Ekonomi


Başbakan Yardımcısı Babacan, cari açıkta, 3 aylık ortalamalara bakıldığında ve mevsimsel etkilerden arındırıldığında cari açıkta en kötünün geride kaldığını söyledi. Babacan, bundan sonra tedrici olarak bir iyileşme görüleceğini bildirdi. Babacan, şu anda enflasyonun yüzde 10,45'de bulunduğunu ama beklentilerin bu rakamın aşağı düşeceği yönünde olduğunu söyledi. Babacan, ''Yüzde 5 enflasyon hedefi de ulaşılabilir bir hedef'' dedi.

      Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Rixos Otelde düzenlenen, Genişletilmiş Başkanlar Toplantısında, Türkiye ekonomisinin 2011 yılı değerlendirildi ve 2012 yılı beklentileri açıklandı.
      Başbakan Yardımcısı Babacan, burada yaptığı konuşmada, enflasyondaki yükselişin geçici olduğunu ve bir süre sonra normale döneceğini bildirdi.

      Enflasyonda şu an itibariyle geçen senenin oldukça yüksek sayılabilecek, yüzde 10,45 gibi bir rakamla kapatıldığını kaydederek, bunun para politikalarıyla fazla bir bağlantısı olmadığını, bunda kurdaki gelişmelerin, enerji fiyatlarındaki artışın, bazı tekstil ve konfeksiyon ürünlerine getirilen ithalatta alınan vergilerin, sigaraya gelen fiyat artışının etkili olduğunu söyledi. Babacan, bütün bunların perakende fiyat artışlarını beraberinde getirdiğini ve enflasyonun bir miktar yükseldiğini bildirdi.

      Başbakan Yardımcısı Babacan, şu anda enflasyonun yüzde 10,45'de olduğunu ama beklentilerin bu rakamın aşağı düşeceği yönünde olduğunu belirterek, yüzde 5 hedefinin ulaşılabilir bir hedef olduğunu söyledi.
      
     Cari açık
     
     Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu sene kredi hacmindeki artışın geçen seneye göre daha az olacağını ve 2011 yılının kur etkisinden arındırıldığında, yüzde 25 kredi hacmi büyümesiyle tamamlanacağını kaydetti. Babacan, kredi hacminin yüzde 25 değil, yüzde 35 artması durumunda cari açığın en aşağı 4-5 puan daha yüksek olacağını bildirdi. Babacan, ''O zaman Türkiye sürdürülemez bir dış dengeye doğru giderdi o da bizi bugünlerde çok daha fazla zorlayabilirdi. 2010'un sonunda aldığımız kararlar, cari açığın bu mertebelerde kalmasını sağladı'' dedi.

      Başbakan Yardımcısı Babacan, cari açıkta, 3 aylık ortalamalara bakıldığında ve mevsimsel etkilerden arındırıldığında cari açıkta en kötünün geride kaldığını söyledi. Ali Babacan, bundan sonra tedrici olarak bir iyileşme görüleceğini kaydederek, cari açığın finansmanında 4-5 aydır daha çok doğrudan sermayenin görüldüğünü de söyledi.
      
     Rekor ihracat
     
     Babacan, geçen yılki ihracatın cumhuriyet tarihinin rekoru olduğunu ancak, 2008 yılına göre de sadece 2 milyar dolarlık artış yaşandığını hatırlatarak, ''Rekordur, doğru ama ihracatta daha çok koşmamız gerektiği de bir gerçek. Artık 'başardık, bu iş oldu' demekten çok uzağız. Onun için pazarlarımızın hızla geliştirilmesi Avrupa'ya olan bağımlılığımızın azaltılması gerekiyor'' dedi.
      2008 yılında ortalama dolar kurunun 1.29 olduğunu bu dönemde 132 milyar dolarlık ihracat yapıldığını anlatan Babacan, şöyle konuştu:

      ''2011'de kur 1.67, ihracat 134 milyar dolar. Yani 2008'e göre dolar kurunda ciddi bir artış olmasına rağmen 134 milyar dolardayız. Dolayısıyla bugünkü ihracatımız bu kurun hak ettiği ihracat değil. Madem kur buralara çıktı, bu kurun hakkını özellikle ihracatçılarımızdan bekliyoruz. Çok daha yüksek ihracat rakamlarına önümüzdeki yıl ulaşmak istiyoruz. Geçen yılın ortalaması 1.67, bugünlerde nerede olduğunu biliyorsunuz. Yani gelecek yılın ortalama seviyelerini de dikkate aldığımızda 2012 yılının gerçekten ihracatta tam bir patlama yılı olması lazım. Eğer kur yardım edecekse, kurdan artık yardım bu kadar. İhracata destek açısından kurdan daha fazlasını beklememek lazım.''

