Doğa


Halide TONGA

Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenen Brezilya’daki Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30), dünya liderlerini, bilim insanlarını ve sivil toplum temsilcilerini iklim krizine karşı yol haritasını belirlemek üzere bir araya getirdi.

Amazon yağmur ormanlarının kalbinde gerçekleşen zirvede, küresel ısınmanın kritik eşiği olan 1,5 derece hedefinin hâlâ mümkün olup olmadığı, fosil yakıtlardan çıkış takvimi ve iklim finansmanı gibi başlıklar masanın en sıcak konuları arasında yer aldı. Türkiye’nin müzakerelerdeki pozisyonu ve COP31’e ev sahipliği yapacak olması da dikkatle takip edilen başlıklar arasında yer aldı.

İngiltere Enerji Bakanı Ed Miliband da bugün, BM iklim görüşmelerinin kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, fosil yakıtların küresel anlamda aşamalı olarak kaldırılmasını destekleyenlerin, öneriyi yaşatmak için "yaratıcı" yollar bulmaları gerektiğini, bunun için de önerinin bağlayıcı olmaktan çıkıp gönüllü hale getirilmesi gerektiğini söyledi.

Ankara Üniversitesi Beşeri İktisadi Coğrafya Ana Bilim Dalı Başkanı ve Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mehmet Somuncu, Patronlar Dünyası’na COP30 zirvesini ve COP31’in Türkiye’de yapılacak olmasını uluslararası iklim diplomasisi açısından değerlendirdi.

“COP30’DAKİ NETİCELER İÇ AÇICI DEĞİL”

Prof. Dr. Somuncu COP30 Zirvesi’yle ilgili şunları söyledi:

“Bildiğiniz gibi COP toplantıları, yani taraflar toplantısı dediğimiz toplantılar Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin en üst düzey karar organı.

Yani iklim değişikliğiyle mücadelede alınacak her türlü hükümetler düzeyinde kararın oluşturulduğu, neticelendirdiği yer. 30’uncusunu tamamlamak üzereyiz. Geçen sene de uzamıştı, Bakü’deydim. Yani esasında bu uzama işte de ortaya çıkan problemi gösterir. Maalesef COP30’da ortaya çıkan neticelerin çok da iç açıcı olduğu söylenemez.

Sebep şu, bu iş ilk başladığında, yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 1992 yılında Rio'da imzaya açılan ve 1994'te yürürlüğe giren iklim değişikliğiyle mücadele için bir politika belgesiydi. Yani taraf ülkeler için hukuki bağlayıcılıklar da var. Önemli kararların alındığı toplantılar esasında. Örneğin 2015 Paris Antlaşması bir dönüm noktasıydı. Ama bu toplantı ve bundan öncekiler giderek biraz işin sulandırdı. Onun da nedeni şu, yani COP toplantıları başında çok ciddi gidiyordu ilk yıllarda. Çünkü herkes problemin farkındaydı. İklim sorunlarıyla mücadele etmek için önemli kararların alınması, uygulanması konusunda ciddi adımlar atılıyordu.

Prof. Dr. Mehmet Somuncu

FOSİL YAKIT ŞİRKETLERİ COP TOPLANTILARINDA ETKİN OLMAYA BAŞLADI

Fakat belli bir dönem sonra özellikle şu son 10 yıldaki toplantılarda özellikle fosil yakıt şirketlerinin ve bu tür grupların COP toplantılarında etkili olmaya başladıklarını görüyoruz.  Yani inanılmaz bir lobi dönüyor. Müzakere kararlarını etkiliyorlar. Mesela bu yılki toplantıda 22 tane Orta Doğu'daki ülkelerden petrol üreticisi vardı. Yanlarına 54 tane de Afrika ülkesini aldılar ve 80 ülkenin verdiği o önergeye veya tartışılması gereken konuya karşı tavır oluşturdular. Ve Brezilya hükümeti (müzakereci) üzerinde de baskı oluşturdular.

Tabi bunlardan bize yansıyanlar var, yansımayanlar var. Öyle olduğu için de iş biraz yavaş ilerliyor. Yani iki ileri bir geri şeklinde ilerliyor. Şu ana kadar aslında bu toplantıdan beklenenin tam olarak gerçekleştiğini söyleyemeyiz.

