İdriz Çokal'ın haberi/Para dergisi
Balıkçılık sektörümüz hızlı büyüyor. Çiftlik balığında Yunanistan’ı geçip Avrupa pazarının yüzde 25’ini ele geçirdik. Ancak kişi başına balık tüketimimiz dünya ortalamasının yarısı kadar. Potansiyel çok yüksek. Özellikle alabalık, levrek, çipura çiftliği yatırımlarında ciddi fırsatlar var...
ÜÇ tarafı denizlerle çevrili, adeta bir yarımada görünümündeki ülkemizin balık tüketimi, balıkçılıktaki konumu çok da iç açıcı değil. Kıyılarımızın uzunluğu 8 bin 333 kilometreyi geçiyor. Deniz ve iç su kaynaklarının toplam alanı ise 25 milyon hektar.
Bu kadar geniş bir alanda faaliyet gösteren balıkçılık sektörümüzde hepi topu 175 bin kişi istihdam ediliyor. 2011 yılında 190 bin tonu yetiştiricilikten olmak üzere 703 bin ton su ürünleri üretimine ulaşabildik. 2012 yılı beklentimiz 750 bin tonu geçmek.
Su ürünleri sektörünün ihracatı yıllık ihracatı ortalama yüzde 20 artıyor. Geçen yıl 67 bin ton ihracatla 395 milyon dolar döviz girdisi sağlanmış. Son dönemde artan desteklerle yıllık üretim ortalama yüzde 10 artış gösteriyor.
Türkiye, balık avcılığında dünya 28’incisi. Balık yetiştiriciliğinde ise 24’üncü sırada yer alıyoruz. Su ürünleri yetiştiriciliğinde en hızlı büyüyen ülkelerden biriyiz. Dünya genelinde üçüncü, AB ülkeleri arasında ise dördüncü sırada yer alıyoruz.
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de yıllık balık tüketimi ise dünya ortalamasının yarısı seviyesinde. Kişi başına yıllık balık tüketimimiz 8 kilogram. Dünyada ortalaması 16 kilogram, Avrupa Birliği'nde ise bu miktar 22 kilogram.
İşte bu noktada Türkiye’nin iç pazarı dinamik bir yapı arz ediyor. Yatırım için ciddi fırsatlar sunuyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da bu sektörün hem büyümesi hem de AB standartlarına ulaşması için kesenin ağzını açmış durumda.
YETİŞTİRİCİYE DESTEK, AVCIYA KÖSTEK
Bu yıl su ürünleri yetiştiricilerine, Su Ürünleri Kayıt Sistemi’ne üye olmak şartıyla, alabalık başına 0.65 kg/TL, çipura ve levrek başına 0.85 kg/TL, yeni türler içinse 1 kg/TL destekleme ödemesi yapılıyor. Yavru balıklar için de cazip destekler veriliyor.
Bakanlık, 20 bini aşan avcı teknelerinin sayısını azaltmak için de tekne büyüklüğüne göre 10-15 bin TL arasında teşvik veriyor. Bu yolla balıkçılığı bırakıp başka sektörlere yönelmek isteyenlere fırsat verilmiş oluyor.
Nitekim yeni sezona balık avcılığıyla ilgili yeni düzenlemelerin gölgesinde girildi. Sezon öncesinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğ, özellikle klasik deniz balıkçılarını gerdi. Tebliğ bazı bölgelerde av yasağı getirirken; derinlik mesafesi 18 metreden 24 metreye, balık boyları da levrekte 18 cm’den 24 cm’ye, kalkanda 40 cm’den 45 cm’ye, sinaritte 20 cm’den 35 cm’ye çıkarıldı.
Tabii bu kararlar balık avcılarına son dakika maliyeti olarak yansıdı. Balık ağları yaz başından itibaren hazırlanıyordu. 10-12 metrelik bir teknenin ağ takımı maliyeti 50 bin TL’yi bulabiliyor. Pek çok balıkçının ekonomik sıkıntı içinde olduğu söyleniyor. Dolayısıyla balıkçıların yeni tebliğe karşı çıkmaları normal. Tebliğin geç çıkmasından dert yanıyorlar. İkinci takımı olmayan pek çok balıkçının denize açılıp balık tutması imkansız hale gelmiş. 20 bini aşkın balıkçı teknesinin yaklaşık yarısının yeni tebliğden olumsuz etkilendiği belirtiliyor.
