Medya


İşte Necati Doğru'nun Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan o yazısı

Tüpçü gazete patronu kimyasala sardı!

 Tüpleri, gazla dolduruyor evlere satıyordu. İyi iş. Kârlı. Tüp gaz halkın da ihtiyacı.
Başka işleri de vardı.
Beyoğlu’nda Ağa Cami’in bitişiğinde tarihi bir binayı aldı. AVM yaptı.
Tüpçünün oğlu da Beşiktaş’ın başkanıydı.
Beşiktaş’ı kötü yönetti, borca soktu. Tüpçünün oğlu Beşiktaş Genel Kurulu’nda aklanmadı. Başbakan ile arası iyi olduğu için Futbol Federasyonu başkanı yapıldı.
Tüpçü bunlarla yetinmedi.
 Gazete patronluğuna soyundu.
 Büyük paralar sayarak (60-70 milyon dolar) ikisi de zarar etmekte olan Milliyet ile Vatan Gazeteleri’ni eski sahibinden satın aldı. Bekleniyordu ki, tüpçü işadamlığı becerisini gazete patronluğunda da gösterecek; zarar eden gazeteleri kâra geçirecek; iki gazetede çalışmakta olan Türk basının tecrübeli kadroları ve yıllarını yazıya vermiş değerli yazarlarıyla iktidar borazanı olmayan, özgür yayıncılık yapacak (!)
 Ve halkı aydınlatacak.

* * *

Tüpçü, kimyasala sardı. Gazetelerinde yazarlar, iktidarı eleştirmeye görsün, tüpçü kimyasal silah olup, o yazarı yok etmeye başladı. İlk kimyasal Metin Münir‘in
 kalemine sıkıldı; “Suriye politikasında izlediği tutumla Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin en kötü Dışişleri Bakanı olarak tarihe geçecek” diye yazan ilk Metin Münir olmuştu. Semih İdiz de “Başbakan’ın Suriye politikasının Türkiye’ye bela getireceğini” ilk yazanlardandı. İkisi de aynı anda kovuldu. Başbakan miting meydanında “Bu mu gazetecilik… Batsın senin gazeteciliğin… Sen buna niye maaş veriyorsun…” diye bağırıyor. Tüpçü,
 Başbakan’ın kimi işaret ettiğini hemen anlıyor.
 Nuray Mert de kovuldu.
 Can Ataklı da atıldı.
Can Dündar da susturuldu.
 Öyle ki; “yetmez ama evetçi” bile olmuş ve Başbakan’ın “Hasan Abi” diye onur ve şeref bahşettiği yazarlar bile “gazeteciliğin temel ilkelerini savunmak adına” küçük bir eleştiri yaptıklarında gazetelerdeki köşeleri kapatıldı. (Yazıları yüzünden gazetelerden atılanları; “İşten Kovduran Yazılar” başlığıyla Nuri Kayış kitap yaptı. Tayyip Erdoğan döneminin “Tüpçü Türü Gazete Patronlarını Korkutarak” nasıl bir medya yarattığını çok net anlatan bu kitabı herkesin mutlaka okumasını öneririm)

* * *

Mustafa Mutlu da kovuldu.
 Mustafa gerçekleri yazıyordu.
 Tüpçü, “gerçekleri yazmak Başbakan’ı üzüyor” diye dün Mustafa’ya da bir
 kimyasal sıktı.
Tüpçü gazdan anlıyor.
 Fakat gazeteciliği sıfır.
 Özgür gazeteciliğin üzerine, kimyasal atarak, susturup Başbakan’ın gözüne
 gireceğini sanıyor.
 Özgür gazeteci susmaz.
 Biri sussa, diğeri çıkar.

* * *

Tüpçü’nün İstanbul Beyoğlu’nda tarihi binayı yanındaki tarihi caminin siluetini ezip geçercesine AVM’ye çevirirken; yasa dışına çıktığı için 5 yıl hapis isteğiyle şu anda
 adalet önünde yargılandığını; bu AVM’nin oturum alanını, soğutma, ısıtma sistemlerinin yer aldığı alanları, sığınak alanlarını, tüm katlardaki galeri boşluklarını projeye aykırı olarak kiralık mağazalar haline getirdiğini, bu yolla kazancını artırmayı hedeflediğini, AVM’nin kot-kesit-oturum ve yüksekliğini de projeye aykırı olarak değiştirdiği için İstanbul Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü’nün AVM içinde mağaza kiralamış 4 firmaya; “yangın açısından güvenli değil raporu” verdiğini ve bütün bunlara rağmen AKP’li Büyükşehir Belediyesi ile AKP’li Beyoğlu Belediyesinin “Demirören AVM’ye niçin göz
 yumduğunu”, Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu’nun iki yıl önce verdiği
 kararın tam tersine niçin çark ettiğini (belgelerin tümü Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Doğan Tekel‘de var) özgür basın yazacaktır.
 Mustafa’yı susturamazlar.
 Özgür basınla buluşur.
 Tüpçü AVM’sini de yazar