Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli orgeneraller Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Emekli Oramiral Özden Örnek ile MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan’ın tutuklu bulunduğu “Balyoz Darbe Planı” davasına, 2 aya yakın bir aradan sonra devam edildi. Savunma yapan tutuklu sanık Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, “Henüz doğmadığım 60 ihtilalinin, öğrenci olduğum 12 Eylül’ün, uygulamalarının çoğunu yanlış bulduğum 28 Şubat’ın hıncı bizden çıkarılıyormuş gibi hissediyorum” dedi. Eski Genelkurmay Başkanları emekli Orgeneraller Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt’ı ağır bir dille suçlayan Önsel “Sizler bugünlere gelmemizin en önemli kilometre taşlarısınız. Sizleri suçluyorum” diye konuştu.
İstanbul’da 1. Ordu Komutanlığ’nda 3-7 Mart 2003 tarihlerinde gerçekleştirilen plan seminerinin arka planında “Balyoz darbe planı” yapıldığına ilişkin açılan iki davanın birleştirilerek görüldüğü “Balyoz Planı” davasının dün 44. duruşması yapıldı. İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi görülen 184’ü tutuklu toplam 224 sanıklı davanın dünkü oturumuna 168 tutuklu sanık ile 27 tutuksuz sanık katıldı. İkinci dava ile birleştirilmesi nedeniyle artan tutuklu sanıklara ayrılan bölüm tutuksuz sanıklara ayrılan bölüme doğru genişletildi. Tutuksuz sanıklardan bir bölümü de avukatlara ayrılan bölüme oturtuldu.
Kendimi yakarım
Savunmasını yapmak üzere kürsüye alınan tutuklu sanık Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, hakkında tek kanıt olarak gösterilen CD’nin sahteliğinin ortaya konulduğunu belirterek “Hazırladığım iddia edilen listelerin değil tamamı, bir tanesinin tarafımdan hazırlandığı ispat edilsin, kendimi burada yakacağım. Beni tanıyanlar bunu yapacağını bilirler” diye konuştu. “Bu aynı anda üniformama veda konuşmasıdır” diyen Önsel, “Sevgili üniformam” diyerek sözlerini üniformasına hitaben sürdürdü. 20 Şubat 2010 günü gözaltına alındığında şoke olduğunu anlatan Önsel, “Çatışmada ilk pusuya düştüğünüzde ortaya çıkan bir durumdur şok. Çok ciddi yaralanmıştık sevgili üniformam çok ciddi. Nasıl kalleş bir pusuya düşürüldüğümüzü, soruşturma savcısının karşısına çıktığımda daha iyi anladım. Bu pusu PKK’nin pususuna benzemiyordu. Orada hiç olmazsa silahlar eşitti. Biz burada silahsızdık ve hukuk silah olarak kullanılıp üzerimize yaylım ateşi açılmıştı” diye konuştu.
Özkök ve Büyükanıt’ı suçladı
“Kendimi burada tutuklu ve tutsak olarak görmüyorum” diyen Önsel, “Ben ve diğer sanıklar olsa olsa burada rehiniz. Genel affa kadar sürecek bir süreç bu” dedi. Mustafa Önsel eski Genelkurmay Başkanları, emekli orgeneraller Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt’a isim vermeden gönderme yaparak şu suçlamalarda bulundu:
“Suçlayacağım bir başka grup ise geçmişte komutanım dediklerimizdir. Asker lafı eğmeden bükmeden söyler. Sorulduğunda ‘Var da diyemem, yok da diyemem’ diyen sevgili komutanım şimdi rahat uyuyabiliyor musun? Ya sen durup dururken saçma Nisan bildirisi yayınlayarak siyasete şekil vermeye çalışan pek sevgili komutanım. Biz cezaevinde mağdur iken zırhlı aracında gezmekten mutlu oluyor musun? Hani şu Dolmabahçe’de baş yetkili ile sen ne konuştun? Hangi konuda ikna edildin? Yoksa bizlere yapılacak operasyonlara yeşil ışık orada mı yakıldı? Ne verdin? Ne aldın? Sana da mı kaset gösterdiler yoksa? Yıllarca görev nedeniyle ayrı kaldığım eşimden ve çocuğumdan hukuksuzca ayrı bırakılırken siz torunlarınızı gönül rahatlığıyla sevebiliyor musunuz? Evet sizler bugünlere gelmemizin en önemli kilometre taşlarısınız. Sizleri suçluyorum.”