“SEZON SONU ÇIKARILMALIYDI”
Halen balık üretimimizin önemli bir bölümü avcılık yöntemiyle karşılanıyor. 23 bin tekne, 1 Eylül-30 Nisan tarihleri arasında balık yakalamak için denize açılıyor. 703 bin tonluk yıllık balık tüketiminin 478 bin tonu denizlerden elde ediliyor. 2003 yılında bunun 522 bin ton seviyesinde olduğunu belirtelim. Balıkçılar genelde dededen, babadan görme tekniklerle işlerini sürdürüyor. Küçük küçük teknelerle çok sayıda aile bu işi yapınca da fiyat rekabetinde zorlanıyorlar.
47 yıldır balıkçılık yapan İstanbul Balıkçısı’nın sahibi Yücel Vural, sektördeki balıkçı teknesi sayısının azalması gerektiğini vurguluyor. Bu işi yapanlara tekneleri birleştirerek büyümelerini öneren Vural, “Başka şansları yok. Derinlik mesafesi 24 metreye çıkarıldı. AB’ye uyum sürecinde bunun 50 metreye çıkması isteniyor. Bu teknelerle varlık gösteremeyiz. Mutlaka güçlerimizi, teknelerimizi, işletmelerimizi birleştirip profesyonel bir yapıya kavuşmamız gerekiyor” diyor.
Yücel Vural, yeni tebliğin balık avcılığına olası diğer etkilerini de şöyle yorumluyor: “Bunca yıldır balıkçılık yapıyorum. Bu tebliği sektörün geleceği açısından son derece faydalı buluyorum. Balık popülasyonumuz giderek azalıyor. Çocuklarımıza, gelecek nesillere balık bırakmalıyız. Avrupa’da olduğu gibi derinlik mesafesi 50 metreye de çıkarılabilir. Ancak bu tebliğ sezon kapanırken yayınlanmalıydı. İnsanlar ağlarını, tekne boylarını eski sisteme göre ayarladı. Şimdi yeni tebliğe göre ayarlamak ekstra maliyet getiriyor. Sektörde birçok balıkçının ekonomik durumu iyi değil. Ekstra maliyeti kaldıramayabilir. Bu nedenle tebliğ gerekli ama geç kalındı. Gelecek sezon için uygulanmalıydı. Ya da sezon bittiğinde ilan edilmeliydi ki tekneler ona göre hazırlansın.”
Yücel Vural, balıkçıların artık sadece taze değil işlenmiş balık da satması gerektiğini düşünüyor. “Katma değerli ürünlere yönelmek lazım. Bu şekilde hem iç piyasada hem ihracatta şansımız daha yüksek olacaktır” diyor.
İstanbul Balıkçısı, son yıllarda çiftlik balıkçılığına da yatırım yapmış. Bodrum’a bağlı Salih Adası’ndaki çiftliklerinde yetiştirdiği balıkların yüzde 90’ını AB ülkelerine ihraç ediyor.
“24 METREDE SORUN VAR”
Yeni sezon hamsi, istavrit ve palamutla açıldı. Halen tezgahlarda hamsi, sarıkanat, levrek, lüfer, kalkan, kılıç, kefal, çipura, tekir, barbun ve mezgite de rastlamak mümkün.
