Ekonomi


Toprak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Halis Toprak, şirketi ve şahsı hakkında basında çıkan haberlerle ilgili açıklama yaptı. Halis Toprak, başta Londra'daki evinin satışını doğrularken, bir önceki hükümet döneminde kendisine yapılan haksızlıkları anlattı. Toprak, basındaki haberlere cevap verirken, bugüne kadar yaptığı yatırımları da sıraladı. Toprak'ın verdiği bilgiler alt alta konulduğunda ortaya çıkan tablo gerçekten çarpıcı:

İşte Halis Toprak'ın açıklamasının tam metni:

Bazı yazılı basın organlarında son günlerde Forbes Dergisi tarafından Dünya"nın en pahalı 6. evi olarak gösterilen Londra"daki konut ile ilgili olarak gerçekler çarpıttırılarak haber yapılmaktadır.

Toprak Grubu, Sakarya"dan Eskişehir"e 130 km."lik mesafede 18 sanayi tesisini kurmuş ve ülke ekonomisinin hizmetine sunmuş bir kuruluştur. Bu tesislerin 13 tanesi Bozüyük-Eskişehir arasındaki 30 km."de yer almaktadır. Dünya"nın hiçbir yerinde aynı gruba ait bu kadar sanayi tesisini bir arada görmek mümkün değildir. Bu tesislerde üretilen mallar Dünya"nın sayılı kuruluşlarına ihraç edilmektedir. Şunu altını çizerek vurgulamak isterim ki, biz ihracatımızın büyük kısmını yurtdışındaki sanayicilere yapıyoruz, tüketiciye değil.

REKLAM SEVDALISI DEĞİLİM

Reklam sevdalısı da olmadığımız için yapılan ihracatı afişe etmiyoruz. Sadece ülkemizin menfaatini göz önünde bulundurarak ihracat yapıyoruz. Bir örnek vermek gerekirse demirdöküm tesisimiz bugün üretiminin % 98"ini Renault, Volvo, Mercedes, BMW, MAN, General-Motor ve Almanya demiryolları gibi Dünya"nın sayılı kuruluşlarına motor bloku, oto yedek parçası ve muhtelif döküm mamulü ihraç etmektedir.

ÖZAL BİR DEDİ VE 18 FABRİKA KURDUM

Rahmetli Sayın Turgut Özal Başbakan olduktan sonra lütfedip evimi ziyaret ettiğinde yapılan söyleşide bana şu şekilde emirleri oldu, “Ben Söğüt"te ortaokul"u okudum yöreyi çok iyi bilirim. Ankara"dan Bursa"ya giden yol üzerinde hatırı sayılır hiçbir sanayi tesis yok. Gel Bozüyük"e bir fabrika kur, yörede sanayinin ilk adımı atılmış olsun.” Bu talimatları üzerine ben bir değil, 18 fabrika kurdum. Takdir edersiniz ki, bunların her biri sanayi üretim yapan, istihdam yaratan fabrika. Basit birer market değil. Bu güzergahı kullanan herkes yol boyu dizilmiş bu tesisleri görüp ülkesi adına gururlanmaktadır.

BATI'DA BİLE ÖRNEĞİ YOK

Kaldı ki bizim sadece bu hatta değil, ülkemizin 6 coğrafi bölgesine dağılmış tesislerimiz var. Bunlardan sadece Lice"de yer alanların herkes tarafından görülmesini çok arzu ederim. Bugün Lice"de 3 adet sanayi tesisi ile bir adet ilköğretim okulu, bir adet öğrenci yurdu, bir adet teknik lise, bir adet kültür sitesi, bir adet çok amaçlı spor salonu, bir adet ilkyardım hastanesi, bu tesislerde çalışanların istifadesine sunulan 36 lojmandan oluşan bir kompleks yarattık. Batı"da bile eğitim, kültür, sağlık ve istihdam olanaklarının bir arada sunulduğu böylesi bir kompleks örneği yoktur.

DEVLET BANKASI HAKETTİĞİMİZ TEŞVİKİ NEDEN VERMEDİ?

