CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, biraz geç de olsa Libya lideri Muammer Kaddafi'yi eleştirdiğini ifade ederek, "(Çekil, halkına baskı yapma) diyen Sayın Erdoğan, o insandan insan hakları ödülü alırken hiç bunları düşünmedin mi? O ödülü sakın Başbakanlık makamında tutmasın, evine götürsün. Televizyonlarda zulmü, baskıyı izlerken ödüle baksın 'ben bunu nasıl aldım' diye hayıflansın. Belki vicdanı sızlar" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Japonya'daki nükleer tehlikeye işaret etti. Teknoloji devi Japonya'nın, böyle bir riskle karşı karşıya olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, bu olaydan sonra İngiltere, ABD, Almanya, Çin'in nükleer teknolojinin, santrallerinin güvenliği üzerinde yeniden durmaya başladığına dikkati çekti.
Bir ülkenin başbakanının, tüpgaz ile nükleer teknolojiyi aynı kefeye koymasını anlamanın mümkün olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Ne denir böyle birisine; Allah akıl fikir versin diyeceğiz, başka söylenecek bir şey yok. Radyasyonun ne olduğunu, insanların genlerinde ciddi tahribata sebep olduğunu, havayı, suyu, besini kirlettiğini bilmiyor. Bilmiyor da ülkeyi yönetiyor. Sorun da orada zaten. Cama bakarak konuşsaydı herhalde böyle konuşmazdı" dedi.
"DÜNYANIN EN PAHALI ELEKTRİĞİNİ ÜRETECEKLER"
Türkiye'nin, Rusya ile "Gelin Türkiye'de bir nükleer santral kurun" diyerek, bir anlaşma yaptığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Yapılacak bu santral daha önce dünyanın herhangi bir ülkesinde inşa edildi mi, hayır. Yeni bir şey diyorlar, ne olduğunu kimse biliyor. Nükleer santrali sadece Ruslar değil birçok ülke yapıyor, niçin uluslararası ihale açılmadı? Ruslara 'Gel bize 20 milyar dolara nükleer santral yap' denildi. Nükleer santrali, daha ucuz elektrik elde edilmesi için yaparlar. Ruslara, 12,35 cent ile 15,5 cent arasında kilovat saatine, bir alım garantisi verilmiş. Dünyanın en pahalı elektriğini üretecekler. İhalesiz veriyorsunuz, ne olduğunu belli olmayan bir teknolojiyle yapacaklar.
Bütün sanayicilere sesleniyorum, iktidarın arkasındaki şakşakçı sanayicilere özellikle sesleniyorum, itiraz etmediğiniz için size sesleniyorum; 15,5 centten size elektrik satacaklar, daha bunu devlet alacak, sanayiciye kaça satacaklar bilmiyoruz. 15,5 centten aldığınız elektrikle ürettiğiniz ürünü, nasıl dış pazarlarda, hangi maliyet anlayışıyla pazarlayacaksınız hiç düşündünüz mü? Benim bildiğim sanayici geleceği, teknolojiyi gören, bilimi araştıran, araştırma, geliştirmeye önem veren insandır. Size AKP iktidarı getirecek, 15,5 cente elektriği dayatacak ve siz buna evet mi diyeceksiniz, niye sesiniz çıkmıyor, her şeye biz mi itiraz edeceğiz, üretecek olan sizsiniz. Bu fiyatla, uluslararası alanda rekabet mi edeceksiniz, sizi bu fiyatlar kayıt dışı ekonomiye zorlayacaktır. Yazık günah değil mi bu ülkeye? Uluslararası Enerji Ajansı'nın raporlarına bakın 15,5 centten elektrik üreten nükleer santral dünyada var mı yok mu? Dünyada yoksa size dayatılan bu fiyatı nasıl kabul edeceksiniz?"
"KUL HAKKI YİYE YİYE"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin enerji alanında Rusya'ya bağımlı hale geldiğini, nükleer santralle beraber bağımlılık oranının yüzde 60-70'leri bulduğunu söyledi.
Akkuyu'da yapılmak istenen nükleer santralin, Ecemiş Fay Hattı'na 25 kilometre uzaklıkta olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, yer lisansının bundan 38 yıl önce alındığını ancak aradan geçen 38 yılda teknoloji ve bilimin geliştiğini söyledi. CHP lideri, şunları kaydetti:
"İnsan bir daha bakar, nedir ne değildir, buraya kurulur mu kurulamaz mı? Bütün bunları, bunlar bilmiyor değil, hepsini biliyorlar. Nedeni şu; Samsun'dan Ceyhan'a petrol gelecek, orada bir rafineri kurulacak. O rafineri bizim Çalık'a ait. Acaba bunun bedeli bu mu? Senin bir yandaşın rafineri yapsın diye bütün Türkiye'yi, sanayiyi bu kadar riskin altına atmaya değer mi? Bunları, herkese anlatmanız lazım. Hani kul hakkından söz ediyorlardı, kesinlikle inanmayın, kul hakkı yiye yiye zaten köşeyi döndüler. Yandaşına rafineri yaptıracaksın diye bütün milletin sırtına bu kadar büyük yükü, 20 milyar dolarlık faturayı yükleyen insanda, Allah aşkına toplu iğne ucu kadar vicdan var mı? Böyle bir anlayış olabilir mi? Kimse korkudan itiraz edemiyor. Baskı rejimi var, sanayici bile korkuyor. Bu faturayı, millet ödeyecek. Beyefendilerin keyfi yerinde. Bu rakamlar benim bulduğum değil, resmi rakamlardır. Halen ihalesiz, bu anlaşmayı niçin Ruslara verdiğini bir Allah'ın kulu çıkıp anlatmadı. Parlamentoda yasa olarak geçirdiler, parlamentoyu da buna alet ettiler. Ülkeye yükledikleri faturaya bakın."
