Sağlık


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde "11. Tıp Kurultayı ve TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Töreni'ne katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

"Tıp camiasının kıymetli temsilcileri, dost ve kardeş ülkelerden gelen kıymetli bakanlar ve heyet başkanları, Sağlık Bakanlığımızın Türkiye Sağlık Enstitülerinin değerli mensupları, değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Sizlerin şahsında doktorundan hemşiresine, ebesinden hasta bakıcısına, laborantından teknisyenine, kamuda ve özelde milletimize hizmet eden her bir sağlık personelimize selamlarımı, muhabbetlerimi gönderiyorum.

11'inci Türk Tıp Dünyası Kurultayı çerçevesinde tertiplediğimiz 2025 TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri töreninde sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti öncelikle ifade etmek istiyorum. Milletin evinde bu anlamlı buluşmaya, bu güzel buluşmaya vesile olan Sağlık Bakanlığımıza, Sayın Bakan ve ekibine, ayrıca Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımıza teşekkür ediyorum.

Yurt dışından ülkemizi, kurultayımızı ve ödül merasimimizi teşrif eden katılımcılara başkentimiz Ankara'ya hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Kurultay çerçevesinde düzenlenen Üreten Sağlık İş Forumu'ndan çıkan sonuçların, başta sağlık sektörümüz, üniversitelerimiz ve Türk sağlık bilimi olmak üzere, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Farklı kategorilerde TÜSEB ödüllerine layık görülen bilim insanlarımızı, değerli hekimlerimizi canıgönülden tebrik ediyorum. Bu sene ebediyete irtihal eden ve adına ödül takdim edeceğimiz Profesör Doktor Gazi Yaşargil hocamızla birlikte, tıp bilimine katkıda bulunmuş ancak şimdi aramızda olmayan hocalarımızı ve doktorlarımızı da bu vesileyle rahmetle, şükranla yad ediyorum.

Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın iftihar ettiği bilim insanı, kıymetli Aziz Sancar hocamıza da hayırlı ve uzun ömürler diliyor, Nobel ödülü alacak daha nice çalışmalara imza atacağına yürekten inanıyorum.

"YERYÜZÜNDEN İNSAN HAYATINDAN DAHA KIYMETLİ BİR ŞEY YOKTUR"

Değerli misafirler, saygıdeğer bilim insanları. Yeryüzünde insan hayatından, insanın sağlıklı, onurlu, özgür bir hayat sürmesinden daha kıymetli bir şey yoktur. İnsanın asli varlığına musallat olan marazları ortadan kaldırmak, insan bedenini ve ruhunu sağlıklı kılmak, yaralarını sarmak, hastalıklarını iyileştirmek, acılarını dindirmek meselesi insanlık tarihi kadar eskidir. Deva ve şifa arayışı yeryüzünde insanla başlamıştır ve devam etmektedir.

Esasında bütün kadim geleneklerin, bütün dinlerin, bütün köklü düşünce ve felsefe akımlarının nihai amacı insanın konumunu muhafaza etmektir. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen ecdadımız, insanı yaşatmayı merkeze alırken sadece devletin bekası ve sosyal devlet anlayışının altını çizmekle kalmamış, asırlar önce kadim bir hakikati de dile getirmiştir. "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyen bir hayat felsefesinden ancak kurucu ve kuşatıcı bir sağlık anlayışı zuhur edebilir. Doktor, hekim ve tabip kelimelerinin kökenlerinde ve mana evrenlerinde iyileştirme, selamete çıkarma anlamları olduğu kadar, bilgelik ve hikmetle birlikte halden anlama vasıflarının bulunması boşuna değildir. Eski Türk tıbbında "otacılar" olarak isimlendirilen zümrenin aynı zamanda bilge kişiler olması ancak bu hakikatle izah edilebilir.

"TIP İLMİNDEKİ BULUŞLAR İNSANLIĞIN ORTAK KAZANIMIDIR"

Değerli dostlar, bu arka plan temelinde şu hususu önemle vurgulamak istiyorum. Tıp ilmindeki gelişmeler, yenilikler, buluşlar, keşifler, hangi milletten, hangi devletten, hangi kuruluştan doğarsa doğsun, kaynağı neresi olursa olsun, insanlığın ortak malıdır, ortak kazanımıdır, ortak sevincidir.

