Kültür-Sanat


Kaan İNCİLİ 

Prag / Çekya

Prag’a vardığınızda ilk hissedeceğiniz şey, zamanın burada farklı aktığıdır. Bir yanda Habsburg izleri, bir yanda Ortaçağ atmosferi, diğer yanda ise gençlerin enerjisiyle dolu bir şehir hayatı. O yüzden Prag sadece bir Avrupa kenti değil; adeta bir sanat eseri, yaşayan bir tablo gibidir.

Şehrin kalbi Eski Şehir Meydanı (Staroměstské náměstí). Astronomik Saat’in her saat başı canlanan küçük figürlerini izlerken, yüzlerce yıldır aynı heyecanı duymuş kalabalığın bir parçası olursunuz. Yanı başında gotik kuleleriyle Týn Kilisesi, diğer tarafta barok St. Nicholas Kilisesi… Meydanın etrafında dolaşırken kendinizi bir Ortaçağ tiyatrosunun sahnesinde gibi hissedersiniz.

Ve tabii Charles Köprüsü (Karlův most)… Şehri iki yakaya bağlayan bu taş köprü, üzerindeki aziz heykelleriyle, sabahın sisinde ya da gün batımında size farklı bir masal anlatır. Müzisyenlerin, ressamların, jonglörlerin şehre kattığı ruh ise Prag’ın canlılığının bir simgesidir.

Köprüyü geçtikten sonra ulaştığınız Prag Kalesi (Pražský hrad), dünyanın en büyük kale kompleksi olarak karşınıza çıkar. Kale bölgesi, yalnızca şehri yukarıdan seyredebileceğiniz bir teras değil; aynı zamanda Prag’ın tarihine açılan kapıdır. İçinde yer alan St. Vitus Katedrali, gotik mimarinin en zarif örneklerinden biridir ve kentin siluetine damgasını vurur. Avluların arasında dolaşırken karşınıza çıkan Cumhurbaşkanlığı Sarayı (Eski Kraliyet Sarayı), bugün Çekya’nın yönetim merkezi olarak kullanılmaya devam eder. Özellikle saat başlarında yapılan nöbet değişimi, ziyaretçilerin ilgiyle izlediği geleneksel bir törendir.

Kale içinde gezerken mutlaka uğramanız gereken bir yer de Altın Yol (Zlatá ulička). Küçük renkli evlerin sıralandığı bu daracık sokak, bir zamanlar simyacılara, zanaatkârlara ve asker ailelerine ev sahipliği yapmış. Efsaneye göre burada altın yapmaya çalışan simyacılar yaşadığı için bu adı almış. Bugün minik atölyeler ve butik dükkânlarla, ziyaretçilere adeta bir Ortaçağ sahnesi sunuyor.

DUVARDAKİ KURŞUN İZLERİNİN HATIRASI 

Prag’ın dramatik tarihine tanıklık etmek için görülmesi gereken özel noktalardan biri de Aziz Kiril ve Metodiy Kilisesi’dir. Şehrin merkezine yakın Resslova Caddesi üzerindeki bu barok kilise, dışındaki kurşun izleriyle dikkat çeker. II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgaline karşı direnen Çek paraşütçüler, burada günlerce kuşatma altında kalmış ve kilisenin altındaki kriptada son direnişlerini vermiştir. Bugün hâlâ duvarlarda görülebilen kurşun izleri, Prag’ın özgürlük mücadelesinin canlı tanıklarıdır. İçeri girdiğinizde su basmış kriptayı görmek, yalnızca bir tarihi yapı değil, insanlığın özgürlük için verdiği mücadelenin en dokunaklı sahnesiyle karşılaşmak gibidir.