Sezonun açılış gününde teknelerin denize açılmadığı kamuoyuna yansımıştı. Yeni tebliğe karşı denenen bu eylemin ardından balıkçılar, Ankara’da yoğun temaslarda da bulundular. Bazı düzeltmeler yapılacağı müjdesiyle olay tatlıya bağlanmış görünüyor. İstanbul Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ümit Çetinkaya, “Tarım Bakanımız Mehdi Eker’le yaptığımız görüşme çok olumlu geçti. Balıkçılar provokasyona gelmedi. Üretim devam ediyor. Bazı düzeltmeler yapılacak. Biz de balıkları koruma tarafındayız. Kararların doğru yanı var ama uygulamada ortaya çıkabilecek aksaklıkların endüstriye, balıkçılara, balık tüketicilerine zarar vermemesi için tekrar gözden geçirilmesi gereken birkaç konuyu ele aldık. Görüşme çok olumlu geçti” diyor.
Çetinkaya, yeni tebliğin getirdiği derinlik kriterini şöyle yorumluyor: “Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili. Ancak derinlik denize göre değişiyor. Örneğin Ege'deki koylar Karadeniz'de yok. Kıyılarımız farklı. 24 metre dediğinizde İskenderun Körfezi’ni, Mersin'deki bir av sahasını tamamen dışarı atıyorsunuz. Çünkü orada 12-14 mil gitseniz bile 24 metre derinlik yok. Orada bu yasağı uygularsanız avlanma tezkeresinin yok olmasına, balıkçının bir daha bu sektöre girememesine neden olursunuz. İşte biz bu yanlışları düzeltmeye çalışıyoruz."
AVRUPA’NIN BALIĞI TÜRKİYE’DEN
Dünya balık avcılığında 28’inci, yetiştiricilikte ise 24’üncü sırada olduğumuzu belirtmiştik. Özellikle su ürünleri yetiştiriciliğinde son yıllarda ciddi bir ivme yakaladık.
Ülkemiz kıyılarında veya iç sularda kurulan ya da tarla balıkçılığı yapan 2 binin üzerinde tesis var. 500 milyon dolara ulaşan yıllık su ürünleri ihracatının yüzde 90’ı neredeyse çiftlik balıklarından oluşuyor. 2023 yılında sadece yetiştiricilikten sağlanan balık ihracatının 500 bin tonun üzerine çıkması ve 2 milyar dolar döviz girdisi sağlanması hedefleniyor. Sektördeki 2 bine yakın tesisin, işletmenin de zaman içinde birleşerek daha büyük ölçekli işletmeler haline gelmesi öngörülüyor.
Çiftlik balıkçılığında Avrupa’da önemli bir paya sahibiz. AB piyasasında satılan alabalık-çipura-levrek balıklarının yaklaşık yüzde 25’i ülkemizden gidiyor. Hali hazırda ihraç edilen en önemli hayvansal ürünümüz balık. Bu alanda verilen teşvikler yatırımları her geçen yıl artırıyor. 2023 yılında AB piyasasındaki pazar payı hedefi yüzde 40.
ALABALIKTA AVRUPA LİDERİYİZ
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre 2011 yılında 108 bin ton alabalık üretildi. Bu yılki beklenti ise 120 bin ton. Türkiye bu rakamla alabalıkta Avrupa liderliğini yakaladı. Bu başarının arkasında, baraj göllerinin alabalık yetiştiriciliğine açılması yatıyor. Özellikle baraj göllerinin yoğun olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri yüksek katma değer sağlamasıyla dikkat çekiyor. Alabalık üretiminde Muğla, Elazığ, Malatya, Denizli, Kayseri, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Tunceli illeri ilk sıralarda yer alıyor. Yatırımlar bu illerde yoğunlaşıyor.
DÜŞÜK FAİZLİ KREDİ, YÜZDE 50 HİBE
Su ürünleri sektörüne yatırım yapmak isteyenlere devlet teşvik veriyor. Balık başına verilen teşviklerden bahsetmiştik. Kilo başına 65 kuruş ile 1 TL arasında destek var. Tesis yatırımları da destekleniyor. Su ürünleri yetiştiricisi girişimci, Ziraat Bankası’nın üreticilere kullandırdığı “Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi”nden yararlanabiliyor. Tesislerde kullanılan ekipmanların bir kısmına yüzde 50 hibe desteği de sağlanıyor.
