Dünya


Uzmanlar, bu titreşimlerin büyük depremlerden ziyade magma, sıcak su ve gazın hareketiyle oluşan volkanik bir “uğultuya” benzediğini belirtiyor. Bu durumun doğrudan bir patlamayı işaret etmese de volkanik aktivitenin kritik seviyeye ulaşabileceğinin önemli bir göstergesi olduğu ifade ediliyor.

Jeologlar, önümüzdeki günlerde zeminde şişme, gerçek depremlerin başlaması ve sarsıntıların şiddetlenmesi gibi olası patlama işaretlerini yakından izleyecek. ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS), Rainier Dağı için genel tehdit seviyesini “Çok Yüksek” olarak koruyor.

Rainier’in muhtemel bir patlamasında en büyük riskin lav akıntıları değil, dakikalar içinde toplulukları yok edebilecek hızda ilerleyen çamur akıntıları yani laharlar olacağı belirtiliyor.

Sismograflar, cumartesi sabahı 05.00’te başlayan keskin hareketlilik sonrası giderek yoğunlaşan titreşimlerin zamanla neredeyse tamamen siyah bir bant oluşturacak seviyeye geldiğini kaydetti. 16 Kasım’da ölçümlerin neredeyse tüm günü kapsayan sürekli bir sismik aktivite gösterdiği aktarıldı.

USGS, salı günü tehdit seviyesini artıracak bir bulgu olmamasına rağmen, son yılların en uzun süreli volkanik titremesinin yaşandığını vurguladı.

Rainier Dağı’nda yılın başında da büyük bir sismik hareketlilik kaydedilmiş; Temmuz ayında üç hafta boyunca 1.000’den fazla deprem meydana gelmişti. Bu sayı, 2009’daki üç günlük 120 depremlik diziyi geride bırakarak dağın kaydedilen en büyük sismik sürüsü olmasını sağlamıştı.

Rainier’e 50 mil uzaklıktaki St. Helens Dağı’nın 1980’deki patlaması, bölgede yaşayanlar için bugün hâlâ hatırlanan bir uyarı niteliği taşıyor. O patlama, 57 kişinin ölümüne ve 200’den fazla evin, 300 kilometrelik yol ağının yok olmasına neden olan büyük bir lahar oluşturmuştu.

Bilim insanları, benzer bir senaryonun Rainier Dağı çevresindeki yerleşim yerleri için ciddi bir tehdit oluşturabileceği uyarısında bulunuyor ve bölge için hazırlık çalışmalarını sürdürüyor.

patronlardunyasi.com