Haber: Classic Car
Hulusi Derici, klasik otomobil aşkını, bir reklamcı olarak, bu slogan ile ifade ediyor! Emin olun ki, ilk klasik otomobiline sahip oluş hikayesi, slogandan daha da romantik! Eşi Selma Derici ve oğlu Rüzgar ile Zekeriyaköy'deki evlerinde bir klasik otomobil fan club'ı kurmuş adeta! Garajında (şimdilik) 7 klasik otomobil var, biz (şimdilik) 3'ünü görüntüledik…
Hulusi Derici, Türkiye'nin önde gelen reklam ajanslarından M.A.R.K.A.'nın kurucusu. Türkiye'de çok ses getiren pek çok reklam kampanyasında (otomobil sektöründen bir örnek: Audi/”Audi'de Asla Bulamayacağınız Aksesuarlar”) onun imzası var. Derici'nin en büyük hobisi, klasik otomobiller; garajında, 5'i Amerikan 2'si Vosvos 7 klasik otomobil var. Tutku ile bağlı hobisini profesyonelleştirmeye devam ederse, bir müze oluşturacak otomobil sayısına ulaşması yakındır. Hulusi Derici, garajından 3 özel klasik fonunda, Classic Car'a konuştu:
Klasik otomobil ilginiz nasıl başladı ve gelişti?
Klasik otomobil ilgim çocukluğumdan beri var. 1959 doğumluyum. Çocukluğum, bugün artık “klasik” dediğimiz ama o günlerin gıcır gıcır otomobillerinde geçti. Babam oldukça meraklıydı otomobillere. Çok genç yaşta, 44 yaşında kaybettik babamı ama o kısacık hayatına birçok otomobil sığdırdı. Sinop'ta o yıllarda çok az sayıda ailenin otomobili vardı. (Bilerek “kişinin” demiyorum.) Sevgili babam, otomobil sevgisi sayesinde birçok otomobil değiştirdi. Satın aldı, bir süre kullandı, sonra onu sattı bir başkasını aldı. Ben çocuk aklımla her satılıp giden otomobilin ardından, bir daha göremeyeceğim diye üzülürdüm ama çarçabuk babamın yeni gözdesini de sever, ona da alışırdım. Çocukluğumun içinde geçtiği otomobilleri oldukça net hatırlıyorum: Chevrolet Impala, Chevrolet BelAir, Ford Mercury Comet, Plymouth Fury, Opel Record (station) ve Peugeot 404.
Çocukluğumun klasik otomobillere olan ilgim üzerinde etkisinin dışında bir de aldığım eğitimin etkisi var tabii… İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Grafik Sanatlar Bölümü'nden mezunum. Akademi yıllarım 1975-1980 arası. Sanat tarihi, dizaynın tarihsel gelişimi, 1900'lerin, 30-40-50-60'lardaki estetik akımlar… Bunlar benim estetik yargılarım üzerinde tabii ki çok etkili oldu. Bugün hala 40-50-60 ve 70'li yılların dizayn anlayışına ilişkin bir kitap görürsem hemen alırım.
Mesleğim reklamcılık ve reklamcılığın tarihsel gelişim süreci otomobil tarihi ile inanılmaz paralellik gösterir. Reklamcılığın da, otomobilin de emekleme ve ayağa kalkma yılları 1990-1940'lar dönemidir. 1950-1960-1970'ler reklamcılığın da, otomobil sektörünün de koştuğu, çığ gibi büyüdüğü yıllardı. Reklamcılığı büyüten en önemli sektörlerin başında otomobil sektörü gelir. Yani klasik otomobil ilgimi besleyen bir unsur da otomobil reklamcılığı oldu.
İlk klasik otomobiliniz ne idi? Nasıl sahip oldunuz, özellikleri ne idi?
İlk otomobilim 1965 model bir VW (Vosvos) olmuştu. İlk klasik otomobilim de bugün fotoğraflarını çektiğiniz 1950 model Chevrolet Deluxe Convertible oldu.
