Gündem


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla geldiği Meclis'te törenle karşılandı.

Erdoğan, Meclis'e gelişinde TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından resmi törenle karşılandı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Onur Kıtası'nı selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Şeref Kapısı önünde karşıladı.

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM 28. Dönem 4. Yasama Yılı Açılış Toplantısı'nda açıklamalarda bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmasına milletvekillerini "en kalbi duygularıyla, muhabbetle" selamlayarak başladı.

Her meclis açılışında, 105 yıl önceki o tarifsiz gururu ve heyecanı yaşadıklarını ifade eden Erdoğan, "Halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak ben de bu kürsüde, yani milletin kürsüsünde sizinle aynı heyecanı tadıyor, sizlerin gururuna ortak olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum." dedi.

Yeni yasama yılının ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni eden Erdoğan, Meclis çatısı altında görev yapmış ve bugün hayatta olmayan tüm milletvekillerini rahmetle andı. Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

"Bilhassa milletin emanetine leke sürdürmedikleri için canlarına kastedilen Ali Şükrü Bey'in, Adnan Menderes'in, Hasan Polatkan'ın, Fatin Rüştü Zorlu'nun aziz hatıralarını burada kemali hürmetle selamlıyorum."

"3'ÜNCÜ YASAMA YILI YOĞUN BİR ÇALIŞMA TAKVİMİNE SAHNE OLDU"

Başkan Erdoğan, 1 Ekim 2024'te başlayan ve 21 Temmuz 2025'te sona eren 28'inci dönem 3'üncü yasama yılının, Türkiye, bölge ve dünyada tarihi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde yoğun bir çalışma takvimine sahne olduğunu vurguladı.

Meclis'in yasama, komisyon ve parlamenter diplomasi faaliyetleriyle milletin iradesini en iyi şekilde temsil ettiğini belirten Erdoğan, "Bunun için Gazi Meclisimizin tüm mensuplarına, bu çatı altında görev yapan tüm personele şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti;

Aynı şekilde önümüzdeki yaklaşık 10 ay boyunca; teklifleriyle, önergeleriyle, yapıcı tenkitleriyle, ufuk açıcı değerlendirmeleriyle, siyasetin kalitesini artıran fikirleriyle yasama faaliyetlerine katkı sunacak her bir parlamenterimize, siyasi parti ayrımı yapmaksızın, şimdiden minnettarlığımızı iletiyorum. Milli egemenliğin temsil ve tecelli makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, 4'üncü ve sonraki yasama yıllarında da aynı ruh, aynı kararlılık ve elbette aynı fedakarlıkla çalışacağına yürekten inanıyorum. Her zaman söylediğimiz gibi; aslolan, milletin ve memleketin esenliğidir, huzurudur, bu aziz millete hayırlı hizmetler ve eserler kazandırabilmektir.

Aslolan, vatandaşı olmaktan şeref duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet mesut, muvaffak ve muzaffer kılabilmektir. Aslolan, Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi kuvveden fiile çıkarmak için canla başla çalışmak, gecesini gündüzüne katabilmektir. Bu mücadele, iktidar ve ittifak olarak sadece bizim görevimiz değildir. Şu anda Yüce Meclis'in Genel Kurul salonunda milletimizin tensipleriyle bulunan her bir milletvekilimizin de asli vazifesidir.

Şuraya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum; Millete ve memlekete hizmet yolunda, hepimiz biriz, beraberiz. Büyük ve güçlü Türkiye ülküsüne giden yolda, hepimiz biriz, beraberiz. Milletimizin hak ve hukukunun savunulmasında, hepimiz biriz, beraberiz. Uğruna nice bedeller ödediğimiz demokrasimizin yüceltilmesinde, hepimiz biriz, beraberiz. Vatanımız, bayrağımız, mukaddes değerlerimizle birlikte Cumhuriyetimizin muhafaza ve müdafaasında aynı şekilde hepimiz biriz, beraberiz.