Lice"deki bu fabrikaların arazisini ederi karşılığı kendimiz aldık. Tüm bu büyük yatırım için sadece 700 bin USD tutarında kredi kullandık. Tahsis edilen kredinin kalan büyük kısmı krediyi verecek olan Devlet Bankası tarafından her ne hikmet ise iptal edildi. Yüce Rabbimize sığınıp kendi varlığımızla tesisleri tamamlayıp, ülke ekonomisinin hizmetine sunduk. Ayrıca SSK ve elektrik teşviklerinden de yararlanmadık. Ama gel gelelim o tarihteki yönetim tarafından deniz kenarına yalı gibi fabrika yapılmasına müsaade edildi. Yatırımın 8 misli büyüklüğünde 2 milyon m² ücretsiz arsa tahsis edildi. Yetmezmiş gibi % 200 yatırım indirimi verildi. Bu örnek ortada iken bizim devletten olan 1 milyar USD civarındaki yatırım teşviklerimiz verilmedi.

BANKAMA EL KOYUP 10 MİLYON DOLARA SATTILAR, ALAN ŞİRKET 190 MİLYON DOLAR KAR ETTİ

Üstelik güzelim bankamıza da el konuldu (bankamıza el konulması ve yatırımlarımıza ilişkin teşviklerin ödenmemesi konusu tamamen o zamanki hükümet ve TMSF yetkilileri ile yaşanmış sorunlardır. Bugün iş başında olan gerek hükümet ve gerekse TMSF yöneticileri ile yaşanan bahse konu sıkıntıların hiçbir ilgisi yoktur).

Ki bu banka başka bir örneği olmayacak şekilde, Bankalar Birliğinin kayıtlarında da ifade bulduğu üzere 2002 yılının ilk üç ayında 237.8 trilyon TL. kâr elde ederek, o tarihte faaliyette olan tüm Devlet, yabancı ve özel bankaların % 26"sı kadar bir kâr oranı yansıtmıştı. (www.tbb.org.tr) internet adresinden konu sorgulanabilir. Bu 3 aylık kârın 85 trilyon TL. tutarındaki vergisi de defterdarlığa yatırılmıştır. Bankamız ile birlikte Dünya kadar gayrimenkulüne ve 6 adet iştirakine el konuldu. Bu iştiraklerin hepsi banka gibi ülkemizin en değerli iştirakleriydi. İştiraklerin kasasında Dünya kadar mevduat olup, hiç borçları da yoktu.

Bir örnek vermek gerekirse, Toprak Yatırım Bankasını 10 milyon USD"ye sattılar. Çok kısa bir süre sonra Yatırım Bankasını satın alan bu iştiraki 200 milyon USD"ye İsrailli bir yatırımcıya sattı. Bahse konu iştiraklerden satış sonrası gelen eder, bana verilmediği gibi borcumuza da mahsup edilmedi. Üstelik iştiraklerin varlığı yok kabul edilerek banka rasyosunun değerlendirilmesinde dikkate alınmadı. Bugün böylesi bir bankanın sahibine ve yukarıda ifade bulan sanayi tesislerin, sosyal tesislerin kurucusu insana maalesef bazı basın kuruluşları “hortumcu, banka batıran” ifadelerini reva görerek haber yapıyor. Bu çok üzücüdür. Arapçada kullanılan bir deyim vardır; el insafü nis fün din (insaf dinin yarısıdır) el merhamet, merhamet, merhamet.

BİR ÜLKEDE EŞİTLİK YOKSA...

Sakarya"dan Lice"ye kadar yurdun her bir köşesine dağılmış yaşlılar yurdu, çocuk yurdu ve 4 cami yapan bir insana bu reva görülüyor. Bunu hangi vicdan kabul eder. Şu bir gerçektir ki, eğer bir ülkede eşitlik yok ise, o ülkede huzur, sükun, refah ve saadetten bahsedilemez. Bize göre Lice"nin huzur ve sükunu için gerekli olan sanayi yatırım, dolayısıyla ona verilecek teşvik, ima etmeye çalıştığım diğer teşvikli yatırımdan çok daha önemlidir.

