Ekonomi
Türkiye'de her yıl yaklaşık yüzde 20 büyüyen su sektörüne yerli ve yabancı
büyük firmaların ilgisi artıyor.
Geçen yıl 500 milyon dolara ulaşan su pazarının bu yıl 700 milyon dolara
ulaşması bekleniyor. Son birkaç yıldır pazarda meydana gelen büyümenin
ardından Türkiye'nin önde gelen holdingleri de ambalajlı su işine girdi. Koç
Grubu önceki yıl Tat Kalabak, Sabancı da geçen yıl Saka Su'yu piyasaya sürdü.
Önde gelen gıda kuruluşlarından Ülker de su işine girmeye hazırlanıyor.
Saneta Su Genel Müdürü Bülent Sürmen, büyük firmaların sektöre olan ilgisini
pazarın son 7-8 yıl içerisinde on katın üzerinde büyümesine bağlıyor. Sürmen,
sekiz yıl önce yaklaşık 50 milyon dolar olan pazarın bugün 500 milyon doların
üzerine çıktığını kaydediyor. Türkiye'nin Avrupa'da bulunmayan doğal su
kaynaklarına sahip olmasının yabancı gıda şirketlerinin iştahını kabarttığını
vurgulayan Sürmen'e göre bu şirketler yerli firmaların elinde bulunan
tesisleri satın alma peşinde. Bu firmaların stratejisi önce ortak olmak sonra
da satın almak. Doğal Kaynak ve Maden Suyu Üreticileri Derneği Genel Sekreteri
İsmail Özdemir ise su pazarında yaşanan rekabeti büyük firmaların uzun vadeli
yatırım stratejisine dayandırıyor. Özdemir, piyasadaki düşük fiyat sebebiyle
firma sayısının azalacağı görüşünde. Fiyatların birkaç yıl içinde artacağı
tahmininde bulunan İsmail Özdemir, Türkiye'de 2 dolara satılan 19 litrelik
damacana suyun Almanya, Amerika ve İsrail'de 8 dolara satılmasını buna örnek
gösteriyor. Yabancı firmaların iç pazarın yanı sıra ihracat için de Türkiye
doğal kaynak suyu pazarına büyük önem verdiğini kaydeden Özdemir, Irak, İran
ve diğer Ortadoğu ülkelerinin ambalajlı su tüketimi için büyük potansiyeli
olduğunu ifade ediyor. Aquafina suyunun üreticisi Pepsi Boottling Group'un
Türkiye Pazarlama Başkan Yardımcısı Esra Tarhan Civelek, yabancı firmaların
ilgisinin tahmin edilenin üzerinde olduğunu kaydediyor. Civelek'e göre
ambalajlı su tüketiminde Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının altında bulunan
Türkiye, sürekli artan genç nüfusuyla cazip bir pazar.
Bölgelere göre ambalajlı su tüketiminde Marmara Bölgesi yüzde 48 ile birinci.
Yüzde 19 ile Ege ikinci sırada yer alıyor. İç Anadolu, tüketimin yüzde 14,
Akdeniz yüzde 12’sini gerçekleştiriyor. Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde
ambalajlı su tüketimi oldukça düşük; sırasıyla yüzde 4 ve 3.
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit'in İstanbul’a kaliteli içme suyu sağlamak
amacıyla kurduğu Hamidiye tesislerinin büyük bir bölümü 1900 yılında
tamamlanarak 1902 yılında faaliyete geçti. Günde bin 200 metreküp su sağlayan
tesis için o dönemde 100 bin altın lira harcandı. Kurulduğu günden itibaren 86
bölgede bulunan çeşmelerden başka, Yıldız Sarayı'nda 30, Beşiktaş Sarayı'nda
10 olmak üzere toplam 126 çeşmeden halka su ulaştırılıyordu. Zamanla gerek
şehrin büyümesi, gerekse sebillerin tahrip olmasıyla 1979 yılından itibaren
Hamidiye Suları şişelenerek halka ulaştırılmaya başlandı.
Satışlar 1990’dan sonra patladı
Türkiye'de su denilince akla 100 yıldan fazla geçmişiyle Hamidiye geliyor. II.
Abdülhamit'in şehre kaliteli içme suyu sağlamak amacıyla kurduğu Hamidiye
Tesisleri bugün ambalajlı su pazarının öncüsü. Türk tüketicisinin gerçek
anlamda PVC ve pet tipi dönüşümsüz ambalajlı suyla tanışması 80'li yılların
ikinci yarısında oldu. 90'ların başından itibaren ise büyük kentlerdeki temel
altyapı eksiklikleri ambalajlı su satışlarının patlamasına sebep oldu. Yedi
yıl önce 19 litrelik polikarbonat damacanaların satışına izin verilmesi
sektörün dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Satışlarda yaşanan artış pazara
giren oyuncu sayısını da artırdı. On yıl önce birkaç büyük firmanın olduğu
sektörde bugün 200'ün üzerinde damacana ve 80'in üzerinde pet su üreticisi
bulunuyor.
Nüfusunun artışı, gelir düzeyinin yükselmesi, tüketim tercihlerinin değişmesi
ve sağlıklı yaşama isteğinde meydana gelen artış, ambalajlı su tüketiminin
artmasında en önemli etmenler arasında yer alıyor. Özellikle büyük kentlerde
şebeke suyu 10 yıl önce edindiği ‘kirli su' imajını