istemiyorum" diyor Ahu Aysal. "Kulaktan kulağa yayılsın. İsteyen gelip görsün. Son 1.5 yıldır otelde kalıyorum. Benim adeta bebeğim oldu. Mimar, inşaat işçisi kadar ben de çalıştım." Ahu Aysal son derece renkli, neşeli ve bir o kadar da hayatla barışık bir isim. Otelin her köşesinde imzası var. Perdelerinden, yer karolarına, avizelerinden, mutfağın düzenine kadar her şey onun olurundan geçmiş.
TURİZM İŞİ TESADÜF
PekiBoğaz'da otel yapmak nereden aklına gelmiş? Ahu Aysal anlatıyor: "Kan görmeyen operatör olmaz derler ya, benimki de o hesap. Servisi sevmeyen otelci olmaz. Biz Ünal ile evlendiğimizde ikimiz de talebeydik. Aklımızda turizm işine girmek hiç yoktu. Sonra Merkez Bankası Ünal'a bir şekilde borçlandı. Borcunun yerine güneyde tahsisle arazi verdi. Biz de oraya tatil köyü yaptık. Önce Salima'yı ardından Ma Biche Oteli'ni yarattık. Benim turizm alanına adım atmam böyle gerçekleşti. Boğaz'a gelince... Hep hayalimdi böyle bir iş yapmak. Çok uzun yıllar arazi aradım bulamadım. En sonunda burayı bulduk ve Ahmet Yakut'tan satın aldık. Yola çıkarken hep acaba Muhsinzade bir zaman yolculuğu yapsa ve evini tekrar görmek istese nasıl yapardı acaba diye düşündüm. Teknoloji ile eski Osmanlı motiflerini birleştirdim. Önce İtalya'da yaşayan Türk mimar Cavit Sarıoğlu ile başladık, ardından Erdal Tasavur ile bitirdik. Zeynep Fadıllıoğlu ve İsmail Acar da büyük katkıda bulundular." Dedikodulara göre Ahu Aysal 1.5 yıl önce otelin inşaatına başlanmadan bir Uzakdoğu gurus