Klasik otomobillere olan ilgimi sevgili eşim Selma biliyordu tabii. Onunla zaman zaman bazı eski otomobil ilanlarını, fotoğraflarını falan paylaşırdım. Çocukluğumun içinde geçtiği otomobillerden bahsederdim. 5 yıl önce Amerika seyahatimizin en önemli eğlencesi de klasik otomobillerdi. San Francisco, Los Angeles ve Las Vegas'ta birçok klasik otomobil galerisine gittik. John Steinbeck'in yaşadığı kasabada bir Ford T, Los Angeles'ta da bir BelAir 57 Convertible almaktan son anda vazgeçtik. Keşke alsaydık, o günlerde vergisi falan yoktu. Nakliye masrafıyla otomobiller bizim olacaktı. Bir de Los Angeles'ta bizi çok acayip etkileyen “Milyon Dolarlık Otomobiller Müzesi''ni bir tam gün dolaştık. 1900'lerin başından bugüne en ihtişamlı otomobillerin yanında tek tek fotoğraf çektik.
Aradan birkaç yıl geçti, 2004 Mart'ıydı, bir gün Levent'te Nasyonel Oto'nun vitrininde süper görüntüsü, buz mavisi rengiyle Chevrolet Deluxe çok dikkatimizi çekti. Mağaza kapalıydı. Bir iki gün aklımızdan çıkmadı o otomobil. Sonra gittik Nasyonel'e. Sahibi Enis bir dönem Etiler'deki evimizde komşumuzdu. Arabaya dokunduk, içine oturduk, hatta 3-5 kilometre test sürüşü bile yaptım. Karar vermek kolay değildi çünkü bir sorumluluk üstlenmeye hazır mıydık bilmiyordum. Enis'e, “Biraz düşünelim biz bu işi” diyerek ayrıldık oradan. Aşık olmuştuk arabaya ama unutmaya çalışıyordum, adını bile anmıyordum. Selma arada sırada hatırlatıyor, ''Alsak o arabayı çok güzeldi ya…'' falan gibi laflar ediyor ama ben geçiştiriyordum. ''Büyük sorumluluk Selma. Klasik otomobil çocuk gibidir, ilgi ister, zaman ayırmak ister. Çok arzuluydum ama galiba ben bu sevdadan vazgeçtim, onları uzaktan sevmeye devam edeceğim'' falan gibi laflar ettim. O da, “Hıııı, peki o zaman'' dedi. On gün kadar sonra Nasyonel'in önünden geçerken baktık bizim araba içeride görünmüyor, “Satıldı galiba” dedik, ondan sonra da hiç adını anmadık.
Aradan 1,5 ay falan geçti, günlerden 4 Mayıs, Selma ile ilk yemeğe çıktığımız gün ve yer. Rumeli Hisarı'nda İskele Restoran'da öğlen yemeğindeyiz. Yemeği bitirdik, restorandan ayrılmadan önce Selma bana bir hediye paketi uzattı, açtım. İçinden 1950 model bir Cadillac maketi çıktı. “Chevrolet Deluxe bulamadım, o yüzden bunu aldım'' dedi. Restorandan çıktık, karşımda park etmiş gıcır gıcır Chevrolet Deluxe'u görünce çok kısa bir an, “Bizim arabayı satın alan da bugün öğle yemeği için burayı seçmiş, şansa bak'' diye bir düşünce aklımdan geçti, “Ama bu işte bir tuhaflık var'' demeye kalmadı, restoranın park görevlisi elindeki anahtarı bana uzatarak, “Beyefendi, sizin aracı yanlışlıkla başkasına vermişiz, size de bunu uygun gördük'' dedi. O an anladım canım karımın bu işi dizayn ettiğini. Enis'le işbirliği yaparak tamamen benden habersiz aracın alım-satım işlerini yapmış, bana aracı hediye etmek için de bu özel günümüzü beklemiş.
Kaç adet klasik otomobiliniz var şu anda?
