Sağlık


Osman MÜFTÜOĞLU

İkinci elli, takvimde bir dönüm noktası değil; biyolojide bir eşiktir. Hücre onarım hızının yavaşladığı, hormonların ritim değiştirdiği, damarların elastikiyet kaybetmeye başladığı, kas ve kemiklerin sessizce güç kaybettiği bir eşik. Yani bedenin “idare eder” dediği yıllardan, “artık dikkat” dediği yıllara geçiştir. Bu yüzden ikinci elli kader değil; strateji gerektirir.

Mahşerin dört atlısı dediğim tabloyu çoğumuz biliyoruz: kalp-damar hastalıkları, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom, nörodejeneratif hastalıklar, kanser. Bu dörtlü bir anda gelmez. Yıllar önce küçük sinyallerle başlar; hafif bir insülin direnci, sessiz bir damar iltihabı, uykuda bozulma, toparlanma süresinin uzaması, bel çevresinin milim milim genişlemesi… Sorun şu ki, klasik tıp bu sinyalleri çoğu zaman “henüz hastalık değil” diyerek geçer. Oysa ikinci ellide “henüz” kelimesi pahalıdır.

Kendimize bakmazsak bizi ne bekler? Sürprizler. Ani bir kalp krizi, beklenmedik bir inme, “birden” ortaya çıkan diyabet, “sonradan” fark edilen bilişsel gerileme. Hepsi bir gecede olmaz; ama çoğu kişiye bir gecede olmuş gibi görünür. İşte bu yüzden sürprizlere itiraz ediyorum. Çünkü sürpriz, tıpta çoğu zaman gecikmenin adıdır.

Peki nasıl bir strateji lazım? Önce bakış açısını değiştirmek gerekiyor. Hastalık çıktığında müdahale eden bir sistemden, hastalık tasarlanırken fark eden bir yaklaşıma geçmek şart. Ben buna Check-Forward diyorum. Yani geriye dönük bir check-up değil; ileriye dönük bir risk okuması. Biyolojik yaşı, yaşlanma hızını, damar yaşını, beyin yaşını, metabolik esnekliği birlikte okuyabilen bir çerçeve. Tek tek testler değil; orkestrayı dinleyen bir şef gibi, sistemleri birlikte değerlendiren bir akıl.

Bu noktada No Surprise Medicine devreye giriyor. Adı üstünde: sürprizsiz tıp. Kalp krizini kriz olmadan önce, diyabeti şeker yükselmeden önce, bilişsel düşüşü unutkanlık başlamadan önce fark etmeyi hedefleyen bir yaklaşım. Çünkü ikinci ellide kazanılan her erken yıl, üçüncü ellide bağımsızlık, enerji ve zihinsel berraklık olarak geri döner.

İkinci elli aynı zamanda bir fırsattır. Doğru beslenme, akıllı hareket, kaliteli uyku, stres yükünü azaltan alışkanlıklar ve kişiye özel takip sistemleri bu dönemde oyunu gerçekten değiştirir. “Gençken ne yaptıysam onun bedelini ödüyorum” kaderciliği yerine, “bugün ne yaparsam yarın ne kazanırım” aklına geçme zamanıdır.

Longevity kavramı tam da bu nedenle bugün sağlıkta yeni bir lüks ve aynı zamanda yeni bir hedef haline geldi. Lüks; çünkü parayla değil, bilgiyle, öngörüyle ve doğru zamanlamayla kazanılıyor. Hedef; çünkü amaç artık sadece hastalanmamak değil, ikinci elliden üçüncü elliye enerjisini, zihinsel berraklığını ve bağımsızlığını taşıyabilmek. OM AGE yaklaşımı tam olarak bu noktada devreye giriyor. İkinci elliyi bir “risk dönemi” değil, doğru stratejiyle avantaja çevrilebilecek bir “yeniden yapılanma çağı” olarak ele alan bütüncül bir sağlık paradigması sunuyor.

Bu yaklaşımın fikrî ve pratik zeminini YAŞASIN YAŞ ALMAK kitabında anlattığım bakış açısı oluşturuyor. Yaşlanmayı durdurma vaadi yok; ama yaş almayı daha akıllı, daha güçlü ve daha keyifli hale getirme iddiası var. Check-Forward ve No Surprise Medicine kavramlarıyla desteklenen bu paradigma, ikinci ellide ortaya çıkan riskleri önceden okuyup kişiye özel çözümler üretmeyi amaçlıyor. Bizim işimiz zamanı durdurmaya çalışmak değil; zamanı doğru yönetmeyi öğretmek. Çünkü mesele kaç yıl yaşadığımız değil; yaşadığımız yılların ne kadarının gerçekten “bizim” olduğu.

patronlardunyasi.com