Bir gün gazeteleri açtık "Oooo!" dedik, "Hosteslere bak!" "En güzel air İZair" diyordu afiş. İzmirli havayolu şirketi uçuşlarına başlayacaktı. Eh tabii ki, meşhur 'güzel İzmirli kızlar' konusuna gönderme yapıyorlardı. Gerçekten de fotoğraftaki hostesler 'fıstık' gibiydi. Sonra itirazlar yükseldi, "Onlar model bir kere". "Sen nereden biliyorsun, onlar kesin İzmirli!" tartışması yaşandı bir süre. Hostesler gerçekten güzel mi, değil mi derken İZair uçuşlarına başladı bile. İZair'in patronu Ekrem Demirtaş, aynı zamanda İzmir Ticaret Odası Başkanı, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Efe Rakı'nın da yönetim kurulu başkanı. Anlayacağınız hem İzmirkolik hem işkolik. İzmirli kızlar mevzusuna açıklık getirebilecek birini bulmuşken kaçırmadım, anlayacağınız.
- İlanlarınızdaki muhteşem kızlar hostesleriniz mi, model mi? Hadi cevap verin, yoksa İzmirli mi?
- (Gülüyor) Bu soruyu soranlara hiç cevap vermedim, çünkü tartışılsın istedim. Biraz bilerek, biraz da bilmeyerek oldu bu. Reklamın hazırlandığı dönemde hosteslerimizi seçmemiştik. O nedenle mecburen model kullandık. Olsaydı kendi hosteslerimizi kullanacaktık. Ve tabii ki Türkiye'nin en güzel kızları İzmir'de olduğu için İzmirli kızlarımızla çekim yapacaktık! Kendi hosteslerimizle aynı çekimi yenilemeyi düşünüyoruz şimdi.
- Karşımda konuya hakim birini bulmuşken sorayım, bu İzmirli kızlar konusu efsane mi, gerçek mi?
- Ne efsanesi! Tabii ki gerçek. Sizden de belli değil mi?
- Peki bu bir algı yanılması değilse ve İzmirli kızlar gerçekten güzelse, bunun nedenini nasıl açıklıyorsunuz?
- Nedenini şöyle izah edeyim. İzmir, tarihi 8500 yıl önceye dayanan bir yerleşim bölgesi. İyonlar'dan Romalılar'a, Osmanlılar'a kadar tüm medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Öylesine bir kültür birlikteliği yaşanmış ki, her şeyin en özeli oluşmuş burada. Her ırkın güzelliklerini ala ala, çok da güzel bir ırk çıkmış ortaya. Çok farklı kültürlerin, medeniyet ve ırkların birleşmesidir bu güzelliği getiren. Kızların güzelliğinde iklimin ılık olmasının ve zeytinyağının da etkisi var bence.
- Beklentiyi fazla yükselttiniz. Gerçek hostesleriniz bu kadar güzel değilse parayı iade edecek misiniz?
- Bugüne kadar öyle bir şikayet olmadı! (Gülüyoruz) Hosteslerimizin yüzde 80'i İzmirli. Yüzde 20'si ise İzmir doğumlu olmamakla birlikte İzmir'de yaşayan kızlar. Hepsi çok sevimli. Biz tabii ki hepsini özel olarak seçtik. Sadece fizikten söz etmiyorum. Yabancı dil bilgisi, zarafet, psikolojik test gibi pek çok konuda başarılı oldukları için seçildiler. Tabii kızlarımızın kıyafetleri ve makyajları da iddialı. Onun için de bu kadar dikkat çekiyorlar. İZair olarak konseptimiz 'güzel'. Uçaklarımız da güzel olsun istedik. Kullandığımız renkler İzmir'in renkleri. Turuncu, Urla'daki adaların üzerinde güneşin batarken aldığı renktir. Mavi, İzmir denizinin mavisidir. Yeşil, zeytinlerimizin yeşilidir. Kurumsal kimliğimizi oluştururken İzmir'in güzelliklerini kullandık. Kumru ve incir de ikram ediyoruz yolcularımıza. Böyle bir uçağa İzmirli hostesler yakışırdı.