2004 Mayıs'ında ilk klasik aracımızla başlayan bu serüven, şimdilik 5 klasik Amerikan, 2 de 1973 cabrio Vosvos'la devam ediyor. Chevy Deluxe dışındaki Amerikanlarımız, 1963 Chrysler Newport, 1963 Ford Thunderbird, 1966 Mustang GT Convertible, 1972 Corvette Stingray.
Koleksiyonerlikte hedefiniz nedir? Kaç adet klasik otomobile daha sahip olmayı hedefliyorsunuz?
Şu kadar adetlik klasik otomobil koleksiyonum olsun gibi bir hesap hiç yapmadım ama şimdi bir hedefim var. 1950'lerden çok beğendiğim bir modeli kırık dökük bir halde alacağım. Orijinaline göre değil, zevkime göre toplatacağım. İç ve dış dizaynına modern yorumlar katacağım. Yepyeni ve çok güçlü bir motoru olacak. Ve bu araç günlük yaşantımda birinci aracım olacak.
Klasik otomobil satın almak, sadece bir tutku işi mi, ticari bir boyutu da var mı sizin için?
Klasik otomobil sahibi olmak, sadece sahibi olmak da yetmez, sık sık kullanmak, benim için tamamen bir tutku. Yıllarca bastırdığım bir tutkuydu, 2004'ten bu yana hızla gelişti. Yılların özlemi vardı tabii. Yatırım boyutu kararlarımda etkili olmadı ama bu tutkunun aynı zamanda bir yatırım olduğu da doğrudur.
Klasik otomobil satın alır iken, bir otomobili tercih etmenizi etkileyen faktörler nelerdir?
Klasik otomobil seçerken tabii bilgisine güvendiğim insanlara danışırım. Elimde klasik otomobillerle ilgili çok sayıda kitap ve kaynak var, onlara danışırım ama en çok yüreğimin sesini dinlerim.
“Temiz” bir klasik otomobil mi, “toplanacak” bir klasik otomobil mi satın almayı tercih ediyorsunuz? Bir koleksiyoner olarak, restorasyon aşamasında, usta, yedekparça, uzman konularında isteklerinize cevap bulabiliyor musunuz Türkiye'de?
Bugüne kadar çok temiz arabalar aldım. Türkiye'deki klasik otomobil dünyasını, restorasyon olanaklarını ve kalitesini bilmiyordum çünkü. Ama şimdi yeterince fikrim oldu. Restorasyon ve modifikasyon (özellikle nitelikli kaporta işçiliği ve dizayn fikirleri) anlamında Türkiye'de imkanlar zengin değil ama neler yapabilirim, kimlerle yapabilirim, nasıl ve ne kadar zamanda yaparım, kaça hallederim konusunda artık biraz fikrim var. Şimdi restore etmek üzere araba alabilirim. Ayrıca sizi çok acayip kutluyorum. Muhteşem bir iş yaptınız bu dergiyi çıkarmakla. Çok da güzel bir dergi yaptınız. Kaliteli yabancı klasik oto dergileri kıvamında bir dergi Classic Car. Yeni sayınızı iple çekiyorum. Bu derginin klasik otomobil dünyasının gelişimine çok büyük katkısı olacak, olmaya başladı bile.
Teşekkür ederiz. Sizin, en çok sevdiğiniz marka, model klasik otomobil hangisi?
Kendi arabalarım arasında bir ayrım yapmam ama hüzünlü hikayesiyle beni en çok etkileyen klasik marka Tucker Torpedo. Nisan yağmuru kadar kısa süren hayatına rağmen klasikler arasında çok önemli bir yere sahip.
Klasik otomobil aşkınızı, bir reklamcı olarak, bir slogan ile nasıl ifade edersiniz?
Klasik otomobil sizi alııır, götürür. Hem zamanın ilerisine, hem de gerisine.
Klasik otomobillerinizi “garaj arabası” olarak mı görüyorsunuz yoksa onları gündelik hayatta kullanıyor musunuz?