Şehir içinde dolaşırken uğramadan geçmemeniz gereken noktalardan biri de Můstek Meydanı’dır. Wenceslas Meydanı ile Eski Şehir’i birbirine bağlayan bu hareketli alan, bugün hem alışverişin hem de günlük yaşamın merkezlerinden biridir. Yerli halkın buluşma noktası olan meydan, metro bağlantılarıyla şehrin kalbini oluşturur. Çevresindeki kafeler, butikler ve mağazalar Prag’ın modern yüzünü yansıtırken, bir yandan da tarihi dokunun içine ustaca yerleştirilmiştir.

UYUMLU, AHENKLİ BİR ZAMAN YOLCULUĞU 

Mimari açısından Prag, bir ders kitabı gibidir. Gotik, barok, rönesans ve art nouveau’nun bir arada, üstelik uyum içinde var olduğu bir şehir. Wenceslas Meydanı’ndan yürürken ulusal müze binasının görkemiyle, Josefov’da Art Nouveau detaylarıyla karşılaşırsınız. Hatta 20. yüzyıla damga vurmuş ünlü mimar Frank Gehry’nin eseri olan Dans Eden Ev (Tančící dům), şehrin modern dokunuşunu sergiler.

Prag’ın romantik ruhunu yaşamanın en keyifli yollarından biri de şehir içinde yapabileceğiniz özel turlar. İsterseniz atlı fayton ile Eski Şehir sokaklarında ağır ağır dolaşabilir, taş binaların arasından geçerken kendinizi yüzyıllar öncesine yolculuk yapmış gibi hissedebilirsiniz. Daha farklı bir deneyim arıyorsanız, üstü açık klasik arabalar ile yapılan nostaljik şehir turları, Prag’ın kuleleri ve meydanlarını bambaşka bir açıdan görmenizi sağlar. Gündüz ayrı, akşam ışıklar altında ayrı bir şölen sunan bu turlar, şehri adeta bir film sahnesine dönüştürür.

Prag’ın tarihi taş sokaklarında gezintiye çıktığınızda, kültür ve edebiyatın izlerini hissetmek için küçük bir mola şart. Şehrin edebiyatseverlerce uğrak noktalarından biri, Nazım Hikmet’in anısına adanmış şirin bir kafe. Burada, şairin dizeleriyle çevrili ortamda, özel harman kahvelerin ve taze tatlıların tadını çıkarırken, edebiyatın büyüsüyle baş başa kalabilirsiniz. Bir diğer deneyim ise Slavka Café. Modern tasarımı, özenle seçilmiş kahve çekirdekleri ve ev yapımı tatlılarıyla bu mekan, Prag’da hem sakin bir dinlenme hem de şehrin ritmini hissetmek için ideal bir durak. Penceresinden tarihi binalara ve dar sokaklara bakarken, kahvenizi yudumlamak Prag’ın hem nostaljik hem de çağdaş yüzünü bir arada yaşamanızı sağlar.

Prag, sadece kafeleriyle değil, sanatsal aktivitelerinin bolluğuyla da büyüler. Şehirdeki sayısız sanat galerisi, modern ve klasik resimlerin sergilendiği müzeler, tiyatrolar ve konser salonları, her anınızı bir kültür şölenine dönüştürür. Özellikle Prag’daki tarihi kiliselerde düzenlenen klasik müzik konserleri, büyüleyici akustik ve gotik atmosferleriyle unutulmaz bir deneyim sunar; bir organ ya da oda orkestrasının büyüsü eşliğinde tarihin içinde kaybolursunuz. Sokak sanatçıları, heykeller ve anıtsal yapılar ise her köşe başında fotoğraf ve ilham fırsatı sunar; Prag’ı sadece görmek değil, yaşamak isteyeceğiniz bir sanat şehrine dönüştürür

Prag, sanatçılara da ev sahipliği yapmıştır. Franz Kafka’nın doğduğu bu şehir, onun karanlık ve derin hikâyelerinin ilham kaynağıdır. Kafka Müzesi’nde yazarın hayatına tanıklık ederken, bir yandan da şehrin sokaklarında dolaşan o melankolik ruhu hissedeceksiniz. Aynı zamanda Dvořák ve Smetana gibi besteciler, Prag’ı Avrupa’nın müzik sahnesinde ölümsüzleştirmiştir.