Biz yatırıma başlamadan önce Lice Devlete 1 kuruş dahi vergi ödeyemeyen bir yapıya sahipti. Bugün Lice"de üretilen mamuller Amerika"dan Çin"e kadar birçok ülkeye ihraç edilerek ülkemize döviz girdisi sağlanıyor. Dolayısıyla da milyarlarca vergi ödeniyor. Bizim tüm tesislerimizden yaptığımız ihracat, katma değeri çok yüksek olan dolayısıyla ekonomiye katkısı fazla olan mamullerden oluşuyor. Başka bir ifade ile ithalatı arttırmayan dış ödeme dengesini alt üst etmeyen sanayi tesisleri işletiyoruz.

73 MİLYON DOLAR DÖVİZ GETİRDİM

İngiltere"deki satılan ev konusuna gelince; bu mülk arsası dahil 20 milyon USD"ye mal edilmiş olup, basına da intikal ettiği gibi 93 milyon USD"ye satılmıştır. Sonuçta ülkeme 73 milyon USD döviz kazandırmış oldum. Ben bugüne kadar milyarlarca vergi ödedim, ihracat yaptım. Şunu da ifade edeyim ki, bu merhalelerden geçerken kimsenin malına göz koymadım. Arsa hariç icradan malını almadım. Tüm tesislerimi, fabrikalarımı, İstinye"deki evimi ve bahse konu Londra"daki konutu sıfırdan yaptım. İnanıyorum ki, ülkeme büyük faydalar sağladım. Dünya kadar yetim ve şehit ailesine iş-aş olanağı sundum.

DOLAYLI YOLDAN 100 BİN KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLIYORUZ

Bugün başta 4 Maden Tesisimiz olmak üzere fabrikalarımızda günde 5.000 civarında kamyon nakliye hizmeti görmektedir. Münavebeli çalıştıklarını düşünürsek her kamyon için 2 şoför 2 muavin üzerinden 20.000 rakamına ulaşırız. Her aileyi de ortalama 5 kişi kabul edersek 100.000 kişiye aş sağlandığını ifade etmek yanlış olmaz. Bu rakama tesislerde çalışan işçi ve memur sayısı dahil değildir.

TMSF ile olan durumumuzu da bir cümle ile özetlemek isterim. 31 Aralık 2007 tarihine kadar TMSF"ye ödememiz gereken bir borç taksiti söz konusu değildir. Bilakis bu tarihte ödenmesi gereken 2007 yılı taksitine mahsuben ödemelere de başlanmıştır.

Yine basında Toprak İlaç fabrikası ile ilgili olarak “10 yıl için 70 milyon USD"ye kiraya verildi” şeklinde gerçek dışı haberler yer almaktadır. Kiraya verilen bu fabrikadan kalan 6 yıllık kira sözleşmesi sürecinde 150 milyon USD gelir beklenmektedir.

Şu bir gerçektir ki, sanayi istihdamdır, üretimdir, ihracattır, büyümedir aynı zamanda disiplindir, eğitimdir. Ayrıca sanayi huzur, sukün, refah ve saadettir. “7 sanayi ülkesi” tanımlamasını boşuna kullanmıyorlar. Ne mutlu o 7 sanayi ülkesinden biri olana. Bu gerçekler ortada iken hiçbir araştırma yapmadan kaleme alınan bu yazılar üzücü ve kırıcı olmaktadır.

SANAYİCİNİN PARASI DEĞİL, BORCU OLUR

İngilizlerin çok kullandıkları bir deyim vardır “sanayicinin parası olmaz, üretimi ve de borcu olur”. Bu açıklamanın yapılmasına gerekçe teşkil eden asılsız ve gerçekle ilişkisi olmayan haberler bizim üretimimizi olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla tesislerimizden aş ve iş bulan başta yetim ve şehit aileleri olmak üzere tüm çalışanlarımızın ekmeğine mani olunmaktadır. Şunu ifade etmek isterim ki, buna vesile olanlar bu Dünya"da olmasa bile mahşer-i kübrada, aldıkları ahtın hesabını verecektir.

Saygılarımla

Halis Toprak

Toprak Holding Yön.Krl.Bşk.