Hal böyle olunca; kilo, stres,ruh ve zihin problemleri kaçınılmaz olur. Herkes daha fit görünmek, daha sağlıklı beslenmek ister, ama bunları yapmak için bir türlü zaman bulamaz.
Aslında, insanoğlu istedikten ve motive olduktan sonra başaramayacağı hiçbirşey yoktur. Sadece motive ile istediğimiz herşeyi gerçekleştirebiliriz. Peki nasıl motive olacağız? Nereden başlayacağız? “Yarın başlıyorum artık” diyerek bir türlü başlayamadığımız günler birbirini kovalar gider. Belki de yanımızda birini ararız başlamak için, bizi motive eden, beslenmemizi programlayıp, bizi her yönden kontrol edip, o zaman bulamama yönümüzü disipline eden.
Bizde sizler için, son günlerde adını sıkça duyduğumuz, yanınızda ki motive edici; Bütünsel Yaşam Koçu Hande Perim ile sizin için çok özel bir röportaj gerçekleştirdik.
Hande Hanım, pırıl pırıl pür enerjisi ve mükemmel görüntüsü ile karşıladı bizi. Hande Hanım’ın dediği gibi “en iyi versiyonunuza” kısa sürede ulaşabilirsiniz. Nasıl mı? Hadi röportajı okuyarak öğrenelim.
Hande Perim kimdir?
1998 İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. 16 sene çeşitli bankalarda bireysel krediler, fon ve portföy yöneticiliği yaptım.
Bütünsel Sağlık Uzmanlığı’na geçişiniz nasıl oldu?
2.çocuğumun doğumu ile birlikte, çok severek yaptığım işimi bırakmak zorunda kaldım. Çocuklarımı kendim yetiştirmek istedim. Bankacılık yaptığım dönemlerde, kişisel gelişime olan merakımla ilgili olarak Reiki, Access Bars uygulamalı eğitim programları ve sertifikaları aldım. Bankacılık hayatımı noktalamamın ardından Kadir Has Üniversitesi&Yaşam Atölyesi iş birliği ile oluşturulan koçluk, mentörlük eğitimi alarak danışmanlık yapmaya başladım. Bu danışmanlık hizmetini özel ilgi alanım olan spor ve beslenme ile birleştirerek danışanlarımın hem mental hemde fiziksel olarak kendilerini en iyi hissedecekleri seviyeye taşımayı hedefledim. Ben “en iyi versiyonumu” buldum, herkeste bulsun istiyorum. Bilgi paylaştıkça, çoğalır.
Siz “en iyi versiyonunuzu” ne zaman buldunuz. Nasıl bir yolculuktu bu?
Dış görünüşüme hep çok dikkat ederdim. Spor hayatımın hep bir parçasıydı. 1994 yılında önce o dönemlerin modası olan step ve aerobik derslerine, haftada üç gün birer saat ile başlayan spor hayatım zamanla buna ilave olan spinning, tae bo, çeşitli fonksiyonel antrenman dersleri ve nihayetinde pilates ile devam etti. Tabi bu sırada bir sporsever olarak çeşitli şehirlerde düzenlenen koşulara, trekkinglere de katılmayı ihmal etmiyordum.
İkinci çocuğumum doğumu ile aldığım kiloları kolay veremiyordum. Bu süreçte; sağlıklı, enerjik ve sürdürülebilir, kendi vücudumla her daim barışık olduğum bir beden için her ne kadar spor yaparsam yapayım bunun %70’inin beslenmeden geçtiğini iyice anladım. Beslenmenin önemini zaten biliyordum. Ama bu bildiğimiz beslenme diyet programları değil. Spor ve beraberinde sürdürülebilir, sağlıklı beslenme nasıl olabilir, bu konuda neler mümkündür diye daha detaylı araştırmalara ve incelemelere başladım.
Sonuçlar o zamana kadar bildiklerim, duyduklarım ya da bize dayatılanlardan çok farklıydı. İlk iş, beynimi güçlendirmek, hafızamı korumak, ruh halimi iyileştirmek, enerjimi artırmak ve daha pek çok şikayete yol açan hastalıklardan kurtulmak için yapmam gereken tek şeyin beynimin sessiz katilleri buğday, karbonhidratlar ve şekerden uzak durarak bunlarsız nasıl besleneceğimi öğrenmek oldu.
Karbonhidratlar, sağlıklı olduğu iddia edilen tam tahıllı gıdalar bile bunama, dikkat eksikliği , hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, anksiyete, kronik baş ağrıları, depresyon, ve cinsel isteksizlik gibi pek çok farklı sorun ve hastalığa sebep olabilmekteydi.
Tam bu aşamada beynimin kaderini de genlerimin değil , tükettiğim besinlerin belirlediğini fark ettim. Aralarında beyin hastalıklarının da bulunduğu tüm hastalıkların temelinde , özellikle gluten içeren ya da şeker oranı yüksek karbonhidratların tetiklediği olgular yatmaktaydı.