“BALIKÇILIK BAKANLIĞI İSTİYORUZ”
Sektörün önde gelen temsilcilerinden Sagun Group’un sahibi Tuncay Sagun da balıkçılığın geleceğinden umutlu. Geçen yıl 135 milyon doları ihracattan olmak üzere 175 milyon dolar ciro yapan Sagun’un Türkiye’nin 7 farklı bölgesinde 8 fabrikası; Tunus, Mısır ve İtalya’da balık çiftlikleri var.
Aynı zamanda İstanbul Su Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı olan Tuncay Sagun, grup bünyesinde bin kişiyi doğrudan istihdam ettiklerini vurguluyor. Ardından da şirketi ve sektörün durumuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Çiftliklerimizde çipura, levrek, alabalık ve orkinos yetiştiriyoruz. Üretimimizin yüzde 80’i ihracata yönelik. İç pazara dönük de çalışmalarımız var. Kendi teknelerimizle açık denizlerde avcılık da yapıyoruz. ‘Marines’ markasıyla iç pazarda yaklaşık 40 çeşit işlenmiş ürün satıyoruz.
Sektörümüzün geleceğini parlak görüyoruz. Ancak bunun için biz balıkçıların da devletimizin de atması gereken adımlar var. Dünyada balıkçılık sektörünün öne çıktığı ülkelerde balıkçılar ayrı bir bakanlıkla temsil ediliyor. Hükümetten bu konuda adım bekliyoruz. Balıkçılık, hızlı karar almayı, ani değişikliklere hızlıca adapte olabilmeyi gerektiren sektör. Karar mercilerinin bizi doğru anlaması ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Bu açıdan balıkçılık bakanlığını olmazsa olmaz olarak görüyoruz.”
Geçen yıl Türkiye’nin su ürünleri ihracatı yüzde 43 artışla 447.8 milyon dolara ulaştı. Tuncay Sagun’a göre bunun en büyük nedeni, komşumuz Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz. BU yüzden çipura ve levrek taleplerinin önemli bir kısmı Türkiye tarafından karşılandı.
Başta Avrupa olmak üzere Japonya, ABD, Ortadoğu ülkeleri ve Rusya ve Türk Cumhuriyetleri’ne su ürünleri ihracatı yapıyoruz. Sagun, ihracattaki bu gelişme üzerine 2023 yılı hedefini 2.5 milyardan 3 milyar dolara revize ettiklerini vurguluyor.
“BALIK EKMEK ŞENLİKLERİ”
İhracattaki bu olumlu seyre karşılık, kişi başına balık tüketiminde dünya ortalamasının yarısında olmamızsa hem düşündürücü hem de girişim potansiyeli açısından sevindirici. Sektörün önde gelen firmaları, 2008 yılında hem iç piyasa tüketimini hem de ihracatı artırmak amacıyla STG’yi (Su Ürünleri Tanıtım Grubu) kurmuştu. STG Başkanı Sinan Kızıltan, aynı zamanda Ege Su Ürünleri İhracatçılar Birliği Başkanı...
STG, hedef pazarlarda tanıtım çalışmaları yaparken, iç tüketimi artırmak için de ilköğretim okullarında “Balık Ekmek Şenlikleri” düzenliyor. İlk etabı İzmir’de yapılan şenliklerin bu yıldan itibaren diğer illere de yayılması planlanıyor.
“Balık Ekmek Şenlikleri” kıyı şehirleriyle sınırlı kalmayacak. Kızıltan, iç bölgelerde de şenlikler yaparak tüketimi artırmayı hedeflediklerini söylüyor.
Sinan Kızıltan da ihracat pazarlarında daha güçlü olabilmek için küçük işletmelerin birleşmesi gerektiğini düşünüyor: “2011’de 75 ülkeye su ürünleri ihracatı yaptık. Mevcut pazarları büyütmenin yanı sıra henüz girilmemiş pazarlarda da yer almayı planlıyoruz. Bu amaçla uluslararası fuarlara yoğun katılım sağlıyoruz. Ülkemizde halen ağırlıklı olarak alabalık, levrek ve çipura üretiliyor. Son yıllarda mercan, fangri, sinarit, karagöz, granyöz, minekop, lahoz, kalkan gibi ürünler de yetiştirilmeye başladı. Halen ihracatta en şanslı balık türleri levrek, çipura, alabalık ve orkinos.