Bakınız, bu kader birlikteliğimiz top seslerinin Polatlı'dan yankılandığı günlerde de böyleydi; bugün de değişen hiçbir şey yoktur. Siyasetin farklı kulvarlarında rekabet halinde olsak da, söz konusu Türkiye olduğunda, herkesin ortak bir paydada buluşma erdemi göstermesi, hem millete karşı sorumluluğumuzun hem de milli menfaatlerimizin gereğidir.

"Mesele Türkiye'yse gerisi teferruattır anlayışıyla hareket eden herkesin başımızın üstünde yeri olduğunu tekrar hatırlatıyorum. Yeni Yasama Yılı'nın aziz milletimizin iradesinin en parlak şekilde tebellür ettiği; intizam ve insicamın asla bozulmadığı; saygı, hoşgörü ve uzlaşının öne çıktığı verimli, bereketli ve başarılı bir yıl olmasını temenni ediyorum. Milletimizi temsil gibi ulvi bir vazifeyi ifa eden milletvekillerimize, siyasi partilerimize, Meclisimizin tüm birimlerine çalışmalarında Rabbim'den üstün başarılar diliyorum.

Bu sene, 105'inci yaşını idrak eden Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, Milli Mücadeleyi başarıyla sevk ve idare eden, Cumhuriyetimizi kuran iradedir. İstiklal Harbinin en zor günlerinde, en kritik kararlar istikbal mücadelemizin karargâhı olarak hayati görev üstlenen bu çatı altında alınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, evet, Gazi bir Meclistir. Burası, "Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir" düsturuyla, milli iradenin tecelligahı olmuştur. Yüce Meclis, Türkiye'nin toplumsal tabanı en geniş istişare mekanizması olarak aynı zamanda demokrasimizin merkez üssüdür.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli mücadeleyi zaferle taçlandırarak milletimizi bağımsızlığına kavuştururken; 105 sene boyunca da kalkınma ve demokratikleşme mücadelemizin mihmandarlığını yürütmüştür. Şu hakikati bugün bir kez daha vurgulamak arzusundayım: 105 yıllık "milli iradenin egemenliği" ilkesi başta olmak üzere, milletimizin hak ve hürriyetler alanında elde ettiği sayısız kazanımların altında Yüce Meclisinin mümtaz üyelerinin imzası, emeği, alın teri ve hiç tavsamayan mücadelesi vardır.

15 Temmuz gecesi, savaş uçaklarının sonik patlamalarına ve tepesine yağan bombalara rağmen milletin emanetine korkusuzca sahip çıkan Meclisimiz, ikinci defa gazilikle müşerref olmuştur. İstiklal Harbinde yedi düvele direnerek tarihe geçen bu yüce çatı, tam da kendisine yakışır bir cesaretle 15 Temmuz darbe girişimini püskürterek, adını dünya parlamentoları içinde müstesna bir yere onurla yazdırmıştır.

Bugün, burada, milleti temsil görevini şanla, şerefle, büyük bir mesuliyet duygusuyla yerine getiren tüm milletvekillerimizin, 15 Temmuz ruhunu her daim ihya edeceklerine inancım sonsuzdur. Bu vesileyle Malazgirt'teki ilk akınlardan İstanbul'un Fethine, Kurtuluş Savaşı'ndan 15 Temmuz destanına, istiklal ve istikbalimiz uğruna canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle yâd ediyorum. Hepsinin ruhları şâd, kabirleri nur, makamları cennet olsun, diyorum.

Şunu da büyük bir gurur ve memnuniyetle belirtmekte fayda görüyorum: Meşruiyetini doğrudan doğruya milletimizden alan Türkiye Büyük Millet Meclisi, daima hakkın, haklının ve mazlumun yanında oldu. İsrail yönetiminin Gazze'de ve Filistin'in diğer bölgelerinde iki yıldır sürdürdüğü soykırıma; bölgede estirdiği devlet terörüne en güçlü tepki, 86 milyon vatandaşımızın temsil edildiği bu koltuklardan yükseldi. Gazze'deki "toplu-kıyıma" karşı sergilediği tavizsiz tavırla milletimizin vicdanına tercüman olan Meclisimiz, yayımladığı 7 ortak bildiriyle farkını ortaya koymuştur.