Bütün bu verilerden yola çıkarak “iyi yağlar” açısından zengin bir beslenme şeklinin ideal beslenme şekli olduğunu ve her yaşta yeni beyin hücreleri üretebilmenin nasıl mümkün olduğunu, aç kalmadan, fit bir görüntüyle nasıl mümkün olabileceği metodunu geliştirip uygulamaya başladım. Böylece, 4 haftalık eylem planı ile kendimi en canlı, en mutlu ve en fit hissettiğim en iyi versiyonuma ulaştım.
Görüyoruz ki, bu eylem planınız sizde işe yaramış. Çok iyi görünüyorsunuz. 4 Haftalık Eylem Planınız hakkında detaylı bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim. 4 Haftalık Eylem Planı ile; danışanlarıma öncelikle, beslenme açısından zengin, sürdürülebilir, ideal beslenme şeklinin nasıl mümkün olabileceğini öğretiyorum.
Bu metot sayesinde her yaşta yeni beyin hücreleri üretebilmenin nasıl mümkün olduğunu, daha sağlıklı, daha canlı ve daha aktif nasıl kalabileceklerinin yollarını birebir danışanlarıma uygularken, hastalıklarla karşılaşma risklerini azaltacak çözümlerle ilerliyorum. Herkesin, kolaylıkla uygulayabilecekleri bu stratejiler, lezzetli tarifler, kapılarına kadar giden yemekler ve haftalık hedefler sayesinde uygulanabilirliği gayet kolay oluyor.
Amacım, danışanlarıma kısa sürede kilo kaybettirmenin yanında, verilen kiloları tekrar almayacakları şekilde beslenme alışkanlıklarını değiştirmek. Bunun için hem hormonel, hem enerji, hem de bağırsak mikrobiyotalarında bir değişikliğe girmelerini sağlamak. Bunun yanında düşünce şekilleri, hayata ve yemeğe bakış açıları, nefes ve farkındalık çalışmaları yapıyoruz beraber.
Hobiniz işiniz olmuş diyebiliriz. Bu alanda birçok kişi var ama genelde siz tercih ediliyorsunuz. Bu başarının sırrı nedir?
Benim başarımın birçok sırrı var. En önemlisi, danışanlarımı yakından takip ediyor ve butik çalışıyor olmam. 16 yıllık bankacılık hayatımda, insanlar bana paralarını emanet ettiler. Bunun ne kadar zor olduğunu herkes bilir. Kısacası “canını al, parasını alma” deyimiyle özetleyeyim durumu. Paraları en değerli varlıklarıdır. Şimdi de yine en değerli varlığı olan beden sağlıklarını emanet ediyorlar. Aynı titizlik ve özenle çalışarak, beslenme ve sağlıklarının yanısıra ruhsal durumlarıyla da ilgileniyorum. Bazı günler kişi spor yapmak istemiyor. Moral ve motivasyon olarak kendini iyi hissetmiyor. Burada 3.göz sistemini devreye sokuyorum.
Nedir 3. göz sistemi?
1.göz kendi düşünceleri, 2.göz yakınlarının taraflı düşünceleri, 3.göz tarafsız bakış açısı. Burada yaptığımız; danışanlarımıza sorular yönelterek aslında onların içinde bulundukları tıkanıkları aşmaları yolunda 3. bir göz olabilmek ve içindeki potansiyeli dışarı çıkararak yaşam kalitelerini arttırmak.
3. göz sistemi esnasında, onları tarafsız dinliyor, empati ile sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyorum ya da duygu açısından kötü bir gün geçirdiklerinde,ruhsal durumlarını düzeltmeye yönelik çalışmalar yapıyorum.
Kişinin kendini her konuda mükemmel hissetme hali. Ben “en iyi versiyon” diyorum buna. Yani ruh, beden ve zihin olarak dengede olma hali. Bu üçünden hangisinde sorun varsa, o gün ona adaklanıyor ve sorunu çözüyoruz. 3.göz ve kişisel takip sistemim, başarımın sırrı diyebiliriz.
Kişesel takip sisteminiz nedir?
Kişisel takibin herkese özel yaşantısına ve çalışma temposuna uyarlanmış olduğunu yani bir terzinin kişiye özel elbise dikimi gibi pratik ama kalıcı çözümlerle yapıyorum.
Ana prensipler aynı olsada herkesin güne başlama temposu, rutinleri, hareket potansiyeli değişebiliyor malum.
Ayrıca tüm iş yemekleri, seyahat ve toplantı durumlarında alternatif olarak neyi ne kadar yemeleri gerektiğini de bizzat bana sorarak ilerlemelerini istiyorum.
Bankalardan, sağlıklı beslenme üzerine eğitim teklifleri aldığınızı duyduk. Eski bir banka çalışanı olarak, banka çalışanlarına eğitim vermek nasıl bir duygu sizce?
Bankacılığın, benim için hep özel bir yeri vardır. Bir sektörün tüm zorluklarını, problemlerini iyi bilirseniz, uygulanması kolay sürdürülebilir, sorunlara yönelik reçeteler yazmanız daha kolay olur.
Doktor, teşhis koymadan reçete yazabilir mi? Ben sektöre teşhiş koyacak kadar hakimim.
Sevdiğim yerde farklı şapkalarla da olsa, tekrar buluşmak çok güzel bir duygu benim için.