Patronlar


İsviçre’deki maçı 2-0 kaybetmişiz. Ertesi gün İstanbul’a dönüş ve hemen üç gün sonra rövanş maçına çıkacağız.

THY’nin Milli Takım’ı Zürih’ten getiren uçağında büyük bir sessizlik hakim. Moraller sıfır. Ama herkes türlü türlü planlar içinde. “Ne yaparız ederiz de bu İsviçre’yi eleriz, Almanya’ya gideriz.” Çeşit çeşit fikirler ortaya atılıyor. Derken uçak Yeşilköy Havaalanı’na iniyor, federasyonun seyahat organizasyonlarından sorumlu bir bayan (Bir federasyon yetkilisinin direktifi doğrultusunda) ayağa kalkıyor, Hasan Doğan, Davut Dişli ve Fatih Terim’in bulunduğu yere gelerek, “Conrad Oteli’nde bir durum değerlendirmesi yapılacak, lütfen alandan direkt oraya geçelim” diyor.

Kafile alandan ayrıldıktan sonra otele geliyor ve bu isimler 853 numaralı odaya çıkıyor. Ve o meşhur toplantı başlıyor.

Yani “Türk futbolunun dibine dinamit koyan”, “Dünya’ya rezil eden”, her fırsatta barbar Türkler naraları atan “Avrupalı’nın arayıp da bulamadığı fırsatı büyük bir koz olarak eline veren” o meşhur toplantı.

Belki bu toplantıya katılanlar hepsi iyi niyetli ama, alınan kararların Türkiye’ye ileride vereceği zararı kimse hesaplayamıyor. Onlar kimler mi? Onlar Türk futbolunun en önde gelen isimleri.

Federasyon Başkanı Levent Bıçakcı, İkinci Başkan Hasan Doğan, Milli Takımlar Sorumlusu Davut Dişli, Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Atalay, İstanbul Emniyeti’ni temsilen bir emniyet müdürü, Teknik Direktör Fatih Terim.

Toplantıda ana fikir şu:

“İsviçreliler dün akşam bizi 2-0 yenebilmek için her yolu denedi. Biz de bunun karşılığını çok iyi organize olarak vermeliyiz. Onlar 2-0 yeniyorsa biz de saha içi ve dışı faktörler bir arada onlara 3 fark atmalıyız.” Toplantıdaki ilk görüş rakibi kuralların izin verdiği nizami ölçülerde baskı altında tutmak... Fakat işin boyutu daha sonra değişiyor.

TOPLANTIDAN PASAJLAR

Davut Dişli, Emniyet’i temsilen toplantıya katılan yetkiliye diyor ki:

“Adamları daha pasaport kontrolünden itibaren psikolojik baskı altına almamız lazım.”

Emniyet yetkilisi şaşırıyor, Dişli devam ediyor:

“Biraz pasaport kontrolünde bekletmek yasa dışı mı? Ne olur yani İsviçreliler biraz kuyrukta beklese de ülkeye 2-3 saat geç giriş yapsa.”

Gerçekten de İsviçre Milli Takımı İstanbul’a 3 saat süren bir pasaport kontrolüyle giriş yapabiliyor. Daha körükten girişte, ellerinde Türk bayraklı yer hizmetleri görevlileri oyuncuların burnunun dibinde slogan atıp tacize başlıyor. Gümrüklü alan geçişinde ise para ile tutulduğu belli bazı kişiler İsviçreli oyuncu ve teknik adamlara ağır küfürler savuruyor. Bu fanatiklere tek polis memuru bile müdahale etmiyor.

Tekrar toplantıya dönüyoruz.

Hasan Doğan söz alıyor:

“Otele giderlerken de rahat bırakmayalım. Sahilyolu üzerinde bir kaza olsa da otobüsleri biraz beklese fena mı olur?... “

Emniyet yetkilisi yine şaşırıyor:

“Ne kazası, efendim nasıl olur?...

Hasan Doğan:

“İstediğin bir kaza olsun