Klasiklerimden her hafta mutlaka iki ya da üçünü kullanıyorum. Haftanın üç günü işe onlarla gidip geliyorum.
Hayalinizde nasıl bir klasik otomobil var, hangi klasik otomobile sahip olmak isterseniz?
1940 ya da 50'lerde dizayn edilmiş ancak üretime geçmemiş, yalnızca prototipi yapılmış bir klasiğim olsun isterdim. Hem bulmak çok zor, hem de çok pahalı. Geçenlerde bir adet rastladım internette, 3 milyon 750 bin dolardı fiyatı. Çok acayip!
Klasik otomobil müzayedeleri başladı, yapılıyor, takip ediyor musunuz, katılıyor musunuz?
İki müzayedeye de gidemedim ama oldukça yakından takip ettim. Klasikçiliğin gelişimi açısından bu tip organizasyonları çok doğru buluyorum.
Amerikan otomobili-Avrupa otomobili ayrımınız var mı, tercihiniz hangisi?
Amerikan otomobili tercihimdir.
Amerikan otomobillerinin özelliği nedir, sizce?
Amerika tarihi, otomobilin de tarihidir. Sinemanın tarihi de otomobilin tarihidir. James Dean'in, Elvis'lerin, Marlon Brando'ların, Marilyn Monroe'ların arabalarına bakın, Kennedy'nin vurulduğu anı göz önüne getirin (convertible bir Lincoln'ün içinde halkı selamlıyordu). Bizim eski Türk filmlerine bakın, hepsinde Amerikan klasiklerini görürsünüz. Ayhan Işık-Belgin Doruk'lu ”Küçük Hanım'ın Şoförü” serisi mesela. Ayrıca 80'lerin ortasına kadar neredeyse tüm dolmuş ve taksilerimiz Amerikan arabalarıydı.
Tamir, onarım, bakım işleri geliyor mu elinizden, garajınızda bu amaçla zaman geçiriyor musunuz?
Bir prensibim vardır; çok iyi yapmadığım şeyleri yapmam, yaptığım şeyleri de çok iyi yaparım. O yüzden tamir işlerine hiç bulaşmam. Bulaşırsam takıntı olur, çünkü çok iyi yapmak isterim, o da çok zaman ve emek ister. İşimden zaman çalar. Ben o zamanları tamir yaparak ya da öğrenerek değil, araba kullanarak geçirmeyi tercih ederim, çünkü çok iyi araba kullanırım.
Sizin için bir klasik otomobilde hangisi önemli; zarafet mi, performans mı?
Benim için bir klasikte önce dizayn, zarafet gelir. Ama daha önce de söylediğim gibi, hem zarafetiyle hem performansıyla parmak ısırtan bir klasiğim olacak galiba.
Hız sürüşünü mü, keyif sürüşünü mü tercih ediyorsunuz?
Kullandığım bütün arabaları performanslı kullanırım. Aracın gücüne, kapasitesine uygun kullanırım. Böyle keyif alırım araba kullanmaktan. “Hızlı keyif sürüşü”nü severim diyeyim o zaman. Nasıl oldu ama cümle!
Herhangi bir yerde bir klasik otomobil gördüğünüzde, o an ne yapıyorsunuz, ne düşünüyorsunuz?
Bir klasik otomobil gördüğümde mümkünse incelemek isterim, içine girip koltuğuna oturup detaylarına bakmak isterim, mümkünse kullanmak isterim. Sonra da bu arabanın bende uyandırdığı duyguları analiz ederim. Kim bilir ne hayatlar geçti bu arabanın içinden, nelere şahit oldu bu araba gibi şeyler aklıma gelir.
Eşiniz Selma Hanım'ın ilgisi de yüksek klasik otomobillere anladığımız kadarı ile…
Evet, bahsettiğim gibi, ilk klasik otomobilimi zaten Selma hediye etti bana. Şimdi de yeterince ilgili. Bir sürü şey paylaşıyoruz klasiklerle ilgili. Oğlum Rüzgar'dan sonra bu konudaki en yakın arkadaşım. Ayrıca klasiklerle dolaşırken de kendisini çok iyi hissediyor.
