Yetersiz finansman ve talep koşullarıyla 2025 yılına kendini atabilen reel sektörde işler, yılın ilk 6 ayında da gerek iç pazar gerek de ihracatta istenilen şekilde gitmedi.
Ekonomim'den Merve Yiğitcan'ın haberine göre, yılın ilk yarısına ilişkin temel veriler henüz tamamen üretilmedi, ancak öncü göstergeler işlerin iyi gitmediğini ortaya koydu. Bu noktada Merkez Bankası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı, haziranda bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak yüzde 74,4 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran pandemi yılı olan Haziran 2020 hariç tutulduğunda, 2010’dan bu yana ölçülen en düşük haziran ayı verisi olarak dikkat çekti. Türk sanayisinin üretim koşullarına yakın mercek tutan İSO PMI’ın da haziran verisi henüz açıklamadı, ancak mayıs verileri adeta, “Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” dedirtti. Zira, İSO PMI mayısta 47,2 olurken, üretimde Nisan 2024’te başlayan yavaşlama eğilimi mayısta da devam etti. Türk imalatçıları mayıs ayında üst üste altıncı ayda da istihdamını azaltırken, bu azalış Ekim 2024’ten bu yana en yüksek hızda gerçekleşti.
ADİL PELİSTER: YÜKSEK MALİYET BASKISI SÜRÜYOR
Yılın ilk yarısını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Adil Pelister, ocak-mayıs döneminde 13,1 milyar dolarlık ihracatla kimya sektörünün, Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştiren ikinci sektörü olmaya devam ettiğini söyledi. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,17 oranında bir gerileme yaşandığını dile getiren Pelister, kur ile enflasyon arasındaki dengenin bozulmasının, özellikle düşük birim fiyatla yüksek hacimle satılan ürün gruplarında fiyat rekabetçiliğinin olumsuz etkilediğini vurguladı. Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ekonomilerde enflasyonun yüzde 3’ün altında seyrettiği bir dönemde, Türkiye’deki yüksek maliyet artışının ihracatçı firmalar üzerinde baskı oluşturduğunu kaydeden Pelister, bu fark kapatılmadığı sürece özellikle mineral yağlar, plastik hammadde ve bazı temel kimyasal ürünlerde sipariş kayıplarının yaşanmaya devam edeceğini aktardı. “Finansmana erişimin zorlaşması, üretim ve ihracat için ciddi bir engel haline gelmiş durumda” diyen Pelister, “Özellikle dövizle ithal edilen hammaddeler karşısında kur dalgalanmaları büyük maliyet yükü yaratıyor. Bu noktada, Eximbank desteklerinin artırılması, KGF kaynaklarının uzun vadeli ve düşük faizli projelere yönlendirilmesi ve yeni yatırım teşvik sisteminin kapsamlı şekilde uygulanması büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
ÇETİN TECDELİOĞLU: ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ
İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu, sektörün yılın 5 ayında ihracatını yüzde 6,9 artırarak 5,6 milyar dolara çıkardığını söylerken, yaşanan maliyet artışlarının yılın ilk yarısında da üretimi zorlamaya devam ettiğini vurguladı. “Sektörün üretimde kullandığı hammadde ve enerjinin büyük bölümünü maalesef ki ithal” diyen Tecdelioğlu, “İthal hammadde ve enerji girdileri ile birlikte diğer üretim maliyetlerimizdeki artış sebebiyle ihracatta fiyat tutturmakta ve dolayısıyla rekabette zorlanıyoruz. Bu da birçok pazarda bizi zorlamaya devam ediyor” dedi. Yılın ikinci yarısında verimliliğe odaklandıklarını ifade eden Tecdelioğlu, Türkiye’nin ihracat yolculuğunda karşılaşılan zorluklara rağmen üretim çarklarını durdurmadan ilerletmenin önemli olduğunun altını çizdi. Tecdelioğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Yüksek faiz, düşük kur politikaları ve enflasyonist ortamda rekabet gücümüzü korumaya çalışıyoruz. Gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz. Buna rağmen ihracatın sürdürülebilirliğini sağlamak adına kâr marjlarımızı düşürerek büyük bir fedakârlıkla yol almaya çalışıyoruz. Faizlerin yılın ikinci yarısında aşağı yönlü hareket edeceğini umut ediyoruz. Bu gelişmenin olumlu bir yansıma oluşturacağını bilmekle birlikte özellikle artan maliyetler sebebiyle otoriteden finansmana erişim konusunda destekleyici adımlar bekliyoruz. Finansal güç ihracatın itici gücü olur. İçinde bulunduğumuz dönemin sürdürülebilir olmadığını biliyoruz.”