Ordunun beli kırılmış
TSK’de halen komuta kademesindeki komutanlara da sitem eden eden Önsel, “Şimdi ‘çok üzülüyoruz’, ‘hukuki süreç’, ‘sabır’ diyenlere ‘silah arkadaşlığı ölmüş’ diyorum. ‘Yönetiyorum’ zannettiğiniz ordunun sahte CD’lerle beli kırılmış, siz kime komutanlık yapacağınızı sanıyorsunuz? Bırakın boş söylemleri, anamdan çok üzülemezsiniz. Anam üzülmenin yanı sıra bir şey daha yapıyor. Bize dua, komploculara beddua ediyor. Siz onu da yapamazsınız” diye konuştu. Tutuklu sanık Tuğgeneral Ali Aydın’ın, 12 Eylül’de gözaltına alınıp işkence gördüğünü, 28 Şubat’ta ise irticacı ilan edildiğini anlatan Önsel, “Takibat geçirip, yine aklanarak meslek hayatına devam etmiştir. Yaşadığımız süreçte ise yine imzasız dijital belgeler ileri sürülerek Balyoz davasında tutuklanmıştır” diye açıklama yaptı.
Çevik Bir’i de suçladı
Önsel, emekli orgeneral Çevik Bir hakkında isim vermeden şunları söyledi:
“Sözde darbe ile uğraşılacağına ‘post modern darbe’ diye yakın tarihimiz kayıtlarına giren, 28 Şubat süreci ile ilgili dava açılsın bakalım. O dönemin en namlı generalini yandaş ticari kuruluşlarda danışman olarak çalıştıracaksın, onunla ABD’lerde, JİNSA denilen Yahudi kuruluşunda sarmaş dolaş olacaksın, beni de darbeci olarak yargılayacaksın. Bu durumu şiddetle kınıyorum.”
Emniyet görevlilerini de suçlayan Önsel, “Emniyet içerisinde, ABD’li gizli servis elemanlarından eğitim adı altında destek alan bir grubun, bize kurulan tezgahın en önemli yanını teşkil ettiğini düşünüyorum. Sahte belge üreten, usulsüz ortam ve telefon dinlemesi yapan, şantaj kasetleri çeken merkezlerin varlığı herkesin malumudur” dedi.
Neden soruşturma açılmadı?
Emekli Korgeneral Altay Tokat’ın açıklamalarına da isim vermeden gönderme yapan Önsel, “İnsanların hakkında imzasız evrakta isim geçti diye dava açılacak, ama danışmanlık yaptığı iddia edilen emekli bir generalin ‘Güneydoğu’da savcı ve hakimler yola gelsin diye sağlarına sollarına bomba atıyorduk’ şeklinde açıkça suç içeren zihni sinir açıklamasına dava açılmayacak neden acaba” diye sordu. Yargı mensuplarına da, “Şu yargılandığımız davaya bakın. Sahteliği yüzlerce kez ispatlanmış bir CD üzerinden tutuklu olarak yargılanıyoruz” diye seslenen Önsel, Balyoz davasında hukukun 2000 yıllık temel ilkelerinin uygulanmadığını söyledi. Önsel savunmasını gözyaşlarını tutamayarak şu sözlerle tamamladı: “Bizim nesil olarak suçumuz var. Gerçekten hepimiz sorumluluklarımızı daha iyi yerine getirseydik, ülke bu şekilde karabulutlarla kaplanmazdı. Bunu başaramadık. Başarmaya çalışanlar da azınlıkta kaldılar, itildiler, katıldılar, hapislere tıkıldılar. Bu tarihi yargılamayı yapacak olan mahkemeler değil, sadece ve sadece gelecek nesillerimizdir.”
Önsel’in savunmasının alkışlanması üzerine Başkan Ömer Diken, bu tür davranışlardan kaçınılması için uyarısını yineledi.
Helvacıoğlu’nun savunması
Soruşturma sırasında İçişleri Bakanlığı tarafından açığa alınan Tümgeneral Halil Helvacıoğlu ise savunmasında, 3-7 Mart 2003’teki seminere katılmadığını, ne konuşulduğunu bilmediğini ifade etti. Jandarma generallerinin fişlendiği iddia edilen belgede kendi adının 10. sırada ve yanında “güvenilir” diye not düşüldüğünü anlatan Helvacıoğlu, “Benim iradem dışında ve gıyabımda yazılmış” diye konuştu. Gölcük’te bulunan belgelerde “Albay Helvacıoğlu” diye kayıt olduğuna dikkat çeken “Soyadı benzerliğinden şahsım olduğu kanaatine varılamaz. Ben belirtilen tarihte 2 yıllık generaldim” diye açıklamada bulundu.
Çağlayan’da uygun salon yok
Üye hakim Ali Efendi Peksak tarafından mahkemeye gelen cevabi yazılar okundu. Mahkemenin, “Çağlayan’da Balyoz davasının görülebileceği, görüntülü ve sesli kayıt sistemini olduğu” bir salon bulunup bulunmadığına ilişkin müzekkeresine gelen İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın cevabi yazısında, “Çağlayan Adliye Sarayı’nın C1 blok zemin katında bulunan duruşma salonunun, 50 sanık, 50 izleyici ve 20 avukat kapasitesine sahip olduğu, çok kanallı ses kayıt sistemi, ses ve görüntü miksleme sistemi ile gizli tanık bölümünün bulunmadığı” kaydedildi.
Hatice Tuncer/Cumhuriyet