Burak ARTUNER
Bölgede günümüzde bile devam eden sonu gelmeyen iç savaşların kökeni bundan bir buçuk asır öncesine dayanır. Sudan, Mısır yolu ile Osmanlı İmparatorluğuna bağlı bir kara parçasıydı, ancak Hidiv'in yönetimindeki Mısır, uzun zamandan beri Osmanlı'dan kopmuş ve İngiltere'nin boyunduruğu altına girmişti. İngilizler, Mısır'ı dize getirdikten sonra maliyesine de el koymuşlar, hatta Maliye Bakanı olarak bir İngiliz'i atamışlardı.
İngiltere, Sudan'a Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın 1821'de bölgeye bir Mısır-İngiliz birleşik ordusu göndermesiyle girdi ve ülkeye atanan İngiliz valiler, halka büyük zulümler yaptılar, vergilerin yükü altında ezilen insanları bezdirdiler ve en sonunda ülkede "Mehdi Muhammed Ahmed Hareketi" başladı. Ülkesinde İngilizler'e ve Mısırlı ortaklarına başkaldırarak kendini "Mehdi" ilân eden Muhammed Ahmed, 1845'te Sudan'ın Dungula bölgesinde doğdu. Babası gemi yapımı işlerinde çalışan ve küçük yaşta dinle ilgilenmesine rağmen egemen İslami görüşü benimsemeyen Muhammed, Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi gibi kurumlarda öğrenim görüp, resmi hiyerarşi içinde görev almak yerine Sudan'da kalarak tasavvufa yöneldi. Semmaniye Tarikatı'na katıldı ve yönetici sınıftan uzak durdu.

"KAFİRLERİN ELİNDE KUKLA" SUÇLAMASI
Muhammed Ahmed el-Mehdi, "Ülkeyi yönetenlerin İslâmiyet'ten ayrılmış olduğu, kafirlerin elinde kukla haline geldiği ve dolayısıyla Müslümanlar'ı yönetemeyeceğini" savunarak ve 29 Haziran 1881'de kendisinin "Allah tarafından, İslâmiyet'i gerçek anlamından uzaklaştırmaya çalışan yönetimleri ortadan kaldırmak üzere görevlendirildiğini" öne sürerek, Mısır ve İngiliz sömürge yönetimine karşı Sudan'da ismi bugün bile "Mehdilik Hareketi" diye bilinen hareketi başlattı. Etrafında topladığı kuvvete "Ensar", oluşuma da "Ensar Hareketi" adını verdi.

İNGİLİZ DESTEKLİ ÜÇ MISIR ORDUSUNU YENDİ
El-Mehdi, kabileler arası düşmanlıkları aşarak farklı sorunları bulunan kesimleri tek bir hareket içerisinde birleştirmeyi başardı ve mücadelesi kısa zamanda geniş alana yayıldı. Bu arada daha önce maliyesini İngilizler'e bırakan Mısır yönetimi, bu sefer ordusunu da aynı ülkeye teslim etti. Ancak, İngilizler'in desteğine rağmen, Mehdi'nin hareketini bastırmak için gönderilen üç Mısır ordusu yenilgiye uğradı.
Böylece El-Mehdi dört yıl gibi kısa bir süre içerisinde Mısır yönetimindeki Sudan topraklarının hemen hemen tümüne hâkim oldu. Muhammed Ahmed el-Mehdi'nin en büyük zaferi, 26 Ocak 1885'te Hartum'u ele geçirmesi oldu. İngiliz General Gordon komutasındaki Mısır birliğinin koruduğu Sudan'ın şimdiki başkenti olan Hartum, El-Mehdi'ye bağlı güçlerce kuşatılmış ve o gún kentin düşmesiyle birlikte General Gordon ile bütün garnizon katledilmişti.

KENDİ TİFÜSTEN ÖLDÜ YERİNE OĞLU GEÇTİ
1885'e gelindiğinde, El-Mehdi'nin Ensar hareketiyle birlikte Mısır yönetimi Sudan'dan tamamen atıldı, Hartum'u koruyamayan İngiliz birliği de geri çekilince El-Mehdi yönetim çalışmalarına yöneldi. Lakin, Muhammed Ahmed El-Mehdi'nin yönetimi fazla sürmedi, lider tifüs hastalığına yakalanarak 22 Ocak 1885'te 41 yaşında vefat etti ve yerine, vasiyeti üzerine oğlu Abdullah Bin Muhammed geçti. "Peygamber'in izinden gidiyorum" diyen Mehdi, Hazreti Muhammed gibi dört halife tayin etti.
İNGİLİZLER HAREKETE GEÇTİ
Abdullah bin Muhammed'in zamanında Sudan'da Mehdi tarafından kurulmuş olan düzen aynen devam ediyordu, ancak Sudan'ı ellerinden kaçırmak istemeyen İngilizler yeni durumdan hiç de memnun değillerdi. Sonunda İngiliz sömürgecilik tarihinin en başarılı kumandanlarından General Horatio Herbert Kichener'i cepheye sürerek yeni bir askeri harekât başlattılar ve Mısır-İngiliz ordularının başkumandanlığına getirilen general 1898'de Sudan'a gitti.