Türkiye’den AB’ye ihraç edilebilen tek hayvansal ürün olan balık için yürüttüğümüz çalışmalarda devletimizin desteğini arkamızda hissetmek istiyoruz. Bu sektör devlet destekleri sayesinde açık denizlere gidebildi. 6 milyonluk Norveç, somon balığı ihracatından yıllık 6 milyar euro kazanıyor. 75 milyonluk Türkiye ise 500 milyon dolara yeni ulaşabildi. 2023 hedefine ulaşmak için büyük bir atılım gösteren su ürünleri sektörüne verilen desteklerin artarak devamını bekliyoruz.”
KILIÇ HOLDİNG’DEN İHRACAT ATAĞI
Kılıç Holding de 270 milyon TL’lik yıllık cirosuyla sektörün önde gelen firmalarından. Kılıç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Kılıç, baba işi klasik balıkçılığı çiftlik balıkçılığına taşıma nedenini şöyle anlatıyor:
“Çocukluğum teknelerde, denizlerde geçti. Denizlerdeki balığın yüzde 60’ı yok oldu. Kalanların da 30-40 yıl içinde yok olacağı tahmin ediliyor. Balıkçılığın gözlerimizin önünde yitip gitmesine katlanamıyordum. Bu yüzden kültür balıkçılığına yöneldim.”
Balığın gereğinden fazla ve yanlış tutulduğunu düşünen Kılıç, “Tıpkı ette olduğu gibi bir balık kriziyle karşı karşıya kalabiliriz. Bunun için şimdiden tedbir alınması gerekiyor. Çiftlik balıkçılığına yönelmekten başka şansımız yok. Ancak devletin bu sektöre verdiği destekler azaldı” diyor.
Kılıç Deniz Ürünleri’nin yıllık hasatlık balık kapasitesi 30 bin ton. Şirketin 320.5 milyon adet de yavru balık kapasitesi bulunuyor. Geçen yıl toplam satışlarının miktar olarak yüzde 64’ünü, tutar olaraksa yüzde 53’ünü Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ve ABD’ye satmış.
Kılıç Deniz Ürünleri, binin üzerinde çalışana sahip. Orhan Kılıç, tedarikçiler ve aileleriyle birlikte yaklaşık 10 bin kişinin geçimini sağladıklarını vurguluyor. Şirketin halen 5 kuluçkahane (yavru balık üretimi) ve 2 adaptasyon tesisi bulunuyor. Bu halkanın devamı olarak 34 balık büyütme, 2 yem üretim fabrikası, 3 işleme ve paketleme tesisi, 1 EPS kutu fabrikası, 2 balık marketi ve lojistik tesisleri var. Kılıç, önümüzdeki dönemde Muğla’da kafes işletmeleri ve kuluçkahane kapasite artırımı yatırımları, yine Muğla ili çevresinde üçüncü yem fabrikası inşası, İç Anadolu’daki alabalık tesislerinde kapasite artırımı planladıklarını açıklıyor. Şirketin Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da hasatlık balık üretim işletmeleri kurmaya yönelik fizibilite çalışmaları da devam ediyor.
KÜLTÜR BALIKÇILIĞININ DUAYENİ
“Türkiye’de Kültür balıkçılığının duayeni kim” diye sorarsanız, eminiz sektördeki herkes tereddütsüz “Selçuk Yaşar” diyecektir. Kitaplar yazan, uygulamalarıyla, açıklamalarıyla sektöre yön veren Yaşar, ilerlemiş yaşına rağmen halen de kültür balıkçılığında en değerli kaynaklardan biri konumunda.
