Gündem


Toygun ATİLLA 

Her gün başka bir dosya. Başka bir gözaltı. Başka bir kirli hikâye. Futbolda, magazinde, siyasette…

Ekranı açtığınızda, gazete sayfalarını çevirdiğinizde, internete daldığınızda. Ülkenin üstüne çöken bir karanlık hissi.

Kendi kendime soruyorum: “Bu ülkede ne temiz kaldı?” Oysa aynı ülkede, aynı günlerde başka şeyler de oluyor.

Sadece bağırmıyorlar. Manşet olmuyorlar. Kavgaya karışmıyorlar.

CEMİL’İN HİKAYESİNİ OKUYACAKTINIZ AMA…

Harvard’a tam burslu kabul alan Kabataş Erkek Liseli Cemil Türk de işte tam onlardan biriydi. Bugün Patronlar Dünyası manşetlerinin içinde onun haberini okuyacaktınız. 

Ama ne mümkün, sabaha önce Vepara şirketine yasa dışı bahis ve Forex soruşturması kapsamında el koyulduğu haberi ile başladık.  Çok geçmedi, 5-10 dakika sonra ajanslara ikinci son dakika haberi düştü.  Galatasaray eski yöneticisi Erden Timur’un da aralarında bulunduğu kişilerin yasa dışı bahis soruşturması kapsamında gözaltına alınmıştı. 

İçimi bir bulantı duygusu kapladı. Her gün bir operasyon… Futbol, magazin, iş dünyası, siyaset… Biz bu kadar ne zaman kirlendik. 

OYSAKİ ONLARI KONUŞMALIYDIK

Oysaki, Kabataş Erkek Liseli Cemil Türk’ün hikayesinde akademik başarı, disiplin ve emek vardı.  Bu ülkede çalışanın hâlâ yol alabildiğini gösteren, sade ama çok güçlü bir örnekti. 

Oysaki, Türkiye’de yerli savunma teknolojileri ekosistemini kuran, yüzlerce genç mühendisi bu projelerde yetişmesine imkan sağlayan Selçuk Bayraktar vardı bu ülkede…TEKNOFEST ile bilim ve mühendislik için gençleri görünür hale getiren bir profildi. 

Oysaki, bu topraklardan çıkmış MIT Media Lab’de çalışan Canan Dağdeviren vardı konuşmamız gereken… 

Çalışmaları dünyanın en saygın bilim dergilerinde yayımlanan, bilimi vitrin süsü değil, hayat kurtaran bir araç olarak gören bir bilim insanıydı. 

Oysaki, bu ülkenin Nobelli bilim insanı Aziz Sancar’ı vardı. 

Oysaki, bu ülkenin küresel iktisat literatüründe en çok atıf alan akademisyenlerden Daron Acemoğlu’su vardı. 

Oysaki, Modern iletişim teknolojisinin matematiksel temel taşlarından biri Ersin Arıcan vardı. 

Ve daha ismini almadığımız niceleri… 

Selçuk Bayraktar, Canan Dağdeviren, Daron Acemoğlu, Ersin Arıcan, Aziz Sancar, Cemil Türk

BU ÜLKE SADECE KİRDEN İBARET DEĞİL

Bu ülkede ne temiz kaldı?” sorusuna karşı, “Bu ülke sadece kirden ibaret değil.” diyorum. 

Kabataş’tan Harvard’a giden bir Cemil varsa, İkitelli’de bir hangardan çıkıp savunma sanayinde dünya devleri ile boy ölçülen bir şirketi yöneten, Türk gençlerine bilim alanında örnek olan Selçuk Bayraktar varsa, Nobel’e uzanan bir Aziz Sancar varsa, MIT’de ders veren bir Daron Acemoğlu varsa, laboratuvarda gece yarısına kadar çalışan Canan Dağdeviren’ler varsa bu ülke henüz bitmedi demektir.

Belki gürültü kirli tarafta, gelecek ise sessizlerin elinde. En azından ben iyi niyetli olarak bunun hayalini kuruyorum. 

ÇAMUR TUTMAZ ONLARIN YAPRAKLARI

Onlar benim için bataklıkta açan nilüferler… Çamurun içinden çıkarlar ama çamur tutmaz yapraklarına. Su bulanıktır ama çiçekleri beyaz kalır. Kimse “neden bu bataklıktasın?” diye sormaz nilüfere, çünkü asıl mucize orada açabilmesidir.

Kabataş’tan Harvard’a giden Cemil, laboratuvarda sabahlayan bilim insanları, dünyanın en zor akademik kürsülerinde söz sahibi olanlar, Selçuk Bayraktar gibi niceleri… 

Onlar temiz bir gölde büyümediler. Bu ülkenin bütün karmaşasının, adaletsizliğinin, gürültüsünün içinde büyüdüler. Ama bataklık gibi olmadılar.

Asıl mesele nerede durduğun değil, neye dönüştüğündür. Bugün her yer kirliymiş gibi geliyorsa, sebebi nilüferlerin az olması değil., bataklığın daha çok konuşulması.

Oysaki bir tek nilüfer bile şunu ispatlar, bu su tamamen zehirli değil. Bu toprak halen hayat üretebiliyor.

Belki biz büyüdük ve bataklığı daha net görüyoruz.

Nilüferler ise de orada. Sessizler. Dayanıklılar. İnatla açıyorlar. Tıpkı Kabataşlı Cemil gibi.

Umut bazen tertemiz bir bahçe olmayabiliyor, çamurun içinden çıkmayı reddetmeyen bir çiçek olarak sizi sarmalıyor.

patronlardunyasi.com