Özellikle Genel Kurul tarafından 29 Ağustos'ta kabul edilen "İsrail'in Filistin Halkına Yaptığı Soykırım Hakkında Tezkere", zulme göz yumanlar ve gaflet çukurunda boğulanlar için çok güçlü bir mesaj teşkil etmiştir. Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu bünyesindeki çalışmalar da, Gazze ve Filistin diplomasisi bağlamında Meclisimizin bir diğer başarısıdır.

Hasılı bu yüce çatı, Gazze sınavını tarihimize ve milli seciyemize yaraşır biçimde, tam ve eksiksiz şekilde, iftiharla vermiştir. Filistinli mazlumlarla dayanışma sergileyen siyasi partilerimize ve değerli milletvekillerimize kalpten teşekkür ediyorum. Rabbim hepinizden razı olsun.

FİLİSTİN DAVASININ GÜR SESİ OLDUK
Biz de geçen hafta katıldığımız Birleşmiş Milletler 80'inci Genel Kurulu başta olmak üzere her platformda, Filistin davasının gür sesi olduk. Şahsımızı, hükümetimizi ve ülkemizi hedef alan karalama kampanyaları karşısında izzetli duruşumuzu en güçlü şekilde muhafaza ettik. Dünyanın en modern silahlarıyla topraklarına saldıran işgal kuvvetlerine kahramanca direnen Gazze'nin yiğit evlatlarını asla yalnız bırakmadık.

Gazze'ye 102 bin tonu aşan insani yardım ulaştırarak, İsrail'le ticareti bundan 1,5 yıl önce tamamen keserek, Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan Soykırım Davasına müdahil olarak... Daha burada sayamayacağımız nice diplomatik, hukuki, ekonomik adımla, Allah'a hamdolsun, Gazzeli kardeşlerimizin yanında dimdik durduk.

Türkiye'nin çabalarının en yakın şahidi Gazzeli kardeşlerimizdir. Filistin halkı bizim kendileri için neler yaptığımızı, nasıl bir özveriyle gayret ettiğimizi çok ama çok iyi bilmektedir. Ancak buna rağmen, ülkemizin ve hükümetimizin, bu konuda sicili hiç de parlak olmayan çevrelerden gelen haksız ve hadsiz eleştirilere maruz kaldığını görüyor, bundan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz.

BİZ FİLİSTİN DAVASIYLA 2 YIL ÖNCE TANIŞMADIK
Ne şahsımız ne de birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız, birileri gibi Filistin davasıyla 2 yıl önce tanışmadık; biz bu davaya ömrümüzü adadık. Allah izin verirse son nefesimize kadar da Filistin'in ve ilk kıblemiz Kudüs-ü Şerif'in hakkını korkusuzca savunmaya devam edeceğiz. Şundan hiçbir şüphe duymuyorum: İnşallah tarih, Gazze'deki bu omurgalı duruşumuz sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni çağının vicdan abidesi olarak altın harflerle yazacaktır.

Burada şunun da özellikle bilinmesini isterim: Amerikan Başkanı Sayın Trump'la gerçekleştirdiğimiz görüşmede de, Gazze'de akan kanın durdurulması gündemimizin ilk sırasında idi. Bu konuda tekliflerimizi yaptık, çıkış yollarını gösterdik, kalıcı barış için nelere ihtiyaç duyulduğunu çok net biçimde ortaya koyduk.

BU UTANÇ, BİR AN ÖNCE SON BULMALIDIR
Bizim ilkemiz şudur: Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz. Filistinli kardeşlerimiz onurlu mücadeleleriyle barışı ve huzuru dünyada en fazla hak eden millettir. Hak ettikleri o kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak, önce İslam dünyasının sonra da uluslararası toplumun Gazze'ye borcudur. Gazze kana, göz yaşına ve yıkıma artık doymuştur. Bu utanç, bir an önce son bulmalıdır.

Biz tek bir masumun daha hayattan kopartılmasını, tek bir çocuğun daha açlıktan ölmesini, Gazze'ye tek bir bombanın daha düşmesini istemiyoruz. Türkiye olarak bunun için çalışmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti kuruluncaya kadar, inşallah, mücadelemiz sürecek.