''Teşviği nokta atış teşvik şeklinde vermemiz gerekiyor''

 Babacan, teşviğin nokta atış teşvik şeklinde verilmesi gerektiğini söyledi.Ali Babacan, burada yaptığı konuşmada, dış dengesizlikler için aldıkları tedbirlere değinerek, bütçe disiplininde kararlılıklarını koruyacaklarını, para politikası ve bankacılıkta makro ihtiyati tedbirlerde günün gereğine göre hareket edeceklerini, bunun sıkılaştırıcı yönde de genişletici yönde de olabileceğini söyledi.

      İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesinin önemine işaret eden Babacan, AR-GE ve inovasyon programlarını destekleyeceklerini anlattı.
      
     ''EKK'da Yatırım Teşvik Sistemi ele alınacak''
     
     Babacan, yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili yapısal reformlar için ayrı bir paket hazırladıklarını, yeni Yatırım Teşvik Sisteminin önemli olduğunu, EKK'da pazartesi günü bu sistemi yeniden ele alacaklarını kaydetti. Babacan, şöyle devam etti:

      ''Buradaki amaç şu, zaten 2009 yılında kurduğumuz bir sistem var. Bu sistemle beraber, 2010 ve 2011 yılı Türkiye'de yatırım harcamalarının adeta patladığı yıllar oldu. Bu Teşvik Sistemi genel anlamda iyi kurgulanmış bir sistem. Ama ne yapacağız orada- Yeni bölgesel gelişmişlik endeksine göre ki bizim şu anda kullandığımız endeks 2003'ün endeksi. Yeni bir endeks, sosyo ekonomik gelişmişlik endeksi şu anda çalışılıyor, bitmek üzere. Ona göre bölgelerin tekrar bir güncellemesini yapmak ve özellikle cari açık açısından bakıp, şu anda çok ithal ettiğimiz ama Türkiye'de üretildiğinde Türkiye'nin sürdürülebilir rekabet gücü olduğuna inanacağımız sektörlerde ve ürünlerde daha yoğunlaştırılmış bir yatırım teşviği. Buradaki amaç bu. Burada sektörü ve ürünü seçerken çok dikkatli olmamız gerekiyor.

      Devletin desteğinin yatırım yapılırken sadece ilk aşamada olması gerektiğini düşünüyoruz. Daha sonra o yatırım kendi ayakları üzerine kalkıp yürümeye başladıktan sonra da devletin karışmaması gerektiğini düşünüyoruz. Sürekli devletin bastonuyla ya da devletin sağlayacağı bir tekerlikli sandalyeyle eğer o sektör ya da ürün varlığını sürdürecekse o işlere de hiç girmememiz gerekiyor.''
      
     ''Saçacak paramız yok''

     
     Babacan, tüfekle atış yapıldığında saçmaların yüz parçaya dağıldığını ve her yere saçıldığını belirterek, ''Bizim öyle saçacak paramız yok. Bütçe disiplini çok önemli. Tam hedefine uygun ve teşviği nokta atış teşvik şeklinde vermemiz gerekiyor'' dedi.
      Genel anlamda tasarrufların artırılmasının son derece önemli olduğuna işaret eden Babacan, herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini söyledi.
      
     Bireysel krediler
     
     Babacan, 2010 yılında bireysel kredilerin 43 milyar lira arttığını, 2011 yılında kesin rakamların çıkmadığını ancak yaklaşık 50 milyar lira daha bu rakamın üzerine eklenmiş olacağını bildirdi. Yani vatandaşların 2010 yılında henüz kazanmadıkları 43 milyar liralık bir harcama yaptıklarını, 2011 yılında da henüz kazanmadıkları bir 50 milyar liralık harcama yaptıklarını onun da borçlarına eklendiğini kaydeden Babacan, ''Tamam büyümemiz var ama bir yandan da hane halkı borcu bireysel kredi rakamlarıyla büyüyor. Buna da dikkat etmemiz gerekiyor, hep ölçülü gitmemiz gerekiyor'' dedi.
      Başbakan Yardımcısı Babacan, herkesin hak ettiği kadar refah yaşayacağını, hak edilenin üzerinde bir refah yaşanmaya çalışılırsa, bunun bedelinin çok ağır olacağını ve bunun Avrupa'da pek çok örneğinin bulunduğunu söyledi.
      