Zaten COP toplantıları, çok eşik dediğim gibi Paris Anlaşması'nın olduğu gibi ciddi kararların alındığı, bir de oluşturulduğu rutinin devamı şeklinde gidiyor. Geçen sene Bakü’de önemli bir karar alındı. Az gelişmiş ülkelere, iklim adaleti çerçevesinde 2035'e kadar 300 milyon dolar gelişmiş ülkeler tarafından yardım edilmesi kararı alındı. Daha sonra bu çeşitli fonlardan 1.3 trilyon dolara çıkarıldı. Bu toplantıda onunla ilgili ciddi tartışmalar var. ‘Hani ne oldu bu para, ne zaman aktarılacak, nasıl aktarılacak?’ gibi.

Bu bakımdan bu toplantının sonuçlarından çok ciddi şeyler çıktığını veya çıkacağını düşünmüyorum.

COP30 NEGATİF YÖNDEN BİR DÖNÜM NOKTASI

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, bir konuşma yaptı. Bunun artık bir dönüm noktası olduğunu, daha ileriye giden hiçbir şeyin kalmadığını, 1,5°C hedefinin eşiğinin zaten geçici olarak aşıldığını ve bundan sonra artık 1,5°C’un üstünde sıcaklığın artarak devam edeceğini ve tartışılacak, konuşulacak veya zaman geçirecek bir durumun olmadığının mesajını net bir şekilde verdi.

Geldiğimiz noktada iklim krizi diyoruz artık. Ve bu iklim krizi, belli bir ülkeyi ya da dünyanın belli bir bölgesini değil hepimizi, herkesi etkiliyor. Bunun içinde en gelişmiş ABD ülkesi de en yoksul Afrika ülkeleri de var. Türkiye de var, Azerbaycan da var.

AŞIRI HAVA OLAYLARININ YARATTIĞI MADDİ ZARAR 1 TRİLYON DOLARA YAKLAŞTI

İklim değişikliğinden, aşırı hava olaylarından kaynaklanan olayların başında afetler geliyor. Amerika'nın resmi kurumlarından edinilen verilere göre, 1980'li yıllarda meteorolojik afetlerden kaynaklanan afetler ve bunun sonucunda ortaya çıkan maddi zarar 223 milyar dolar. 2000'li yılların ortalarına doğru ve 2020’li yıllarda bunun ulaştığı nokta 633 milyar dolar. Bu rakam 1 trilyon dolara yaklaştı. Ölüm sayılarında azalma var alınan önlemler çerçevesinde ama maddi kayıplarda ciddi sorunlar var.

TÜRKİYE’DE DE AFETLER ÇOĞALDI

Türkiye'mize bakalım mesela. Türkiye son yıllarda çok ciddi bir şekilde Karadeniz bölgesinde, Akdeniz bölgesinde, şehirlerde, kırsal kesimde bu afetleri katlanarak yaşıyor muyuz? Tarımda ciddi problemler var mı? Bir taraftan kuraklık vuruyor, bir taraftan don vuruyor, bir taraftan aşırı yağışlar vuruyor. Bu aynı zamanda gıda güvencesini ve gıda güvenliğini etkiliyor insanları.

KİRAZ 500-600 LİRADAN AŞAĞI DÜŞMEDİ

Mesela bu yıl kiraz 500 liradan 600 liradan aşağıya düşmedi. Birçoğumuz kiraz yemedik yani.  Bu öyle sıradan bir tarımsal hadise veya meteorolojik olay değil. Dolayısıyla bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde işin çok ciddiye doğru gittiğini söylemek isterim.

ASLINDA HERKES İKLİM KRİZİNİN VARLIĞINI ANLIYOR

Bir tarafta çok yoksul ülkelerde iklim mültecileri sorunu var, onlar zaten akın akın Batı’ya doğru göç ediyor. O yüzden eğer bir dönüm noktası diyorsak, bu işin tam olarak anlaşılıp anlaşılmadığının dönüm noktasındayız.