Yaşar Grubu bünyesindeki Pınar Balık; balık yemi, yavru balık ve çiftlik balığı üretiminden işlenmiş nihai ürüne kadar tam entegre bir yapıda faaliyet gösteriyor. Şirketin çiftlikleri Çeşme Ildır ve Alaçatı Zeytineli açıklarında bulunuyor. Paketleme tesisleri ise İzmir’de. Geçen yıl 100 milyon TL ciro elde eden Pınar’ın bu yılki hedefi en az yüzde 10 büyümek.
Yaşar Holding Tarım Hayvancılık ve Balık Grubu Başkanı Hasan Girenes, su ürünlerini hem iç piyasa hem de ihracatta değerlendirdiklerini söylüyor. Ardından da ihracat açısından Pınar ve Türkiye geneli için şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Halen ihracat yaptığımız ülkeler Amerika, Almanya, Katar, Hollanda, İsrail, İngiltere, İtalya, Rusya, Dubai, Hong Kong ve Suudi Arabistan. Yıllık ihracat hacmimiz 10 milyon doların üzerinde. Özellikle Avrupa pazarına yakın oluşumuz ihracat için büyük potansiyel teşkil ediyor. 2 ila 5 gün arasında Avrupa’nın her köşesine taze balık tedarik edebiliyoruz. Taze balığın yanı sıra işlenmiş ürün de ihraç ediyoruz.
Kültür balıkçılığı sektörümüz, sahip olduğu modern üretim teknikleri, kullandığı teknoloji, güçlü Ar-Ge ve know-how’u sayesinde Akdeniz coğrafyasındaki rakiplerine liderlik yapıyor. Sektörün üretim kapasitesi hızla artıyor. Yeni ticari türler ve yeni teknolojiler adapte ediliyor. Yeni yatırımlar hedefleri de büyütüyor. Özellikle yavru balık üretimi ve ihracatında ciddi artış var. Doğru politikalar uygulanır ve sektör desteklenirse Türkiye yakın zamanda AB’nin en büyük balık tedarikçisi olabilir. AB’de 12 milyar euro değerinde balık açığı var. Keza yakın coğrafyamızda birçok ülke daha fazla balık talep ediyor. Bu fırsatları değerlendirebilmemiz için üretimimizi mutlaka artırmalıyız. Bunun için de yerleşimin olmadığı kıyısal alanlarda derinlik ve akıntı uygunsa daha fazla balık çiftliği kurmalıyız. Bu alanlar atıl kalacağına ülke ekonomisine kazandırılabilir ve buralarda modern teknolojiyle çevreye saygılı şekilde çipura-levrek yetiştiriciliği yapılabilir.”
ALABALIK ÇOBANLARI
Türkiye’nin hemen her bölgesinde alabalık üretilebiliyor. Ancak Muğla, Kayseri, Denizli gibi iller öne çıkıyor. Muğla ve Kayseri’de üretim çiftlikleri bulunan Çobanlar Grup, alabalık yetiştiriciliğinde sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın da en büyük şirketi konumunda. Çobanlar’ın Kayseri Pınarbaşı, Muğla Fethiye, Kayseri Yamula, Kayseri Bahçecik, Gaziantep Karkamış, Muğla Ören ve Isparta’da balık çiftlikleri ve balık işleme tesisleri var.
İsmail Çoban, Adem Çoban ve Tahsin Şimşek’e ait olan Çobanlar Grup, yılda 15 bin ton alabalık üretiyor. 400 çalışanı bulunan şirketin ortaklarından Tahsin Şimşek, “Yılda 100 milyon adet yavru balık, 200 milyon adet gözlenmiş yumurta, 10 bin ton da alabalık yem üretiyoruz. Üretimimizin yüzde 90’ını başta Avrupa olmak üzere dünyanın farklı ülkelerine ihraç ediyoruz” diyor.
Orkinosçulara kota müjdesi
Orkinos avcılığı, dünyanın her yerinde uluslararası bir kuruluş tarafından belirlenen kotalara göre yapılabiliyor. Türkiye’nin yıllık kotası 400 ton. Dünya geneli için belirlenen kota ise 13 bin 500 ton. Türkiye’de orkinos avcılığı, Akdeniz açıklarında 15 Mayıs-15 Haziran arasında yapılıyor. Yakalanan yavru orkinoslar çiftliklere getirilerek büyütülüyor. Türk deniz ürünleri sanayicileri, kota yetmediği için Akdeniz’e kıyısı bulunan diğer ülkelerin orkinoslarını satın alarak tesislerinde işliyor.