İnsanlık kadar eski bu ilkenin, çağımızın kar odaklı anlayışında maalesef, geçmişe kıyasta zemin kaybettiğini görüyoruz. Para kazanmayı, rantı, çıkarı, kar hırsını teşvik eden kapitalist sistem, hayatın pek çok alanı gibi tıpla ilgili paradigmayı da dönüştürüyor. İnsanlığın karşılaştığı modern açmazlardan biri, sağlık sektörünün, özellikle sektörünün yanında onu domine edenlerin sınıfsallaşarak kendilerini geniş kitlelerden ayrı, ayrıcalıklı bir katman gibi görmeleridir. Bir diğer husus da tıptaki gelişmelerin, insanın hayrına ve insan hayatının kurtarılması için kullanılacağı yerde, aksi istikamette kullanılmasıdır. Bunun tıp ilminde ve tabiplik mesleğinde yol açtığı sıkıntıları, siz kıymetli bilim insanlarımızın takdir ve değerlendirmesine bırakıyorum.

"SAĞLIK HER İŞİN BAŞIDIR"

Kadim tıp bilimini bilançolara sığdırmaya çalışmanın yanlışlığını en iyi sizler biliyorsunuz. Fakat ben burada bir gerçeği açık ve net söylemek durumundayım. Ataların ifadesiyle, "sağlığı olanın umudu, umudu olanın her şeyi var demektir." Yani, sağlık her işin başıdır. Mutlu, huzurlu bir hayatın temel şartıdır. Gerçekten de şayet sağlığınız yerindeyse, gerekirse taşı sıkar, suyunu çıkartır, bir şekilde hayatınızı idame ettirirsiniz. Ama sağlığınızı kaybetmişseniz, tüm dünya size altın tepside sunulsa bile gözünüzde hiçbir kıymeti olmaz.

Bunu bilhassa şunun için söylüyorum: Hastalanan her insanın kendini tedavi ettirme imkanı bulamadığı, nihai ürüne dönüşen tıbbi gelişmelerin insanların hizmetine eşit sunulmadığı bir dünya, kabul edelim ki adil, eşit ve yaşanabilir bir dünya değildir. Nasıl insan hayatı sömürülemezse, insan onuru ticarileştirilemezse, insanın sağlığı ve bunun yanında hastalığı sömürülemez, bir pazar metaı olarak görülemez. İnsanın ruhu ve bedeni, insan sağlığı ve hastalığı, sadece ticarete konu edilemeyeceği gibi bir tahakküm aracı olarak da kullanılamaz.

Gelinen noktada dünyanın sağlık alanında daha sıhhatli, daha rafine, İbn-i Sina ve Hipokrat çizgisine daha yakın bir bakış açısına kavuşması gerektiği anlaşılıyor. Evet, bunu açık yüreklilikle konuşmak, bunu tartışmak, böyle bir dönüşüm için ön almak, risk almak, mücadele etmek zorundayız.

"BİR İNSANI İYİLEŞTİRMEYE MADDİ ANLAMDA DEĞER BİÇİLEMEZ"

Değerli kardeşlerim, kıymetli hekimlerimiz, tabii ki tüm bunları ifade ederken şu gerçeği de göz ardı etmiyoruz. Gazze'de tam iki ay boyunca hastanelerin bombalanmasına, hastaların, sağlık çalışanlarının, çocukların, hatta ve hatta kuvözdeki masum bebeklerin katledilmesine seyirci kalan bir dünyadan, böyle bir dünyaya geçmek şüphesiz kolay olmayacaktır. İnsanlık, bir hayatı kurtarmanın sevincini kolektif olarak yaşadığı, dünyaya sağlıklı gelen bir bebeğin sevincini kendi sevinci olarak gördüğü zaman, inanın dünya cennete dönüşecektir. Biz işte bunun için çalışıyoruz. Sizler aynı şekilde bunun için emek veriyor, çabalıyor, ter döküyorsunuz. Bir insanı iyileştirmeye maddi anlamda değer biçilemez. Bir hayatı kurtarmanın maddi anlamda pahası ölçülemez. Yunus Emre ne diyor? "Bir hastaya vardın ise, bir yudum su verdin ise, yarın anda karşı gele, Hak şarabın içmiş gibi." Evet, işte tüm mesele budur.

