İşte Başaranlar


Galatasaray Spor Kulübü’nün tarih yazdıran eski başkanı, bir kaç yıl öncesinin 13 şirketli Transtürk Holdingi’nin sahibi Faruk Süren ile Mecidiyeköy’deki yeni ofisinde görüştük. Faruk Bey ofisin Ali Sami Yen Stadyum’una yakın olmasının tesadüf olduğunu söyledi. Faruk Bey’in eşi Hatice Hanım, GS’ın kurucularından Abidin Daver’in torunu. Kızı Yelda da yine GS’li yönetici Burak Elmas’la evli.

Faruk Bey’den röportaj istediğimde önce bana ‘ben artık VIP değilim ki’ dedi. Geçirdiği iflaslara rağmen tüm pozitifliğiyle hayata olumlu bakan bir zamanların en zengin isimlerinden kalbi büyük bu işadamıyla keyifli bir sohbet geçirdik.

Zor günleriniz yüzünden Gebze’de kalıyordunuz. Yeni ofise nasıl geçtiniz?

Ofis Gebze’deki fabrikadaydı, ama İstanbul’da özellikle hukukçularla olan toplantılarımızdan dolayı şehre gelmemiz gerekiyordu. Burası eski arkadaşım Nedim Bey’in mülkü. Bir katı boştu. Bize irtibat bürosu oldu.

Bir zamanlar, 13 şirketli bir holdingin patronu ve Galatasaray Kulübü’nün başkanıydınız. Beylerbeyi’nde Boğaz manzaralı villada yaşıyordunuz. Şirketleriniz birer birer kapandı. Mallarınız satıldı. O günleri bir anlatır mısınız?

Fındıklı’daki güzel ofisim de gitti. Ekonomik hayatta iniş çıkışlar olur. Soğukkanlı olmak lazım ama mülkü satmak acıdır. Benim şirketlerim 2000 yılındaki ekonomik krizden gerektiğinden fazla etkilendi. Şirketlerimi teslim ettiğim arkadaşlar, hiçbiri yok artık, daha basiretli davranmış olsalardı belki bu kadar kötü etkilenmezdik. Hem benim konsantrasyon yokluğum hem de bazı yöneticilerin basiretsiz ve laçka davranması bu durumu yarattı. Neticede o yetkileri onlara ben verdiğim için sorumluluk da benimdir. Sineye çektik, atlatıyoruz.

Ailece üstümüze düşeni yaptık. Borcumuzu ödemeye başladık. En özel olan ailece oturduğumuz evin satışını da gerektiriyorsa onu da yaptık. Sözünün eri olmak önemli. İnsanın değeri portföyünün kalınlığıyla değil yüreğinin büyüklüğüyle ölçülmelidir.

Ailemin de desteğiyle bu küçültülmüş hayatı tercih ettik ve çabuk adapte olduk. O kadar da kötü birşey değil. İnişler biter ve biz yine büyük rakamlara ulaşırız.

Hangi sektörlerdeki şirketleriniz battı?

Öncülüğünü yapmış olduğumuz yapı market işi iflas etti. Çok iyi bir şirketti ve son dönemde büyüyen bir sektör. Yanlış uygulamalarla iflas etti. Plastaş şirketi de iflas etti. Türkiye’nin en büyük enjeksiyon kapasitesine sahipti. Otomotiv yan sanayiinde geliri iyi olan büyük müşterileri vardı. Orada da insan seçiminde büyük hatalar yaptık. Özellikle orada çok büyük hatalar yaptım. Tespit ettim ki oradan ayrılan arkadaşlar kendi fabrikalarını kurmuşlar. Bazı işlerimizi içerideyken kendi fabrikalarına almışlar. Hatta sanayi maliyetinin altında satış yapıyorlarmış. Beni o şirketin iflasında sıkan en önemli husus, işçilerin kıdem tazminatlarının bir kısmının ödenememiş olması. Onların ödenmesi ve 2006 yılında temizlenmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Plastaş içimde çok büyük bir yaradır.

Bir sinema işiniz de vardı?

1995’te Kanadalı Odeon’u Türkiye’yi getirdik. Sinema gösterimine yeni konsepti getirdik. Multimilyon dolarlık prodüksiyonları ufacık salonlarda seyretmek yerine büyük ekranlı, sesli, ve rahat koltuklu bir konsept. Fakat o da borç tasfiyesi neticesinde Finansbank kanalıyla AFM’e satıldı.