Çorum’un Başpınar köyü 50 seneyi aşkındır Devlet Opera ve Balesi’ne balet çıkarıyor. Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürü Serbülent Biçer, Erdoğan Şanal, Ertan Şanal’ın gibi… Sadece balet de değil, teknik ekipte çalışan birçok köy sakini de var kurumda görev yapan. Kendisi de Çorumlu olan, Niğde Ömer Halisdemir İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Diren, bu hikâyenin peşine düştü ve “Baletler Köyü” belgeseline imza attı.
Milliyet’ten Müjde Işıl’ın haberine göre, Yunanistan Uluslararası Film Festivali’nde Onur Ödülü, Makedonya Sanat Film Festivali’nde En İyi Kısa Belgesel Ödülü, Rusya Lampa Uluslararası Etki Film Festivali’nde Belgesel Ödülü kazandı.
Geçtiğimiz ay Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarıştı ve ülkesindeki sinemaseverlerle buluştu.
İşte o belgeselin hikâyesinin ayrıntıları:
Baletler yetiştiren köyü nasıl keşfettiniz?
Yıllar önce yapılan bir haberden gördüm. Hemen harekete geçtim. Ben de Çorumluyum ama o zamana kadar duymamıştım. Duyduktan sonra baletlere ulaştım ve film sürecini başlattım.
Araştırma yaparken ve çekimlerde sizi en çok ne şaşırttı?
Böyle bir olayın Çorum’un bir köyünden çıkması ve bu olaya köylülerin olumsuz tepki vermemesi beni şaşırtmıştı. Malum, taşrada erkeklerin dans etmesi durumu genellikle çok hoş görülmez. Ancak Başpınar köylüleri, aksine bütün baletleri sahiplenmişler.
Köy ve bale birbirine tezat kavramlar görülürken bale, elit sanatı olarak kodlanıyor genelde. Belgesel bu yargıyı kırarken sanatın geçim kaynağı olarak görüldüğünün de altını çiziyor. Geçim sorunları olmasaydı gençler bale yerine tarım ve hayvancılığa devam eder miydi?
Bence birçok yerde geçim sorunu var ama insanlar oralardan kaçıp büyük şehirde iş arıyorlar genelde. Başpınarlılar da balet olmayı seçip yollarına bu şekilde devam etmişler. Geçim sorunları olmasaydı da bu yolu seçebilirlerdi bence.
Belgesel uluslararası alanda ödüller kazandı. Yurt dışındaki gösterimlerde seyircinin tepkileri nasıldı?
Film birçok ülkede gösterildi ve ödüller aldı. Halen de gösterilmeye devam ediyor. İletişim kurduğumuz kişiler tabii ki durumu ilginç buluyorlar. Ve filmi de beğeniyorlar. Bazen ‘Bu hikâye gerçek mi yoksa kurmaca mı?’ diye soran da oluyor.
Belgeseli kurmaca filme dönüştürme çalışmanız var. Bu kararı nasıl aldınız ve hangi aşamadasınız?
Bu filmin uzun metraj kurmaca filme dönüştürülmesini biz düşündük ve filmi izleyen birkaç kişi tarafından da benimsendi. Şu an senaryo çalışmasındayız. Tabii ki böyle bir filmin bütçesi yüksek olacaktır. O nedenle ilk başka Sinema Genel Müdürlüğü’nden destek almamız gerekiyor. Ondan sonra da yapımcı bulmamız lazım. Sonuç olarak birkaç yıllık bir süreç olacaktır. İnşallah sürecin sonunda güzel bir film çekmiş oluruz.
‘Belgeselciler arka planda kalıyor’
Festivallerimizde belgeseller ve kısa filmler, uzun metrajların gölgesinde kalıyor genelde. Bu sorun nasıl çözülür sizce?
Evet maalesef özellikle büyük festivallerde kısa filmciler ve özellikle de belgeselciler arka planda kalıyor. Bence kısa film festivalleri uzun metraj ile aynı festivalde değil de ayrı festivalde yarışmalı. Ayrıca belgesel ile kurmaca kısa filmler aynı seçkide yarışmamalı. Biz belgeselciler bunun dezavantajını çok yaşıyoruz. Kurmaca kısa film ile belgesel aynı kategoride yer alınca belgesel ikinci planda kalıyor. Belgesel filmler kendi türleri içinde yarışmalı. Belgesel filmlerde minimum süre kısıtlaması da olmamalı. Örneğin son olarak Adana Altın Koza Film Festivali’nde belgesel seçkisinde minimum 30 dakika sınırı olduğu için kurmaca filmlerle aynı seçkide yer aldık. Bu da bizim için bir sorun.
patronlardunyasi.com