Şelale Kadak'ın röportajı
Anadolu Endüstri Holding Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye'de bu krizin ardından iş yapma şeklinin değişeceğini, yeni teknolojilerin ortaya çıkacağını ve bir teknoloji devrimi yaşanacağını söylüyor Özilhan, "Sanal trilyon dolarlar kayboldu. Artık kıt olan kaynak çok kıymetli hale geldi. Eskisi kadar çok tüketemeyiz, otomobil alamayız iş yapamayız. O acayip zengin dönem artık sona erdi" diyor..
* Son zamanlarda özellikle yabancı âkil insanlardan şunu duyuyorum. Tasarruf öne çıkacak. Çevre konusunda dünya daha hassaslaşacak. Krizden sonraki iş yapma şekliyle ilgili sizin tahminleriniz nedir?
Nakit kısıtlı. Trilyon dolarlar kayboldu. Sanal böyle değerler yok artık. Herkes servetini, varlığın yüksek çarpanlarla çarpıp, yüksek değerler koyuyordu. Finans sektörü de bu sanal değerleri hakikaten değer olarak görüyordu. Ona göre kredi veriyor, teminat kabul ediyordu. Krizle bunlar bitti. Kaynak çok kısıtlı ve çok kıymetli. Bütün dünya artık bu kaynağı kullanmak zorunda. Dolayısıyla herkes kendine bir çeki düzen verecek. Bu yüzden herkes tasarruflu, dikkatli kaynak kullanacak. Verimli yerlere bu kaynağı aktaracak. Ben de dünyada bir tasarruf döneminin başlayacağını düşünüyorum. Üretimde, tüketimde; enerji, su ve hava kullanımında yani her şey de bir tasarruf dönemi başlayacak. Dolayısıyla insanlar çok daha verimli üretmek ve tüketmek zorunda. Bu da yeni teknolojileri getirecek. Başka türlü olmaz. Bu teknolojiler yetmeyecek.
BU KEZ İPLER KİMSEDE DEĞİL
Önümüzdeki kaynakları çok daha verimli, sağlık bir şekilde kullanacak bir teknolojiye yönelecek herkes. Ben bunu teknoloji devrimi olacak diye yorumluyorum. Eskisi gibi iş yapamayız. Eskisi kadar çok otomobil alamayız. Eskisi kadar gereksiz tüketim yapamayız. O acayip zengin dönemin sona erdiğini, bunu hakikaten hak edenlerin harcayabileceğini düşünüyorum.
* Bu krizde daha önceki kuşakların deneyimlerini de sormak mümkün değil herhalde...
Katılıyorum. İş hayatındaki 35'inci yılım. Bir çok krizler, sıkıntılar, problemli dönemler geçirdik. Ama en sorunlu, en sıkıntılı, en önümüzü göremediğimiz ve çözümlerin çok az olduğu bir krizin içindeyiz şu an. Çünkü bundan önceki bir çok krizi Türkiye'nin krizi olarak gördük. Hakikaten bu kez ipleri kimsenin elinde olmayan ve dışarıdan kaynaklı bir kriz. İçerde alacağımız tedbirler çok kısıtlı. Bundan önceki krizlerde yurtdışından gelen destekler, yahut uygulanan politikaların yurtdışına dönük olması, devalüasyon yapılır, ihracat artırılır yahut ithalat düşürülürdü. Bu defa bunların hiçbiri tesir etmiyor.
* Başlarda 2001 krizini yaşamış olmak Türkiye'nin avantajı deniyordu. Ama şimdi sanki bir önemi kalmadı. Her ay yeni bir şeyler öğreniyoruz...