Yaşanan onca acıya, oluk oluk akıtılan onca masum kanına rağmen, umudumuzu muhafaza ediyoruz. Nasıl ki 14 yıllık karanlığın ardından Suriye'nin özgürlüğüne kavuştuğunu görmeyi Rabbim bizlere nasip ettiyse... Allah'ın izniyle "nehirden denize" barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize de buradan dayanışma mesajlarımızı gönderiyor; her zaman yanlarında olan Türkiye'nin, inşallah bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğini önemle ifade ediyorum.

TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİMİZE YÖNELİK TARİHİ ADIMLAR ATILDI
Geçen yıl tam bu vakitte, yeni yasama dönemi başlangıcında, bu kürsüde, iç cephenin tahkimine dikkat çekmiş; topluma örnek olacak şekilde Meclisimizin iktidar ve muhalefetiyle, uyum, ittifak, uzlaşı, karşılıklı saygı çerçevesinde çalışması temennilerimi dile getirmiştim. Aynı gün, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, gerek Meclis Genel Kurulu'nda nazik tavrıyla, gerekse Meclis dışında yaptığı ufuk açıcı beyanatlarıyla, iktidar ve muhalefetiyle, terörsüz bir Türkiye'nin inşası için düşüncelerini paylaştı.

Geride bıraktığımız 1 yıl içinde, terörsüz Türkiye hedefimize yönelik tarihi nitelikte adımlar atıldı, önemli mesafeler alındı. Bu vesileyle, engin siyasi tecrübesi, birikimi ve dirayetiyle terörsüz Türkiye idealimizin mimarlarından olan Sayın Devlet Bahçeli'ye bir kez de huzurlarınızda ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi ifade ediyorum. Aynı şekilde, bu 1 yıllık süreçte, yapıcı duruş ve çabalarıyla Türkiye'nin terörden arındırılması yolunda önemli katkılar vermiş olan DEM Parti heyetine ve yönetimine de şükranlarımı sunuyorum.

Son nefesine kadar terör duvarının yıkılması, ülkemizin her karışında barış ve kardeşliğin egemen olması için ter döken İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder'i de burada rahmetle anıyorum. Geride bıraktığımız 1 yıl içinde, terör örgütü saldırılarını durdurmuş, kendisini feshettiğini açıklamış, sembolik bir törenle silahlarını yakmıştır. 1984'ten bu yana hem on binlerce can kaybına, hem de 2 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açan terör belası, böylece bitme noktasına gelmiştir.

Sürecin son derece hassas olduğunun farkındayız; ancak en başından itibaren olumlu bakıyoruz, olumlu bakmak için çaba sarf ediyoruz.

"HEDEFİMİZ; TERÖRÜN BİTMESİ, KARDEŞLİĞİN KUVVETLENDİRİLMESİDİR"
Buradan, Meclis kürsüsünden tekrar ifade etmek isterim: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir dünyevi güç karşısında diz çökmez, boyun eğmez, taviz vermez ve egemenliğini asla pazarlık konusu yapmaz. Bu meyanda, bazı muhalefet partilerinin tahrikleriyle, zihinlerinde soru işareti oluşan vatandaşlarımız varsa, hepsi müsterih olsunlar. Özellikle şehitlerimizin muhterem aileleri ve gazilerimiz bilsinler ki, onların aziz hatıralarına gölge düşürecek hiçbir adımın atılmasına ne hükümet olarak biz, ne Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi, ne de bu Yüce Meclis müsaade edebilir. Hedefimiz; terörün bitmesi, kardeşliğin kuvvetlendirilmesidir. Adımlarımızı sadece ve sadece bu hedefe yönelik atıyoruz.

Terörsüz Türkiye idealimizin en önemli merkezi, hiç kuşku yok ki burası, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Meclis çatısı altında, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu", siyasi partilerimizin kahir ekseriyetinin temsilcileriyle çalışmalarına başlamış, şu ana kadar da 12 toplantı yapmıştır. Komisyon, çalışmalarını tamamladığında, şüphesiz elimizde çok önemli doneler olacaktır.

