaldığı konusunda hemfikir. Hatta tüm dünyada büyük yankı uyandıran “Simyacı”nın yazarı Paulo Coelho’nun bile Türk yazarlardan daha önce Mesnevi’den etkilendiği düşünülüyor. Ancak bu iddialar bile son dönemde bu popüler yazarların Şems’le ilgili kitaplarının çok kazanmasına engel olmuyor. Öyle ki Elif Şafak’ın Mevlana ve Şems’i anlattığı “Aşk” romanının satışı iki yılda 500 bini aşarak rekor kırdı. Birçok dile çevrilen kitaptan yaklaşık 1.3 milyon lira kazanan Şafak, son yılların da en çok kazanan yazarı oldu.

Şems’ten kazanan tek yazar Elif Şafak değil elbette. Ahmet Ümit’in Şems-i Tebrizi’nin öldürülerek kuyuya atılması konusunu işlediği “Bab-ı Esrar”ın satışları da 70 bini aştı.

Bu iki romanın yüksek satış rakamları eski kitapların da tekrar hatırlanmasına yaradı. Mesnevi’nin satışı 100 bini geçerken, Şems’in sohbetlerinin yer aldığı Makalat’ın satışları da katlandı. Oysa ilk olarak 2006’da piyasaya sürülen Makalat, ilk çıktığı yıl sadece 100 adet satmıştı. Bunlara ek olarak Konya İl Kültür Turizm Müdürlüğü Mesnevi’nin yeni bir baskısını daha okuyucularla buluşturacaklarını açıklıyor. Müdürlük bu yıl Mevlana ve Şems’le ilgili 4 kitap daha basacak.

ROMANI OKUYAN SOLUĞU KONYA’DA ALIYOR

Konya İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Yaşar Sarıcan, Mevlana Müzesi ve Şems türbesine ziyaretlerde büyük artış olduğunu açıklıyor. Müzeyi ayda yaklaşık 200 bin kişinin ziyaret ettiğini söyleyen Sarıcan, bazen günlük ziyaretçi sayısının 10 bine ulaşabildiğini vurguluyor. Geçen yıllara kıyasla şehre gelen yerli turist sayısı yüzde 50, yabancılarınki ise yüzde 40 artmış. Sarıcan, bu yıl Şeb-i Aruz törenleri için gelenlerin sayısının ise 2 milyonu geçmesini bekliyor. Önümüzdeki yıllar içinse 5 milyon ziyaretçi hedefi belirlenmiş.

Şems’e yoğun ilgi seyahat acentelerinin de iştahını kabartmış durumda. Jolly Tur, ETS, İrem Tur gibi şirketler, başta Şeb-i Aruz törenleri olmak üzere birçok Mevlana-Şems aktivitesine yönelik tur paketi hazırlamayı sürdürüyor. Bölgeye tur yapan çok sayıda küçük acente de var. 2 ya da 3 gün süren bu turların fiyatı ise konaklama süresi ve otel seçimine bağlı olarak 150 ile 250 TL arasında değişiyor.

Acentelerin tur programları sadece Şeb-i Aruz törenleriyle sınırlı değil. Bölgeye bu yıl 300 bin yerli konuk götüren İrem Tur, Mevlana törenleri dışında Konya camileri ve medreselerinin yanı sıra Meram Bağları’nı da gezdiriyor. Yine oldukça zengin bir tur programı hazırlayan Jolly Tur’la Konya’ya gidenlerse ille özdeşleşen Nasrettin Hoca’nın doğduğu Akşehir ile türbesini de ziyaret etme şansına sahip oluyor. 

MÜZİK FESTİVALİNE 5 BİN KONUK

Konya turizminin canlanması otellere de yaramış. Otellerin yüzde 80 doluluk oranlarına ulaştığını vurgulayan Yaşar Sarıcan, kentte bulunan beş yıldızlı otel sayısının inşaatı bitmeye yaklaşan Hilton’la birlikte 3’e yükseldiğini hatırlatıyor. 3-4 yıldızlı 15 otelle birlikte yatak kapasitesi de 8 bine yaklaşmış. Ancak Sarıcan, Konya’ya gelen turistlerin sadece 1-2 gece konakladıklarından yakınıyor. Bu sürenin 4-5 geceye uzatılması gerektiğini düşünen Sarıcan, bu doğrultuda Mevlana ve Şems’e dair farklı etkinlikler düzenleyeceklerini sözlerine ekliyor. Bu etkinliklerin ilki 22-30 Eylül tarihleri arasında gerçekleşiyor. 9 farklı ülkeden gelen müzik gruplarının katılımıyla “Mistik Müzik Festivali” düzenlenecek. Sarıcan, söz konusu festivale 5 bin konuk bekliyor.

Şems’i merak edip Konya’ya gelenler ve ona dair etkinliklere katılanlar sadece yerli turistler değil elbette. İtalya, İspanya, Polonya ve Rusya’dan da çok sayıda konuk geliyormuş. Yaşan Sarıcan, Güney Kore ve Japonya’dan da Konya’ya yoğun ilgi gösterildiğini belirtiyor.
İnanç ve kültür turizmi için Konya’ya gelen yabancı konukların günlük ortalama 200 dolar harcadığı belirtiliyor. Bu arada, Şems ve Mevlana odaklı Konya’ya gelen turistin profili de değişmeye başlamış. Sarıcan, şimdi daha çok okumaya ve tasavvufa meraklı genç kesimin geldiğini söylüyor.