Sanat aktiviteleri bugün de Prag’ın yaşam damarlarından biridir. National Theatre (Národní divadlo), sadece görkemli binasıyla değil, içindeki opera, bale ve tiyatro performanslarıyla şehrin kültürel kalbidir. Rudolfinum konser salonunda Çek Filarmoni Orkestrası’nı dinlemek, müzikseverler için unutulmazdır. Daha alternatif bir şey arayanlar için MeetFactory gibi çağdaş sanat merkezleri, genç sanatçıların eserlerini ve deneysel performansları sunar. Yıl boyunca düzenlenen caz festivalleri, film etkinlikleri ve açık hava konserleriyle Prag, geçmişin içinde geleceği de yaşatır.

Şehre ruhunu veren bir diğer unsur ise üniversite yaşamı. 1348’de kurulan Charles Üniversitesi, Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biridir ve bugün de şehrin en önemli simgelerinden sayılır. Üniversitenin fakülteleri, kütüphaneleri ve avluları, Prag’ın öğrenci enerjisini şehirle bütünleştirir. Burada binlerce uluslararası öğrenci okur; kütüphane köşelerinde sessizlik hâkimken, akşamları Eski Şehir sokakları gençlerle dolup taşar. Pub kültürü, öğrenci yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır ve bu sayede Prag’da her akşam farklı bir köşede canlı, enerjik bir atmosfer bulmak mümkündür.

Gündüz tarih ve sanatla dolu Prag, akşam olduğunda farklı bir kimlik kazanır. Old Town çevresindeki publar ve caz barları, Josefov’daki şarap evleri ve Vltava kıyısındaki modern kulüpler, şehri sabaha kadar ayakta tutar. Özellikle Dlouhá Caddesi, barlar ve gece kulüpleriyle Prag’ın en hareketli noktasıdır. Jazz severler için Reduta Jazz Club, dans etmek isteyenler içinse devasa bir kompleks olan Karlovy Lázně, Avrupa’nın en popüler gece kulüplerinden biridir. Daha bohem bir ruh arayanlar içinse Žižkov semti, alternatif pubları ve samimi atmosferiyle vazgeçilmezdir. Prag’da gece, herkesin kendi temposunu bulabileceği çok yönlü bir eğlence vadediyor.

Şehir parkları da unutulmamalı. Petřín Tepesi’ne teleferikle çıkıp şehre yukarıdan bakabilir, bahçeler arasında huzurlu yürüyüşler yapabilirsiniz. Letná Parkı ise Vltava’nın kıvrımlarını seyretmek için en güzel manzaralardan birini sunar. Yaz aylarında yerlilerin piknik yaptığı, bisiklete bindiği bu park, Prag’ın gündelik hayatına dokunmak için birebir.

Ve elbette Prag mutfağı. Bir tabak Svíčková (özel soslu dana eti), yanında geleneksel ekmek hamurlarıyla sizi doyurur. Tatlıda ise Trdelník sokaklarda mis gibi kokularıyla karşınıza çıkar. Yanında Çekya’nın meşhur biralarından birini denemeyi unutmayın.

Tatmadan Dönmeyin: Svíčková (Dana eti yahnisi), Gulaş, Trdelník tatlısı, Pilsner birası

Görmeden Dönmeyin: Eski Şehir Meydanı ve Astronomik Saat, Charles Köprüsü, Prag Kalesi ve St. Vitus Katedrali, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Altın Yol, Aziz Kiril ve Metodiy Kilisesi, Kafka Müzesi, National Theatre, Rudolfinum, Charles Üniversitesi, Petřín Tepesi, Fayton veya Klasik Araba Turu

Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.
Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com