Komisyonda dile getirilen önerilerin istişare ve uzlaşma neticesinde hayata geçirilmesi bir sonraki aşamayı teşkil edecektir. Burada mühim olan, Türkiye'nin yerli, milli, çözüm odaklı siyasi partilerinin böyle hayati bir mesele için yük alması, aynı komisyon çatısı altında buluşması, konuşması, birbirini saygıyla dinlemesi, istişareler yapmasıdır. Bu, ülkemiz demokrasisi adına, umutlarımızı büyüten çok müstesna bir kazanımdır.

"TÜRKİYE, OLUŞAN BU HUZUR VE GÜVENLİK İKLİMİNİ EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE MUHAFAZA EDECEKTİR"
Bu komisyon da göstermiştir ki, silahla çözüm olmaz, sıkılı yumruklarla musafaha yapılmaz. Her şey, saygı çerçevesinde konuşulabilir, tartışılabilir, istişare edilebilir. Komisyonun toplanıp, her konuyu açıklıkla ve açık yüreklilikle istişare etmesi, Türkiye'nin zararına değil, hiç tartışmasız yararınadır. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonumuz işte bu olgunluğu sergilemiş, Türkiye'nin de bu olgunluğa eriştiğinin en güzel delili olmuştur. Bu vesileyle, komisyonumuzun değerli üyelerine, çalışanlarına da teşekkür ediyor, bundan sonraki oturumlarında başarılar diliyorum. Türkiye, oluşan bu huzur ve güvenlik iklimini en güçlü şekilde muhafaza edecektir. 86 milyonun bir, beraber ve kardeş olduğu bir Türkiye, enerjisini terörle mücadele için değil, refah için seferber edecektir.

"TÜRKİYE SINIRLARI DIŞINDAKİ KÜRTLERİN DE EN BÜYÜK HAMİSİDİR"
Her alanda elde edilen başarılar, Terörsüz Türkiye ortamında pekişecek, kuvvetlenecek, inşallah yeni atılımlara fırsat oluşturacaktır. Şu hususun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum: Türkiye'nin güvenliği ile yakından alakalı meselelerde atacağımız adımlar, oluşan huzur ve kardeşlik ikliminden tamamen ayrı tutulmalıdır. Türkiye, Türkiye içindeki Kürtlerin anavatanı olduğu kadar, Türkiye sınırları dışındaki Kürtlerin de en büyük, en samimi, en güvenilir hamisidir, kardeşidir; zor günlerde kapısı çalınan ilk sığınağıdır. Bu, yüzyıllardır olduğu gibi, bugün de yarın da böyledir; inşallah hiçbir zaman değişmeyecektir. Sınırlarımızın ötesindeki Kürt kardeşlerimizin, bir takım terör örgütlerinin baskılarıyla, Türk, Kürt, Arap, genel olarak Müslüman düşmanı bir takım ülke ve odaklar tarafından istismar edilmesine asla rıza göstermeyiz.

"TÜRKİYE, SURİYE'DE BİR "DEJAVÜ" YAŞANMASINA İZİN VERMEYECEKTİR"
En başından itibaren Suriye'nin toprak bütünlüğünü güçlü şekilde destekliyoruz. Bugün de, Suriye'nin bölünme planlarının en güçlü şekilde karşısındayız. Gerek Suriye'nin toprak bütünlüğünü temin etmek, gerekse sınırlarımızın ötesinde herhangi bir terör oluşumunu engellemek amacıyla, diplomasinin tüm kanallarını devreye almış durumdayız. Bu kanalları kullanmayı sabırla, samimiyetle ve sağduyuyla sürdürüyoruz. Diplomatik girişimler cevapsız kalırsa, Türkiye'nin pozisyonu da, politikası da bellidir. Türkiye, Suriye'de bir "dejavü" yaşanmasına izin vermeyecektir. Bu ilkeli tavrımız, Kürt kardeşlerimiz dahil Suriye halkının aleyhine değil, tam tersine onların lehinedir; bölgemizi terör belasından kurtarmaya dönük bir tavırdır.