     ''Türkiye, doğruları yapıyor''
     
     Önümüzdeki dönemde Avrupa'yı ve dünyayı yakından izleyeceklerini belirten Babacan, ''Türkiye doğruları yapıyor, yapmaya da devam edecek. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde hem kendi politikalarımıza dikkat edeceğiz hem de dünyayı yakından izleyeceğiz. Ne gereksiz bir kötümserlik, ne de aşırı bir iyimserlikten kaçınmamız gerekiyor'' diye konuştu.

      Merkez Bankasının geçtiğimiz dönemde piyasaya ciddi miktarda döviz sattığını, bu dönemde Türkiye'den ciddi bir sermaye çıkışının bulunmadığını ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
      ''Yani Merkez Bankasının sattığı döviz Türkiye'yi terk edip gitmiyor. Resmi hesaplardan, özel hesaplara geçiyor. Merkez Bankasının rezervlerinden döviz sattığı dönem boyunca, toplama baktığınızda Türkiye'den bir sermaye çıkışı yok, bir döviz çıkışı yok. Merkez Bankası gerektiği zaman bu regülasyonu kuşkusuz yapacak ama hangi amaçla yapacak- İşte bunu, enflasyonu kontrol amacıyla yapacak.''
      Babacan, bankaların bilançosundaki tahsili geçmiş alacakların hızla düştüğünü, 2009'da yüzde 5,3'e kadar çıkmış bu oranın, şimdi yüzde 2,7'ye gerilediğini söyledi.

      Aynı göstergenin karşılıksız çeklerde de görülebileceğini belirten Babacan, krizin en şiddetli günlerinde yüzde 10'a kadar çıkan karşılıksız çek oranının, 2011 yılı boyunca yüzde 3'ler seviyesinde seyrettiğini kaydetti.
      
     Çeklerle ilgili yeni düzenleme

     
     Çeklerle ilgili yeni bir düzenleme yapıldığını hatırlatan Babacan, artık hapis cezası kavramını kaldıracaklarını, bunun yerine 10 yıllık çek kullanma yasağı getirileceğini söyledi. Bu aydan itibaren Bankalar Birliğinin pozitif sicil uygulamasına başlayacağını ifade eden Babacan, şu bilgileri verdi:
      ''Çünkü, şu anda sadece sicil dediğimizde, negatif sicil var. Bu veriler derlenip toparlandıktan sonra çek yazacak kişi diyecek ki 'beni sen Bankalar Birliğinden sor'. Ama bunun için çek verecek kişinin yazılı onay vermesi gerekiyor. Biz, Bankalar Birliğindeki o merkeze sadece çeklerle ilgili değil, daha geniş bir yetki verdik. Şimdi o merkez gidecek anlaşmalar yapacak. Örnek veriyorum Turkcell'le, Vodafone'la, Avea'yla anlaşmalar yapacak. Gaz dağıtım şirketleriyle, elektrik dağıtım şirketleriyle anlaşmalar yapacak. Böylece tüm vatandaşların ödeme alışkanlıklarıyla ilgili pek çok veri orada birikecek. Yani cep telefonu faturasını düzgün ödüyor mu, ödemiyor mu oradan görme imkanı olacak. Böylece herkes kendi kredi tarihini, ne kadar temiz tutarsa ona göre ileride o kadar rahat borçlanma o kadar rahat çek yazma imkanına sahip olacak.

      Bu, Türkiye açısından Türkiye'deki özel sektörün kendi iç kredilendirme borç alacak meseleleri açısından devrim niteliğinde önemli bir adım olacak. Dolayısıyla bu uygulamada niyeti iyi olan, düzgün çalışan, dürüst iş yapan ödüllendirilmiş olacak. Eğer varsa niyet bozukluğu onlar da sistemde açık bir şekilde ortaya çıkmış olacak.''

      Babacan, 2012 yılında dünya ekonomisi için en önemli belirsizlik kaynağının Avrupa olduğunu da kaydederek, dünyanın birçok bölgesinde Avrupa ile ilgili endişelerin bulunduğunu, bu nedenle Avrupalı liderlerin sorumluluk içerisinde davranmaları gerektiğini söyledi.