"BİZLER, UNUTMAYIN, LOKMAN HEKİM’İN VARİSLERİYİZ"

Hastaya şifa olma bilincinin adeta genlerimize işlediği bir coğrafyanın, bir medeniyetin varisleri olarak nerede durduğumuzu ve misyonumuzun ne olduğunu idrak etme mecburiyetimiz var. Bizler, unutmayın, Lokman Hekim’in varisleriyiz. Bizler, Batı'da tıp ilminin temelini atan İbn-i Sina'nın varisleriyiz. Bizler, Anadolu'yu şifahanelerle ören, insanlığın şifa ve deva arayışına kurumsal anlamda çözümler üreten büyüklerimizin varisleriyiz. Nasıl ecdadımız Anadolu'yu şifahanelerle ilmek ilmek dokuyarak bir şifa medeniyeti inşa etmişse, nasıl istiklal ve istikbal mücadelemizin en büyük payelerden biri tıbbiyenin olmuşsa, inşallah Türkiye Yüzyılı'nın sancaktarlarından biri de buradaki kardeşlerim olacak, doktorlarımız, bilim insanlarımız olacak, sizler olacaksınız. Ben buna tüm kalbimle inanıyorum. Her birinize teşekkür ediyor, şimdiden tebriklerimi iletiyorum.

"SON 23 YILDIR SAĞLIĞA BÜYÜK ÖNEM VERDİK"

Değerli misafirler, insan merkezli siyaset anlayışımızın bir gereği olarak son 23 yıldır sağlığa büyük önem verdik. Yürüttüğümüz çalışmalarla yaygın, kaliteli ve ekonomik bir sağlık sistemini hayal olmaktan çıkarıp halkımızın hizmetine sunduk. Anayasamızın en temel hükümlerinden olan sosyal devlet ilkesinin rehberliğinde, ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşlarımızın da sağlık hizmetlerinden eşit bir şekilde istifade edebilmelerini sağladık. İlaç almak için insanların sabahın köründe yollara düştüğü, muayene sırası alabilmek için saatlerce kuyrukta beklediği, parası yetmeyince hastalarımızın rehin tutulduğu günler inşallah bir daha gelmemek üzere geride kaldı.

"86 MİLYON VATANDAŞIMIZA BİRİNCİ SINIF SAĞLIK HİZMETİ SUNUYORUZ"

Bugün toplam 1 milyon 470 bini aşan sağlık personelimizle, hamdolsun 86 milyon vatandaşımıza birinci sınıf sağlık hizmeti sunuyoruz. 2002'den bu yana personel sayımızı yüzde 288 artırdık. Dikkatinizi çekiyorum, son bir buçuk yıl içinde 57 bin 504'ü hekim olmak üzere 99 bin 567 yeni atama yaptık. Türkiye'de hekim sayısının artması yalnızca hastalarımızın değil, onlara hizmet veren değerli hekimlerimizin de işini kolaylaştırdı, yükünü hafifletti. Kamu hastanelerimizin yüzde 80'ini yeniledik veya yeniden inşa ettik. 794 yeni hastaneyi hizmete kazandırarak kamu hastanelerinde toplamda 173 bin yatağa ulaştık. 2002 yılında kamuda yalnızca 7 bin nitelikli yatağımız vardı. Bugün bu sayı 18 kat artışla 122 bine ulaştı. Toplam yatak sayımız ise 164 binden 271 bine ulaştı. Son bir yılda 4060 yatak ünit kapasiteli 60 projeyi bitirdik.