- Sizi eleştirenler de var. Reklamlarınızla seks mi sattınız siz?
- Asla. Biz bikinili kız kullanmadık. Ama özenle seçilmiş kıyafetlerle kızlarımızı ortaya koyduk. Her şeyin güzel insanlar tarafından ve güzel yapıldığını başka türlü anlatamazdık.
- İZair, uçuşlarını Pegasus'la birlikte gerçekleştiriyor. Ne zaman tek uçacaksınız?
- Pegasus'la devam edeceğiz. Birlikteliğimizin uzun yıllar devam edeceğini umuyorum. Biz tek uçuyoruz zaten ama operasyonu Pegasus'la yapıyoruz. Yer hizmetlerinde onlardan faydalanıyoruz. Ayrılmamız için bir neden yok. Her ne kadar Ali Sabancı bana 'abi' dese de şirket olarak aslında onlar bizim ağabeyimiz. Dünyada yaygın bir şey bu.
- Bütün bu sahip olduğunuz şirketleri açabilmenizde İZTO Başkanı olmanızın etkisi yüzde kaçtır?
- Etkisi mutlaka olmuştur da, ben başkan olmadan da bu tür işler yaptım. Şunu da söyleyeyim odacılık yapmasaydım, aslında çok daha büyük bir işadamı olurdum. Bu da olabilirdi. Emeğimi, gücümü, sadece kendi işlerime verebilirdim. Başkan olmamla olmadı bunlar, ama başkanlıkla birlikte sorumluluklarım arttı. Kendim dışında başka insanları da düşünmem gerekti her zaman. İzmirlilere faydalı olduğuma inanıyorum. O yüzden rahatım.
- Büyük indirim kampanyaları için ne düşüyorsunuz?
- Bu bir pazarlama politikası. Erken bilet alan ucuza uçuyor, ama en son bilet alan aslında onun o açığını ödüyor. Bunun iyi mi kötü mü olduğuna henüz karar veremedim.
- Bu kadar uzun yıllardır yöneticilik yapan ve bu kadar çok şirketin başında olan birini bulmuşken sorayım: 'Çaydan geçirme', 'havayolunda taciz' skandalları... Bunlar her yönetici erkeğin başına gelebilecek şeyler mi?
- (Gülüyor) Değil tabii ki. Bunlar bir şeylerin, kadın erkek ilişkilerinin sağlıksız olduğunun göstergesi. Yeri gelmişken söyleyeyim, İzmir'de kadın erkek ilişkileri pek çok yerden daha sağlıklıdır. Kadınların kendine güveni tamdır. Kızlarımız öyle yetiştirilmiştir. Kadınlar ve erkekler uzun yıllardır birlikte yer almışlar iş dünyasında. O yüzden 'çaydan geçirme', 'taciz skandalları' da çoğu zaman İzmir'de yaşanmaz.
- İki İzmirli, kentimizi bu kadar övdükten sonra İzmir'de bir skandal patlamaz inşallah!
(Gülüyoruz)
'Mutlu olmam başarıma bağlı'
- Havayolu şirketi, İzmir Ticaret Odası Başkanlığı, Efe Rakı, İzmir Ticaret Üniversitesi... Aradığınız ne? Bu kadarı işkoliklik mi, arsızlık mı?
- İzmir'in ihtiyaçları var. Hiç kimse yapmayınca, "Hadi kuralım," demek bana düşüyor. Artık İzmirli işadamları beni görünce yollarını değiştiriyorlar. Çünkü devamlı para istiyorum onlardan. Yurtdışına İzmir'den direkt uçak seferi yoktu. İşadamları İzmir'e gelmek istemiyor, İstanbul'da randevu veriyordu. Başbakan'la konuştuk. "Filo genişleyince İzmir'den de direkt seferler olacak," dedi. Filo genişledi ama İzmir'e direkt sefer yine konulmadı. O zaman biz de "Kendi işimizi kendimiz görürüz," dedik. 111 işadamı birleştik ve İZair'i kurduk. Biz bunu bir İzmir vergisi kabul ediyoruz. Ama tabii ki biz işadamıyız ve bu da ticari bir şirket. Üç yıl içinde kara geçeceğimize eminim.