KUTLU KARAVELİOĞLU: UCUZ İTHALATA ÖNLEM ŞART
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, yılın ilk yarısında sıkılaşma politikalarının, yatırım ve finansmanla doğrudan ilişkili bir sektör olarak makine sanayii üzerinde baskılarını artırdığı bir dönem olduğuna işaret etti. Geçmişte fiyat performans ekseninde Batı ile Doğu malları arasında en iyi seçenek olarak görülen Türk makinelerinin, TL’deki aşırı değerlenmeye bağlı olarak, dünyanın pek çok bölgesi için daha pahalı geldiğine dikkat çeken Karavelioğlu, “Bir örnek olarak AB genelinde %2 ihracat artışı sağladığımız ilk 4 ayda Yakın ve Orta Doğu’da %6’ya yakın daralmış olmamız, teknolojik hassasiyeti olan gelişmiş ülkelerde payımızı korurken, fiyat hassasiyeti olan pazarlarda zaafa düştüğümüzün bir göstergesi oldu. Bu durum, ÜFE’deki döviz bazlı yükselişi salt kalite sorunları veya verimlilikle açıklamaya çalışan tezlerle çelişen bir durum. Gelişmiş ülkelerin kendi sanayisini korumak için enflasyonist tarifeler de dahil her türlü önlemi aldığı bir dönemde, enflasyonla mücadele saikiyle ithalatı kolaylaştırmanın üretimden ziyade tüketime katkı yaptığı ortada” diye konuştu. Mart ayındaki dalgalanmayı kontrol altına almayı hedefleyen ilave sıkılaşma önlemlerinin finansman maliyetlerini artırırken iç talepteki daralmayı derinleştiren yeni bir dalga yarattığını kaydeden Karavelioğlu, “İmalat sanayiinde yeniden bir güven ortamı oluşturulabilmesi için ucuz ithalat baskısına karşı önlemler alınması, finansmana erişim imkânlarının ve ihracat pazarlarına yönelik desteklerin artırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
ÜMİT ÖZÜREN: TÜM SENEYİ KAYIP OLARAK GÖRÜYORUZ
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Müşterek Bankanı Ümit Özüren, kur ile enflasyon arasında bozulan korelasyon nedeniyle hedef pazarlarda rakip ülkelerde fiyat makasının yüzde 30-40 bandında olduğunu hatırlatarak, sektörün bu nedenle uzun süredir zor bir dönem yaşadığını anlattı. Özüren, “10 milyar dolarlık atıl bir kapasite var sektörde. Biz son 3 yılda aşağı yukarı 4 milyar dolarlık ihracat kaybı yaşadık. Türkiye’de 6 milyar dolarlık üretim boşluğu oluştu. Son 3 yılda 160-170 bin kişi sadece hazır giyim sektöründen ayrıldı” dedi. Umutların 2026 yılına ertelendiğini dile getiren Özüren, “Bu sadece konfeksiyon için değil bütün sanayi için geçerli. Herkes tüm seneyi kayıp olarak görüyor” şeklinde konuştu. Özüren, şöyle devam etti:
“Bizim sektörün öz sermayesi güçlü sektördür. Hep aile işletmeleri tarzında çalıştıkları için konkordato beklentileri korkulduğu kadar olmayacak bence. Konkordato ya da kapanan şirket dediğiniz 1-1.5 yıl sonra açıklanır. Bugün kapatmaya karar versen şirketi kapatman iki yıl sürer. O yüzden kapanan şirket rakamları yansımıyor tabi. Artık sektör bu işte gelecek görmeyen kendi kendine mevcut sermayesi ile kapatıp da işçisinin hakkını ödeyen onuruyla sektörden ayrılmaya başlayan firmalar oluşmaya başladı. Bunlar çok eski firmalar. O bizi çok üzüyor. Artık bu sektörde iş kalmadı. Ailelerin ikinci üçüncü nesilleri bu işten uzak duruyor artık. O kadar güçlü bir kültürümüz var ki o kadar güçlü bir altyapımız var ki kesinlikle bitmeyiz. 10 yıl sonra bu sektör yine ilk 3-4 sektör içinde olacak ve hâlâ ilave katma değer artı cari denge yaratan bir sektör olacak.”
