Ekonomi


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda 2026 yılı bütçesine dair kritik değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştı.

Cevdet Yılmaz'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde oldu:

"Türkiye, son 23 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli ve vizyoner liderliğinde; makroekonomik istikrardan kurumsal reformlara, altyapı yatırımlarından sosyal politikalara kadar birçok alanda dünyaya örnek gösterilebilecek bir kalkınma atılımını hayata geçirmiştir.

Bu süreçte Türkiye, uluslararası gelişmişlik sınıflandırmasında alt-orta gelir grubundan üst-orta gelir grubuna kalıcı biçimde yükselmiştir. Bu başarı yalnızca ekonomik bir kazanım değil; güçlü bir devlet aklının, kararlı liderliğin ve milletimizin azminin ortak eseridir.

Bugün artık yeni bir eşik noktasındayız. Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine girmeye hazırlanan bir ülke konumundadır. Bu süreç sadece rakamsal bir büyüme değil; aynı zamanda niteliksel bir dönüşümün ve yeni bir kalkınma hamlesinin başlangıcıdır. Hedefimiz; daha yüksek standartlar, daha ileri teknolojiler, daha güçlü kurumlar ve daha kapsayıcı bir refah anlayışıdır.

"2026 BÜTÇESİ, YAPISAL DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDIRACAK VE YÜKSEK GELİR HEDEFİNİ DESTEKLEYECEK ANLAYIŞLA HAZIRLANDI"

Bu yolculuk, Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda büyük bir dönüşüm hamlesini ifade etmektedir.

Bu kapsamda 2026 yılı, Orta Vadeli Programımızın en kritik dönemlerinden biri olacaktır. 2026, hem bugüne kadar atılan adımların somut sonuçlarının görüleceği hem de hayata geçirilen reformların meyvelerinin toplanacağı bir eşik yıl niteliğindedir.

Hazırlanan 2026 yılı bütçesi de bu perspektifle şekillendirilmiştir. 2026 bütçesi, yapısal dönüşümü hızlandıracak ve yüksek gelir hedefini destekleyecek bir anlayışla hazırlanmıştır.

AR-GE VE YENİLİKÇİLİĞİN DESTEKLENMESİ

Yeşil ve dijital ekonomiye geçiş sürecinde teknolojik dönüşümü hızlandıracak adımlar, gıda ve enerjide arz güvenliğini güçlendirecek politikalar ile yeni bir sosyal konut hamlesine yönelik çalışmalar bütçede net bir şekilde yerini almıştır.

Yüksek katma değerli üretimin artırılması, AR-GE ve yenilikçiliğin desteklenmesi bu bütçede güçlü programlar ve somut kaynaklarla karşılık bulmaktadır. Böylece teknoloji odaklı kalkınmanın temelleri daha da sağlamlaştırılmaktadır.

“Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen depremlerin yaralarının tamamen sarılması, şehirlerin daha dirençli hâle getirilmesi ve yeni bir yaşam güvenliği standardının oluşturulması, bu bütçe döneminde de en önemli öncelikler arasında yer almaya devam edecektir.

Bir yandan deprem bölgesindeki inşa ve ihya çalışmalarının tamamlanması hedeflenirken, diğer yandan risk yönetimi anlayışıyla tüm şehirlerin afetlere karşı daha dayanıklı hale getirilmesi yönündeki çalışmalar kararlılıkla sürdürülecektir.

Bu bütçe; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyerek sürdürülebilir büyümeyi, kapsayıcı kalkınmayı ve refahın toplumun tamamına yayılmasını amaçlamaktadır.

"KÜRESEL RİSKLER HALEN YÜKSEK SEYREDİYOR"

Küresel ekonomide, gelişmekte olan ülkelerin payı artarken, G7 ülkelerinin ağırlığının azaldığı gözlenmektedir. Dünyadaki ekonomik ve siyasi gelişmeler doğrultusunda politika ve stratejilerin sürekli güncellenmesi zorunlu hale gelmiştir.

Küresel enflasyonda gerileme işaretleri görülmesine rağmen, istenen düzeylere henüz tam olarak ulaşılamamıştır. Önümüzdeki dönemde küresel ticaret hacminin, pandemi öncesi seviyelerin altında kalacağı öngörülmektedir. Politik belirsizliklerin bir miktar azalmasına karşın, küresel risklerin hâlen yüksek seyretmektedir

2026 yılında dış şartların, bir önceki yıla göre daha destekleyici olacağı değerlendirilirken, Türkiye ekonomisinde ılımlı ancak daha dengeli ve istikrarlı bir büyüme süreci yaşanmaktadır.