Bu dönem hakikaten de devamlı öğrenme dönemi. Daha önceki krizlerde alınan tedbirler hemen etkisini gösteriyordu. 24 Ocak kararlarının 3-4 gün içinde artı tesirini hissetmişti Türkiye mesela. Şimdi Avrupa'da ABD'de hükümetler kararlar alıyor, trilyon dolarlık paketler açılıyor, bankalar kurtarılıyor, bir takım sektörlere çok önemli destekler tahsis ediliyor. Ama böyle bir saman alevi gibi düzeltme hemen arkasından kara delik gibi etkisi anında bitiyor. Dibini de bulamadı hala.
* Önümüzdeki yıllarla ilgili beklentinize gelelim...
Yüksek büyümeleri unutalım. Türkiye'ye çok iyi kaynak aktı son yıllarda. İyi ki almışız. Şimdi faizler düşecek, enflasyon düşecek. Kıt kaynaklarla verimli olmak zorundayız. Dışarıdan kaynak beklememeli, kendi kaynağımıza dönmeliyiz. Ben iki üç yılın böyle gideceğini düşünüyorum. Ama yüzde 4-5 büyümeler, çatlamalar, patlamalar olmayacak artık.
Gazlı içeceği en az su ve en yeni teknolojiyle üretmenin peşindeyiz!
* Yeni dönemde yeni teknoloji üretenin öne çıkacağı anlaşılıyor. Siz Anadolu Endüstri Holding'in buna örnek bir çalışmasını verebilir misiniz? Yani yeni dönemde geleneksel iş kollarından teknolojinin çok öne çıktığı iş kollarına kayar mısınız?
Teknolojini verimli bir hale getiremezsen yaşayamazsın. İnsan kaynağını doğru eğitip, doğru kullanamazsan da yaşayamıyorsun. Çok geleneksel bir sektörde olsanız dahi rekabet seni yeni teknoloji üretmeye, verimli olmaya mecbur ediyor zaten. Biz örneğin gazlı içecek üretiyoruz. O gazlı içeceği en az suyla nasıl, en gelişmiş teknolojiyle, en verimli nasıl üretiriz ve en uygun fiyatlarla, hangi kanallardan nasıl dağıtırız konusunda kafa yoruyoruz. Coca-Cola şirketi de Türkiye'deki bu gelişmelerin farkında. Teknoloji alanında Türkiye'de yatırım yapıyor. Çünkü hakikaten Türkiye, Coca-Cola camiası içinde sivrilen yıldızlardan biri. Bir çok 'en iyi işleri' yapan grup oldu. Güney Afrika'sından, Çin'ine, Güney Amerika'sından Hindistan ve Japonyası'na kadar bir çok ülkeden bir çok insan Türkiye'ye gelip bizim yaptığımız işi öğrenip, örnek almaya çalışıyor. Bilgi teknolojilerindeki (IT) uygulamaları bile merak ediyorlar. Burası bir laboratuar haline geldi.
Bizim arkadaşlara göz dikiyorlar ama artık göndermiyorum
"Hakikaten Türkiye Coca-Cola camiasında sivrilen yıldız oldu. En iyi işleri yapan grup burası. Bilgi teknolojimizi de öğretiyoruz"..
* Sanırım bu krizde iyi yetişmiş insan gücü de şirketleri öne çıkaracak. Ama biliyorum ki Coca-Cola şirketi hem Türkiye'deki operasyonundan hem de şişeleme grubundan yani sizde çalışan pek çok Türk'ü transfer ediyor...
Son zamanlarda zaten Coca-Cola Türkiye aldı başını gitti. Bir çok ülkeyi bünyesine kattı. Burada çok önemli bir insan kaynağı oluştu. Mali elemanından pazarlamacasına, teknik elemanına kadar yetişmiş Türkler dünyanın dört bir yanına dağıldı. Daha da istiyorlar ama göndermiyorum artık. Bizim de ihtiyacımız bu en iyi yetişmiş insanlar çünkü. Onlar bizim arkadaşlara göz dikiyor ama şu sıralar vermiyorum, önünü kesiyorum. Çünkü eğitimine çok çaba sarf ediyoruz bu arkadaşların, çok da gitmelerini istemiyoruz. Yurtdışında da çok önemli, tecrübeli insan kaynağımız oluştu. Rusya'daki pazarlama ekibimiz inanılmaz mesela.
