Doğa


Toygun ATİLLA

İSTANBUL'DA BİR TURİST GİBİ 

Bir süredir aldığım radikal bir kararı yaşıyorum. Yılın büyük bölümünü Datça'da geçiriyor, iş seyahatleri için yurt dışına gidiyor, arta kalan küçük zaman diliminde de İstanbul'da oluyorum. Hayatımın büyük bir bölümünün geçtiği İstanbul'da bir misafir bir turist gibiyim anlayacağınız. 

GÜLHANE PARKINA YAKLAŞIRKEN GÖZ GÖZE GELDİK

İstanbul'a geldiğim o günlerden biriydi. Sultanahmet'teki İletişim Başkanlığı'ndan yenilenen 'sürekli basın' kartımı almıştım. Eminönü'ne doğru yürümeye başladım. 

Gülhane Parkı'na yaklaştığım sırada göz göze geldim o çınarla... Büyülendim. 

Belki binlerce kez önünden geçtiğim, o güzellikle yıllar sonra o gün tanıştım. O gün bir şeyi fark ettim ve kendimi sorguladım. 50 yıldır yaşadığım bu şehirde gündelik koşturmaca içinde fark etmediğim tanışmadığım kim bilir ne güzellik vardı. Meğer onlarla tanışmak için bu şehirde ev sahibi değil de misafir olmak gerekiyormuş. 

BAĞRINA TAŞ BASAN ÇINAR

O gün tanıştığım o güzellikle sizleri de tanıştırmak istedim. 

Bir gün, Topkapı Sarayı’nın avlusundan yeniçerilerin bağırtıları yükselirken o küçük bir fidanmış. Zeynep Sultan Camii’nin duvarına yaslanırmış sessizce. Sarayın rüzgârı, padişahın adaletini taşıdığı günlerden birinde, duvardan bir taş kopmuş. Ağaç, o taşı yere düşürmemiş. “Gel,” demiş, “benimle yaşa.” İşte o gün, adı “Bağrına Taş Basan” olmuş. İşte o gün benim tanıştığım 445 yaşındaki o çınar meğer oymuş. 

ALEMDAR CADDESİ'NDEKİ HİKAYE

Kendisi ile tanıştıktan hemen sonra bunları öğrendim. Sonra o sokakların ardındaki hikayelerin peşine düştüm. 

O dev çınarın bulunduğu caddenin ismi Alemdar Caddesi'ydi. O isim de bir hikayenin kahramanın adını taşıyordu. 

Alemdar Mustafa Paşa. Yeniçerilerin ateşiyle gökyüzü kızıl kesildiğinde, bu çınarın dallarına is düşmüştü. O gün İstanbul’un kaderi değişti. Bir devletin gövdesi sarsıldı, ama bu ağaç yine dimdik kaldı. Belki de o yüzden kökleri hala toprakta değil de, tarihteydi.

Yıllar geçti, imparatorluk sessizce çekildi saray duvarlarının arkasına. Bir sabah, parkın demir kapıları açıldı ve halk içeri girdi. 1912 yılıydı. O gün bu çınarın yaprakları rüzgârla değil, alkışla sallandı.

O AĞACI KESMEYE KİMSE CESARET EDEMEDİ 

Toprak, ilk kez sultanların değil, insanların ayak sesini duydu. O taşlı gövde o günden sonra, şehrin halkına da kök saldı. Sonra bir sabah, demir tekerleklerin sesi duyuldu. Tramvay rayları, onun gövdesine kadar dayandı. İş makineleri geldi, yollar genişledi. Ama kimse o ağacı kesmeye cesaret edemedi.

Çünkü herkes biliyordu, O sadece bir çınar değil, şehrin vicdanıydı. Raylar geçerken o sessizce eğildi, dallarını geriye çekti, taşını biraz daha içine bastı.

Dedi ki; “Beni rahatsız etme İstanbul, ben senin hikâyeni yazıyorum.”

Yüzyıllar geçti.

Artık çevresinde selfie çeken turistler, gürültülü tramvaylar, neon tabelalar var. O ise hala aynı çınardı. Gövdesindeki taş artık bir yara değil, bir nişandı. Tarihin omzuna taktığı bir madalya gibiydi. 

İSTANBUL'UN HAFIZASININ GİZLİ OLDUĞU ÇINAR

O çınarın bir başka özelliği daha vardı. Ben de o gün yaşayarak öğrendim. Orada tüm heybeti ile durur ama sadece zamanı geldiğinde, onun güzelliğinin farkına vardığınızda, değerini, kıymetini anlayacağınızı anladığınızda sizinle tanışırdı. 

Tıpkı binlerce kez önünden geçmeme rağmen ilk kez benimle o gün tanıştığı gibi...

Belki farkında değilsiniz ama, her sabah o taşın gölgesinden geçen binlerce insanın ayak sesleri, İstanbul’un kalp atışlarıdır.

Bir şehir düşünün ki, köprüleri çelikten, binaları camdan, ama hafızası bir çınarda gizli. İşte o şehrin adı İstanbul'dur. 

O çınar, o büyülü şehirde yani İstanbul'da yaşadı. Padişahların at nalı sesini de, cumhuriyetin tramvay gürültüsünü de birlikte duydular.

Hepsine aynı cevabı verdiler: “Ben hala buradayım.” Bazı şehirlerin kalbinde saat kuleleri, bazılarında meydanlar vardır. İstanbul’un kalbi ise, Gülhane’nin önündeki o taşlı çınarın içinde atar.”

Sizi "Bağrına taş basan çınar" ile tanıştırdım. Belki bu hafta sonu kendinize vakit ayırır siz de gider, o güzellikle tanışırsınız. 

 

patronlardunyasi.com