13 ŞEHİR HASTANESİNİN YAPIMI DEVAM EDİYOR

Yapılanlar sadece bunlarla sınırlı değil. 2023 yılında yaşadığımız depremin yaralarını hızla sarıyoruz. Bölgeyi yeniden ayağa kaldıracak kalıcı sağlık yatırımlarını hızlandırdık. Böylece 5.123 yataklı 109 sağlık tesisini tamamladık. 11 ilimizde deprem öncesinde kamu hastanelerinde 23.733 yatakla hizmet sunulurken, bugün 27.503 yatakla sağlık hizmeti veriyoruz. Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesi'nin 300 yataklı ek binası ile Kahramanmaraş 600 yataklı devlet hastanesini yıl bitmeden açacağız. Salgın döneminde hayati rol üstlenen şehir hastanelerimizden 25 tanesi hizmete girdi. 13 şehir hastanesinin yapımı devam ediyor. Toplamda 9 şehir hastanesinin ihale, proje ve arsa çalışmaları devam ediyor.

“SAĞLIK ALANINDA BÜYÜK BİR DEVRİME İMZA ATTIĞIMIZ DA TARTIŞMASIZ BİR GERÇEKTİR”

Başta şehir hastanelerimiz olmak üzere sağlıkta kurduğumuz sistem, dünyanın pek çok ülkesi tarafından ilgiyle takip ediliyor. Öyle ki güçlü sağlık altyapımız sayesinde artık pek çok branşta sadece bölgemizdeki ülkelerin vatandaşlarına değil, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere küresel ölçekte sağlık hizmeti verebilen bir ülke konumuna ulaştık. Daha burada saymaya kalksak değil saatler, günler alacak birçok yatırımı, projeyi, devrim niteliğinde reformu hayata geçirdik. Kuşkusuz, tüm sorunları çözdük, tüm sıkıntıları giderdik iddiasında kesinlikle değiliz. Sağlık gibi dinamik bir alanda ihtiyaçlar hiçbir zaman bitmez, bitmeyecek. Ancak elini vicdanına koyan herkesin kabul ettiği üzere, sağlık alanında büyük bir devrime imza attığımız da tartışmasız bir gerçektir. Türk sağlık sisteminin gücü, kabiliyetleri ve şoklara karşı kapasitesi Covid-19 salgınında çok net görülmüştür."

İLETİŞİM BAŞKANI DURAN'DAN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A VERİLEN "DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ AVRUPA ÖDÜLÜ"NE İLİŞKİN PAYLAŞIM

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a verilen "Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Ödülü"ne ilişkin paylaşım yaptı.

Duran, Filistin halkına yönelik olağanüstü insani çabaları, destekleri ve Gazze'den gerçekleştirilen tıbbi tahliyelerde örnek teşkil eden liderliği için Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a takdim edilen "Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Ödülü"ne ilişkin, NSosyal'deki hesabından paylaşımda bulundu.

11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı ve TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Töreni'nde verilen ödülün, son derece anlamlı olduğunu belirten Duran, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın küresel insani meselelere karşı sergilediği kararlı liderliğin uluslararası arenada ne derece karşılık bulduğunu bir kez daha gördük. Gazze'de yaşanan ağır tabloya rağmen insani yardımın sürmesi, tıbbi tahliyelerin güvenle gerçekleştirilmesi ve mazlumların sesinin duyurulması, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın kişisel takibi, iradesi ve liderliğiyle mümkün olmuştur. Filistin meselesindeki insani hassasiyetini yıllardır istikrarlı biçimde sürdüren yaklaşım, hem bölgede hem de uluslararası platformlarda güçlü bir yankı uyandırmaktadır.

Bu gurur verici ödül aynı zamanda Türkiye'nin Sayın Cumhurbaşkanı'mızın vizyonu doğrultusunda geliştirdiği insani diplomasi anlayışının tescili niteliği taşımaktadır. Sağlık yardımlarından tahliye operasyonlarına, diplomatik girişimlerden uluslararası farkındalık çalışmalarına kadar tüm süreçler, Türkiye'nin mazlumların yanında olma iradesini ve devlet kapasitesini bütün dünyaya göstermiştir. Bu anlayışla, Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde, mazlumların yanında olmaya, her platformda haklarını savunmaya devam edeceğiz."

patronlardunyasi.com