* Bu dönem öğrenme dönemi, peki aynı zamanda bekleme dönemi mi?
Bazı sektörler çok ağır etkileniyor. Ekonomilerin en temel lokomotifi inşaat ve otomotiv sektörleri. Yan sanayileri var. Çok büyük üretimleri var. Hepsi zincirleme birbirine bağlı. Ve şimdi bu zincir durdu. Bu dönem genel olarak çok gerekli değilse yatırım dönemi değil.
Olumsuz gidişatı bekliyordum ama ne yalan söyleyeyim bu kadarını değil
Yüksek büyümeleri unutalım. Ülkeye çok iyi kaynak aktı son yıllarda. İyi ki almışız. Şimdi faiz ve enflasyon düşecek, kendi kıt kaynağımıza dönmek ve verimli olmak zorundayız.
* Dibini bir türlü bulamayan bu krizin bitiş günüyle ilgili tahminde bulunur muydunuz?
Reel sektör olunca başka. Bir tarafta üretimimiz var. Bir tarafta bankacılığımız var. Elimiz taşın altında. Tecrübeli bir yönetim kurulumuz var. Ben bizzat 35 yıldır iş hayatının içindeyim. Danışmanlarımız var. Yabancı ortaklıklarımız var. Ortadoğu'da, Rusya'da yatırımlarımız var. Ama hakikaten kimse şu anda ne yapacağını, ne tedbir alınması gerektiğini, daha ne kadar aşağı gideceğini, ne zaman duracağını bilmiyor. Tedbirli davranmaya çalışıyoruz.
* Keşke global ekonominin içinde yer almasaydık dediğiniz oluyor mu?
Demiyorum. Çünkü yıllardır duvarların kalkmasının faydalarını gördük. Herkes büyük bir ekonominin parçası oldu. Verimlilik, üretim, satış, değerler oluştu. Sermaye alışkanlığı oluştu. Ama bundan sonraki aşamada biraz daha kontrollü olunacak. Dünya hiçbir zaman kriz öncesi gibi olmayacak. Her şey yeniden şekilleniyor. Dolayısıyla herkesin uygulayacağı stratejiler de farklı olacak. 2008'in Nisan'ından itibaren dünya ekonomisindeki gidişatla ilgili olumsuz bir durum bekliyordum. Üç aşağı beş yukarı hissettim. Ama ne yalan söyleyeyim, bu kadarını hissetmedim. Dev yatırım bankaları batacak, otomotivciler bu hale gelecek!
* IMF ile anlaşma çok konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Önemli görüyorum. Çünkü çok önemli güven unsuru. Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bir 25-30 milyar doları çevirmesi lazım. Bu içeriden kaynaklarla çevrilebilir ama yetmez. Bir IMF anlaşmasının cepte durmasının faydası var. Çünkü bu insanları rahatlatır. Yoksa olsa ne olur olmasa ne olur. Benim cebime IMF bir şey koymuyor. Bilakis ona ihtiyaç olmadan oluyorsa olsun. Ama herkese bir güven veriyor.
Partilerin savaşı içimizi kararttı
* İş dünyasının morali bozuk mu?
Bozuk tabii. Dışarıdaki krizin yanı sıra Türkiye'nin kendine özel sorunları var. Birkaç aydır seçime yoğunlaştık ve seçimi bir siyasi arena haline getirip, siyasetteki partilerin birbirini yıprattığı bir duruma getirdik. Bunu için kararmadan seyretmen mümkün değil. Dışarıda her yer yanıyor, bitiyor. Ekonomi darmadağın. Dünya darmadağın. Türkiye'de hepimiz iliklerimize kadar ekonomideki sıkıntıyı hissediyoruz.
Sabah