Şirketler


Dünya ekonomisi, ticaret kurallarının yeniden gözden geçirildiği bir döneme girdi... Yeni kurallar ile tedarik zincirleri, üretim ve hizmet merkezleri yeniden şekillenecek. Teknoloji ve dijital dönüşümde ulaşılan seviye kuşkusuz bu değerlendirmelerde önemli rol oynayacak. Artık kendimize sormamız gereken soru şu: Yeni düzende firma olarak, ülke olarak nasıl bir rol oynayacağız?

Türkiye’nin bu soruya yanıtı uzun zamandır net: Üreterek, katma değeri yüksek ürünleri ihraç ederek ve sürdürülebilir büyümeyi hedefleyerek... Nitekim ihracata dayalı kalkınma modeli sayesinde, 2001 yılında 31,3 milyar dolar olan ihracatımız 2024 itibarıyla 262 milyar dolarla rekor kırdı. Bu yükseliş, ihracatın ithalatı karşılama oranına da yansıyarak %76,1’e ulaştı. Bu yılın mayıs ayı sonu itibarıyla son 12 aylık yıllıklandırılmış mal ihracatımız Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesi olan 265,5 milyar dolar seviyesine ulaştı. Buna karşın, 2021’de %11,4 büyüyen ekonomimize net ihracatın 5,4 puanlık katkı sunduğu bir dönemden, 2024’te bu katkı 1,1 puan ile sınırlı kaldı.

Kuşkusuz ekonomimizdeki diğer bir öncelik de enflasyonla mücadele... Enflasyonu aşağı çekmeye yönelik atılan adımlar meyvelerini verdikçe, ihracatın büyümeye katkısını ivmelendirmemiz de mümkün olacaktır.

Türkiye büyük hedefleri olan bir ülke. GSYH’mizi 2 trilyon dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara ve kişi başına düşen milli gelirimizi 25 bin dolara çıkarmayı amaçlıyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için sadece daha fazla üretmek değil, daha nitelikli ve katma değerli üretim yapmak önemli. Özellikle ileri teknoloji üretiminde atılacak adımlar, küresel rekabetteki konumumuzu da olumlu yönde etkileyecektir. 2024 verileri bize ileri teknoloji ürün ihracatında da sevindirici bir artış olduğunu ve bu alandaki ihracatın bir önceki yıla göre %19 artarak yaklaşık 9 milyar dolara ulaştığını gösteriyor. Ancak hala yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki payı %4 seviyesinde. Bu oran, benzer gelişmekte olan ülkelerde ortalama %19 civarında. Bu farkı kapatmak ve öne geçmek için dijitalleşmeye, inovasyona ve sürdürülebilir üretime daha fazla yatırım yapmamız büyük önem taşıyor.

Küresel dijitalleşmenin hız kazanması ile birlikte Türkiye, sadece mal ihracatında değil, aynı zamanda bilgi ve yeteneğe dayalı hizmet ihracatında da yükselen bir aktör haline geldi. Yazılım, mühendislik, danışmanlık, tasarım, müşteri hizmetleri ve benzeri alanlarda, Türkiye’de yerleşik profesyonellerin yurtdışındaki firmalara sunduğu uzaktan hizmetler  hem yüksek katma değer yaratmakta hem de ülkemizin ekonomik dönüşümüne katkı sağlamakta. 2002 yılında 14 milyar dolar olan hizmet ihracatımız 2024 yılında 115,2 milyar dolar düzeyine yükselirken, iş hizmetleri ve bilgi teknolojileri gibi alanlarda ihracat artışındaki yükselen trend büyüyen bir potansiyelin varlığına dikkat çekiyor. Bu alanlarda verilen hizmetler yalnızca ülkemize döviz girdisi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda nitelikli istihdamı teşvik ediyor, genç yeteneklerimizin global pazara entegrasyonunu hızlandırıyor ve Türkiye’yi dijital ekonominin güçlü bir oyuncusu haline getiriyor.

Küresel ticaretin yeni kurallarla yeniden yazıldığı bu dönemde ticari dönüşüm, risklerin yanı sıra Türkiye için yeni fırsatlar da sunuyor. Biz de Philip Morris Türkiye olarak her türlü ihracat kalemini artırarak ülkemizin ekonomisine fayda sağlamaktan gurur duyuyoruz. Şimdiye dek yaptığımız yaklaşık 1,5 milyar dolarlık yatırımla Türkiye'nin üretim gücüne katkı sunduk. Son 10 yılda 2 milyar doları aşkın ihracat gerçekleştirdik. 20 ülkeye ihracat yapıyor, geleneksel satış kanallarında dijital dönüşüme öncülük ediyor ve dijital tarım projeleriyle değer zincirinin her halkasında inovasyona yatırım yapıyoruz. 2022 yılında kurmuş olduğumuz hizmet sektörü ağı olan Ticari Hizmetler Mükemmeliyet Merkezi’nde, 300’e yakın çalışanımız yurtdışındaki firmalarımıza uzmanlık alanlarında servis sağlarken, hizmet ihracatının başarılı örneklerinden biri olarak faaliyetlerine devam ediyor.

İhracatta sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyümeye ulaşmada, kamu ve özel sektör olarak birlikte hareket etmeye odaklanmak önemli. Ortak hedefler etrafında kenetlenmeden, kalıcı bir rekabet gücü yaratmak mümkün değil. İş dünyası olarak sorumluluğumuz büyük. Bugün, iş dünyasının teknolojiye, sürdürülebilirliğe ve insan kaynağına yatırım yapması, kamu politikalarıyla uyum içinde ilerlemesi her zamankinden daha büyük bir anlam taşıyor. En yüksek kalitede, rekabetçi ve teknolojik ürünlerle Türkiye’yi uluslararası arenada daha üst sıralara taşıyabiliriz.

Nobel ödüllü ekonomist Paul Romer’ın da söylediği gibi “Bir ülkenin büyümesi yalnızca kaynaklarına değil, fikirlerine bağlıdır.” Bu perspektiften bakıldığında ülkemizin uzun vadeli ihracat başarısını sürdürülebilir kılmak için araştırma geliştirme yatırımlarına ve yaratıcı insan kaynağına odaklanmaya devam etmesi önemli.

patronlardunyasi.com