Türkiye birkaç yıldır kota artırımı için çaba sarf ediyor. Sanayiciler bir taraftan, bakanlık bir taraftan yoğun bir lobi faaliyeti sürdürülüyor. DESAD (Deniz Ürünleri Sanayicileri Derneği) Başkanı ve Dardanel Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Önen, bu yıl Türkiye’nin kotasının 900-1.000 tona çıkmasını bekliyor. DESAD’ın yönetim kurulu toplantısı sonrasında görüştüğümüz Önen, “Sektör ve bakanlık el ele lobi faaliyeti yapıyoruz. Mutlu sona ulaşacağız. Bu kotayla birlikte orkinosta 45 milyon dolarlık büyüklüğe ulaşacağız” diyor.
Helal belgeli somon
Alarko Holding de başta Zonguldak ve Ordu olmak üzere Karadeniz kıyılarında somon üretmek için çiftlikler kurmuştu. Ancak iklim şartları somon üretimine elvermediği için bu işten çekildi. Kurulu tesislerini de balık yetiştiriciliği yapacak girişimcilere sattı. Alarko bünyesindeki Alfarm, üretimden çekildikten sonra Norveçli Leröy şirketiyle ortaklığa giderek somon, uskumru, kalkan, okyanus mezgiti ve fener balığı ithal etmeye başladı.
Yıllık 50 milyon TL civarında ciro yapan Alfarm, bir ilke imza atarak balıkçılık sektörünün ilk koşer ve helal belgesini aldı.
Denizli’den tütsülenmiş balık ihracatı
Tekstil kenti Denizli, son yıllarda alabalık çiftlikleriyle de öne çıkmaya başladı. İlde Özpekler Balıkçılık’ın liderliğini yaptığı bu sektörün en iddialı ürünü ise tütsülenmiş alabalık... Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Süleyman Kocasert, ihracat ve bu alandaki potansiyelle ilgili şu bilgileri veriyor:
“Denizli İhracatçılar Birliği, 2012’nin ilk yedi aylık döneminde 1.6 milyon dolarlık balık ihracatı kayda aldı. Bu değer 2011 toplamanın üstünde. Daha ziyade alabalık çiftliklerinde üretilen balıklar ihraç ediliyor. Denizli, alabalık üretimine uygun bölgelere sahip. Balık üretim ve tüketiminin yoğun olduğu Avrupa ülkelerine, denizi olmayan bir kentten tütsülenmiş alabalık ihraç etmenin takdir edilmesi gereken bir başarı olduğunu düşünüyoruz.”
Demir-çelik devinden örnek proje
Demir-çelik sektöründeki yatırımlarıyla öne çıkan İÇDAŞ Demir Çelik, fabrikalarında kullandığı suların bir kısmını arıtarak İÇDAŞ Balık Üretim Çiftliği’nde kullanıyor. İÇDAŞ Yardımcı İşletmeler Müdürü Tuncay Tavus, grubun balıkçılık faaliyetlerini şöyle anlatıyor:
“Üretim yaptığımız 4 havuza saatte 160 metreküp soğutma suyu veriyoruz. Demir-çelik tesisleri proseslerini soğutan deniz sularının bir kısmını, denize dönmeden önce balık havuzlarında değerlendiriyoruz. Balık yetiştiriciliği için 12 ay boyunca ideal sıcaklık sunan bu su sayesinde, soğuk mevsimlerde de üretim imkanı buluyoruz. Diğer üretim çiftliklerine göre yüzde 20-30 civarında daha karlı işletme avantajına sahibiz. Balık üretim çiftliğimizde yavru balıklar bir yılda 300 grama, yani porsiyonluk boya ulaşıyor ve satılabiliyor. 50 ton kapasiteli üretim çiftliğimizden yılda 500 bin TL’lik satış yapıyoruz.”