2026 YILINDA EKONOMİNİN YÜZDE 3,8 BÜYÜMESİ BEKLENİYOR

Orta Vadeli Program’da (OVP) belirlenen büyüme hedeflerinin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğu görülüyor. Temel amaç, geçici değil, sürdürülebilir ve dengeli bir büyüme yapısını kalıcı hale getirmektir.

Bu çerçevede, 2026 yılında ekonominin yüzde 3,8 oranında büyümesi beklenirken, işsizlik oranının ise yüzde 8,5 seviyesinin bir miktar altında gerçekleşebileceği öngörülmektedir.

ENFLASYONDA DÜŞÜŞ BEKLENTİSİ

Gelişmiş ekonomilerde enflasyonun 2024 yılında ortalama yüzde 2,6 seviyesinde gerçekleşmesi; 2025’te yüzde 2,5’e, 2026’da ise yüzde 2,2’ye gerilemesi beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise 2024 yılında yüzde 7,9 olarak gerçekleşen enflasyonun, 2025 ve 2026 yıllarında sırasıyla yüzde 5,3 ve yüzde 4,7 seviyelerine düşeceği öngörülmektedir.

Küresel enflasyonda göreli bir iyileşme yaşanmasına rağmen, düşüşün beklenenden daha yavaş ilerlemesi para politikalarında normalleşme sürecini geciktirmiş ve küresel ekonomik faaliyet üzerinde baskı oluşturmuştur. Öte yandan, son analizlerde ABD’de tarife kaynaklı enflasyonist baskıların güçlendiği vurgulanmakta ve bu durumun faiz indirimlerinin seyrini etkileyebileceği belirtilmektedir. Mevcut belirsizlikler ve kırılganlıklar dikkate alındığında, küresel enflasyonun önümüzdeki dönemde de küresel gündemin üst sıralarında yer almayı sürdüreceği değerlendirilmektedir.

2026 yılına ilişkin küresel görünümde belirsizlikler devam etmekle birlikte; ticaret ortaklarımızda görece daha güçlü bir büyüme eğiliminin öne çıkması ve artan enflasyonist baskılara rağmen para politikalarında normalleşme adımlarının sürmesiyle finansman koşullarının daha destekleyici bir yapıya kavuşması beklenmektedir.

Son yıllarda gözlenen eğilimin 2026 yılında da devam etmesiyle birlikte, başta enerji olmak üzere emtia fiyatlarının ekonomik faaliyetleri destekleyici şekilde ılımlı bir seyir izleyeceği öngörülmektedir.

2022 yılında enerji fiyatları kaynaklı tarihi zirvelerin ardından emtia piyasalarında son dönemde daha dengeli bir görünüm hâkimdir. Jeopolitik gelişmeler nedeniyle zaman zaman dalgalanmalar yaşansa da, küresel büyüme görünümüne paralel olarak enerji fiyatlarında genel bir düşüş eğilimi gözlenmektedir. 2024 yılında yüzde 5,3 oranında gerileyen enerji fiyatlarının, 2025 yılında yüzde 7,9 oranında azalacağı tahmin edilmektedir.

Enerji dışı emtia fiyatlarında ise güvenli liman talebinin etkisiyle özellikle kıymetli madenlerde artışlar görülmesine rağmen, genel fiyat artışlarının sınırlı kalması beklenmektedir.

Dezenflasyon sürecinin Türkiye’de artık kalıcı bir istikrar zemini üzerinde ilerlediği değerlendiriliyor. Kasım 2025 itibarıyla TÜFE’nin yüzde 31,1 seviyesine geriledi. Bununla beraber fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikaların kararlılıkla sürdürülecek. Hedefler doğrultusunda, 2026 yılında enflasyonun yüzde 20’nin altına düşürülmesi, 2027 yılında ise tek haneli seviyelere indirilmesi amaçlanıyor. kaydedilmektedir. Bu doğrultuda ithalat fiyatlarının Programımıza verdiği desteğin emtia fiyatları kaynaklı olarak sürmesini beklemekteyiz. Bu çerçevede, 2026 yılında dış koşulların bir önceki yıla göre daha destekleyici bir görünüm sergileyeceğini, dezenflasyon sürecimize ve aynı zamanda yatırım, istihdam, üretim ve ihracat hedeflerimize nispi olarak daha fazla katkı sağlayacağını
değerlendirmekteyiz."

patronlardunyasi.com