"EVELLALLAH, HER SORUNU ÇÖZER, HER OYUNU BOZARIZ"
Tekrar altını çizerek söylüyorum: Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii, Alevi, Nusayri... Etnik köken, dil, mezhep ayrımı yapmadan hepimiz ortak bir geleceğin yolcularıyız. Bu yolculukta bizim ezeli ve ebedi kardeşliğimiz, evellallah, her türlü engeli aşacak kudrettedir. Aklı selimle hareket edildiğinde, bin yıllık ortak maziden beslenen bir gelecek tasavvuruyla yaklaşıldığında, evellallah, her sorunu çözer, her oyunu bozarız. Biz, birbirimize, bir duvarın tuğlaları gibi kenetlendiğimizde, bölgedeki sıkıntılar tek tek çözülecek, bölge kalıcı barış ve huzura kavuşacaktır.

Aramıza simsarların girmesine göz yumduğumuzda ise coğrafyamızda kan, gözyaşı, çatışma, zulüm eksik olmayacaktır. Nasıl ki Türk, Kürt, Arap; Sultan Alparslan'ın, Selahattin Eyyubi'nin, Sultan Fatih'in ordusunda omuz omuza verip zaferler kazandıysa... Nasıl ki Çanakkale'de Türk, Kürt, Arap birlikte İslam toprağını kahramanca savunduysa... İnşallah yarın da, ebediyen de Türk, Kürt, Arap İttifakı coğrafyanın barışını, huzurunu, kalkınmasını, refahını birlikte temin ve tahkim edecektir. Buna tüm kalbimizle inanıyoruz.

"DEPREMLERİNİN YARALARINI SARMAYA DEVAM EDİYORUZ"
86 milyonun yüreğini yakan 6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmaya devam ediyoruz. Hayatını kaybeden ve her birini rahmetle andığımız vatandaşlarımızı geri getiremesek de, afetin izlerini silmeyi hamdolsun başardık. Şu anda, 3 bin 481 şantiyemizde on binlerce mimar, mühendis ve işçi kardeşimiz gece-gündüz demeden çalışmalarını sürdürüyor. 6 Eylül tarihinde Malatya'da 304 bininci yuvamızın anahtarlarını hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. İnşallah önümüzdeki ay 350 bininci konutumuzun kurasını çekiyoruz. Yıl başına kadar, toplam 453 bin bağımsız bölümlü hak sahibi ailelerimize teslim etmek için canla başla çalışıyoruz. Yeni evlerine kavuşan vatandaşlarımızın hanelerinde gönül huzuruyla, sağlık ve afiyetle oturmalarını temenni ediyorum. Aynı şekilde, yeni iş yerlerini teslim ettiğimiz afetzede kardeşlerimize de Rabbim'den hayırlı ve bereketli kazançlar niyaz ediyorum.

Tam bir seferberlik ruhuyla yürüttüğümüz imar sürecinde yalnızca konut ve iş yerleriyle sınırlı kalmadık. Ecdat yadigârı emanetlerin her birinin üzerine titriyor; aslına uygun şekilde yaşatmak için azami gayret sarf ediyoruz. Bugüne kadar deprem bölgemiz için kamu olarak güncel rakamlarla 3,6 trilyon lira, yani yaklaşık 90 milyar dolarlık harcama yaptık.

Burada, ekonomiye dair bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum;
Önceliğimiz, halkımızın hayat pahalılığı sorununu kalıcı olarak çözmektir. Ağustos ayında, son 45 ayın en düşük enflasyonunu görerek, önemli bir dönüm noktasına ulaştık. Enflasyonu, bu yılın sonunda yüzde 30'un altında, 2026 yılında ise yüzde 20'nin altına indirmeyi hedefliyoruz. Bütçe açığımızın milli gelire oranını bu yıl yüzde 3,6'ya; 2026'da ise yüzde 3,5'e indirmeyi öngörüyoruz. İhracat tarafında da hamdolsun çok iyi gidiyoruz. Ağustos ayında yıllık bazda ihracatımız 269 milyar doları aştı. Altın ithalatının yüksek düzeyde seyretmesine rağmen, dış dengemiz hızla iyileşti. 2025 yılını milli gelire oranla sadece yüzde 1,4'lük bir cari açıkla kapatmayı ümit ediyoruz.