Yeni tebliğle gelen yenilikler
* Önümüzdeki 4 yılı kapsayan “Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ”, üç bölgede gırgırla avlanmaya sınır getiriyor. Buna göre ekolojik açıdan önemli bir deniz olan Marmara denizindeki balık varlığının artırılması ve koruma alanları oluşturulması amacıyla İzmit Körfezi, Adalar civarı ve Büyükçekmece koyundaki bazı alanlar gırgır avcılığına kapatılıyor. Yine Marmara denizinde kaçak trol avcılığının engellenmesi için manyat ve algarna ile gece yapılan avcılık da yasaklanıyor.
* Tebliğin getirdiği önemli değişikliklerden biri de gırgır avcılığı derinlik mesafesiyle ilgili. Gırgır balıkçıları ile geleneksel kıyı balıkçıları arasında anlaşmazlıklara neden olan gırgır avcılığında 18 metre olan derinlik mesafe uygulaması 24 metreye yükseltildi. Amaç, kademeli olarak AB ülkelerinde uygulanan 50 metreye ulaşmak.
* Yeni tebliğ, balık nesillerinin sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için bazı balıkların asgari avlanabilir boy uzunlukları ile avlanma yasak zamanlarına da değişiklik getiriyor. Buna göre avlanma boy uzunluğu kalkan için 40 cm’den 45 cm’ye, levrek için 18 cm’den 25 cm’ye, sinarit için de 20 cm’den 35 cm’ye yükseltiliyor.
* Balıkların üreme zamanları dikkate alınarak bazı türler için de yasak dönemleri değiştirildi. Kalkan balığında avlanma yasağı 1 Mayıs-30 Haziran yerine 15 Nisan- 15 Haziran; dil balığında ise 15 Şubat-15 Mart yerine 1 Ocak-1 Şubat olarak belirlendi.
Türkiye su ürünleri üretimi (Ton)
Yıl Avcılık Yetiştiricilik
Deniz İç su Miktar Toplam
2002 522.744 43.938 61.165 627.847
2003 463.074 44.698 79.943 587.715
2004 504.897 45.585 94.010 644.492
2005 380.381 46.115 118.277 544.773
2006 488.966 44.082 128.943 662.103
2007 589.129 43.321 139.873 772.323
2008 453.113 41.011 152.186 646.310
2009 425.275 39.187 158.729 623.191
2010 445.680 40.259 167.141 653.080
2011 477.658,4 37.097 188.790 703.545
Kaynak: TÜİK
Balık çiftliği kaça kurulabilir?
Çiftlik balıkçılığı her geçen gün büyüyor. 2002 yılında 61 bin ton olan üretim geçen yıl 189 bin tona ulaştı. Bu yıl sonunda ise 200 bin tona ulaşması bekleniyor. Peki bu alanda yatırım maliyetleri nedir? En az kaç tonluk kapasite gerekiyor?
250-300 ton kapasitenin altındakiler küçük, 300-1.000 ton arasındakiler orta ölçekli çiftlik olarak tabir ediliyor. 1.000 ton ve üzeri kapasiteye sahip olanlarsa büyük tonajlı çiftlikler olarak kabul ediliyor. İşin uzmanları, bu işe gireceklere büyük düşünmelerini öneriyor. Çünkü dünyadaki genel gidişat da bu yönde.
1.000 ton kapasiteli bir çiftlik kurmak için ağ, kafes, gemi ve diğer demirbaşlarla birlikte yatırım maliyeti 2 milyon doları buluyor. Aynı tonajda iç sulardaki bir alabalık çiftliğinin maliyeti ise 750 bin dolar civarında.
Denizlerde yatırım yapmak iç sulara göre daha maliyetli. Halen 250-300 tonluk pek çok çiftlik faaliyet gösteriyor. Denizde balık çiftliği kuracakların en az 750 bin, iç sularda alabalık çiftliği kuracakların da 250 bin dolarlık yatırımı göze alması gerekiyor.