AHMET ÖKSÜZ: EN BÜYÜK SORUN KONKORDATOLAR OLACAK
Hazır giyimde yaşanan bu daralma tekstil sektörünü de olumsuz etkilemeye devam ediyor. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, ihracatın ilk 6 ayda geçen yılla paralel seyrettiğini, hatta birim fiyatlarda bir miktar düşüşle beraber kilogram bazında artış da olduğunu söyledi. Bununla beraber sektörün kapasiteleri dolduramadığını kaydeden Öksüz, “İhracatın düşmemesinin nedeni ise içeride konfeksiyon sektöründe yaşanan daralmaya bağlı olarak, hammadde talebinin içeride düşmesi de kapasite oranlarımızı düşürdü. Şu anda kapasite kullanım oranı yüzde 65 mertebesinde. Döviz kurlarındaki artış eğiliminin bir miktar devam etmesiyle, ikinci yarıda ihracatta da artış bekliyoruz” diyen Öksüz, “Özellikle işçilik maliyetinde ikinci yarı yılda bir artış beklenmiyor. Bu noktada maliyetlerde de çok yüksek bir artış beklemiyoruz. Ancak sektörü aşağı çeken konfeksiyon tarafındaki yavaşlama olacak. Ancak karlılık yok, para kazanılmıyor. Özellikle iplik tarafı maliyetine, hatta bazı durumlarda maliyetin de altına çalışıyor. Özellikle konkordatolardan oldukça rahatsız, zira kötüye kullanımlar oluyor. En büyük sorun ikinci yarıda konkordatolar olacak. Muhakkak önlem alınıp piyasa alacakları konkordato müessesesinin dışında tutulmalı” ifadelerini kullandı.
ERKAN ÖZKAN: ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK İSTİYORUZ
İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Özkan, 2025’in ilk yarısında sektörün, küresel ve yerel ölçekte yaşanan ekonomik belirsizliklere rağmen görece dengeli bir performans sergilediğini ifade etti. Yılın ilk çeyreğinde Avrupa ve Orta Doğu pazarlarından gelen siparişlerin devam etmesinin, ihracatçıların üretim çizelgelerini korumasını sağladığını söyleyen Özkan, “Ancak ikinci çeyrekle birlikte artan iç maliyet baskıları ve kurun enflasyon karşısında yeterince dengeleyici olamaması, firmalarımızın kârlılık oranlarını aşağı çekti. Tedarik zincirlerinde bir miktar rahatlama olsa da, enerji, navlun ve işçilik maliyetleri ihracat fiyatlamasında zorluk yaratıyor. Küçük ve orta ölçekli firmalar için finansmana erişim sorunu ile birlikte özellikle AB gibi yüksek standart ve düşük marjlı pazarlarda fiyat rekabeti zorlaştı. Genel çerçevede, sektörümüz yılın ilk yarısını ihtiyatlı bir iyimserlikle tamamlıyor diyebiliriz” şeklinde konuştu. Üretim maliyetlerini fiyatlara yansıtmakta güçlük çektiklerini kaydeden Özkan, bu durumun, bazı siparişlerin başka ülkelere kaymasına yol açtığını dile getirdi. “Özellikle fiyat hassasiyeti yüksek olan pazarlarda rekabet gücümüz zayıfladı” diyen Özkan, yılın ikinci yarısından beklentilerinin, iç ve dış piyasalarda daha dengeli bir ortamın oluşması yönünde olduğunu belirtti. Döviz kuru ve faiz politikalarında öngörülebilirlik sağlanırsa, ihracatçılar için planlama yapmanın daha kolay olacağını savunan Özkan, “Yılın ikinci yarısında hem iç dinamiklerin normalleşmesini hem de dış pazarlarda rekabet gücümüzü artıracak adımların sonuç vermesini bekliyoruz" dedi.
patronlardunyasi.com