Feramuz ERDİN
Okulların başladığı eylül ayı, çocuklarında otizm, dikkat eksikliği, disleksi ve dispraksi gibi nörofarklılıklar olan aileler için adeta bir stres ve mücadele ayıdır. Çocukların kaynaştırma raporlarının alınması veya yenilenmesi, çocukların okul yönetimine ve ardından da nörotipik öğrencilere ve nihayetinde de onların velilerine kabul ettirilmesi adeta ömür törpüleyen bir süreçtir.
Her biri rahatlıkla topluma kazandırılabilecek olan bu çocuklar için detaylı bir mevzuat bulunuyorken, uygulamada ise bazen sorunlar yaşanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın sürecin bizzat takipçisi ve kolaylaştırıcısı olması gereklidir.
FARKINDALIK YOKSUNLUĞU
Hatırlarsanız daha önceki yazılarımızdan birinde, öğrencilerle birlikte Anıtkabir ziyaretinde bulunan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in en azından bir engelli çocuğu da yanına alarak kendi teşkilatına ve topluma mesaj vermesi gerektiğini ifade etmiştik. Eylül ayının gelmesi ile özel eğitim gereksinimi duyan nörofarklı veya engelli çocuklar, çeşitli nedenlerle toplumun genelinden dışlanma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Buradaki en önemli sebeplerden birisi de mevzuat bulunmasına rağmen resmi veya özel okul yönetimlerinin bu konuda gerekli tedbirleri almaması veya bazen de almakta isteksiz davranmasıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı bu konudaki uyarı ve denetimlerini kendiliğinden yapmalı ve gelen şikayetleri anında çözecek pratik bir çözüm yöntemi bulmalıdır.
MEVZUAT HERKESE GÖREV YÜKLÜYOR
1960’lı yıllarda nörofarklı bireylerin geniş çaplı ve devlet tarafından uygulanan programlarla topluma kazandırılması gerektiği fikri ilk kez ortaya atılmış ve 1970 yılında ABD’de bu alanda ilk programlar hayata geçirilerek, farklılıkları olan insanlar “kaynaştırma” programları adı altında hayata entegre edilmeye başlanmıştır. Türkiye’de bu anlamda hızlı hareket etmiş ve 1983 yılında kaynaştırma ile ilgili ilk mevzuat yürürlüğe girmiştir. Kaynaştırma mevzuatımız, özel eğitime muhtaç bireylerin toplumla sağlıklı bir iletişim kurabilmesi amacıyla hemen her kuruma, her yöneticiye ve hatta bireye çeşitli sorumluluklar yüklemiştir.
DİRENÇ NOKTALARI HALA MEVCUT
Nörofarklı çocukların karşılaştığı en büyük risklerden bir tanesi akran zorbalığıdır. Kendini savunma bilinci veya refleksleri daha düşük olan bu bireyler, nörotipik ilişki içinde yaşayan akranları tarafından zorbalanma riskiyle karşı karşıyadır. Bu alanda farkındalığının artırılması gereken bir diğer grup da nörotipik öğrenci velileridir. Çocuklarının kafalarındaki yüksek hedef ve ideallere ulaşmasını isteyen bazı veliler, bu çocukların etrafında onları yavaşlatacaklarını düşündükleri nörofarklı bireylerin varlığını kabullenmekte zorluk yaşamaktadırlar. Bazı okullarda kanun gereği velilere ve öğrencilere uygulanan oryantasyon eğitimleri bu konuda biraz da olsa farkındalık yaratmaktadır. Ancak çocuğunun sınıfında nörofarklı birey istemeyen bazı velilerin okul yönetimlerine baskı yapması da sık yaşanan bir durumdur.
ÖTEKİLEŞTİRİLME KORKUSU YAŞIYORLAR
Bazı kaynaştırma öğrencilerinin, mevzuatın eksik veya yanlış uygulanması yada hiç uygulanmaması nedeniyle mağdur olduğu ve topluma uyum sağlama yerine, köşesine çekildiği bir gerçektir.
Akranlarıyla kaynaştırılmayı bekleyen çocukların, bu gibi nedenlerle ötekileştirilmesi gibi bir sorun
ortaya çıkmaktadır ki, anayasal yükümlülükle, bunu çözmesi gereken devletin kendisidir.
patronlardunyasi.com