1950 Chevrolet Deluxe Convertible
Direksiyondan 3 ileri, 1 geri manuel vites. 236.7cid straight six motora sahip. 112 HP gücünde. Maksimum hızı saatte 145 km. 0-100'ü 17 saniyede buluyor.
1963 Ford Thunderbird
Thunderbird, 1960'ların muhteşem tasarımlarından biri. 390cid V8 motor var. 340 HP gücünde. O-100'ü 9 saniyede buluyor. Maksimum hızı saatte 201 km. Orijinal 80.000 milde. Döşemeleri bile orijinal. Ersözlü Otomotiv'den aldım.
1972 Corvette Stingray
Corvette Stingray'de 350cid V8 motor, 340 HP güç var. 0-100'ü 7 saniye, maksimum hızı saatte 210 km. Çok temiz bir araç. Her şeyiyle orijinal. İçine girdiğiniz zaman, 3-4 yıllık bir otomobildeymiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Ancak dizaynı size klasik bir otomobilde olduğunuzu hatırlatır. Bağdat Caddesi'ndeki Sima Otomotiv getirmişti Amerika'dan.
1966 Mustang GT Convertible
Mustang GT Convertible, K Code denen güçlü bir motora sahip. Shelby Mustang'e yakın bir motor gücü var. 350cid V8 motor, 335 HP. 0-100'ü 7.6 saniye. Otomatik vites. Maksimum hızı saatte 210 km. Üstünü açıp orman yolunda ilerlerken tarihte ilerliyormuşuz gibi geliyor.
1963 Chrysler Newport
Chrysler Newport, klasiklerimin içinde en ilginçlerinden biri. 4 kapılı, son derece ferah bir aile otomobili. Öne rahat 3 kişi, hatta bir de çocuk, arkaya da rahat 4 kişi sığıyor. Dashboard'undan tuşlu otomatik vites kullanmak da çok eksantrik oluyor. Birine park etmesi için bırakırsanız vites sistemini göstermeniz gerek, yoksa arabayı kullanması mümkün değil. Bir kere başıma geldi, genç adam, “Ağabey bu arabayı vitessiz nasıl kullanıyorsun?'' diye peşimden koştu. Orijinal 90.000 milde, inanılmaz diri bir araba. Cabrio da değil, o yüzden sonbahar ve kışın uygun günlerinde en çok onu kullanıyorum. Merhum Ecevit'in sağ kolu olarak bildiğimiz, eski bakanlarımızdan Sayın Hüsamettin Özkan'ın arabasıymış, Nasyonel Oto'ya bırakmış, orada gördüm ve aldım. 292cid motor, 170 HP. 0-100'ü 14 saniye, maksimum hızı saatte 174 km.
“EN KRAL ARKADAŞIM”
Tatlı oğlumuz Rüzgar, daha şimdiden klasik otomobil aşığı. Üç aylıkken arabada Selma'nın kucağındayken dışarıdaki araçların dönen tekerleklerini izlerdi. Yürümeye başladığında sokağa çıkıp yere bıraktığımızda hemen park etmiş arabaların yanına gider, onlara dokunurdu. Klasik araçların resimleri ve hikayelerini içeren iki kitabı var. Kimse elinden alamaz. Her gün o kitapları bana, annesine, dedesine, kimi bulursa ona okutur. Her gün tekrar tekrar. Hiç bıkmaz. Arabalar filmini her hafta birkaç kere izler. Dün klasik otoyla ilgili siteler gezerken yanımda benimleydi. Bir araba resmini işaret edip, “Hudson Hornet'' diye bağırdı. İnanılmazdı! Benim en kral arkadaşım o. Ayrıca birkaç günde bir onunla baş başa klasiklere binip 7-8 kilometrelik gezilere çıkıyoruz.