"MERKEZ BANKAMIZIN BRÜT REZERVLERİ 179 MİLYAR DOLARA ULAŞTI"
Dış kaynaklara erişim noktasında da çok ciddi kazanımlar elde ettik. Gerek bankacılık, gerekse reel sektörümüz için finansmana erişim hem kolaylaştı, hem de maliyetler belirgin şekilde geriledi. Dış borcumuzun milli gelire oranı son 14 yılın en düşük seviyesine indi. Öte yandan, rezerv yeterliliği noktasında da tarihi başarılara imza attık. Merkez Bankamızın brüt rezervleri 179 milyar dolara ulaştı. Programımızın etkisiyle risk primimiz ve borçlanma maliyetlerimiz geriledi; Türk lirasına olan güven her geçen gün artmaya başladı.

"İŞSİZLİK ORANIMIZ TAM 28 AYDIR TEK HANELERDE SEYREDİYOR"
Küresel ekonomideki belirsizliklere, ticaret ortaklarımızdaki düşük büyüme oranlarına rağmen Türkiye ekonomisi, hamdolsun, büyümesini sürdürdü. 2025'in ilk yarısında yıllık büyümemiz yüzde 3,6 olarak gerçekleşirken, milli gelirimiz yıllıklandırılmış bazda 1,5 trilyon dolara yaklaştı. Üretim cephesinde ise, zirai dona bağlı olarak daralan tarım sektörü hariç, tüm sektörlerde katma değer artışı kaydettik. İmalat sanayimiz son 12 çeyreğin en yüksek performansını sergiledi. Tüketimle yatırım arasındaki denge korunurken, istihdam tarafında da son derece olumlu gelişmeler yaşandı. İşsizlik oranımız tam 28 aydır tek hanelerde seyrediyor.

Bir başka güzel gelişmeyi, bir başka rekor seviyeyi turizmde gördük. 2025 yılında ilk 6 ayda 25,8 milyar dolar gelirle tüm zamanların ilk 6 aylık gelir rekorunu kırdık. 2025 yıl sonunda 64 milyar dolar turizm gelirine emin adımlarla ilerliyoruz. Aynı başarı hikayesini sağlıkta, eğitimde, ulaştırmada, enerjide, sosyal politikalarda, tarımda, sanayide özellikle savunma sanayinde de görmek mümkündür. Türkiye bütün bu alanlarda kendisiyle yarışarak kısa sürede, çok büyük atılımlara imza atmıştır. İnşallah yakaladığımız bu güçlü ivmeyi hızlandırarak sürdüreceğiz.

Son olarak, yapısal reform gündemimize de kısaca değinmek isterim: 2026 senesi, Türkiye ekonomisinde adeta bir reform yılı olacak. Sanayiden teknolojiye, tarımdan enerjiye, ekonomimizin tüm alanlarında büyük bir dönüşüm başlatıyoruz. Yerel yönetimlerde mali disiplini güçlendirecek adımları da devreye alarak kamuda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve verimliliği daha da pekiştireceğiz. Ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için şimdiden hayırlı-uğurlu olsun.

MİLLET EGEMENLİĞİNİ ÇOK GÜÇLÜ ŞEKİLDE TESİS ETMEYE ÇALIŞTIK
Bizler, hepimiz burada, her seçimde sandıkları demokrasimizin bayram yerine çeviren on milyonların takdir ve teveccühüyle bulunuyoruz. Türkiye'de tek bir meşruiyet kaynağı vardır; o da aziz milletimizin tertemiz iradesidir. Biz siyaset sahnesine ilk çıktığımızdan beri "meşruiyetin kaynağı millettir" dedik ve millet egemenliğini çok güçlü şekilde tesis etmeye çalıştık. Yarım asra yaklaşan siyasi hayatımız boyunca girdiğimiz tüm mücadeleleri daima sandıktan çıkan iradeden aldığımız icazet ve yetkiyle yürüttük.