"GEREKİRSE BEDEL ÖDEMEKTEN ÇEKİNMEMELİ"
Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasında Libya'daki gelişmelere de yer verdi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bu ülke ile tarihsel, kültürel bağları bulunduğunu, Libya halkının, zor zamanlarda Türkiye'nin yanında olduğunu, Türkiye'nin de aynı şekilde Libya'nın yanında olması gerektiğini anlattı.
Zaman zaman sorunlar çıksa da dost Libya halkı ile Türkiye arasında köklü sorunlar yaşanmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılının, baskıcı rejimler yüzyılı olduğuna inanmadıklarını, bu yüzyılı despotların tarih sahnesinden silineceği, baskıcı rejimlerin yok olacağı bir yüzyıl olarak gördüklerini anlattı.
Kılıçdaroğlu, ilke olarak, hiçbir gücün bir başka ülkeye dışardan müdahale etmesini istemediklerini, her halkın kendi sorunlarını kendilerinin çözmesini istediklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Halklar mücadele etmeli, kendi sorunlarını çözmeli, demokrasi, özgürlük bağlamında mücadele etmeli, gerekirse bedel de ödemekten çekinmemelidirler. Çünkü insanlık tarihi, demokrasi ve özgürlük bağlamında çok bedeller ödemiştir. Bedel ödeyenleri tarih unutmamıştır, baskı yapanlar ise tarihin kara sayfalarında yer almıştır" diye konuştu.
"FİGÜRAN BİLE OLAMADI"
Hükümet'in, Libya lideri Kaddafi'nin çekilmesi, Libya halkına özgürlük, demokrasi gelmesi, bu ülkenin zenginliklerinin emperyal ülkelerce paylaşılmaması, bu amaçla baskı yapılmaması söylemlerini doğru bulduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, aslında bunların kendilerinin söylemleri olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, "Baskıcı rejimleri bitirmemiz gerekiyor. Baskıyla kendi yurttaşlarını kurşunlayan, yok eden, öldüren bir düzeni, herhalde hiçbir sağduyulu insan, ülke savunamaz" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama bir başka gerçek daha var. Türkiye, izlediği dış politikayla uluslararası alanda gittikçe yalnızlaşıyor, dışlanıyor. Batı, Arap Birliği, Afrika Ligi, İslam ülkeleriyle doğrudan ilişkiye geçti, Türkiye bypass edildi. Hani deniliyordu ya 'Türkiye dünyada oyun kuran ülke'. Bırakın oyun kurmayı, bu olayda figüran bile olamadı. Paris toplantısına davet bile edilmedik, dikkate bile alınmadık. Türkiye'nin izlediği dış politika, Türkiye'yi bu noktaya getirdi.
Kaddafi elbette eleştirilir. Demokrasiye, insan haklarına inanıyorsak, baskı kuran, halkına zulüm yapan her kişiyi eleştirmek bizim görevimizdir. Ama Sayın Erdoğan, biraz geç de olsa Kaddafi'yi eleştirdi. Sormamız gereken şu; 'Çekil, halkına baskı yapma, zulmetme' diyen Sayın Erdoğan, o insandan insan hakları ödülü alırken hiç bunları düşünmedin mi? Hangi Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, hangi çağdaş ülkenin başbakanı veya herhangi bir siyasetçi bir diktatörden insan hakları ödülü almıştır? Tek örneği vardır; Recep Tayyip Erdoğan. Bizim bir isteğimiz; o ödülü sakın Başbakanlık makamında tutmasın, evine götürsün. Televizyonlarda zulmü, baskıyı izlerken ödüle baksın 'ben bunu nasıl aldım' diye hayıflansın. Belki vicdanı sızlar. Libya'da daha fazla kan dökülmemesi, Libya'nın birlik, bütünlük ve geleceğinin korunması en büyük talebimizdir. Libya'ya karşı yürütülen hava operasyonları ve füze saldırısı sonucunda büyük ölçüde askeri hedeflerin bertaraf edildiği söyleniyor ancak çok sayıda sivilin öldüğü de biliniyor. Bu nedenle CHP, askeri harekatın derhal durdurulmasını arzu eder."