SEMA VE NEY TERAPİLERİ

Şems’i merak edenler illa ki Konya’ya kadar da gitmek zorunda değil. İstanbul’daki Mevlevihaneler de Şems ve Mevlana’yı merak edenlere kapılarını açıyor. Uluslararası Rumi Mevlevi Derneği Başkanı ve İlahiyat Kelam Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Atilla Baran Demirtaş da özellikle “Mevlana Rumi Yılı” olarak kabul edilen 2007’den bu yana dünya genelinde Rumi ve Şems’in düşünce tarzına karşı bir ilgi artışından bahsediyor. Aynı şekilde içsel huzuru arayışta alternatif bir tarz olarak görülen sema ve ney enstrümanına karşı da ilgi artmış. Baran, birçok orta yaş ve üstü kadın ve erkeğin “sema ve ney terapisi” adıyla düzenlenen dans ve müzik kurslarına katıldığını belirtiyor. Ancak Atilla Baran, bu etkinlikler tasavvufi düşüncenin yaygınlaşmasında önemli rol oynasa da, tasavvufun bir felsefe akımı ya da bir dans türü olmadığının altını çiziyor. Ardından da konuyla ilgili ilginç bir öneride bulunuyor:
“Bu alandaki müzeler, yaklaşık 100 milyon dolarlık bir harcamayla türbe olmaktan çıkarılıp konferans ve konser salonlarına dönüştürülebilir. Böylece bu mekanlar uluslararası alanda ilgi çekici müzeler haline getirilebilir. Bu tür müzeler yılda 1 milyondan fazla ziyaretçi çekebilir. Ziyaretçilere simülasyon şeklinde o döneme ait canlandırmalarla bu hoşgörü mekanları daha iyi anlatılabilir.”

Mevlana tüm dünyayı etkiledi

Fars kökenli İslam ve tasavvuf şairi, filozof ve Mevleviliğin lideri Mevlana, tüm dünyada aşkın, sabrın ve hoşgörünün de sembolü olarak tanınıyor. Tasavvuf felsefesini ileri bir noktaya götüren Mevlana’nın dini ritüellere dansı, müziği ve şiiri katarak İslam’da Rönesans’ı yaşattığı düşünülüyor. Engin bir şefkatle ve derin bir hoşgörüyle insana sadece insan olduğu için değer veren Mevlana’nın düşünceleri tüm dünyada da büyük ilgi görürken, Amerika ve Avrupa’da Mevlevi ve Sufist sayısı gün geçtikçe artıyor. En önemli kitabı Mesnevi, ABD’de çok satan kitaplar sıralamasında yer alırken, Hawaii, Japonya ve Güney Kore’de de Mevlevihaneler bulunuyor.  2007 yılı ise Mevlana’nın 800’üncü doğum yılı olduğundan UNESCO tarafından “Dünya Mevlana Yılı” ilan edilmişti.

Şems ve Mevlana’nın hikayesi

Birçok kaynakta yer alan bilgiye göre Tebrizli Şems, çocukluğundan itibaren ilahi aşkı yaşıyor, kendisini ruhen tatmin edecek seviyede bir Hak dostu arıyordu. Makalat (Sözler) adlı kitapta da anlatıldığına göre gönlü aradığını Konya’da bulacağını söylüyordu. Aldığı ilhamla 29 Kasım 1244’te Konya’ya gelir. Burada Mevlana’yla karşılaştıkları yer kaynaklarda “Merec-el Bahreyn” (İki Denizin Buluştuğu Nokta) diye adlandırılır. Karşılaştıklarında Şems 60, Mevlana 38 yaşındaydı. Mevlana’nın hayatında dönüm noktalarından biri olan bu karşılaşma sonrası, Şems’le birlikte uzun sohbetler dönemi başlar. Şems ve Mevlana 6 ay süresince kendilerini tamamen Allah’a verirler.

Ancak bu dönemde ders vermeyi, dostlarıyla görüşmeyi ve kitap okumayı bırakan Mevlana’nın müritleri duruma isyan eder ve Şems’i ölümle tehdit edenler bile oldu. Şems, 1245 yılında, kimseye haber vermeden Konya’yı terk eder. Şems’in gidişinden büyük üzüntü duyan Mevlana, uzun süre hiç kimseyle görüşmeye yanaşmaz, sema meclislerine ve dost toplantılarına katılmaz. Şems’in izini sonunda Şam’da bulan Mevlana, onu Konya’ya geri getirtir. Şems’in geri dönüşünden sonra ikili yine toplumdan uzak şekilde sohbetlere başlar ancak dervişlerin Mevlana’yı ondan uzak tutmaya çalışması yüzünden bu durum uzun sürmez. Zira Şems’e karşı olanların arasına Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi de katılır. Sabrı tükenen Şems, 1247 yılında ortadan kaybolur. Ancak Eflaki’ye göre, Şems ortadan kaybolmaz; aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin’in de bulunduğu bir grup tarafından öldürülür.

Para Dergisi