KİMSENİN DÜNYANIN GELECEĞİNİ TEHLİKEYE ATMAYA HAKKI YOK

Aslında herkes anlıyor. Yani bu işte mücadele edenler zaten bar bar bağırıyorlar. Bu işe karşı duran, bundan çıkarı olan işte fosil yakıt şirketleri, petrol şirketleri, kömür şirketleri ve bunların bulunduğu ülkeler, tabii ki ekonomik çıkarlarını savunacaklar ama yani bu kadar pervasız bir şekilde bu çıkarların savunulmasını doğru bulmuyorum.

Dünyanın ve insanlığın geleceğini tehlikeye atma konusunda kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum.

1,5°C hedefinin tutturulması mümkün değil. Çünkü zaten geçen yıldan itibaren aşıldı. 1,5°C’nin üzerine çıktı. Artık 2°C’ler konuşuluyor. 1,5°C hedefini artık unutalım.

FOSİL YAKITLARDAN ÇIKIŞ YOL HARİTASI MÜMKÜN MÜ?

Bu zaten İngiltere'deki COP toplantısından itibaren ciddi bir tartışma konusuydu.  Orada son anda bunda bir değişiklik yaptılar.  Fosil yakıtlardan kademeli olarak çıkış konuşuldu. Daha sonra da bunu nasıl elimine ederiz mücadelesi başladı.

Mücadele edenler kimler? Toplantıya katılan fosil yakıt şirketleri, onların lobileri ve onların uğraşları sonucunda bu oluyor. Özellikle müzakereyi yürüten ülke üzerinde veya karar alıcıları üzerinde ciddi bir baskı oluşuyor. Dolayısıyla gelinen noktada da aslında şu anda fosil yakıtlarının, yakıttan çıkışın yol haritası değil, yol haritasının yolunun haritasıydı o kadar.

JAPONYA’DA 2 BİNE YAKIN İNSAN SICAK HAVAYA BAĞLI KALP RAHATSIZLIĞINDAN ÖLDÜ

Japon medyasını takip ederken bir bilim insanı şu bilgiyi paylaştı. Dedi ki; “2024'te Japonya'da 10 bine yakın insan kalp rahatsızlığı nedeniyle sıcak hava dalgalarının olduğu dönemde hastaneye kaldırıldı. Bunlardan 2 bin tanesini kaybettik.”

Yani şunu söylemek istiyorum. Artık insan sağlığını da doğrudan etkilemeye başladı bu iş.  Örneğin, Yunanistan’da Akropolis Tapınağı aşırı sıcak nedeniyle yazın ziyaretçilere kapatıldı. Hatta önceki yıl da turistleri bir anda bölgeden boşalttılar. Bu sadece sıcaklık derecesinin aşılması değil. Yani termal konfor dediğimiz bir konfor düzeyi var. Yani nemle bağlantılı. İkisini birlikte değerlendirmek gerekiyor.

COP31’İN TÜRKİYE’DE OLACAK OLMASI ÇOK SEVİNDİRİCİ

Tabii ki çok sevindirici. Türkiye uzun süredir ev sahipliği yapma konusunda zaten girişimlerde bulunuyordu. Hatta İngiltere'nin COP Başkanı olduğu dönemde de Türkiye, İngiltere lehine çekilmişti aslında.

BM, dünyayı 5 bölgeye ayırmış durumda. O bölgelerde her sene dönüşümlü olarak yapılıyor. Birkaç yıldır Avustralya'yla sürekli çekişme vardı ama uzlaşma sağlandı. Türkiye ev sahipliği yapacak.

Türkiye'nin uluslararası düzeyde iklim politikaları ve görünürlüğü açısından  son derece önemli. Aynı zamanda ekonomi, turizm, tanıtım, ikili ilişkilerin güçlendirilmesi gibi başka getirileri de var.

Türkiye bakımından ben olumlu olarak değerlendiriyorum. Fakat işte bir tek Avustralya yerine keşke biz yürütseydik o müzakereyi. Ne olursa olsun COP31’in Türkiye'de yapılacak olması bence oldukça memnuniyet verici.”

patronlardunyasi.com