İLK DEFA KULLANDILAR
Mehdi Muhammed Ahmed, Hartum'u el geçirdikten sonra Nil'in karşı kıyısında Omdurman isimli yeni bir şehir kurdu ve General Kitchener'in kumandanlığında İngiliz- Mısır birleşik ordusu ile Sudan ordusu arasındaki son savaş burada cereyan etti. 2 Eylül 1898'de Sudan Omdurman Savaşı ile yeni bir çağ başladı ve İngilizler ilk makineli tüfeği bu savaşta kullandılar. Omdurman Savaşı'nda 25 bin 800 asker, 44 top ve 24 Maxim makineli tüfeğe sahip olan General Kitchener'in İngiliz-Mısır kuvveti, 10 gambotun ek olarak sağladığı 36 top ve 24 Maxim makineli tüfeği desteğiyle, 60 bin kişilik Derviş ordusunu yenerken fazla zorlanmadı. İngiliz Ordusu'nun 43 ölü ve 428 yaralısına karşı, düşmanları savaş alanında 9 bin 700 ölü, 16 bin yaralı ve 5 bin esir bıraktılar.
SAVAŞTA YER ALAN CHURCHİLL'DEN 'VAHŞİLER' SÖZLERİ
İngiltere'nin efsanevi başbakanı Winston Churchill de Omdurman Savaşı'na gazeteci-teğmen sıfatıyla katılmış ve harbin sonunda gazetesine gönderdiği telgrafta, "Medeniyetin silahları karşında 60 bin vahşi yok oldu" diye yazmıştı. Churchill'e ve pek çok İngiliz aydınına göre, o yıllarda kendi topraklarını, varlığını ve hukukunu korumaya çalışan yerlilerin adı "vahşi" idi ve sözde medeni İngilizler, bu vahşileri öldürüp medeniyetlerine yeni ufuklar açma peşindeydiler.
İngilizler'in 2 Eylül 1898'de Omdurman Savaşı'nda kullandıkları dünyanın ilk makineli tüfeği bir Amerikan Yahudisi olan Hiram Maxim'in icadıydı. Amerika Birleşik Devletleri'nde Shangerville'de 1840'ta dünyaya gelen Maxim, küçüklüğünden beri mekanik olan her şeye ilgi duymuş ve ilk başta fare kapanını icat etmişti. Hiram'ın yaptığı kapan, fareyi yakaladıktan sonra bir yenisini yakalamak üzere otomatik olarak yeniden kuruluyordu.

FARE KAPANI PRENSİBİYLE ÜRETİME GEÇTİ
İleri yaşlarında pek çok icadın patentini alan Maxim, 1881'de Paris Sergisi'ni gezerken bir İngiliz'in "Çok para kazanmak istiyorsan öyle bir şey icad et ki, Avrupalılar birbirini daha kolay boğabilsin" tavsiyesi üzerine Londra'ya taşınarak, burada küçük bir fabrikada dakikada 666 atış yapabilen tek namlulu bir piyade tüfeği geliştirmiş, ayrıca tüfekte kullanılacak dumansız barutu da icat etmişti. Her merminin tepme gücü, kovanın otomatikman dışarı atılmasını ve yeni merminin yuvaya sürülmesini sağlıyordu. Yeni silah ilk kez 1885'te tanıtıldı. 1891'de İngiliz ordusunda kullanılmaya başlanacak bu olağanüstü silâhı görmek için aralarında Galler Prensi'nin de bulunduğu pek çok kişi Maxsim'in küçük fabrikasına gitti. Yaklaşık yüz piyade tüfeğinin ateş gücüne sahip olan silah, İngiliz ordusu tarafından hem Zimbabwe'de 1893-1894 arasında yapılan Matabele Savaşı'nda, hem de Güney Afrika Boerler Savaşı'nda kullanıldı.
Matabele'deki bir muharebede, sadece 50 İngiliz koloni askeri, 5 bin Matabele savaşçısını dört adet Maxim'le püskürtmeyi başardı. Avusturya, İtalya, Almanya, İsviçre ve Rusya, Maxim'i İngilizler'den hemen sonra ordularına dahil etmişler ve 1905'e gelindiğinde, otomatik tüfek 19 farklı ordu ve 21 donanma tarafından kullanılmıştı. Hiram'ın makineli tüfeği, gençliğinde Amerika'da Shangerville kasabasının değirmenlerini saran farelere karşı icat ettiği "kendi kendini kuran" kapanın prensibine göre yapılmıştı. Patlayan her mermi ikinci patlamayı hazırlıyordu.
Hiram Maxim, yeni buluşuyla dünyadaki güç dengesini altüst ederek, ateşli silahlar çağında adeta çığır açmıştı.

SÖMÜRGECİLER PAYLAŞTI
İngiliz Generali Herbert Kitchener'in emrindeki Mısır ordusu, 1889'da Abdullah Bin Muhammed yönetimindeki Sudan kuvvetlerini yendikten sonra, İngiliz güçler Mısır yönetiminin yanlış uygulamalarını düzeltmeyi amaçladıklarını öne sürerek aynı yıl Sudan'a girdiler ve ilk iş olarak El-Mehdi'nin başlattığı hareketi dağıttılar. Daha sonra ele geçen bölgeler Paris-Londra-Berlin üçgeninde Avrupalı sömürgeciler tarafından İngiltere'nin payına verildi ve Sudan tekrar Mısır-İngiliz yönetimine girdi. Ülke artık bir İngiliz sömürgesiydi ve 1 Ocak 1956'da bağımsızlığını ilân edinceye kadar da İngiliz işgalinde kalacaktı.
GÜNÜMÜZDE DE AKAN KAN DURMUYOR
Sudan'da son iki yıldır alevlenen iç savaşın iki tarafı olan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile "Hemedti" adıyla bilinen Hızlı Destek Güçleri (RSF) lideri General Muhammed Hamdan Dagalo'nun çatışması geride yine on binlerce ölü ve milyonlarca yerinden edilmiş insan bırakarak devam ediyor...
patronlardunyasi.com