- Mutluluğunuz başarınıza mı bağlı?
- Benim için ikisi de birbirine bağlı. Başarılı olunca mutlu oluyorum ben. Geçenlerde New York'tan bir arkadaşım aradı beni. "New York'ta bir gökdelenin çatısındayım ve bana Efe getirdiler!" dediği an, işte benim için mutluluk o.
- Mutluluğu sadece başarınıza odaklamış gibisiniz. Bir gün başarılı bir adam olmasanız, her şeyinizi kaybetseniz, yine de mutlu olmayı başarabilir misiniz?
- Mümkün mü öyle bir şey? Ben işle ilgi bir sorun olduğunda gece uyuyamayıp daha güneş doğmadan ofise giden bir insanım. Benim mutluluğum başarıma bağlı. Bir köy meydanında kahve içmekten de mutlu olurum tabii. Uçakların iniş kalkışını izlerken de mutlu olurum.
'Başkan koltuğunda gözüm yok'
- İzmir Belediye Başkanı'nın koltuğunda gözünüz var mı?
- Hayır. Herkes rahat olabilir. Bir dahaki yerel yönetim seçimlerinde belediye başkanı adayı olma gibi bir niyetim yok. İzmir'le ilgili çok proje üretiyorum ve İzmir'le ilgili sorunlara çok duyarlıyım. Bugün önde görünüyorum. Herkes beni belediye başkanının işlerine müdahale eden ve belediye başkanlığına niyetli olan biri gibi görüyor. Ben bu konularda çok öne çıkıyorum. Neden? Başkaları geri kalıyor da ondan.
- Belediye Başkanı'yla aranızdaki husumet nedir?
- Benim Sayın Aziz Kocaoğlu'na karşı bir husumetim yok. Priştina'nın vefatından sonra görüştüğümüzde kendisine bu dönem sonuna kadar belediye başkanı olacağını, her zaman kendisine her tür desteği vereceğimi, kendisini doğru yaptığı işlerde kamuoyu önünde kutlayacağımı, yanlışında da kamuoyu önüne çıkmadan eleştireceğimi söyledim. Ve belediye başkanlığı niyetim olmadığını kendisine ifade ettim. Ama araya nifak sokanlar oluyor.
'Yaptığım iş aslında akıllı işi değil'
- İZTO'dan maaş, harcırah almıyor, makam arabanızın benzinini bile siz karşılıyormuşsunuz. "Bu kadar işi babanın hayrına mı yapıyorsun" demiyorlar mı?
- Yok, benzini ben ödemiyorum. O kadar da değil. Arabayı özel işlerimde kullanmam. Maaş, harcırah almam çünkü ben bu işi para için yapmıyorum. Sormazlar, çünkü biliyorlar artık nedenini.
- Ben "Aslında kamu yararı için gazetecilik yapıyorum. Maddi amacım yok," desem, siz bana inanır mısınız?
- Belli bir yere geldikten sonra orada sınır kalmıyor. Bugün Fatih Altaylı o görevi, aldığı para için yapmıyor. Ona da sorun o soruyu. Ertuğrul Özkök de öyle. Belli bir noktadan sonra farklı oluyor. Önemli olan başarmak, yaptığını farklı yapmak. O tatmini yaşamak için yapıyorsun bir şeyleri. Benim yaptığım iş tabii ki pek akıllı işi değil. Kendime ait tek dakikam bile yok. Kahvaltı etmem, öğlen yemek yemem, akşam gün bitmeden yemek yerim sadece. Bir şeyleri başarmak... Beni motive edenler bunlar.
Elif Korap/Günaydın