Patronlar


Deloitte, döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmaların oluşturduğu belirsizlik ortamının uluslararası şirketler üzerindeki etkilerini  inceledi. Rapor, belirsizliğin yarattığı olumsuz sonuçlardan kurtulabilmek için şirketlerin ülke dışındaki tedarik zincirlerinde, üretim merkezlerinde ve dağıtım ağlarında dinamik davranarak gerekli düzenlemeleri yapmaları gerektiğini kaydetti. Deloitte’un hazırladığı “Oynak ve Belirsiz Kur ile Baş Etmek” başlıklı raporda özellikle Amerikan dolarındaki değer kaybının ardından, ABD dışında operasyonları olan Amerikan şirketlerinin durumuna dikkat çekildi.

Raporda Amerikan dolarının uzun süre değerlendikten sonra son yıllarda değer yitirmeye başladığına dikkat çekildi ve ABD’de giderek azalan tasarruf oranlarına karşılık sürekli büyüyen ve 617 milyar doları geçen dev bütçe açığının buna yol açtığı ifade edildi. Rapora göre, 2000 yılından bu yana dolar Euro’ya karşı yüzde 50, 2002’den beri ise Yen ve Kanada dolarına karşı yüzde 25 değer kaybetti.

Kur değişikliklerinin getirdiği risklere karşı operasyonel önlemler

Rapora göre, kurlardaki dalgalanmalara, yalnızca yol açtıkları finansal sorunlar açısından yaklaşmak yeterli olmuyor. Örneğin satışlarda kuru sabitlemek kısa ve orta vadede kur değişikliğinden kaynaklanan finansal riski gideriyor, ancak maliyet artışı – gelir azalması ikileminin uzun vadede nakit akışında sorun yaratmasına engel olamıyor. Kurun sürekli değer yitirmesi tedarik zincirini aksatabildiği gibi, emek maliyetini artırabiliyor ve operasyonlarını farklı coğrafyalara yaygınlaştırabilmiş rakipler karşısında şirketin rekabet gücünü olumsuz etkileyebiliyor.

Deloitte tarafından hazırlanan “Oynak ve Belirsiz Kur ile Baş Etmek” raporu kur riskine karşı entegre bir yaklaşımın ortaya konulması gereğine dikkat çekiyor. Raporda bugüne dek farklı şirketler tarafından, kur dalgalanmalarına karşı uygulamaya konulan operasyonel önlemler şöyle sıralanıyor:

• Üretimin ve stratejik tedarik üslerinin nihai pazara taşınması:1980’lerin ortalarında Yen aşırı değerlendiğinde pek çok Japon şirketi ihracat yaptıkları ülkelerde yerel üretim ve tedarik yatırımları gerçekleştirmişler ve kur dalgalanmalarından daha az etkilenen bir yapıya kavuşmuşlardı.
• Tedarik zincirinin optimize edilmesi: Küreselleşme geliştikçe pek çok şirket kaynaklarında, üretim ve  lojistik ağında esnekliğe giderek, optimal karar almayı kolaylaştırdı. Bu sayede, talebin yönü belli olana kadar kararları ertelemek veya kaynak temini ve üretimi o anda kur riski göstermeyen bölgelerde yoğunlaştırmak mümkün oluyor. 
• Satış ve pazarlama yatırımlarının kurun daha güçlü olduğu pazarlara yönlendirilmesi: Şirketler satış ve pazarlama kanallarına esneklik kazandırarak kaynakları kurun güçlü olduğu pazarlara yönlendirebiliyorlar. Böylece satış gelirleri yükseliyor.
• İhracatı güçlendirecek şekilde ürün geliştirme: Şirketler, yüksek talepli pazarlar için ürünlerinde bölgesel beğenilere uygun yenilikler yapabilecekleri evrensel ürün platformları oluşturabiliyorlar. Böylece talep üzerine kısa sürede üründe yenilik yapmak mümkün oluyor ve ihracat artıyor.
• Ülke dışında sürdürülen ve outsource edilen operasyonlarda verimliliğin artırılması: Ülke dışındaki operasyonlarda, kurun değer kazanması nedeniyle ortaya çıkan maliyet artışını dengelemek için şirketler verimliliği artıran operasyonel gelişim programları ile ilgili yatırımlar gerçekleştiriyorlar.