Kültür-Sanat


Oksijen’den Gülay Afşar bugünkü köşesinde “Fransa’nın sanat ve edebiyat şövalyelik nişanı Merve Dizdar’a” başlıklı yazı kaleme aldı. Afşar’ın yazısının tamamı şu şekilde:

Merve Dizdar Cannes’dan sonra bu kez dünya sahnesinde Fransa’nın sanat ve edebiyat nişanı ile takdir ediliyor. Dizdar, Zorlu PSM’de İnsanlar, Mekanlar, Nesneler oyunu, BluTV’de Magarsus’un yeni sezonu ve ana akım için çekimleri devam eden yeni dizi Kral Kaybederse ile doludizgin yoluna devam ediyor.

Merve Dizdar ilk günden beri, oyunculuktan başka hiçbir planının olmadığını anlattı. Tüm varlığını adadığı oyunculuk serüveninde dur durak bilmeden zirveye tırmandı. Türkiye’de tiyatro, sinema ve televizyon kategorisinde verilen tüm ödülleri birer birer topladı. Gün geldi, Nuri Bilge Ceylan filmiyle Cannes Film Festivali’ne ilk gidişinde, en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü. Bundan sonra daha ne olabilir ki derken, Merve Dizdar bir güzel haber daha verdi. Oksijen TV’deki sohbetimiz sırasında, Fransa’nın ‘Chevalier de I’Ordre des Arts et des Lettres’ sanat ve edebiyat nişanına değer görüldüğünü söyleyiverdi. Bunu söylerken sevinçli ama bir o kadar da mütevazı tavrına bayıldım. Bir kez daha ‘kız kardeşi’ olarak gurur duydum. 28 Ocak’ta kendisine takdim edilecek şövalyelik nişanı pekala ama Merve’nin heyecanı bundan ibaret değildi, elbette. 

ÖDÜLLÜ OYUN GELİYOR

Bu sezon, İnsanlar, Mekanlar, Nesneler adlı oyunla tiyatro sahnesinde izleyeceğiz Merve Dizdar’ı… Çok etkileyici bir oyun geliyor. Duncan Macmillan’ın ödüllü oyunu People, Places and Things’den uyarlanan İnsanlar, Mekanlar, Nesneler, Zorlu PSM’de 9 Ocak’ta prömiyerini yaptı. Dünya sahnesinde ödüllü olan bu oyun İbrahim Çiçek rejisiyle Türkiye’de sahneye konuyor. Bağımlılıklarından kurtulmak için mücadele eden ‘Emma’nın hikayesi Merve Dizdar’ı bambaşka sulara çekiyor, oynadığı karakterin de bir oyuncu olması kendisi adına sorgulamaları beraberinde getiriyor. 4 aya yakındır çalıştıkları oyunun perde demesine az kala kaçınılmaz olarak kabuslar gördüğünü anlatıyor. 

Yıllar önce de İbrahim Çiçek ile sahneledikleri, Merve Dizdar’a Afife Ödülü’nü getiren Yutmak adlı oyun ister istemez aklımıza geliyor. Farklı bir oyun olsa da, benzer bir süreci yaşadıklarını, çatışmalar, kucaklaşmalarla bugüne geldiklerini anlatıyor. Belli ki tiyatro sahnesinde fark yaratacak, seyirciyi etkisi altına alacak bir oyunun daha doğum sancıları hissediliyor. 

Yanı sıra, oyunu çıkarmak için çalıştıkları o dönemde Magarsus’un çekimlerini de gerçekleştiriyor.

Sarıbahçe’de neler olacak diye bekleyen Magarsus seyircileri için söyleyeyim; BluTV’de yeni sezon şubat ayında geliyor. Bu kadarla kalmıyor, StarTV’de yayınlanacak Kral Kaybederse’nin çekimleri bir yandan sürüyor. Böyle bir tempoda 2.5 aydır reposuz çalışıyorum dese de, Merve Dizdar’ın gözleri ışıldıyor. Bugüne kadar yaptıklarını konuştukça, karşılıklı tekrar ediyoruz; “Daha ne olabilir dememeli.” Kariyerinde tüm profesyonel yaklaşımına rağmen, Merve Dizdar bunun bir baskı yaratmaması gerektiğini, hata yapma şansının her zaman olduğunu ama daha iyisini yapmaya uğraşmaktan vazgeçmeyeceğini inançla söyleyebiliyor. Her zamanki doğal, samimi ve çok neşeli haliyle en güzel sohbetlerimizden biri oluyor.

CANNES’DAN SONRASI

Merve Dizdar deyince aklımıza ilk gelen muhakkak Cannes Film Festivali’nde eriştiği başarı. Üzerinden iki yıla yakın zaman geçse de yaşadığı tecrübeyi illaki konuşuyoruz. Ne kadar anlatsa da “Peki sonra ne oldu?” tadında merak ediyoruz. Altın Palmiye dahil evinin en görünen köşesine dizdiği ödüllere bakıp hala o hazzı yaşayıp yaşamadığını soruyorum mesela. “Evet” diyor ama en çok da yer aldığı bir projede oyunculuğuyla ilgili içine sinmeyen, tereddütlü hallerinde işe yaradığını söylüyor. Kendisine, dostlarının deyimiyle “Sen neler başardın, bunu da yaparsın” şeklinde bir hatırlatma gerekiyorsa, ödülleri aklına geliyor, biraz olsun içi rahatlıyor. 

Yine de Cannes Film Festivali Merve Dizdar için ilk anda keyifli, sonrasında belki aşılması gereken bir eşik haline geliyor. Festival sonrası bir süre yurtdışına gittiğini, kendi içine kapanıp, kısa da sürse hafif bir depresyon hali yaşadığını saklamıyor. “Önce bir boşluk oldu” diye anlatıyor. Ama sonra kendisini toparlamayı başardığını söylüyor. Beraber çalıştığı profesyonel ekibe çok güveniyor. Ve ne enteresandır ki, ilk zamanların aksine, Cannes’dan sonra, artık sektörde daha fazla ciddiye alındığını fark ediyor. Bütün bunları heybesine katıp ama yine bildiği gibi, tam yol ileri devam ediyor.

patronlardunyasi.com