Bakınız, bu ülkede, bir dönem egemenlik kağıt üzerinde millete ait olsa da, hakikatte sermayenin, medyanın ve mütegallibenin tasallutu altındaydı. Vesayetin kılıcı, yıllarca milli iradenin tepesinde sallanmaya devam etti.Hakimiyeti, imtiyazlıların elinden aldık, asıl sahibi olan millete teslim ettik. Bunun için gerçekten çok çalıştık, çok mücadele verdik; çok ciddi bedeller ödedik, nice saldırıları göğüslemek zorunda kaldık. Ama sonuçta Türkiye'de milletin iradesini her alanda egemen kıldık.

MİLLETİN İRADESİNE DAYANMAYAN İMTİYAZLARA YER YOKTUR
Şunu bugün bir kez daha açık açık söylüyorum: Türkiye'de gücünü halktan almayan ayrıcalıklara yer yoktur. Türkiye'de, siyasette, hukukta, ekonomide, kamuda, sosyal ve gündelik hayatta, milletin iradesine dayanmayan imtiyazlara yer yoktur. İnşallah hiçbir zaman da olmayacaktır. Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir; millet de bu iradesini Yürütmede seçilmiş Cumhurbaşkanı, Yasamada milletvekilleri aracılığıyla kullanır. Bazı muhalefet aktörlerinin belli periyotlarla, özellikle ortaya dökülen kimi skandalları perdelemek için gündeme getirdiği suni tartışmalar, milletimizin 14-28 Mayıs seçimlerinde ortaya koyduğu iradeye saygısızlıktır; milletin bizatihi kendisine yapılmış büyük bir hürmetsizliktir.

TÜRKİYE YÜZYILIMIZIN İNŞASINI SÜRDÜRECEĞİZ
Milletimiz, Cumhurbaşkanlığında şahsımıza, Meclis'te sizlere 5 yıllık yetki vermiştir. Aziz milletimizden sandıkta aldığımız bu yetkiyi, inşallah sonuna kadar en güzel, en verimli şekilde kullanacağız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma, bunları uygulama imkanlarıyla Türkiye Yüzyılımızın inşasını sürdüreceğiz. Yasama organımızın siz kıymetli üyelerinin sergileyeceği hassasiyet, Yürütme olarak bize bu çabalarınızda güç ve moral aşılayacaktır. Son 23 yılda, sizlerin de destekleriyle alınan büyük mesafeyi, Türkiye Yüzyılına yakışacak ve Türkiye'ye dar gelmeyecek yeni bir anayasa ile taçlandırma arzumuza da sahip çıkacağınıza yürekten inanıyorum.

Şunu Yüce Meclisin ve ekranları başında bizleri takip eden kardeşlerimizin bilmesini istirham ediyorum: Biz, Türkiye'nin imkanlarını, potansiyelini, zenginliklerini daha da artırmak için koşturuyoruz. Biz, Türkiye'nin kaynaklarını, yine Türkiye'nin ihtiyaçları için, bu ülkenin 86 milyon vatandaşı için, gençleri ve geleceği için seferber ediyoruz. Türkiye merkezli düşünen, üreten, çalışan herkesi de, bu mücadelede yol arkadaşı olarak görüyoruz.

Bu millet için çalışan, çabalayan, söz söyleyen, siyaset yapan kim varsa, aynı hedefe doğru beraberce yol almaktan mutluluk duyarız. Ama öksüzün, yetimin, işçinin, çiftçinin, emeklinin, tüccarın, sanayicinin, esnafın hakkına el uzatana da zerre miskal merhamet göstermeyiz. Bu konudaki tavizsiz duruşumuzu muhafaza etmekte kararlıyız. Rabbim var ve yardımcımız olsun, diyorum. Bu düşüncelerle 28'inci Dönem 4'üncü Yasama Yılı'nın tekrar hayırlara vesile olmasını diliyorum. Siz değerli milletvekillerimize yeni yasama yılında da Cenab-ı Allah'tan muvaffakiyetler temenni ediyorum.

patronlardunyasi.com